Oysa Sevgili

Dönmeyecek olanı beklemek ile kazanılan bir zafer madalyası olsaydı en çok hak edeni Klytie olmaz mıydı?

Ayşe Sönmez Ayşe Sönmez

Nasıl muazzam bir sorgulama sanatıdır ilişki.

Başlarken tüm gerekli gereksiz bilgileri öğrenme çabası, gerçekten tanımaya yönelik olsa keşke dediğim. Burcu, yaşı, ailesi, hobileri ne çok şey var anlatılmasını istediğimiz ama bir tanesi var ki o gerilim filmlerinin en nefes kesen sahnesi için saklanan, ''eski sevgili hikayesi''. Yüzyıllardır hala inandırıcılığını kaybetmeyen en eşsiz mazeretlerden ''ben senin ilişkilere bakışını öğrenmek için soruyorum bu soruyu''.

Yok aslında ilişkide ki ilk kavganın konusu ve öznenin ismini belirlemek için var o soru. sormaların sorgulamalara döndüğü başka bir evre ile taçlandırdığımız hayatlarımız. Neredesin? Ne zaman geleceksin? Hala beni beğeniyor musun? Sürmez biter ilişki sorgulayacak kişi gidince yeniden sorulara döner insan, cevabını asla öğrenemeyeceğiz sorulara.

Beni hiç sevmedi mi? onunla daha mı mutlu, beni hatırlıyor mu? Çok soru soranın iyi niyetine ikna değilim. Bilmek ne işe yarayacak kanatacağı yeri hiç aramadan bulmak dışında. Hele peşi sıra sorulan sorular sadece gidenin mutsuz olduğunu öğrenip rahatlamak için yapılmıyorsa ya neden varlar?

İnsanları dinlemeyi iş edindiğim ilk zamanlardan beri hemen hep aynı sorudur duyduğum. ''Neden ilişkide hep biri daha fazla sevmek zorundadır''. Bırakılıp gittiğinden yakınan taraf dillendirir hemen hep bu soruyu. Gitmeyi hiç düşünmemiş olmayı ve hatta gidenin peşi sıra inatla dönmesini bekliyor olmayı da sevgiye ait bir erdem varsayıp, sermaye yapmıştır kendi ayak direyişine.

Sahip olmaktan, ait olmaktan bahsedip durur ilişki üstadları ve ilişkide olmayı ''bir olmak'' gibi tam olarak ne anlama geldiğini hala anlayamadığım bir çeperde tutmayı mutlak mutuluğun sırrı diye sunarlar online bilgelik kurslarında.

Bense adına sevmek denilen ama sadece kötü birer yanılsaması kadar olabilecek bu türlü çabaların yalnızlıktan korkan insanların uydurması olduğunu varsayanlardanım. Hatta hiç bir yere varmaz çabalarında en afillisi kadar bendeki değeri.

Dönmeyecek olanı beklemek ile kazanılan bir zafer madalyası olsaydı en çok hak edeni Klytie olmaz mıydı? Sahi ne kazandı çaresizce bekleyip dururken dönüşünü Güneş Tanrısı Apollon'un? Hangi amaca hizmet etti yemeden içmeden kesilmesi, aşkından sıkılıp gidenin dönüşünü beklerken?

Daphne'ye olan aşkından bir an vazgeçmeyi düşündü mü Apollon ya da zaten düşünmeli miydi? Tüm oklarınızı gönül rahatlığı ile doğrultabilirsiniz bana ama söylemek zorundayım aşk denilince Daphne ile anıldı adı Apollon'un ve Klytie'nin hikayesi öldükten sonra dahi yüzü güneşe dönük umutsuzlukla bekleyen bir çiçeğe dönüşmesi kadarıyla kaldı.

Unutulmaktan korkmalar atalarımızdan miras besbelli, başı sonu olmayan masallardan kendi işimize geleni anladıklarımızla harmanlanınca da kaçınılmaz oluveriyor gidenin peşisıra yakarışlar. Sevmeyi yahut aşkı bir duygu olmaktan çıkartıp ete kemiğe bürüme çabamız, sevilmeye en çok kendimizi layık görmemiz ile birleştiğinde vay haline kalanın da gidenin de.

Cevabım hep aynı ''Neden ilişkide hep biri daha fazla sevmek zorundadır''. diyenlere ''Kim inandırdı sizi bu kadar, onu sadece sen bu kadar sevebilirsin diye?'' Sırt sıvazlayan arkadaşların sizi kayırmak için söyledikleri , ayrılığın ilk günlerini daha kolay yaşanır kılmak için vardır ve üzgünüm ama size özel değil yıllardır ezbere söylenip durulandır. Öyle bir ömür sermaye olmaya yetmez, azı çoğu yoktur sevmek dediğimizin ve beklemek vedalarda değil kısa ayrılışlarda anlamlıdır.

Susturun veda sahnesini cenaze evine çeviren ağıtçı arkadaşlarınızı, bırakın onu ya da kendinizi suçlayıp duran iç uğultularınızı. Tüm diğer şeylerde olduğu gibi sevmekte de limiti vardır insanın, ibre eksiye düşmeden bırakın yoluna gitsin ve sizde yeni sevdalara çevirin rotanızı.

Bir ömür boyu sürmüş diye başlayan masal cümleleri çocukluk zamanı anılarınıza anlam katsın. Kurtulun Klytie'nin lanetinden, içinizi ısıtması için Güneş Tanrısı'nın dönmesini beklemeyin. Daha iyi bir alternatif var heybemde, sizinle paylaşmak istediğim, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin. Daphne'nin güneşinden üst tutarım ben Rus Şiirinin Güneşi'ni.

Ben sizi sevdim: belki bu sevda

Kalbimde sönmedi, kaldı izi;

Bu bir hüzne yol açmasın asla,

Hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.

Sessizce, ümitsizce sevdim sizi,

Çile çekerek, kıskanç ve çekingen,

Öyle candan, öyle içtenlikli, ki

Başkası da öyle sevsin yürekten.

Adamalar, adanmalar başı boş insanoğlunun Tanrı ihtiyacını gidermek kadar kalsın sevgililer için değil, sahip olmalar gelecek kaygısını gidermek için varsa satın aldıklarınızla gerçekleştirin kendinizi.

Hiç kimsenin sağ çıkmadığı bir oyun bu oynadığımız, kendi ölümünüz gelmeden öldürün içinizdeki ''dönüp gelmeli diye ağlayan Klytie'mizi.. Çıkmaz naftalin lekeleri kaplamadan yüreğimizi, gelen bayrama yaraşır açıp havalandıralım kapalı odalarımızı.

Bugünümüzü kötü etmesin giden sevgili, toplarken ardısıra ondan kalanları kötü günlere saklayalım, aklımıza geldiği zaman ismi ''İyi ki seni sevmişim demeyi'', yahut birgün bir yerde rastlaşacak olursak ''yüzümüze yerleşecek gülümsemeyi''.

Boş yere dememiştir şair gelecektir bir gün bir başkası ve değiştirecektir yeniden dünyanın gerçeğini.