Korona'dan kaçarken Bihter'e yakalanmak!

Çoğumuzun da düşündüğü gibi bu evrenin "kendinize gelin" deme şekli olabilir mi?

Eylül Kübra Uzun Eylül Kübra Uzun

Herkes evlere kapandı…

Tabii evden çalışma imkanı olmayanlar, gıda ve sağlık sektöründe çalışanlar hariç…

Sanal dünyada da herkes 2’ye ayrıldı…

Bu gruplardan birincisinde herkes çok bakımlı ve güzel…

Kısacası herkes Bihter Ziyagil, herkes Firdevs Yöreoğlu…

Herkeste saten bir pijama takımı…

Linkler paylaşılıyor…

Şu hayattaki tek eksiğimiz saten pijama takımıymış gibi…

Çoğu evden çıkmak zorunda olmadığı için belki banyoya bile 4-5 günde bir giriyor…

İkinci gruptakiler ise mükemmelliğin tanımı gibi…

Stepford Kadınları diyebiliriz…

Sürekli sağlıklı yiyecek hazırlama ya da evde egzersiz yapma videoları paylaşıyorlar…

Sanki hayatları boyunca zamanlarının çoğunu evde geçirmiş ve yaptıkları ile de hep takdir edilmeyi beklemişler gibi…

Böyle yazdığıma bakmayın; aslında endişeden, karamsar düşüncelerden uzak kalmak için bu paylaşımlara da ihtiyaç var…

Ama ne kadar o saten pijamalarımızı giysek, o muhteşem yemekleri yapıp, fit kalmaya çalışsak da korona gerçeği var olmaya devam ediyor...

KORONA’NIN BİZE SOSYAL DERSİ!

Sosyal medya sayesinde gerçek dünyadan (an’dan) kopup, sanal dünyaya ağırlık verdik…

Bir bakıma sosyal medyayı kullanırken, asosyalleştik…

Gerçekliğimizi de sanal olarak yaşamaya başladık sanki…

İnsanların dilinde sürekli “Başımız sağ olsun” ya da “Herkese acil şifalar diliyorum” cümleleri var…

Hem de yıllardır…

Bu durumdan rahatsızlığını dile getirme ama aksiyona geçememe hali…

Bir bakıma kabullenme hali de denebilir…

Yakın çevrem bilir…

Bundan iki ay kadar önce “İnsanlığın gerçek anlamda iyileşebilmesi için ille de ‘O’ gök taşını mı beklemeliyiz?” diye bir paylaşımda bulunmuştum…

Binlerce yıl önce dinozorların yok olmasına neden olduğu söylenen o gök taşı gibi…

Bir benzeri oldu…

Bir virüs geldi, tüm dünyaya yayıldı ve dil/din/ırk/cinsiyet/cinsel yönelim/para ayrımı yapmadan herkesi vurdu…

Ve gördük ki…

Kim olursak olalım bu virüs bizi aynı şekilde korkutuyor, aynı şekilde hasta ediyor ve aynı şekilde öldürüyor…

Sonuç olarak…

Umarım bir an önce o küçücük virüs hep lafta kalan EŞİTLİK kelimesini canımız pahasına bize öğretmiş olarak ve minimum kayıp ile gider…

instagram: @eykub