Bir erkek ne ister?

Ve final; yalnızım..

İrem Moralı İrem Moralı

BİR ERKEK HERHANGİ BİR KADINLA MUTLU OLABİLİR, ONA AŞIK OLMADIĞI SÜRECE..

Geçenlerde okuduğum bir kitapta gördüm bu cümleyi. Oscar Wilde'ın bir sözüymüş. Çok takıldı kafama. Dedim ki; bu tartışılası bir cümle. Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama merak da ediyorum. Bu yazımı okuduktan sonra, gelecek yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım.

Acaba bu gerçekten böyle midir? Aşk denilen bu acayip şey, beynimize tamamen kan gitmesini mi engelliyor? Gerçekten aşık olunca mı başlıyor acaba tüm huzursuzluklar? Şuursuzlaştığımız için mi oluyor bu?

Rahmetli annem hep derdi ki “hayatına alacağın insan, senin onu sevdiğinden daha çok sevsin seni; inan ki daha mutlu olursun kızım.

Sonuç? Hep ben sevdim, hep ben daha çok değer verdim.

Ve final; yalnızım..

Belki de Oscar Wilde’ın bu sözü, sadece erkekler için de geçerli değildir. Biz kadınlar için de geçerlidir. Fakat tek sorunumuz var, o da biz kadınlar erkeklere nazaran kesinlikle daha duygusal olduğumuz için herhangi bir erkekle mutlu olabilmemiz söz konusu dahi değildir.

Bir de günlerdir düşündüğüm mevzulardan birisi de; kadınların zaman içinde eski duygusallığının yüzdesinin azalmasının sebebinin de erkeklerin açtığı yaralar. Umutlarla başlanılan ilişkiler, gösterilen anlayışlar, hatalara gösterilen sabır süreçleri, özveriler, zamanla hayal kırıklıklarıyla çarpıştıkça bir bakıyorsunuz ki artık siz, eski siz de değilsiniz.

Yeni gelen veya yeniden geri dönen eski sevgilinize bile aynı hislerde yaklaşamayabilirsiniz.

Bir erkek nasıl herhangi bir kadınla aşık değilse mutlu olabilir yaa? Nasıl?

Hani böyle bizlerin beceremediği bazı evlilikler vardır. 20 küsur sene evli, mutlu, çocuklu veya çocuksuz bir şekilde gider bu evlilikler. Acaba, aslında bu cümledeki bahsi geçen 'herhangi' bir kadın mı olmuştur farkında bile olmadan seneler içerisinde?

O yüzden midir?

Aşkın alışkanlığa dönüştüğü, tapusu bende nasılsa rahatlığına bağlanıldığından, beklentinin azaldığında, her iki tarafın da sevgililikten, aynı evde yaşayan, cemiyette evli gibi görünen iki ev arkadaşı olmaya başladığından dolayı mıdır acaba?

Sanırım erkekler iyi vakit geçirmeye, eğlenmeye, karnını lezzetli yemeklerle doldurmaya bakıyor ve tamam diyor bu beni nasılsa kasmıyor, kıskançlık krizleri, ajanlıklar, cep telefonu kurcalamaları, sosyal medya hesaplarını patlatmalar da yok. Gider bu böyle, diyorlar belki de.

AMA aşık oluyorsa, işin içine ciddi ciddi aşk, tutku tam anlamıyla girdiyse işte o zaman az önce de bahsettiğim huzursuzluklar başlıyor ve kangren ilişki dediğimiz, hastalıklı sözde adı 'aşk', biz de 'aşık' denilen iki ruh hastasına dönebiliyoruz bence.

Ne tuhaf değil mi? Aslında aşk yoktur! Heyecanı, adrenalini, tutkusu, şehveti,

o salgıladığımız dopamine ve oksitosin hormonları sayesinde misler gibi oluyoruz oysa. Ama gel gör ki her şeyin abartısına kaçmakta usta olduğumuz için ilişkilerimizde de ayar bilemiyoruz. Her ilişkide iki tarafın da birer birey olarak kendi yaşamları olduğunu iyice benimsersek, her şeyden evvel 'iyi birer dost olabilirsek' yalansız, riyasız.. O zaman sanki daha güzel sürer gider her şey.

Ama aşık olduysak eğer, illa ki hem kendi ayarlarımızla hem de partnerimizin ayarlarıyla oynuyoruz ve her şeyi altüst ediyoruz

Güzelce aşkın tadına varabileceğimiz bir ömür diliyorum hepimize…

Saygıyla, huzurla, sevgiyle ve tutkuyla