Kaynana terörü

Bu yazıma 'abe kaynana naptın bize' şarkı sözleri ile başlamak ve bu şarkıyı tüm kaynana terör mağdurlarına armağan etmek istiyorum..

Belemir Çelebi Belemir Çelebi

Bizim Türk kültüründe kaynana denilince akan sular durur. Hatta hepimizin korkulu rüyası da diyebiliriz. Evlenme kararlarında, kişinin annesi baya etkiliyor oluyor bence. Sonuçta bir insanla evlendiğimizde bütün ailesi ile evleniyoruz. Gerçi bu durum daha çok kız tarafı için önemli oluyor. Damadına hayatı zindan eden kaynanaya pek rastlamadım ben.

Bu kaynana kültürü yüzünden, kız tarafları için evlenecekleri adamın annesi çok önemli oluyor haliyle. Her ne kadar çok tatlı ve gelinini kendi kızı gibi seven ve minnoş minnoş kendi halinde yaşayan kayananalar da olsa, bir çok türk anneleri gelinlerine hayatı zindan edebiliyorlar.

Kendi arkadaş çevremde bile iki arkadaşım kaynanası yüzünden boşanma kararı aldı. Bazılarında ise boşanmaya kadar gitmese bile, kaynanaya aşırı sabır ve hoş görü ile yaklaşmak zorunda kalan arkadaşlarım var.

Eskiden ergenlik dönemimde televizyonda gelin-damat-kaynana üçlüsünü kapsayan evlendirme programları vardı. Semra kaynanayı hatırlamayan yoktur. Ben o programları izledikçe, o çocuksu yaşta bile annesi ölmüş biriyle evlenmek istiyorum diyordum. Artık nasıl bir travma yarattıysa bende bu durum.

Bu kaynana konularını hiç anlayamıyordum. Sonuçta her anne çocuklarının mutlu olmasını ister. Bile bile bir anne neden çocuklarının huzurunu bozmak istesin ki diye kendimce düşünüyordum.

Ayrıca terör estiren kaynanalar damatlarına asla bir söz söylemezken, gelinlerine hayatı zindan edebiliyorlar. Her şeye ama her şeye karışıyorlar. Oğluma iyi bakmıyormusun, o yemek öyle yapılmaz, dolap düzeni öyle kurulmaz, ütü yaparken iz bırakmışsın gibi türlü türlü aşağalama yöntemlerine baş vuruyorlar.

Uzun süredir bu terörün sebebini düşündüm ve çevremde kaynana terörü mağdurlarının aile tablolarını uzaktan değerlendirdim ve kendimce bir sonuç çıkardım.

Gelinine hayatı zindan eden türk anneleri genellikle bekledikleri ilgiyi ve sevgiyi kendi kocalarından göremedikleri için, erkek çocuklarına aşırı bağlanıyorlar ve onları erkek figürü niyetine eşlerinin yerine koyuyorlar.

Böylelikle kıskançlık duygusuna giriyorlar ve o psikolojiyle kaynana gelinini kızı olarak değil, daha çok rakip olarak görüyor. Sonuçta oğulu annesini baş tacı etmiş, bir dediğini iki etmemiş, korumuş, kollamış, saymış ve sevmiş. Sonra oğlu gidiyor bir kıza aşık oluyor ve elin kızı geliyor oğulunu elinden alıyor. Artık o ilgiyi ve sevgiyi annesine değil, evlendiği kıza gösteriyor ve annesi ikinci planda kalıyor. Annede boşluğa düşüp kıskanmaya başlıyor. İlgisiz erkeklerle evli olan annelerimiz malesef o açlığı erkek çocukları ile gidermeye çalışıyorlar.

Yani mevzu gelinin beceriksizliği veya kocasına iyi bakamıyor olması değil, baya annenin girdiği 'oğlum artık beni sevmiyor başkasını seviyor' psikolojisi. Sonuçta oğlu artık başka bir evde sevdiği kızla kendi ailesini kurmuş ve annesi kendi evinde yalnız kalıyor. Kocası zaten ilgilenmiyor ve sevgi göstermiyor. Annede gelinine hayatı zindan ederek belki de evliliği bozmak ve oğlunun tekrar eve dönmesini sağlamaya çalışıyor.

Bu biraz eski sevgilimizin yeni sevgilisini gömdüğümüz psikolojiye benziyor. Hem kıskançlık, hemde çekememezlik oluyor. Bizi bir zamanlar sevmiş olan adamın artık başkasını seviyor olmasını kabullenememe gibi bir durum. Annede oğlu evlendiğinde aynı psikolojiye giriyor bence ve gelinini kıskanıyor. Hele bir de erkek çocuğu evin tek oğlu ise, gelinin vay haline.

Bu tezimin psikolojide temeli var mı bilmiyorum, uzman veya bilir kişi değilim ama ben kendimce böyle bir kanıya vardım..