Bir Tuğkan Konseri

5 Mayıs Dorock XL Kadıköy Tuğkan konseri.

Belemir Çelebi Belemir Çelebi

Konserine gitmek istediğim isimlerin başında Tuğkan vardı. Hazır İstanbulda denk gelmişken, fırsatı kaçırmayıp, koşa koşa Dorock XL Kadıköy konserinde yerimi aldım. Büyük kalabalıkla karşılaşınca daha da çoğaldı heyecanım. Özellikle genç isimleri canlı izlemek ve sahne kimlikleriyle tanışmak beni çok heyecanlandırıyor. 

Konserden bahsetmeden önce, ekipten söz etmek istiyorum. Orkestra şefi Furkan Karadeniz aynı zamanda elektrik gitardan sorumlu, davul da ise Kaan Yeröz'ü görüyoruz. Cem Şahin elektrik ve akustik gitar görevini üstlenirken, Onur Atar bas gitarla çıkıyor karşımıza. 

Canlı konser işinin en önemli detayı, sahne enerjisi bence. Bir sanatçının muhteşem bir sesi ve yorumu olabilir ama sahneyi doldurmayı ve yaşatmayı başaramıyorsa, sadece dijitalden dinlenecek bir isim olarak kalır bana göre.

Tuğkan'ın ses rengi ve yorumu bana çok hitap ediyor, duygusunu hissediyorum şarkılarını dinlerken. Yeri geliyor sadece duyguya yükleniyor, yeri geliyor duygunun yanına tadında asilik katıyor. 

Sesi ve yorumu bir kenara koyduğumda, beni benden alan asıl detay, Tuğkan'ın sahneye çıktığı an, kendi dünyasının kapılarını aralaması. Sahneye çıkıyor ve o an adını koyamadığın bir şey oluyor. İsmini hatırlayamadığım bir film geldi aklıma. Filmde bir kumanda var ve kumandaya basıldığı an, dünya duruyor ve sadece ana karakter hareket edebiliyor. Tuğkan konseri de öyle oldu benim için. Tuğkan sahneye çıktı, dünya durdu ve Tuğkan'ın dünyasına yolculuk yaptığımız bir kapı aralandı.

Konser boyunca Tuğkan'ın kendi içindeki benlikleri arasında yaptığı yolculuklara şahit oldum. Bir şarkıda başka bir Tuğkan, diğer şarkıda bambaşka bir Tuğkan gördüm sahnede. Bir sanatçının dünyasına misafir olabilmekmiş asıl olay. Tuğkan bunu başardı. 

Öte yandan aura dediğimiz o sihirli enerji var Tuğkan'da. Ani çakan bir şişmek ya da ya da birden başlayan gök gürlemesi gibi. Konserin rengi yoktu, siyahlar içinde yolculuk yaptık ama Tuğkan’ı Tuğkan yapan şey bence tam da bu. Siyahların tonları arasında uğradığımız duraklarda nefes aldık.

Bazen kendinin bile ulaşamadığı derinliklerde bir yerlerde yaşayan bir sanatçı vardı sanki sahnede. Kim bilir, belki de sadece sahnede kendi benliği ile iletişim kurabilen bir sanatçı izlemişimdir. 

Yolu uzun ve o uzun yol tam olarak nereye çıkar bilmiyorum ama yolundan ve kendi olmaktan vazgeçmezse, o yoldan bir Teoman hikayesi doğabileceğinden hiç şüphem yok. 

Ama önce şu seçim bir bitsin, müzik yasakları kalksın ve yine baharlar gelsin diyerek noktayı koymak istiyorum. 

İlk fırsatta bir Tuğkan konserinde buluşalım..