Semra Özal konuşsa, 9 şiddetinde deprem olur

Olayların içinde olan Semra Özal herkesi çok iyi tanıdı.

Aykut Işıklar Aykut Işıklar

Semra Özal’ı çok kıskanıyorum.

Çünkü… Çok şey biliyor. O bilgiler ile ne kitaplar yazılırdı. Bütün ezberler bozulur, her şeye sil baştan yapardık.

Gazeteciler, hele benim gibi Hürriyet ve Sabah gibi iki büyük gazetede 25 yıl çalışmışsa istemese de çok şey bilir. Her konuda arkadaşı olur. Geziler, davetler, birebir görüşmeler ve hızlı yaşam çok şey öğrenmesini sağlar. Bu konuda yatıp kalkıp Allaha şükrediyorum. Orta halli bir devlet memurunun çocuğu ve sıradan eğitime rağmen çok şey gördüm ve yaşadım.

Hani derler ya dolu dolu. Hatta yüz binlerce zengin kişinin rüyasında yaşayamadığı bazı detaylar nasip oldu. Üç beş kişi ise, ütopyam oldu. Bunların başında da rahmetli Barış Manço gelir. Barış çok sevilirken ve sevdiği işi büyük bir keyifle yaparken çok para kazandı. Çok gezerken de para kazandı. Ve kafasına göre de para harcadı. Sevdiği kadınlarla birlikte oldu, istediğini giydi, şeklini zevkine göre çizdi.

Ancak ‘bilmek’ konusunda iki kişiye, hem hayranım hem de kıskanırım. Onlar kadar ‘bilmek’ çok isterdim. Bu tabii ki imkansız. Ben değil hiçbir gazeteci bu iki kişi kadar bazı gerçekleri bilemez ve öğrenemez. Konumları buna elverişli.

Birincisi rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın eşi Semra Özal hanımefendi… Türkiye de kimsenin Semra hanım kadar önemli bilgilere sahip olduğunu tahmin etmiyorum. Çünkü rahmetli Özal gerçek bir devrimci idi. Ve çağdaş bir eş idi. En önemli toplantılarda bile Semra hanımın elini tutuyordu, akıl danışıyordu, paylaşıyordu.

Evet rahmetli Özal gerçek bir devrimci idi. Yaklaşık 10 yıl Türkiye yi tek başına yönetti. Sadece teoride değil pratikte da kurucu hoca oldu. Dış politikadan tutun ekonomiye kadar her konuda son sözün sahibi idi.

Son zamanlarda ‘tek adam’ diye çok eleştirdiğimiz Recep Tayyip Erdoğan’dan en önemli farkı hoşgörü sahibi oluşu idi. Yazar-çizer takımı aynen Süleyman Demirel gibi Özal zamanında da son derece özgür çalıştı.

Özal’ın bence en büyük farkı, çağdaş ve bilgili danışmanlarını seçmesini biliyordu. Örneğin Adnan Kahveci gibi Amerika da bursla okuyan harika Türk çocuklarından faydalandı. Mesut Yılmaz gibi genç ve dürüst beyinlere önemli görevler verdi. Onun sayesinde yabancı para ile dolaşmaya başladık. Veya başka deyişle cebimizde 10 dolar var diye kaçakçı gibi hapislere gönderilmedik. Serbest piyasa ekonomisini bizzat Özal yazdı-çizdi uygulamaya soktu. Hatta ülkemize bazı zenginlerin haksız yere para kazanmasını bile Özal sağladı.

Ülkemize dışarıdan dolar gelsin diye yarattığı ‘ihracata döviz iadesi’ derken hazinenin rahatlamasını düşünmüştü. Çünkü bir dönem hazinede yurt dışında görevli devlet memurlarına, örneğin Büyükelçilere maaşlarını gönderecek kadar bile paramız yoktu. İhracatın dibe vurduğu yılları hatırlayın.

Özal nereden bilsin ki tahta parçalarının kutulara konulup mobilya diye yurt dışına gönderileceğini ve güya ithalat yaptım diye milyonlarca vergi iadesi alınacağını…

Bu ancak uyanık Türk milletinin aklına gelir. Bazı çok büyük inşaat şirketleri böyle büyük paralar kazandı. Rahmetli Özal kısa zamanda, kimin ne yaptığını öğrendi ve belli süre göz yumdu. Altın kaçırıldı, dolar getirildi bunu da biliyordu.

İşte bu ortamda olayların içinde olan Semra Özal herkesi çok iyi tanıdı.

Örneğin bugün en zenginler listesinde ilk beşe giren Hüsnü Özyeğin ailesini, ENKA Holding patronu Şarık Tara ve tüm yakınlarını, rahmetli Ayhan Şahenk ve eşi Deniz Şahenk’i, Erdoğan Demirören ve ailesini çok çok iyi tanıdı.

Rahmetli eşi hangi iş adamını batmaktan hatta intihar etmekten kurtardı?

Semra hanım bunları hep yaşadı. Turgut Özal’a Semra Özal’ın büyük etkisi olduğunu biliniyordu. Önce Semra Özal’a ağlıyorlardı. Bu arada valiler, emniyet müdürleri, diplomatlar Semra Özal’ın peşinde idi.

Geçmişte Başbakan hatta Cumhurbaşkanı eşini küçümseyen büyük iş adamı eşleri Semra Özal’ın gözüne girebilmek için adeta yarışıyorlardı. O ünlü papatya toplantılarında masada yer kapmak için adeta birbirlerinin üzerine çıkıyorlardı.

Semra Özal bazı gazetecilere ve sanatçılara da ‘ablalık’ yaptı. Resmen özel yaşamlarına karışıyor ‘yapma-etme’ diye fırça atıyordu. Birine canlı tanık olmuştum. Zafer Mutlu’ nun ilk eşinden ayrılmaması için beni aracı yapmıştı. ‘Eşinden ayrılırsa bir daha yanıma gelmesin’ demişti. Pek çok sanatçı Semra Özal’dan son çare yardımcı olasını isterdi. Özetle kraliçe gibiydi. Meclis ve Bakanlar Kurulu üstü bir güç…

Ama hep anne-abla-dost gibi yaklaştığı için de çok seviliyordu. Gücü biliniyordu ama yanına daha çok duygusal yaklaşılıyordu.

Şayet bir gün kafası bozulup da bildiklerini, gördüklerini ve yaşadıklarını yazmaya kalkarsa… işte o zaman gerçek darbe olur. Tüm ezberleriniz bozulur. Beyninizdeki tim imajlar, düşünceler, sempatiler altüst olur.

Şimdiye dek hiç kimse hakkında konuşmadı Semra Özal. Sorulduğu zaman da hafif bir gülümseme ile yanıt verdi. Sanki onların hepsi benimle mezara gidecek der gibi. Bu düşünce ve davranışsı ona daha da saygınlık kazandırıyor. Nereye gitse hemen doğal olarak ‘Bir numara’ oluyor. Yani hep ‘First lady’… Halk gibi , halkın içinde yaşamayı seven herkese eşit davranan Semra özal..

Bildiklerinin bir kısmını yazsa da kimin ne olduğunu öğrensek.

Yazı yazarak hayatını kazanan bir kişi olarak Semra hanımı kıskanmam doğal değil mi? Kim bilir kaç kitap yazardım.

İkinci kişi ise sık sık kavga etsem de yeri kalbimde olan İbrahim Tatlıses ‘tir. Onu da başka bir yazıda anlatacağım size.