Konuşup da cehaletini belli edeceğine...

Anladınız mı Yozgatlı delikanlı Ahmet Hakan ile Türk halkına taa 50'li yıllarda Latin tangolarını tanıtıp-sevdiren ve sonra Amerika'ya yerleşen Celal İnce’yi bile tanımayan Cengiz Semercioğlu size söylüyorum.

Aykut Işıklar Aykut Işıklar

Yaklaşık 50 yıldır Türk medyasının ‘amiral gemisi’ kabul edilen koca Hürriyet gazetesine bakın. Aynı gün içinde üç köşe yazarı aynı konuyu yazdı. ‘Camilerde cenazelere gelen çiçeklerden çalan kadınlarımız var.’

Türk halkının başka sorunu yok ki, üç yazar oturup Demet Akbağ’ın eşinin cenaze törenine gelen çelenklerden çiçekleri çekip alan kadınlara hakaret ediyorlar.

Pardon biri Ertuğul Özkök ‘Bu çok normal bir hareket. Hatta faydalı. Çiçekler çürüyeceğine evlere götürülüyor. Vazolarda daha çok yaşatılıyor.’ diyerek Amerika’yı bir kez daha keşfediyor.

Ertuğrul bey; bu yazdıklarınızı Roman vatandaşlarımız meslek olarak yıllardır zaten yapıyor. İşleri bu. Cenazelere gelen çelenklerin başında dururlar. İki bilemedin üç tanesi, cenaze arabası ile mezarlığa gider, kalanları hemen kendi kamyonetlerine doldururlar.

Hatta bazı uyanık cenaze sahipleri gelen çelenkleri satar. Çelenklerden sökülen çiçekler de tekrar çiçekçilerde satılır. ‘Bayat çiçek sattı’ diye arkasından konuştuğunuz o çiçekçi kadınlar işte bunlardır.

Özetle cami avlusunda çelenklerden çiçek çekmek yıllardır bilinen ve kanıksanmış bir olaydır. Hürriyet gazetesinde yazıldığı gibi ‘bu kadarına da pes doğrusu hiç değildir.

Hele toplumsal sorun hiç değildir. Hürriyet'te atılan başlıkları hatırlamak bile istemiyorum. O çiçekleri alan kadınlara hırsız dersen ne kadar görgüsüz ve cahil olduğunu da bağıra bağıra anlatmış olursun.

Anladınız mı Yozgatlı delikanlı Ahmet Hakan ile Türk halkına taa 50'li yıllarda Latin tangolarını tanıtıp-sevdiren ve sonra Amerika'ya yerleşen Celal İnce’yi bile tanımayan Cengiz Semercioğlu size söylüyorum.

Madem sırası geldi daha ilginç şeklini anlatayım.

Özellikle devlet büyüklerinin cenaze veya düğünlere-nikahlara gönderdiği üç metre boyundaki çelenklere kimse sahip çıkmadığı için. O çelenklerini binlerce kişinin gözü önünde kamyonetine koyup götürmek yani çalmak çok kolaydır. Hatta seçmece alırlar.

Üzerinde beyaz güller olan en iyilerini sahnede veya musalla taşının önünde bir araya koydururlar. Tören bitince adalar üç dakikada çelenkleri kamyonetlere atarlar. Kimse de ‘Sen bu çelenki nereye götürüyorsun ?’ diye sormaz.

Zaten herkes ortak çalışır. Kazanılan para bölüşülür. Bazı çelenkler gündüz cenazeye, akşam da beş yıldızlı otelde düğüne götürülebilir. Çelengi gönderen çiçekçi zaten özel torpilli işletmedir.

Kimbilir hangi partilinin akrabasıdır.. Ona siparişi ‘Özel kalem müdürleri‘ verir. Çiçekçiler sadece gidip parasını alır. Camiden çiçeği kim almış, mezara-nikaha kadar gitmiş mi? diye araştırmak onun işi değildir.

Özetle duvar dibine dizilmiş çelenklerden çiçek çekip evine götüren kadınları görgüsüz-düşüncesiz-hırsız gibi düşünmeyin.

Özkök’ün dediği gibi çiçeklerin daha uzun ömürlü olmasını sağlamaktır. Madem çiçek de canlıdır hayvanlar gibi ona da sevgi ve saygı gösterelim.