Paşaların paşası sevgili Zeki Müren

Paşaların paşası sevgili Zeki Müren

Aykut Işıklar Aykut Işıklar

Bilmiyorum öteki dünyadan burasını takip edebiliyor musun?

Şayet ediyorsan özellikle bana karşı çok mahçup olduğuna eminim. Çünkü 45 yıllık dostluğu sen bitirmiştin. Küs olarak bu dünyadan göç etmiştin. Hatta beni halkın gözünden düşürmek için çok çirkin yollara başvurmuştun.

Bak bugün ölümünün 22. yıldönümü. Böyle mi anılmak istiyordun? Böyle hatırlanmak sana yakışıyor mu? Şuraya bak. Ne bir konser, ne TV'lerde bir anma programı, ne seni genç kuşaklara anlatacak konferans.

Sadece birkaç dostun cılız mesajları. Böyle olacağını 22 yıl önce daha açıkçası sen hasta iken hissetmiştim. Her yer o kadar iyi gün dostu, vefasız insan ile dolu ki.

Bu insanlar Zeki Müren değil bazen Atatürk’ü bile unutuyorlar, yaptıklarını inkar ediyorlar.

Böyle anılmayı daha doğrusu unutulmayı sen istedin.

Ben sana ‘Paşam Allahını seversen paraya biraz kıyıp Avrupa'daki iyi bir hastanete görün. Sende gut hastalığı ve şejer var. Yani damarlarında problem var. Bunların tedavisi çok kolay. Çok şükür paran var. Sen iste devletimiz bile seni ambulans uçağı ile götürüp getirir. Eve kapanıp kimse ile görüşmeyerek ve gizlice et yiyerek bu hastalığı yenemezsin’. diye söylenirken, ‘tamam tamam’ deyip bana kızıyordun.

Hemen de konuyu değiştiriyordu. Daha sonraki günlerde "Paşam kararını ver artık. Mezar taşına yazılan Zeki Müren mi daha anlamlı ve görkemli, yoksa yüzlerce fakir Anadolu çocuğunun okuduğu bir müzik konservatuarın kapısındaki Zeki Müren mi daha anlamlı. Hadi paraya kıyıp bir okul aç. Milli Eğitim’e bağışla. Oradan mezun olan sanatçı gençler her yerde gururla ‘Ben Zeki Müren Konservatuarından mezun oldum’ desinler. TV'de o gençleri görünce mutlu olmaz mısın?" diyordum.

Günün birinde cimrilik yaptığına kesin karar verince, daha doğrusu yanında 25 yıl çalışan Bolulu ahçı Mehmet ustayı tazminatsız işten atınca, ‘Ben emekli olmak istiyorum’ diyen yardımcısı Berrin hanımı ‘evden kilimleri çaldı’ diye polise şikayet edince ‘tamam’ dedim.

Yüzüne baka baka ‘Servetini mezara götürmeye kararlısın. Bakalım mezarına kaç kişi gelip de dua okuyacak’ dedim. Bunu saklamıyorum.

Pardon bir de şu var, Onu seven sayan sanatçıları evinden içeri almıyordu. Ajda Pekkan ile Muazzez Abacı taa Bodrum’a hatır sormaya geldiler. Ama 'Zeki Müren hasta, kimse ile görüşmüyor’ yanıtını aldılar.

Daha sonra bu kararının gerekçesini bana ‘Ben can derdindeyim, onlar gazetelere haber olmak peşindeler’ diyerek göstermişti. Ajda Pekkan ile Muazzez Abacı’nın reklama ihtiyacı olabilir mi?

Kimse tarafından eleştirilmediği, her zaman en hayırsever, kibar, kültürlü sanatçı olarak bilindiği için benim sözlerime çok bozuldu ve bana küstü.

O sırada Savaş Ay ile Kenan Erçetingöz’ün Tv programlarına katılıp ‘Bütün mirasımı Milli Eğitim ile Mehmetçik Vakfına bıraktım diye açıklamalar yapıyordu. Ama en önemli detayı ‘öldükten’ sonra demiyordu.

Zaten tek bir varisi yoktu. Tüm serveti devlete kalacaktı. Ama şimdi böyle yaparak ‘helal olsun be adama’ dedirtti. Neyse ki onu düşünmüş. İki Vakıf da 22 yıldır Zeki Müren adına iyi kötü bir şeyler yapıyor.

Ama anma ve yaşatma konusunda… bu işleri bilmedikleri için başarısızlar. Bodrum Kalesinde düzenlenen anma konserleri de bana göre çok amatörce. Yani yetersiz.

Sırası gelmişken bir gerçeği de halkımıza duyurmak isterim.

Zeki Müren hiçbir sanatçı kardeşini veya arkadaşını sevmezdi.

Bazılarını sevmediğini açık açık söylerdi. Hadi Bülent Ersoy’u ilk gününden itibaren kıskandı. Birgün olsun saygıda kusur etmeyen, hep baş tacı yapan Bülent Ersoy’a uzak durmayı tercih etti.

Emel Sayın’ın da güzelliğini kıskanırdı. Şarkıcı olarak kabul etmezdi.

Muazzzez Abacı’nın sesini ve yorumunu inkar edemedi ama ‘sarhoş’ gibi yakıştırmalar ile andı.

Muazzez Ersoy’un şarkı söylemesini ‘dana böğürmesine’ benzetirdi. Kadere bakın ki öldüğü güne kadar hiç görmediği Ersoy’un kucağında can verdi. O TRT mikrofon masalı da bir skandaldır.

Ersoy’un yıllanmış erkek arkadaşı Metin Güneş ile TRT yapımcısı Kürşat Özkök‘ün ortak projesidir. Muazzez Ersoy’a kariyer verdirmek için düzenlenen bir düzmece seremoni.

Müren, o sıcak havada Ersoy’un minübüsü ile Bodrum'dan İzmir’e getiriliyor. Onlarca spot ışığının altında allı pullu elbiseler ile kamera karşısına geçiriliyor. ‘Yüzü terlemesin’ diye sabah her zaman içtiği haplarını da içmiyor.

Yanında ne bir doktor var , ne kapıda bekleyen ambulans.

Neymiş efendim TRT'de ilk programında kullandığı mikrofon hediye edilecekmiş. Baştan aşağı düzmece bir tören. O mikrofon halen TRT müzesinde duruyor.

Heyecanlanan, yorulan Zeki Müren hepinizin bildiği gibi onlarca TRT çalışanının gözünün önünde 20 dakikada can verdi.. Muazzez Ersoy kalp doktoru değil ki, ne yapsın. Sadece erken ölmesine vesile oldu.

Paşamız Zeki Müren, başta dediğim gibi şayet öteki dünyadan bizi görüyor ise, kırdığı kalplerden pişman olduğuna eminim. Ölümünün 22. yıldönümünde her fani gibi hatası ve sevabı ile onu kabul edelim. Bu ülke insanına o eşsiz sesi ve yorumu ile çok şey kattığını da kabul ederek 'nurlar içinde yatmaya devam et’ diyelim.

Benim üzüntüm, böyle günlerde daha güçlü törenler ile genç kuşağa tanıtılması gerekiyordu.

Şurası da bir gerçek, bir daha Zeki Müren gibi yorumcu gelmeyecek.