Köşeyi dönünce tribünlere oynamak!

80’li yıllarda moda olan kabarelerdeki şovlarında da kolunun altından darbukayı hiç düşürmedi.

Aykut Işıklar Aykut Işıklar

Her zaman, her yerde karşımıza çıkan ‘vizyon’ diye bir kelime var. Bilen de kullanıyor, bilmeyen de… Dilbilimcilere göre ‘geleceğin fotoğrafı’. Gelecekte olup bitecekleri doğru düşünen kişilere de ‘vizyon sahibi’ deniyor. Bunu başarmak için de bugünü doğru görmek, yorumlamak gerekiyor. Bugünü doğru görmeyen kişi geleceği de göremiyor. Vizyonu, misyon ile sakın karıştırmayın. Çok farklı şeyler.

Sanırım aziz Türk milletinin en büyük eksikliği, geleceği görüp düşünememesi. Yani vizyonsuz oluşu. Günlük yaşamayı seviyoruz, gelecek ise hep Allah kerim… Bugünü yaşarken de mantıklı düşündüğümüz söylenemez. Kolay başarılar, kendimizi ve çevremizi aldatmak gibi alışkanlıklarımız var. Hiçbir işe başlarken ilerisini düşünmüyoruz. ‘Yapacağım’ diyip yapmıyoruz. Ama iş başarısız olursa veya bir belaya bulaşırsak ‘eyvah ben ne yaptım, nasıl bu işten kurtulacağım’ diyoruz. Bu her konuda geçerli ve her kesim inanınız aynı. ‘Ne yapıyorum, nasıl yapacağım, ileride bundan nasıl bir sonuç alacağım’ yerine ‘ben ne yaptım’ sorusuna yanıt aramakla geçiştiriyoruz.

Köşeyi dönünce tribünlere oynamak! - Resim: 1

Örneğin halk üzerinde söz sahibi olan sanatçılarımız… Yola çıkarken başka, yolun sonunda başka bir insan oluyorlar.

Politik görüşlerini daha yüksek sesle söylemeye başladığı ve sahibi olduğu Kültür Merkezi kundaklanınca gündeme gelen Müjdat Gezen şu ‘vizyon, geleceği düşünme’ konusunda en güzel örnek. Kendisini 70’li yıllardan beri, yani İstiklal Caddesi’nde perde açan İstanbul Tiyatrosu’nda oynadığı ‘Çılgın Yenge’ rolünden beri tanırım. İyi kötü de arkadaşlığım vardır. Mademki Kültür Merkezi’nde sanatçı ve televizyoncu gençleri yetiştiriyor, geçmişteki işlerini de hatırlayalım.

Müjdat Gezen yaklaşık 40 yıldır hangi insanları anlattı? Şöyle bir filmlerini hatırlayın. Pişmaniye, Gırgıriye gibi hep aynı konu üzerine kurulu filmler değil mi? Darbukatör Baryam 30 yıl Türk toplumuna ne anlattı? Sömürü düzenini mi, laik Cumhuriyeti mi, Atatürk devrimlerini mi? Özetle halkın çok önemli gerçekleri öğrenmesi için hangi filmi çekti Müjdat Gezen?

Bekçi Murtaza belki de bu dediğime en yakın ilk ve tek filmdir. Peki, tiyatro sahnesinde ne anlattı? Hangi sosyal konuyu anlatıp, seyircisini daha doğru düşünmeye yöneltti? Gazinolarda, Zeki Müren’i taklit ediyordu. Onun sahne şovunu hicvediyordu. Hele bir çiçek okuma sahnesi vardı ki… Zeki Müren’i çok üzmüş, Zeki Müren ona küs ölmüştü. Oysa babası Necdet Gezen, Zeki Müren’nin yanında yıllarca ritm sazları çalan bir müzisyendi. Bu yüzden zaten sünnetinde kirvesi olmuştu.

80’li yıllarda moda olan kabarelerdeki şovlarında da kolunun altından darbukayı hiç düşürmedi. Hep ön iki dişinin arasını boyayarak Roman taklidi ile insanları güldürdü. Aynen bugün Recep İvedik’in yaptığı gibi. Recep İvedik’i yerden yere vuran, aşağılayanlar mutlaka Müjdar Gezen’in Darbukatör Baryam’nı hatırlar. Özetle; sinema, gazino ve tiyatroda kapalı gişe sanat(!) eserleri ile devamlı halktan çok para kazandı ama ona hiç bir şey vermedi. Hoş, bunu kabul etmiyor. Roman vatandaşlarımızı sevdirmiş, ‘çingene’ denilmesini önlemiş. Peki 40 yıl işçiye-köylüye seslenen, yöneten bir sanatçı olarak verdikleri yeterli mi? Kültür Merkezi’ni ‘Sultan Abdülhamit’in kızına kötü söz söylediği için’ benzin döküp yakmaya kalkan kişi neyin sonucu…

94 yıldır Cumhuriyet, Demokrasi, laiklik kavramlarını halka anlatamayan ‘aydınlar’ın değil mi? O aydınlar ki sanatçı da oluyor, öğretmen de, gazeteci de… Her şeyi bilip, halka anlatmaya üşenen kişiler. Hep yıllarca bir şeyler yaptılar ama biraz da durup ‘Biz ne yapıyoruz?’ diyerek özeleştiri yapmadılar. Bu günleri göremediler, bugünün fotoğrafını çekemedikler. Gariban halkın sırtından Bodrum’da yatırım yaptılar. Şimdi de Atatürk’e sığınıp tribünlere oynuyorlar. Atı alan Üsküdar’ı çoktan aştı. Geçmiş olsun.