Ya Delireceğiz, Ya Öleceğiz

Gündem yine yangın yeri.

Oya Ulaş Oya Ulaş

İlk yazılarımdan birinde şöyle bir şey yazmıştım.

“Yazmak benim için bir tutku, en büyük motive kaynağım”.

Buna rağmen, Patronum “bizim haber sitemizde yazar mısın?” dediğinde, bayağı bir tereddüt etmiş, çok uzun süre cevap verememiştim.

Çünkü; bu işe soyunmak ciddi bir edebi beceri, otobiyografi inceliklerine vakif olmak, yaşamı ve süreçlerini algılayıp yorumlama ustalığı gerektirecekti.

Anlamıştı tedirginliğimi. “Gündemi yazsan yeter. Tıpkı twitterdaki” gibi diye devam etmişti.

“Zaten siyaset konusunda çok güçlü bir kalemim ben" demek, bırakın ne haddime dursun, böyle bir düşüncenin kırıntısı bile olmadı hiç.

Twitter benim kesintisiz ve özgür haber akışımı sağlayan tek platform.

“Orada yazdığımın aynısı ve daha uzunu nasıl olur?” diye başladım yazmaya.

Böyle böyle bu günlere geldik.

Plansız yazmayı seviyorum.

Planlayarak yazdığımda çok zorlanıyorum. Bol bol yazıp “sonra ben ne demişim” diye düşünmek istiyorum.

İlk çıkış düşüncem; insanların hayatlarındaki sorunları, detayları aktarmak suretiyle hem empatinin keyfini insanlara tattırmak, hem de bu tip günlük problemlere kendi çözümlerimi getirmekti. Pazar kahvaltılarına eşlik edecek yazılar keyifli olmalıydı zira.

Ne mümkün !

Yazı yazmak için oturduğumda önce, “Hangisini yazsam, gündem bir haftada bu kadar sık değişir mi?” düşüncesi çöküyor. Sonra twitter’a bakıp “Zaten herkes, her şeyi yazmış, üstüne ne yazılabilir ki ?” diyorum.

Gündem yine yangın yeri.

Hafta içi 104 emekli amiral tek sayfa bir bildiri yayınladı. Gidişata dikkat çekmiş ve haklı olarak uyarmışlar.

Söyledikleri, yazdıkları her şey doğru.

Okudum, tek bir satırında darbe iması yok.

Bu amirallerin bir çoğu o dönemde hapis yattı, istifaya/emekliliğe zorlandı. Bilenler bilir en fazla tırpan ve darbe Dnz. Kuv.de gerçekleşti. Özellikle Milli Gemi Projelerinde çalışan ki çoğu bu ekip, uluslararası savunma ve antlaşmalar plan ve prensip dairelerinde görev alanlar ki onlarda bu ekip, kısaca adamlar gerçekten bilirkişiler. Ama bildikleri hususta.

Hainlik, hinlik, cinlik hususunda değil.

Zevzekliği ise hiç bilmezler.

İçeriği değil belki ama zamanlaması bana göre yanlıştı.

“Erkenden sızdırıldı” dediler.

Ha gündüz ha gece ne fark eder?

Akp çökerken, bu bildiriyle neden can simidi attılar. Sorun bu. Süper bir mağduriyet yarattılar istemeden.

Peki 104 Amiral bildirisi gündemde olmasaydı, o gün neyi konuşuyor olacaktık?

HDP'nin kapatılmasını, açılmamak üzere kapatılmasını !

Üstüne gündem kaç kez değişti.

Değişmeyen ve sürekli artan tek şey vaka sayıları oldu.

52.676 vaka sayısı ile dünya birincisi olduk. Bu çok korkutucu.

24 saatte 248 ölüm.

Bir kişinin ölümü trajedidir. Milyonların ölümüyse istatistik. Bu işin hakikaten şakası yok.

Covid-19 aşılamasına en erken başlayan İngiltere’de, virüs kaynaklı can kayıpları 10’a kadar düştü. Vaka sayıları 3 bin 400’lü seviyelerde. İngiltere tek doz Pfizer/Biontech protokolünü de uyguluyor ve ikinci dozu 3 ay sonra yapma kararı aldı.

Biz de aşı muamma.

Sağlık bakanımız; “İstanbul’da Mart başına göre vaka sayıları yaklaşık 10 kat arttı. Ülkemizde vakaların yaklaşık %40’ı İstabul’da. İstanbul’un durumu ülkemizin durumunu belirliyor. İstanbul’u koruyabilirsek ülkemizi de koruyabileceğiz.” şeklinde açıklama yaptı.

Üstelik; kendisi doktorken ve salgının başlangıcından beri ülkemizde ve tüm dünyada sağlık çalışanları toplumun diğer kesimlerine göre yaklaşık 10 kat daha fazla oranda COVID-19 hastalığına yakalanmışken yaptı bu açıklamayı. Sağlıkçılarını koruyamazken.

Duymuyor bile sağlıkçıların sesini.

Onların istediği, bunun meslek hastalığı sayılması.

Şubat ayında öğretmenler aşılanacaktı.

Aylardan Nisan aşı yok.

Futbolcular, turizm sektörü aldı önceliği.

Açıklama bile “Ramazan'da sizi dinlendireceğiz, yoksa turizm batar şeklinde”

Daha açık ne desin ki ?

Sonra gel bu memlekette yanlışı anlayabilecek insan ara !

Diğer tüm gündemlere ara verip, değerli tüm bilim insanlarını dinleyerek acilen birşeyler yapılmalı.

Yoksa ya deliricez, ya da ölücez

Başka seçenek yok çünkü.

İş yok, sağlık yok, yarın yok.

Sevdiğim bir söz ile bitireyim;

“Haklı ya da haksız olduğunuz zamanlarda değil, karşınızda ahlaklı muhatap olmadığında susun”

Hepinize iyi pazarlar.

(Dip not; perşembe sabahı yine zor ve ciddi bir operasyona giriyorum. Minik bir dua istiyorum sizden, bu yazıların devamı gelsin diye)