Şiddetten besleniyoruz

Bugün bir kadına tecavüz edilip, kadın öldürülsün, ertesi gün maçta onlarca pankart görürsünüz; "kadına uzanan eller kırılsın", "şiddete hayır" falan.

Oya Ulaş Oya Ulaş

Garip yaratık insanoğlu... Ve onu gözlemlemek, bu dünyada "tek başına" olmayı seçmiş benim gibi biri için hem keyifli, hem de acı verici aslında.

Gelin biraz açayım bunu;

2 gündür kadınlar sosyal medya hesaplarında "stories" bölümünü karartıyorlar ve şiddete karşı olduklarının mesajını veriyorlar. Her zamanki gibi birileri tarafından servis edilmiş, tamamen data toplamaya yönelik bir başka çalışmada daha "sürünün parçası" oluyorlar. Lakin bunda ne ayıplanacak ne de eleştirilecek bir şey yok aslında. Çünkü canhıraş bir şekilde seslerini duyurmaya çalışıyorlar ve bunun için mümkün olan her fırsatı da kullanıyorlar. Asıl ayıplanması ve eleştirilmesi gereken ise onları bu davranışa iten şartlardır.

İşte zurnanın "zırt" dediği nokta tam da burası.

Çünkü;

Paylaşımlarıma bir bakın.

Ne zaman hükümeti ağır bir şekilde eleştirsem, eleştirim sertleştikçe beğeni ve paylaşım sayısı artıyor.

Aynısı farklı konular için de geçerli.

Toplum 3 temel konudan besleniyor.

1. Seks
2. Şiddet
3. Keder

Bu üçüne bu kadar düşkün olup, bu üçünü hayatının merkezine koyup, bir yandan da bunlardan şikayet eden bir başka canlı türü daha yok. Olmaması da hayırlı aslında.

Hayvanlar bir şikayet etmeye başlasalar, battık zaten.

Şiddetten besleniyoruz. En çok şiddet videolarını izliyoruz. En çok şiddet haberleri ilgimizi çekiyor.

Mesela bir örnek vereyim; İnternet siteleri tık almak peşindedir. Bunun için de her türlü düzenbazlığı yapıp, bunu sana bana "pazarlama tekniği" diye yedirmeye çalışırlar.

Geçen gün Sözcü'nün internet sitesinde bir haber vardı; "Afrikalı gazetecinin sorusu Klopp'u çılgına çevirdi." diye manşet atmışlar. Videoyu bir seyrediyorsun, gazeteci sitem dolu bir soru soruyor, Klopp da sakin sakin cevap veriyor. Ben bekliyorum, Klopp ne zaman çıldıracak diye. Yok. Ortada çıldırma, cinnet geçirme falan yok.

Önemli değil.

Gazete, muazzam bir gazetecilik örneği sergileyerek, tamamen uydurma ancak "şiddet" dolu bir başlık atarak arzu ettiği "tık" ları alıyor.

Aynı gazete ana sayfaya "şiddete hayır" diye koca puntolarla yazmaktan da geri kalmıyor ama.

Mış gibi davranıyoruz.

Şiddete karşı değiliz aslında. Şiddetin bizi rahatsız eden tipine karşıyız.

Ben mesela;

İstediğim kadar "şiddete karşıyım" diyeyim, bir vegana bunu anlatmama imkan yok. Kendi mantığı içerisinde de haklı aslında. Çünkü et yiyorum ve o etlerin nasıl üretildiği, satıldığı ortada. İstediğim kadar şiddete hayır diyeyim, masum değilim.

Veganlar masum mu?

Hayır.

Çünkü bu kadar derine inilecekse, hiçbir veganın cep telefonu veya sosyal medya platformu kullanmaması gerekiyor. Çünkü o cep telefonlarının üretimi esnasında yüzlerce çocuk işçi hayatını kaybediyor. Sosyal medya platformları bugün nükleer silahtan daha tehlikeli çünkü şiddeti sosyal medya kadar tetikleyen, kullanan, satan başka bir yapı yok.

İşte bu yüzden yeryüzünde şiddet hep var olacak.

Çünkü onu besliyoruz.

Bazen farkında olarak, bazen farkında olmayarak.

Sevgiyi anlatan bir yazıyı beğenmekten, paylaşmaktan imtina ederken, şiddet veya öfke dolu bir yazıyı göklere çıkarmakta sakınca görmüyoruz.

Takımların taraftar gruplarını bir düşünün. Bugün bir kadına tecavüz edilip, kadın öldürülsün, ertesi gün maçta onlarca pankart görürsünüz; "kadına uzanan eller kırılsın", "şiddete hayır" falan.

O sırada tüm tribünler hep bir ağızdan rakip takımın anası ve bacısıyla cinsel münasebete girme arzusunu dile getiriyordur.

Şiddeti seviyoruz. Şiddete hayır demekle bir yere varamayız.

Seksi seviyoruz. Onu kötüleyerek, yasaklayarak, tabulaştırarak bir yere varamayız.

İnsan ırkına ciddi bir güncelleme gelmesi gerekiyor çünkü sistem çökmek üzere. Yazılım eski, ağır ve işlevselliğini yitirmiş.

Bir süre sonra kendini yok edecek.

Az kaldı.