Sterilize edilmiş tertemiz bir yalnızlık

Kendini tecrit etmek zorunda kalan insanoğlunun, iki şeyi değiştirmesi gerekiyor.

Gözde Ünver Gözde Ünver

Nanoteknoloji ile sterilize edilmiş tertemiz bir yalnızlık kaldı bize…

Düşünce özgürlüğünü hatırlatırcasına maskeler taktırdı hayat,

‘Ellerindeki kiri sil’ dercesine defalarca yıkattı.

Sevgiye tahammül edemememizi, aramızdaki mesafelerle vurdu yüzümüze.

Kimsenin kimseye sarılamadığı bir çağ, evrenin çığlığı!

Oysa, ne kadar kolay beddua ediyorduk?! Ne de güzel yakışıyordu ağzımıza küfür, tabağımıza balık, kafesimize kuş!

Kendini tecrit etmek zorunda kalan insanoğlunun, iki şeyi değiştirmesi gerekiyor.

Bakış açımızı:

Salgından önce, şikâyet ettiğimiz şeyleri anımsatmak istiyorum!

Güneş, keskin şekilde yüzümüze vurduğunda; kızan biz değil miydik?

Yağmur yağdığında, ‘Ahmak ıslatan’ diye yağmura küfür etmedik mi?

‘Ertesi gün ne giyeceğim’ diye dert yanmadık mı?

Pardon ama ne oldu ‘Pazartesi sendromuna?!’

Spora yazıldık, gidemedik. ‘Yeni bir dil daha öğreneceğim’ dedik, her yıl erteledik…

Sürekli seyahat edenlerimiz, evini özlemekten şikâyet etmedi mi?

İş yerine ayaklarımız geri geri gitmedi mi zaman zaman?

Yaşam şeklimizi

Starbucks’a gitmeden de bir hayat mümkünmüş değil mi?

Planlarımızı tüketim odaklı yapmamalıymışız.

Tek başına kalınan evlerde, sadece bencilliğinden yalnızlığı tercih etmek; pek de iyi bir tercih değilmiş. Bir nefes olmadığında, delirecek gibi olmuyor mu insan?

Su ne kadar da kıymetliymiş. Kaynaklar tükendiğinde, bu virüs ile ellerimizi 20sn yıkayarak korunamama fikri bile ne kadar acı…

Yediğimiz her canlıya, doğasını katlettiğimiz her hayvana, tahammül edemediğimiz her farklılığa, empati kuramadığımız her insana kocaman bir özür borçluyuz.

Kız kardeşim Bahar Buse Ünver’in bu haftaki yazımda katkısı büyük.

Teşekkürlerimle..