2017’nin ‘En’ erkekleri

2018’in ilk yazısından güzellik dileklerimizi sunarak başlayalım söze…

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

2018’in ilk yazısından güzellik dileklerimizi sunarak başlayalım söze… Geçen yılın sonunu 2017’nin ‘En’ kadınlarını sıralayarak getirmiştik. Bugün de ‘En’ erkek seçkisi yapalım birlikte.

EKRANIN EN DUYARLI ERKEĞİ

Çehov, erkeklerin kalpleriyle değil düşünceleriyle yaşadığını söylerken ne denli gerçekçi bir noktaya işaret etmiş! Gerçekten de erkekte, kadın duyarlılığına rastlamak samanlıkta iğne arayıp bulmak kadar zor. Öte yandan erkeklerin düşüncelerinde derinlemesine bir hassasiyet göstermediği de malum. Yani kalbin sesini arka plana atarak yaşamayı tercih eden erkek zihniyeti, çoğunlukla düz mantıkla hareket eder desek yeridir.

Nitekim dizi erkekleri de genellikle aynı tabloyla sunulmakta bize. Duygu olayının baş karakter olması gereken romantik işlerde dahi erkek karakterler kadına havadan bakan, başına buyruk hareket eden tipler. Dolayısıyla ekranda duyarlı erkek figürüne rastlamak hayli zor. 2017’nin dizi erkeklerini bu gerçek ışığında değerlendirdiğimizde ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ndaki Yağız favorimiz oluyor. Soğuk ve mesafeli dursa dahi, yumuşak bakışlarından duyarlılık akan Yağız, olaylara balıklama atlamayıp tarafsız biçimde analiz etmeyi seçen, bunun için de düşüncelerini ve duygularını birlikte kullanmayı bilen biri. Misal, herkes Ece’ye yönelik suçlamayı hemen kabullenirken Yağız, Ece’nin karakterini duyarlılıkla çözdüğü için, inanmamıştı. Nasıl ki, Sinan’ın aşk söylemine rağmen Ece olayında Hazal’la ters düşmesine karşın Yağız’ın destek vermesi ve defalarca atıştığı Fazilet Hanım’a yardımı da bir başka duyarlılık ispatı. Yağız’ı ekranın ‘En duyarlı erkeği’ olarak seçmemizin bir diğer gerekçesi, Hazal’a âşık olduğu halde Sinan’ı kırmamak için duygularını bastırarak arkadaşlık etmesi!

Kısacası zor durumlarda bırakıp kaçan ve ortak işlerinde bile Hazal’ın fikrini alma ihtiyacı hissetmeden hareket eden Sinan gibi yüzeysel yaşamayan ve mantıklı duygusallığın bir erkeğe ne denli yakıştığının göstergesi olan Yağız, karizması ve oyunculuğuyla dikkat çeken Çağlar Ertuğrul’un canlandırmasıyla 2017’nin ‘En duyarlı erkeği’ payesini hak ediyor.

2017’DEKİ EN ZARİF ÂŞIK

‘Gerçek aşkta ne vefa vardır, ne cefa’ demiş Mevlana… Karşılıklı yaşanan aşkta her şey ortak olduğundan vefanın ve cefanın bahis konusu edilmemesi gayet doğal bir durum. Lakin hakiki aşkın mumla aranır hale geldiği modern yaşamdaki aşklarda zarafet de sizlere ömür. Özellikle erkek kanadında nobranlık, densizlik had safhada. Gösteriş maksadıyla sergilenenler bir yana, günümüz aşklarında erkeğin zarif davranışlarla sevgisini dillendirmesine, romantizmin gerektirdiği biçimde duygularını sunmasına rastlamak pek mümkün olamıyor. Artık kadınların eskiye kıyasla daha özgür davranmasından mıdır, yoksa erkeklerin kadın-erkek eşitliği mantığıyla zarafet özeninden kopmasında mı, bilinmez… Çiftlerin aşk tablosu bundan ibaret.

Nasıl ki dizilerin erkekleri de gerçek yaşamla uyumlu aşk halleri sergilemekte. Romantik komedilerin bir dargın bir barışık çiftlerine baktığımızda, erkek aşkının zarafeti birbirinin kopyası evlilik teklifi sahnelerindeki gül yapraklı, tek taşlı, kalpli atmosferlerin yapaylığının ötesine geçemiyor. Bunların dışında sürekli birbirlerine laf sokmalar, nispet yapmalarla veya bol gözyaşı soslu kaçma-kovalamacayla yaşanıyor sözde aşklar. Yani tıpkı yaşamdaki gibi dizilerin aşk hallerinde de, erkeklerden kaynaklı bir kabalık mevcut. Ancak geçtiğimiz sezon bu rutini kıran bir karakter yaratıldı… ‘Vatanım Sensin’in Leon’u!

Aldığı tiyatro eğitimin hakkını sonuna kadar veren Boram Kuzum’un başarılı şive kullanımıyla ve sözlerini destekleyen beden diliyle daha da etkili hale gelen Leon, tüm erkeklere zarif âşık nasıl olunacağının dersini vermekte adeta. İki ayrı milletten ve dinden olmanın yarattığı farklılığı savaş düşmanlığıyla perçinleyen bir ortamda geliştirdiği aşkla tüm tabuları yıkan Leon, Hilal’in aşka itirazını ‘Aşksız bir yürek çorak bir ülkedir, hiçbir şey yetişmez orda. Bir insanı sevmeyi bilmeyen memleketi sevmeyi nerden bilecek’ sözleriyle karşılarken, yaptığı evlilik teklifi de doğallık adına ilham vericiydi. Bizlere yıldızların şahitliğinde, olabilecek en basit ve zarif evlilik töreni örneği yaşattı. Bu süreçte, insanların eşitlik gerçeğini ve savaşın boşluğunu ortaya koyan söylemlerle gerçek sevginin gücünü hissettirip ruhumuzu okşaması da cabası. Dolayısıyla biz de, Hilal’e tavrındaki içtenlik ve yumuşaklıkla, en güzel çifti yaratmanın yanı sıra engellerin aşkla aşılabileceğini anlatan Leon’u, dizilerdeki ‘En zarif âşık’ ilan ediyoruz. Yaşamdaki erkeklerin aynı zarafeti kapması temennisiyle…

DİZİLERİN EN FEDAKÂR ERKEĞİ

Dizilerde, gerçek yaşamla paralel, kadın fedakârlıklarına sıkça rastlarız da her daim… Kadına karşı üstün olmaya hevesli edayla boy gösteren erkeklerde oldukça nadirdir, dişe dokunur fedakârlık tablosu görmemiz. Kadınlar gerek ilişkilerinde gerekse aile olma mücadelesinde türlü özverilerde bulunup duygusal zorluklara katlanırken erkeklerin fedakârlık anlayışı ya çalışma temposuyla ilgilidir ya da rakip erkeğe karşı gösterilen fiziki güç şovundan ibarettir. Yani ruhsal derinlik taşıyan özveri anlayışı, hort zort erkek karakterle pek denk düşmez.

Neyse ki, ‘Vatanım Sensin’ bu açıdan da bize tatminkâr bir örnek sunmakta. Bu dizi sayesinde en zarif âşık modeli görmenin yanı sıra ‘En fedakâr erkek’ performansını da tadıyoruz. Miralay-General Cevdet, vatan sevgisiyle giriştiği casusluk mücadelesini sürdürme uğruna çok sevdiği karısından ve kızlarından uzak kaldı onca zaman. Daha da beteri onların gözünde hain konumuna düşüp anacığının sevgisinden mahrum oldu. Tam kavuşacaklar derken de, yeni bir fedakârlıkla kendini ateş çemberinin içine atıp vatan sevdasını bir kez daha ailesinin önüne geçirdi. Buradaki özveri ilk bakışta vatan uğruna yapılmış gibi görülebilir. Ancak Cevdet’in asıl fedakârlığı, aşkını ve gerçek kimliğini içinde tutmasına sebep olan casusluk göreviyle, duygusal dünyasına gem vurması! Kolay mı, aynı çatı altında yaşayıp da anası ve kızları tarafından hain olarak damgalanmak? Sevdiği kadının düşmanlığını kazanması yetmiyormuş gibi, onun, kendi hayatına kast eden adamın nikâhlısı olduğunu bilip renk vermeden sükûnetini korumaya çalışmak kolay mı? Hele gerçeği açıkladığı Azize’nin bebeğiyle birlikte öldüğü düşüncesine dayanmaya çalışırken, bir yandan da kızları tarafından yöneltilen suçlamalara yumuşak tavırlarla göğüs gerebilmek her erkeğin harcı mı? Kesinlikle hayır. Ancak gerek karakterin yazımı, gerekse Halit Ergenç’in Kanuni’den hafızlara kazınan sevgi dolu erkek duruşunu yansıtmadaki ustalığı sayesinde General Cevdet bu zorlu sınavları başarıp dizilerin ‘En fedakâr erkeği’ nasıl olunur gösteriyor cümlesine. Helal olsun.

2017’NİN EN ‘İYİ’ KÖTÜSÜ

Kötülüğün yükselen değer olduğu günümüz dünyasında kurgular da anti kahramanlar yaratıp bu modaya uymakta. Eskinin iyi anlayışını tersyüz eden bu yaklaşımın, iyilikle kötülüğü harmanladığı ve kahramanlarımızı eli silahlı-mafyatik kişilere dönüştürdüğü bir gerçek. Öyle ki izleyici, mekân basıp tabanca doğrultmayana, külhan tarzı konuşmayana kahraman gözüyle bakamaz hale getirildi desek yeridir. Hiç kuşkusuz bu kabulleniş kolaylığından insanların kötüye duyduğu hayranlık adına pay çıkartabiliriz. Öte yandan, kabadayılığın-zorbalığın aşkla yumuşatılmasının ve kötülüğün maziden gelen olaylara dayandırılmasının da büyük ölçüde etkili olduğunu söylemek lazım. Dahası, karakter yaratımı ve canlandırmaları da kötülerin ‘İyi’ görülmesinde pay sahibi! Nitekim kötü duruşlarıyla benimsenen karakterlerin, senaryo gelişimi içinde iyilikler sergilemeleri de kötü davranışların hafifletici sebepleri gibi. Bunun mevcutlar arasındaki en başarılı örneğine gelince… ‘Siyah Beyaz Aşk’ın Ferhat’ı!

Gerçek babası olan Namık’ın kışkırtmasıyla eline silahı alan ve babası sandığı adamın intikamı için küçük yaşta katil damgası yiyerek kötülüğün pençesine düşen Ferhat, İbrahim Çelikkol’un çelik gibi duruşuyla iç dünyasını maskeleyen bir tetikçi konumunda çıktı karşımıza. Dayısı olarak bildiği Namık’ın düzenini korumak için adam öldürüp kötülük etmekten çekinmeyen Ferhat, Aslı’yla tanışmasının ardından duygusal yönünü ara ara gösterse bile şiddeti her daim önde. Nasıl ki, kötülüğünü perçinlemek için alaycı tavırlar sergilemeyi de ihmal etmeyen Ferhat’ın aşkla ve ailesiyle imtihanı da bu çerçevede etkilemekte izleyicisini. Yani onun, silahı ve yumruklaşmayı sözcüklere tercih eden karakter yapısı o denli iyi işleniyor ki, Ferhat’ın eylemlerinin özündeki kötülük görünmez kılınıyor. Dolayısıyla davranışlarında siyahla beyazı karıştıran Ferhat da, Muhammet Uzuner tarafından başarıyla sunulan, Namık’ın yarattığı bataklıkta varlık gösteren ‘En iyi kötü’ye dönüşüveriyor. Yaşasın kötülük diyelim mi?

SONUÇTA; Ekrandaki kadın ve erkek profillerinden ‘En’lerimiz şimdilik bu kadar. Popülerleri değil niteliklileri öne çıkarttığımız seçkimizin devamında 2018 bize ne gibi farklılıklar sunacak, yeni ‘En’ler kendini gösterecek mi? İzleyip göreceğiz.

En duyarlısından, en fedakârına kadın ve erkeklerin gerçek hayatta bollaşması; dizilerin de gerçeklerden kopmadan karakter şekillendirmesi umuduyla… Dizilerden gerçeklere dönüp sinemacı-yazar Milan Kundera’nın sözüyle özetleyelim, kurguları şekillendirip onlarla şekillenen yaşamdaki kadın-erkek olayını… ‘Kadın erkek eşitliği hiçbir zaman sağlanamaz. Çünkü terk edilen bir kadının canı erkekten daha fazla acır’! Canların acımadığı zamanlara…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal