2017’de dizilerin ‘En’ kadınları?

Dolayısıyla biz de seneyi noktalarken gündelik tempomuzun vazgeçilmezlerinden olan dizi dünyasındaki ‘En’lerimizi sıralamak istedik.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Adettendir… Bir yıl biterken, ömrümüzün eksildiğini ve olayın sadece takvim değişiminden ibaret olduğunu düşünmeden, yeni yıl heyecanını her alana taşımak.

Gelen yıl, sanki sihirli değneğe sahipmiş de tüm olumsuzlukları düzeltecekmiş gibi sevinçle karşılanırken umutlar tavan yapar nedense.

Her yeniliğin, başlangıcın büyük umutla karşılanması doğru mudur bilinmez ama yeni başlangıçlarda yanılgıya düşmemek adına, her bitişin ardında bıraktıklarını, hakkını vererek, gözlemleyip doğru değerlendirmek gerektiği muhakkak.

Dolayısıyla biz de seneyi noktalarken gündelik tempomuzun vazgeçilmezlerinden olan dizi dünyasındaki ‘En’lerimizi sıralamak istedik. Ancak bu kez yapımlar değil karakterler üstünden başlamayı tercih ettik.

Zira dizilerin can damarı, öyküye hayat veren karakter ve canlandırma gücüdür! Bunun için de en başta onların başarılarını vurgulamak lazım. Hadi bakalım…

DİZİLERDE ‘EN DİŞLİ ANA’ KİM?

Ortalık ‘anne’ rolünü üsütlenmişlerle dolu olsa da ‘Ana gibi ana’ olmak herkesin harcı değil. Bu, gerçek hayatta da dizilerde de böyle. Zira analığın, çocuk büyütüp onu toplumsal klişelere göre sade suya tirit kişilikte yetiştirmekten ibaret görülme yanlışına düşülüyor çoğunlukla. Oysa ‘Ana gibi ana’ olabilmek için ahlaki değerleri aşılamanın yanı sıra öncelikle çocuğa, hayatın zorlu şartlarıyla mücadele gücünü aşılamayı bilmek, sonrasında şartları zorlayıp yaşam yolunda fırsatları değerlendirme bilinci aşılamak lazım! Yani ‘Anne’ dediğin kişi, kapasitesini keşfetmeden rutini yaşayan sünepeler yerine kendini olduğundan daha ileriye götürme duyarlılığındaki mücadeleci bireyler yetiştirdiğinde ‘Ana gibi ana’ oluyor.

Gel gör ki dizilerimizin ‘Anne’ figürleri çoğunlukla ya ‘çocuklarını yetiştirme’ bahanesiyle paralı erkeğin kanatları altına sığınmayı tercihe eden tiplerden ya da çocuklarına, gerçekler yerine masallar anlatmayı seçerek Polyannacılık oynayan güçlü görünümlü güçsüz karakterlerden ibaret. Tabii bir de, çocuğu hatırına erkek dayağını boynu bükük karşılayarak sözde özverili hale getirilen dizi anneleri mevcut. Anlayacağınız gerçek hayatla paralel yol alan kurgu âleminde şöyle dişe dokunur ‘Ana’ görmek binde bir kısmet olmakta. Nitekim ekranda fırtına gibi esen Fazilet Hanım da bu binde birin içinde yer alıyor!

Hâlihazırda ekrandaki ‘En dişili ana’ olma vasfını taşıyan ve başarılı canlandırması sayesinde Nazan Kesal ile özdeşleşmiş hale gelen Fazilet Hanım’a bu sıfatı yakıştırmamızın baş sebebi, ayakları yere basan bir ana tipi sunması. Fazilet Hanım kimilerince, hayallerini kızlarında gerçekleştirme heveslisi kenar mahalle anası gibi algılansa da, esasında onun asıl çabası kızlarını aynı hatalara düşmekten kurtarmak. Onların, yaşları gereği sürüklenecekleri yanlışları önlemek isterken kendi de yanlışlar yapıyor. Ama hemen toparlamayı da başarıyor… Ki bu yönü de, parayı kendi için istemediğini çekip giderek ispatlayan Fazilet Hanım’ı, anlamsızlık ve klişelerle duygulara oynayan dizi anası olmaktan çıkartıp gerçek karaktere döndürmekte! Sözün kısası, daha önce de yorumladığım Fazilet Hanım, ‘En dişili ana’ olarak başımızın tacı. Karakteri yazanın da, canlandıranın da emeklerine sağlık.

EKRANIN ‘EN GADDAR’ ANNESİ

‘Ana gibi yar olmaz’ demiş ya atalarımız öyle anneler de var ki, gaddarlıkta sınır tanımayıp, düşmanın dahi edemeyeceği kötülüğü yapabiliyor evladına. Bu üzücü gerçeğin dizi yansıması hangi karaktere denk düşüyor derseniz… Elbette ki cevabımız, Arzu olacak.

‘‘Cennet’in Gözyaşları’’nda Esra Ronabar’ın canlandırdığı Arzu, kızını doğurduğu gece terk edebilen ve sırrı açığa çıkmasın diye elinden geleni ardına koymayan biri. Hayatta hep daha fazlasına sahip olmak için çabalama olayını, yıllar sonra karşılaştığı kızını ayak altından çekmek için kumpas kurmaya kadar vardıran ve geçmişte yaşadığı sözde travmayı bahane gibi sunmaya çalışan Arzu’nun kötülüğünü katmerleyense, evliliğindeki dayanağı Melisa’ya alabildiğine düşkün olup Cennet’in kuyusunu kazması.

Sırf Cennet’e kötülük olsun diye sürdüğü şantiye ortamında inşaattan aşağı düşmesini son anda engellemiş olsa dahi Arzu’nun içindeki gaddarlık, sadece söyleneni yapacak kadar saf olan Cennet’i dolandırıcı konumuna sokup hapse attırmaya kadar vardı. Kayınpederden kalan hisselerin gücüyle gaddarlığını nereye kadar sürdüreceğini bilemesek de, yıllar sonra ortaya çıkan babanın varlığıyla Cennet’e karşı daha hırçınlaşacağı muhakkak. Bundan dolayı Melisa’nın kaçışıyla en büyük darbeyi yiyen ve vicdandan eser taşımayan Arzu’yu gönül rahatlığıyla ‘En gaddar anne’ unvanını layık görüyoruz. Böyle analar olmaz olsun.

‘EN KÖTÜ KADIN’ OLMAK ONA YAKIŞIYOR

İyilik insani bir vasıftır ama iyilikten gelişen cesaretle palazlanan kötülük bir yetenektir. Çünkü kötülüğü yaparken buna kılıf hazırlayıp paçayı kurtarmak herkesin harcı değil. Bunun için ayrı bir zihinsel beceri şart. Gerçekteki örnekleri bir yana, çatışmacılıklarını kötüler üstünden yaratan senaryolar da çeşni sunmakta yarışıyorlar adeta. Üstelik sadece erkeklerle sınırlı kalmıyor. Kadınlar da bu hususta oldukça iddialı. Lakin en başarılı kötüyü bulma noktasında karakterin kötülüğü üstünde taşıyabilme becerisi öne çıkıyor. Hal böyleyken ekrandaki ‘En kötü kadın’ olarak Fazilet Hanım ve Kızları’ndaki Yasemin’i ilan etmeyelim de kimi edelim?

‘En kötü kadın’ olmanın hakkını verip bu rolü kendisine yakıştıran Hazal Türesan tarafından sunulan Yasemin’in kötülüğü alabildiğine planlı-programlı. Kendisinin de itiraf ettiği gibi, alfabedeki harfler kadar plan yapmadan bir kötülüğe soyunmuyor. Zekâsını ve kocasının pasifliğini kötücül planlarını yürütmede çok iyi kullanan Yasemin’in en büyük kozuysa, karşı hamleleri renk vermeden savuşturma becerisi! Dahası bu beceriyle, izleyeni sinir etme potansiyeline de sahip. İşte bu nedenle giyiminden makyajına ve saç stiline, karakterinin kötülüğünü destekler nitelikte bir tablo sergileyen ve yaptıklarına mazeret olarak ‘aileye layık görülmeme’ hayal kırıklığını kullanarak kötülüğünü sağlam kazığa bağlayan Yasemin Egemen’i ‘En kötü kadın’ olarak alkışlıyoruz.

ONDAN DAHA SAHTESİ VAR MI?

Samimiyet, modernleştikçe sahteleşen insan hayatının kaybettiği değerlerin başında. Para ve hırs uğruna yoğunlaşan koşturmaca düzeninde birbirlerine üstün gelme gayretine düşenlerin duyguları kadar davranış biçimleri de göstermelik hale geldi. Dolayısıyla yüzeysellik ve sahtelik günümüz dünyasının yükselenleri arasında. Hal böyleyken, yerlisinden yabancısına, kurgu karakterleri de çeşitli sahtelik örnekleriyle karşımıza çıkmakta. Sahte kişiliklerin en başarılı biçimde sunulduğu yapımlarsa, çoğunlukla Amerikan stilinde olanlar!

Nasıl ki bu tarzın bizdeki en güzel örneklerinden olan Star’ın ‘Ufak Tefek Cinayetler’i de sahte dünyaların alabildiğine sergilendiği bir atmosfere sahip. Bu atmosferin kraliçesi de, Merve! Kocasının mal varlığı ve kariyer gücüyle havasını atıp çevresindekilere hükmetmeden Merve’nin arkadaşlığı kadar eş oluşu da gerçek değil. En önemlisi de, kendine güveninin alabildiğine sahte oluşu! Duruma göre tavır takınıp ‘O iş bende’ bilmişliğiyle dolanan Merve’nin para sorunu yaşama ihtimali karşısında sıradanlaşması bunun ispatı.

ÖZVERİDE BİRİNCİ BÖYLE OLUNUR

Sevginin almak değil vermek olduğu sıkça dillendirilse de bunun yaşamdaki karşılığı özveri ve sömürü şeklinde gösterir kendini. Özveride bulunanın, sevdikleri için çırpınırken nankörlük veya şımarıklıkla karşılaşması hemen hemen kaçınılmazdır. Bu durum dizilerdeki özverili ilişkiler için de geçerli. ‘Meryem’deki suç üstlenmesiyle gördük örneğini. Ancak bu tabloya bakıp mevcut diziler içinde özveri birincisi olarak Meryem’i seçecek değiliz. Zira Meryem’in yaptığı bir noktadan sonra özveriden çıkıp aptallığa dönüşmüştü. Hele Savcı’nın gerçek yüzünü öğrendiği halde suskun kalmasını kesinlikle özveri olarak nitelendirmek mümkün değil. Peki, o vakit özveri birincimiz kim? ‘Bizim Hikâye’nin Filiz’i tabii.

Kardeşlerine hem analık hem babalık eden Filiz, eve para getirmek için işten işe koştururken kendini tamamen yok sayma modunda. Evin yükünü üstlenmesi yetmiyormuş gibi bir yandan da vurdumduymaz-çıkarcı babasının belalarıyla uğraşıp kardeşlerinin eksiklerini gidermeye çabalıyor. ‘Özveride birinci böyle olunur’ dercesine çırpınan Filiz’in vardığı son noktaysa, kardeşlerinin velayetini almak için Cemil’e evlenme teklif etmesi! Tüm bu zorlu süreçleri şikâyet etmeden, mızmızlanmadan yaşamayı becermesi ve sıkıntılarını aileye yansıtmamaya çalışması da Filiz’in özverideki birinciliğini perçinliyor. Karakteri, orijinalinden daha güzel sunup uyarlamanın başarısına katkıda bulunan Hazal Kaya’ya tebrikler.

SONUÇTA; 2017’yi ardımızda bırakırken, senenin ‘En’ kadın karakterlerini kendi eleştirel gözümüzle sıraladık. Erkek karakterleri ve diğer ‘En’lerimizi de devam yazılarına bıraktık. Hak edenlere takdirlerimizi sunup yeni yılda buluşmak üzere koyalım noktayı. 2018’in tüm insanlığa barış ve adaletle yaşanacak günler getirmesi dileğiyle, nice mutlu seneler herkese.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal