Şevkat Yerimdar, komedi ne yazar?

‘Şevkat Yerimdar’, gereksiz yere uzatılan diyalogları ve zorla yürütülen sahneleriyle vaktinin hayli geniş olduğunu hissettirse de, bu esnada mizahının darlığının ayan beyan sırıtmasına engel olamıyor.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

‘Espri; otoriteye başkaldırıyı, onun baskısından kurtulmayı simgeler’ demiş Sigmund Freud. Nitekim çağlar boyunca otoritelerin yürüttüğü haksızlıklara karşı en etkili söz söyleme sanatı olmuş mizah yani komedi. Bu misyon aynı zamanda mizahın incelikle gelişmesini de sağlamış. Yani mizah hassas bir iş! Öyle yaptım oldu babında sergilenen örneklerin çok ötesinde… Hele bizdeki gibi bol küfürlü magandalık halleri yaratmanın komedi sanatıyla uzak yakın ilgisi yok.

Gel gör ki, günümüzün pratiklik alışkanlığında komediye soyunanlar, kendilerince tipler yaratıp kabalığın her türlüsüyle donatarak insanları güldürmenin kaymağını yemeye bayılıyor. Alıcısı bol olduktan sonra bu talebi karşılayanların çokluğunu normal karşılamak lazım bir yerde. Magandalığın dibine vur, kaba saba hareketlerle eğitimsiz kesimden seyircinin algısına hitap ederek patlat argoyu… Sonra da buna ‘komedi’ sıfatını layık gör. Hele bir de mahalle olayını mekân edinmişsen, oldu mu sana ‘aile komedisi’… Bundan sonra çorap söküğü gibi gelir gerisi. Zaten üç aşağı beş yukarı aynı formatta hepsi.

Recep İvedik tipinin tüm görgü kurallarını yıkan davranış tiksinçliğinden mizah şirinliği yaratılmasının gördüğü itibardan sonra mantar gibi türeyen maganda komedisinin en önemli olumsuzluğu, kültürel ve bireysel yozlaşmanın önünü açması! Sözde halkın içinden biri gibi gösterilerek benimsenmesi kolaylaştırılan maganda komedilerinin kahramanları, eğitimsizlik ve kültürsüzlükle paralel yol alan kabalığın normal bir şeymiş gibi zihinlere işlenmesini sağlamak adına, üstlerine düşeni layıkıyla da yerine getiriyorlar doğrusu. Şimdi kimileri bunları, hiciv gibi görmeye kalkmasın sakın. Çünkü magandalığı yaşam biçimi yapmış, kültürel gelişim ve modern düşüncelerden haz etmeyen kesim, böylesi komedilerde kendilerine benzeyen tipleri görüp ‘Aman ben ne kadar yanlış davranıyormuşum. Hemen tavırlarımı düzelteyim’ demez. Aksine ‘Ne kadar itibar görüyorum ki, filmler-diziler benim gibi davranan tipleri tercih ediyor. Herkes de bunları izlemeye bayılıyor’ düşüncesiyle magandalıklarını, toplum içindeki pervasızlıklarını daha da azıtır.

Sonuçta; Kurgularla desteklenen mahallenin ağır ağabeyleri, milletin namus bekçiliğine soyunanlar ve her yaptığını hak gören magandalar dört bir yanı sarmakta. Recep İvedik’in yumuşatılmış versiyonu gibi duran, Sabit Kanca’dan esintilerle yol alan ‘Şevkat Yerimdar’ da böylesi tehlikenin kapısını aralayanlardan. Hal böyleyken ‘Komedi ne yazar’ dedirten türden akışla diziye dönüştürülen yapımın, İvedik’ten hallice ahvalini sorgulamakta fayda var.

ŞEVKAT YERİMDAR… VAKTİN GENİŞ, MİZAHIN DAR!

Her an patlamaya hazır kavgacı kişiliği ‘harbilik’ olarak gösterilen… Öfke kontrolü sorununu ‘sıra dışılık’ faktörü olarak sunup bu zararlı yön üstünden sevimlileştirilmek istenen ‘Şevkat Yerimdar’, özgür bir insanın nasıl yaşayacağını bilen, nesli tükenmiş mahalle delikanlılığının timsali olarak sunulsa da… Karakteri parlatmak için şişirilen özelliklerin yarattığı tablonun komediden bağımsız olduğu gerçeği gün gibi aşikâr.

İlk bölümüyle, Total’de beşinci, AB’de ise altıncı olan dizi, devamında Total’in ikinci, Ab’nin de üçüncü sırasına yükseldi. Reytinglerin bu sonucu ‘Şevkat Yerimdar’ın başarılı bir iş olduğunu düşündürebilir. Ancak yüksek topukla araç kullanma gafletindeki görgüsüz bayanlara göndermede bulunarak kaza muhabbetiyle yapılan başlangıcı bir yana bırakıp, ‘Kaçan yılan piton olur’ diyen ikinci bölüm itibariyle ‘Şevkat Yerimdar’a bakacak olursak… Ortalığı Kırkpınar çayırına dönüştürüp espri olsun filan diye spor-tango niyetine dövüşen mahallelinin kemik sesi merakını müzik eşliğinde coşturan dizinin atmosferi, çiğ gözlülerin ve çiğ sözlülerin buluşma yeri gibi. Bakışlarıyla rahatsız edici bir tablo yaratıp ‘Bu nasıl göz rengidir’ dedirten karakterlerin, ‘Bu ne biçim komedi anlayışıdır’ diye düşündüren abuk sabuk icraatlarında bulunanlar, adam gibi komediden umulanların çok gerisinde.

‘Yaramazlık çocukluk hakkıdır’ diyerek adeta çocukları anne sözünü dinlememeye teşvik eden Şevkat Yerimdar’ın beş ekmek parasını bir balona verdirmeyi özendiren büyük(!) ağabeyliği… İstanbul’a Bora için döndüğünü söylemekle birlikte onu evde iki hatunla yalnız bırakıp gidebilecek kadar geniş davranan Esin’in duygudan yoksun halleri… Esin için Şevkat Yerimdar ile kapışıp Gizem’e çıkışan Bora’nın moral motivasyonu sarışınla gizli ilişkisindeki yapaylık… Bora’yı iyi tanıdığını iddia ederek çıkış yapan Gizem ile Sanem’in plan dolduran sahte konuşmaları… Marika’nın kızı olmakla birlikte annesine hiç benzemeyen azgın Bahar’ın Şevkat’e düşkünlüğü ve ondan, kendisine atarlanmasını istemesi (Ki Şevkat’in cevabı, ‘Vatandaş müsait’ şeklinde mesajcılığa meyilli)… ‘Çorba kaynamayan eve ev demem’ diyen ve insan mutluluğunu, en sevdiğiyle yan yana olmak, şeklinde tanımlayarak Esin’i ayağının tozuyla Şevkat Yerimdar’a emanet eden antika arabalı Cevdet’in geleneklere düşkün, halim selim babacanlığı… Yedi yirmi dört peştamalı ve takunyasıyla dolaşan tellak Kazım… Felsefe yapmayı vazife edinip ‘Bir güne de şükranla başla’ diyen Niko… Çatıya çıkma jübilesini yapıp sazını kırmanın ardından kafasını bacaya sıkıştırma becerisi sergileyerek bardağı taşıran, aşka aşık tamirci çırağı İsmail… Depresyonda olup TV karşısına çöken, İsmail’e bir bakışta göz süzen Bozkır’ın Tezene’si… Dükkânının camı sürekli kırılan kahveci güzeli Selo… Define haritası bulan ve Beşiktaş aşkına muhabbetine katlanılan Pascal… Ve Fatih Ürek misali bir yansımayla tarzını sergilemeye soyunan yumurtacı çırağı…

Arabası pert, kafası çatlak olan çizgi roman Zagor meraklısı Şevkat’in delikanlılığın birinci şartının ‘söz dinlemek’ olduğunu öğrenip kirasız hayata alevli bir geçiş yaparak, sakarlıkta rekorlar kitabına girmeye layık görüp ‘ayı’ sıfatını yakıştırdığı Esin’le ev arkadaşı olmayı kabullendiği dizinin yansımaları bu minvalde. Klişeler ve yersizlikler iç içe! Dahası intihara yeltenmiş birine tabutla koşmanın veya aşkından yandığını söyleyene yangın söndürme tüpüyle müdahale etmenin ve tüm magandalıkları mahallelinin alkışçı takdiri eşliğinde sergilemenin yer aldığı… Kültür ve eğitimin, tavuklara kitap okumakla eşdeğer kılındığı… Her mahalleye sanat galerisi şart türünden söylemlerle sanat olgusunun küçümsendiği bir garip sürecin komedi diye sergilendiği gerçeğini de unutmayalım.

Anlayacağınız; ‘Şevkat Yerimdar’, gereksiz yere uzatılan diyalogları ve zorla yürütülen sahneleriyle vaktinin hayli geniş olduğunu hissettirse de, bu esnada mizahının darlığının ayan beyan sırıtmasına engel olamıyor. Biz de emeğe karşı saygıda kusur etmeden ‘Şevkat Yerimdar… Vaktin geniş, mizahın dar’ diyerek dizinin komedi gücünü eleştiriyoruz. Anlayana!

‘ŞEVKAT YERİMDAR’IN ELİNİ GÜÇLENDİRENLER…

Her şeyden önce ‘Mr. Been’ gibi yabancı örneklerle kıyaslanamayacak türden olsalar dahi basitliklere ve absürt durumlara dayalı karikatürize komedi modası günümüzün yükselen değeri durumunda. İnternet fenomenliğinden sinemaya, oradan da uzun bir bekleyişin ardından televizyona sıçrama yaparak ‘Arka Sokaklar ve ‘Survivor’ gibi yıllara meydan okuyan rakiplerini dahi geride bırakabilen ‘Şevkat Yerimdar’ da bu hevesin palazlandırdığı bıçkın ve yer yer kıro delikanlı karakter konumunda.

Dizinin böylesine ilgi görmesindeki baş sebep, filmlerinden kendini sevdiren ve karakterle özdeşleşen Özgürcan Çevik! Başka bir projede nasıl performans sergiler bileme ama asilikle yumuşaklığı, magandalıkla saygılılığı harmanlayan bu karakterdeki duruşu gayet başarılı.

Yaz dönemini ve iç karartıcı dramaların yarattığı bezginliği avantaj olarak kullanan dizinin, TV şovu tarzına meyletmekten ziyade hikâye ve dramatik yapıya yönelerek ‘tip’ olayına dayalı ‘mahalle komedisi’ne dönüştürülmesi de elini güçlendiren detaylardan. Yani sadece bel altına yönelen, argodan medet uman zihniyetin ötesinde her kesime hitap etmeyi hedefleyen bir içerik düzenine sahip olması ve aşka odaklanması dizinin ilgi görmesinde etken… Ki, ikinci bölüm, birinciye kıyasla daha çok romantik komediye kayan mahalle işi havasındaydı!

Niko ve Tellak karakterlerinin öne çıktığı dizide ayrıca Salih Kalyon, Esin Uçar, Burak Demir, Murat Akkoyunlu gibi başarılı isimlerin kadroya yaptıkları çeşnili katkı da ‘Şevkat Yerimdar’ın magandalık yönünü törpüleyerek izleyici kitlesini artırmasını sağlayan faktörler.

NETİCEDE; Recep İvedik gibi marjinal bir tip olmaması yönüyle göze hoş görülse ve dahi söylemindeki yapıcı mesajlarıyla dikkat çekse bile… Sürekli aynı sahada top çeviren ve komedinin en büyük düşmanının süre uzunluğu olduğunu unutarak sahneleri doldurmaya çalışan ‘Şevkat Yerimdar’ın komedi şablonundan basitin ötesinde kaliteye dayalı mizahi çıkarım yapabilmek hayli güç. Bunun için ya gülmeye çok hasret kalmak veya kendini ispat için efelenmekten haz duyarak kadınlara tepeden bakan maganda ruhu taşımak, ya da vara yoğa gülebilen zihinsel kapasiteye sahip olmak lazım. Artık kim neyse sonuç ortada.

Bu unsurları taşıyanlar nezdinde ‘Şevkat Yerimdar’ dizisi başarısını sürdürerek durumu şimdilik idare etse bile uzun vade ne getirir belli olmaz? Devamlı kendini tekrarlayan komedi içeriklerinin bir süre sonra kabak tadı verdiği malum! Magandalığa güzelleme yaratmayan bir tabloyla yola devam etmesini umduğumuz yapıma başarı dileklerimizle…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal