Dünya Güzellerim'deki rezaletler planlı mıydı?

Gelelim diğer ayrıntıya… O da, ahlaka aykırı veya insan onurunu rencide edici bulunma hali neye göre değerlendiriliyor? Bölüm sayısına göre mi, içerikteki rezillik seviyesiyle mi?

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

‘Dünya Güzellerim’in gidişi kurgu mu?

‘Kalitenin yolu, önlem almaktan geçer’ der, ABD’li kalite uzmanı Philip Crosby… Bu sözün iş dünyasındaki karşılığı ne kadar bilinmez ama ünlü komedyen Groucho Marx’ın ‘Ben televizyonu çok eğitici buluyorum. Kim, ne zaman televizyon açsa yan odaya geçip kitap okuyorum’ şeklindeki mizahıyla boşluğu netleşen televizyon dünyasının kesinlikle uymadığı aşikâr. Birbirinin benzeri dizilerden, yarışmalara… Tek elden servis edilmişçesine yaratılan haberlerden, izleyiciyi çekmek için her yol mubah zihniyeti taşıyan programlara… Kalite alabildiğine düşük seviyede zira kaliteyi sağlayacak önlemler hak getire.

Önlem denilen şey nedir? Tabii ki olumsuzlukların gelişmemesi için yapılacak kontroller! Canlı yayınlar için önlem almak pek kolay olamasa da önceden hazırlanan yapımların kalitesindeki baş şart kontrollerle istenmeyen nahoşlukların önlemini almak. Gel gör ki bizdeki olay, ‘Hata etmişiz, pardon’ demekten ve yeni bir formülle işi kılıfına uydurarak yoluna devam etmekten ibaret. Yani kaliteymiş, önlemmiş… Kendince durumu idare eden televizyonculuk mantığında önlemden ve kaliteden ziyade, aşırılıklar üstüne oynayarak izleyiciyi kafalamak!

Nitekim 2000’li yılların başından bu yana ilgi odağı olan izdivaç programları ve ünlü isimlerin yer aldığı şovlar da aynı mantığın ürünü olarak ekranda boy gösterdiler. Kalitenin önemsenmediği bu tür yapımlarda katılımcıların, konukların veya jürilerin tavırları da yapım önleminden uzak alabildiğine toleranslı oldu. Mal-mülk pazarlığından ahlaki boyutu aşan söylemlere… Tuhaf şakalardan, hakaretlere… İlgi çekmek uğruna yaratılan başıboşlukta her tür nahoşluk yer buldu ekranlarda. Şikâyetler de beraberinde geldi ancak ne hikmetse onca şikâyet alan yapımlar, reytingleri de silip süpürüyordu. Yani kurgu içinde kurgu gibi bir durumdu bu şikâyetler ve reytingler. Nitekim her seferinde de ‘Kaldırıldılar, yok, bitti’ gibisinden anonsların ardından daha güçlü geldi izdivaççılar.

RTÜK’ün bir kez daha evlendirme ve arkadaş bulma programlarını kaldırtma konusunda atağa geçtiği ve kanallarla yapılan görüşmelerde formüller türetildiği şu günlerde gidiciliğiyle dikkat çeken bir başka yapım, Show TV’nin ‘Dünya Güzellerim’ oldu. Medyaya düşen haberler bakarsak, eldeki bölümler tüketildikten sonra devamı getirilmeyecekmiş.

Kanal D, Amerika’da oldukça beğenilen ‘Grandpas Over Flowers’ isimli Güney Kore formatından, Bloom Medya’nın yapımcılığında Türkiye’ye uyarlanan ‘Dünya Güzellerim’in bileti kesildi de kesilmesine de, bu durum programın içinde yaşananlardan mı kaynaklı gerçekten? İşte orası düşünmeye değer bir detay. Hani insan kırk havaya dönen evlilik programlarının mazisini ve geleceğine dair ikircikli tabloyu aklına getirdikçe, ‘‘Dünya Güzellerim’in gidişi de kurgu mu’’ diye sorgulamadan duramıyor.

‘DÜNYA GÜZELLERİM’İN PLANLI DOZ AŞIMI

‘No çikın, yes çikın’lı müthiş İngilizcesiyle daha en baştan kırıp geçiren ve Buda heykelinden Türkiye’ye-tüm dünyaya barış yollayan Safiye Soyman’dan, zaten kat kat kıyafetler içinde zor duruyorken üzerine fazlaca gidilerek sıkboğaz edilen Banu Alkan’ı çiğ köfteyle boğma (pardon besleme) denemesine girişen Faik Öztürk’ün doping mahiyetindeki varlığına… Ve dahi Banu Alkan’la atışmayı vazife edinen maestro Bülent Ersoy’un abartılı özgüveninden, ortalığı zapt etme görevini üstlenmekle birlikte hiç beceremeyen Burcu Esmersoy’un tutuk hallerine… Show TV’nin ‘Dünya Güzellerim’ şovu ekranda farklı bir hava yaratmıştı… Doğruya doğru.

Nitekim gidilen bölgenin görselliğinden ziyade, birbirinden değişik güzellerin(!) dehşetengiz görselliğiyle ilgi çekici hale getirilmeye çalışılan yapıma dair ilk değerlendirmede Show’un her biri kendince mega olan yaz güzellerini ‘mega’ eğlence olarak görmüştüm ben de... Tabii gayet rahatsız edici atışmaların ‘kavgacılıkla prim yapma’ amacına mim koyarak!

Bu amacı vurgulamakta haksız çıkmadığım cümleten aşikârdı zaten. Üstelik böylesi programların da değişmez klişelerindendi, katılımcılar arasında durduk yere kavgalar üretip birbirini izleyiciye şikâyet ederek yol almak. Yani bir noktaya kadar kabul edilebilirdi programda yaşanan kurgusal kavgalar. Gel gör ki, ikinci bölümden itibaren sıralamasını yükselten ‘Dünya Güzellerim’, tıpkı ekiptekilerin makyaj ve giysi abartısı gibi, çatışmacılık üslubunda da planlı bir doz aşımı sergilemeye başladı. Yani bile isteye yapılıyor havası hâkimdi, birbirinden itici ağız dalaşlarına. Bu kanıyı güçlendiren o kadar çok soru var ki, hangi birini sıralasam bilemedim şimdi… Mesela…

Bülent Ersoy’un Banu Alkan’a hıncı neydi de bunca ağır sözü ediyordu? Banu Alkan niçin hakarete göz yumuyor ve her durumda hafif bir tebessümle dolaşıyordu? Dahası yönetmen uyuyor muydu da iş bu raddelere varıyordu? Yapımcı, programın çirkin konuşmalardan dolayı şikâyete maruz kalacağını düşünüp niye önlem almamıştı? Tüm bunların cevabı ‘Dünya Güzellerim’in içindeki rezaletlerin kasten çıkartıldığının kanıtı en basitindan.

Öte yandan rezillikler kadar, sıradan sözcüklerin olur olmaz biplemelerle sansürlenmesi de rahatsızlık verici bir durumdu. Normal dizilerde rahatlıkla kullanılan ‘küfür’ kelimesinin dahi arka arkaya biplenmesiyle ilgi çekmeye uğraşıp çekilmez hale getirilen yapımın kurgusundaki anlamsızlıkların da kaliteyi zedelediği muhakkak.

Dolayısıyla Bülent Ersoy ile Banu Alkan arasında geçen kavgalardan ve konuşmalardan ötürü tepki çeken ve ölçüsüz diyaloglar nedeniyle Show TV’ye 450 bin TL para cezasına mal olan ‘Dünya Güzellerim’ her açıdan planlı bir doz aşımı yarattığı ve bir noktadan sonra kendi ipini çektiği ortada! Bana göre güzel bir formattan kaliteli iş çıkartma şansı da böylece bile isteye kaçırıldı. Yazık mı diyelim, yoksa izleyiciye atılan kazık mı? Takdir sizin.

‘DÜNYA GÜZELLERİM’İN ELİNE NE GEÇTİ?

Yazın en renkli ve bol bipli programı olarak ekranda yerini alıp ‘en terbiyesiz’ işine dönüşen ‘Dünya Güzellerim’in izlediği içerik politikası sonucu eline ne geçti diye sorgulamaya başlamadan önce iki ayrıntıya vurgu yapmak isterim… O da, RTÜK’ten vetoyu yeme aşamasına gelene kadar yapımcı, kanal ve izleyicinin durumdan memnun olduğu gerçeği! Aksi takdirde bu tarz söylemlere itibar edilmezdi. Dolayısıyla, böylesi yapımlara yönelik şikâyet ve vetolar işin göstermelik kısmı. Aksi takdirde tekrar tekrar aynı kafayla iş yapılmaz.

Gelelim diğer ayrıntıya… O da, ahlaka aykırı veya insan onurunu rencide edici bulunma hali neye göre değerlendiriliyor? Bölüm sayısına göre mi, içerikteki rezillik seviyesiyle mi?

Kanalın ‘Bir daha benzeri bir işi yayınlamama’ sözü vermesiyle eldeki bölümleri tükettikten sonra veda etme pazarlıkçılığına bu açıdan bakarsak, ortaya ‘Pazarlık usulü ahlakçılık’ çıkıyor. Yani bu iş, ‘Eldekiler ziyan olmasın, hadi birkaç bölüm daha idare ediver’ şeklinde cereyan etmekte. Madem üç beş bölüm daha insan aşağılanması izlenmesinde bir sakınca görülmüyor, o zaman adeta pazarlık usulü yayıncılığı başlatan yapımın işi bu raddeye getirmesindeki amaç neydi? Bu durumda ele geçen ne oldu?

Belirlenmiş kurgu çerçevesinde birbirlerini iğneleme işini yürütüp güzelim formatı, rezaletten medet uman bir gezi programı ucubesine çeviren ‘Dünya Güzellerim’ numaracıktan kavga yapma ve hakaret etme olayında dozu aşınca ele geçen yegâne şey, ekran yolculuğunun noktalanması oldu… Lakin görünürde!

Günün stresini atmaya yarayacak eğlencelik niyetine toplumun her kesiminden izleyici bulan… Fakat hayatın zorluklarına direnç göstermiş mağdur kadın konumunda sunulan Afrodit’in üstüne, lüksün dibine vuran Bülent Hanım’la yürüme noktasında ölçüyü kaçırıp kavgacılıkla kafa şişiriri hale getirilen yapımın görünmeyen yüzündeki en önemli kazanım, ‘reklamcılık’. Hani reklamcılık dedikse, kanalın ceza yiyerek feragat ettiği maddiyattan bahsetmiyorum. Ekipteki dörtlü de elbette ki almışlardır paralarını. Benim reklamcılıktan kastim, programda yer alan isimlerin popüler kültür nezdinde ön plana çıkmaları! Artık siz buna yeniden gündem olmak mı dersiniz yoksa eziklikle-rezilliğin düellosundan çıkan zıvıtıklık mı, bilemem… Ama ‘Reklamın iyisi kötüsü olmaz’ sözündeki gerçeklik payı da malum hani!

Şöyle ki; Diva niyetine karşımıza getirilenlerin, gezi yönüyle ağır basması gereken programın mantığını ‘kavga çıkartmak-abartmak-aşağılamak’ üçgenine sıkıştırması belki programın sonunu getirdi… Fakat yazın başından itibaren de bu isimlerin magazinde, sosyal medyada bolca konuşulmasını sağladı. Şayet bu program olmasaydı böylesine yoğun ilgiyle karşılanır, gündem olur muydu bu isimler? Dini ayinde oynamaya başlayarak Safiye Soyman’la tartışan Afrodit başta olmak üzere herkesin diline dolanırlar mıydı? Birkaç hususi yaptırılmış kıytırık haber dışında… Hiç sanmıyorum. Oysa şimdi her kesimde her şekilde ses getirdiler. Bravo!

KONTROLLÜ YAYINDAN KALDIRILIŞ

Bülent Ersoy’un ilk bölümden itibaren kancayı taktığı Banu Alkan’a olmadık sözler sarf etmesi, programın şov maksadını aşan yorumlarla aşağılayıcı konuşmalar yapması sayesinde eğlendiricilikten çıkıp rencide edici hale gelen ‘Dünya Güzellerim’in bitişi, mağduriyete dayalı kurgu oyunu. Şikâyetler ve yaptırımlar da bu oyunun halkaları.

Daha net ifadeyle… Banu Alkan’ın giyim ve marka olayını eleştirmek adına Mahmutpaşa’dan giyinenleri hor gören tarzda söylemler gerçekleştiren ve ‘Program benim, istediğimi yaparım’ havasını atan Bülent Ersoy’un, Hint yemekleriyle ishal olup yatağını kirleten, Banu Alkan’a ‘Kirli çamaşırlarınla yatıyormuşsun’ demesiyle final kararına maruz kaldı gibi görünse dahi, programın ömrü baştan biçilmişti zaten. Bu nedenle bütçe gerektiren yapımın gidişinin asıl sebebi, kavgacılıkla ve amiyane üsluplarla elde ettiği krediyi tüketesi; miadını doldurması!

Hal böyleyken ‘Dünya Güzellerim’in, yaz avantajıyla elde ettiği bu sıralamayı yeni sezonda sürdüremeyeceği bilindiğinden… Ve kanalın yer boşaltma isteğinden dolayı birkaç bölüm sonra yolcu edilmesini, ‘kontrollü yayından kaldırılış’ kurgusu olarak görebiliriz. Hatta onca şikâyet ve ceza sonrası Banu Alkan’ın yerini yeni sezonda Demet Akalın’ın alacağı haberinin magazine pompalanmasıyla, gelecek sezon için kapı aralandığını bile düşünebiliriz. Velhasıl tıpkı izdivaç türü programlarda olduğu gibi ‘Dünya Güzellerim’in gidişi ve akabinde gelecekler için de söylenecek söz çok ama… En kestirmesinden ‘Gider yeteri, gelir beteri’ diyelim!

SONUÇTA; Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış ya… Biz de kavgayı eksik etmeyerek kazanç sağlayan dünya güzelleri üstüne lafladık bolca. Büyükbabaların kaliteli seyahat maceralarını sunan Koreli ‘Grandpas Over Flowers’ın içerik kalitesiyle ve ciddiyetiyle uzak yakın ilgisi olmayan, miadı dolmuş ‘Dünya Güzellerim’in yayından kalkmasının, özensizliği ilke edinmiş televizyon dünyamızda bir kayıp olmayacağı gerçeğini vurgulayarak koyalım noktayı.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal