Yaz romantiklerinin tablosu

FOX’taki ‘Bay Yanlış’ın Özgür-Ezgi çiftine baktığımızda, maalesef göze ve ruha hitap eden bir durum yakalamak pek mümkün olmuyor.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Televizyon dünyamızın vazgeçilmez alışkanlıklarındandır, yaz ekranlarını dolduran romantik komediler. Romantik komedi dendi mi de yakışıklı-havalı-kaslı ve çoğunlukla zengin erkeklerin, saflıkla şapşallığı birbirine karıştırmış iş-aşk arayışındaki bulunmaz nimetlerin peşine takılması gelir akla.

Yanı sıra erkek ve kadın kanadından renkli arkadaş tayfası… İlaveten her şeye maydanoz olmakla görevli aile efradı… Ki, bunlar arasında da aşk halleri veya çekişmeler-didişmeler gelişir çoğunlukla.

Nitekim corona virüs salgınıyla ve aşırı sıcaklarla canımıza okuyan bu sene de ekranların yaz klişesi değişmedi. Saydığım tüm vasıfları bünyesinde toplayan işler kondu karşımıza. Hal böyleyken biz de bir kıyaslama yaparak yaz romantiklerinin ‘En’lerini seçelim dedik.

BU YAZIN EN UYUMLU ÇİFTİ

Romantik komedilerinin en baba olayı, oluşturduğu çiftin gerek görsel, gerekse performans açısından birbiriyle uyumlu bir tablo sergilemesi! Bu doğrultuda ekranlarımızda yer alan üç diziyi değerlendirecek olursak…

FOX’taki ‘Bay Yanlış’ın Özgür-Ezgi çiftine baktığımızda, maalesef göze ve ruha hitap eden bir durum yakalamak pek mümkün olmuyor. Şöyle ki; ilk bölümden itibaren göz zevkimizi bozan garip kıyafetler ve gemi zincirinden hallice bir takıyla karşımıza çıkartılan Can Yaman’ın Özgür’üne, kılıksızlık hakkı özgürce kullandırılırken aynı oranda iticilik de yaratıldı.

Diziye müşteri toplamak için oyuncunun gelişmiş kaslarını sergilemeye odaklananlar, şapur şupur kıyafetlerle daha da irileştirilen bedende bir görsel orantısızlık ortaya çıkarttıklarını hiç fark edemediler mi acaba?

Bu onların sorunu diyerek geçemiyorum çünkü izleyicinin ruhsal etkileşimini de bozan bu olumsuzluktan en çok etkilenen Özgür’ün partneri oldu. Ezgi, dev gibi gösterilen Özgür’ün yanında ufak tefekliğiyle müthiş uyumsuz kaldı.

Oysa daha önceden ‘Dolunay’ dizisinde de Can Yaman ile Özge Gürel birlikte rol almıştı ve ikili olarak gayet güzel bir tablo sergilemişlerdi. Öyleyse şimdi neden uyumsuz kaldılar? Cevap, Can Yaman’da!

Oyuncunun gerek bedensel tablosunu, gerekse kılık kıyafetini ve tavırlarını geçmişle kıyasladığımızda arada çok fark olduğu ortada. ‘Dolunay’ın Can Yaman’ı daha bir doğal, daha bir ciddiydi. ‘Bay Yanlış’taki Yaman’ın sunumuysa tam anlamıyla yanlış. Zira oyunculuk ötelenip teşhircilik öne çıkartılmış. Özge Gürel de bu harmanda sıkışıp kalmış.

Gelelim Kanal D’nin ‘Çatı Katı Aşk’ındaki çiftlere… Başlangıcını severek izlediğim dizide Ateş-Ayşen ile Demir-Yasemin çiftlerinin romantik komedi halleri sergilenmekte. Doğrusu ilk bölüm itibariyle çiftleri uyumlu duruyordu. Ancak devamında çift olayı tam oturtulamadı. Burada görsel uyumsuzluk açısından bir problem olmamakla birlikte çiftlerin duygusal inandırıcılık performansı sorunlu halde. Peki, problem nerede?

‘Çatı Katı Aşk’taki çiftlerin sorunu, ‘Bay Yanlış’ın aksine, kadın partnerlerden kaynaklanıyor. Şöyle ki; Furkan Andıç ve Yiğit Kirazcı’nın inandırıcı duruşları, mantıklı davranışlarına karşın Ayşen’i canlandıran Ezgi Şenler ve Yasemin’i oynayan Nilay Deniz kendilerine layık görülen abartılarla buradaki çift tablosunu aşağıya çekiyorlar.

Her yaptığıyla Ateş’i suçlayıp sürekli ‘Ateş çek git’ diyen Ayşen’in kocaman kocaman bakarak yerli yersiz trip atması, yüksek tondan dik dik çıkışması; kimi zaman ezber okurmuşçasına repliğini ruhsuzca dillendirmesi hiç hoş durmuyor mesela. Mantıdan başka bir şey konuşamaz hale getirilen Yasemin’in de, ellerini nasıl tutacağını bilemezken dudaklarını-ağzını eğerek konuşması karakteri doğallıktan uzaklaştırıyor.

Oysa her iki oyuncu da bundan çok daha iyi performans çıkartabilirdi. Ama bu tarz canlandırma uygun görülüyor nedense. Öyle olunca da çiftlerde uyuma katkıda bulunan inandırıcılık ve çekicilik zayıf kalıyor. İlerledikçe bu olumsuzluklar değişir belki.

Ve bir diğer FOX dizisi olan ‘Sen Çal Kapımı’… Kerem Bürsin ile Hande Erçel’i Eda-Serkan çifti olarak buluşturan dizi bunu yaparken ortaya bu yazın ‘En uyumlu’ çiftini de çıkartmış açıkçası. Öncelikle her iki oyuncunun görsel uyumu mükemmel. Serkan Bolat’ın, işkolik-karizmatik erkek karakterinin hakkını abartıya kaçmadan veren ve anlamsız çıplaklığa ihtiyaç duymayan Kerem Bürsin, mimikleri ve kendine özgü şivesiyle çok güzel bir performans sergilemekte.

Keza Hande Erçel de, kendini oldukça geliştirmiş olduğunu Eda karakteriyle ortaya koyuyor. Sesinin ve tavırlarının yumuşaklığı, yeri geldiğinde ölçülü çıkışlarda bulunması Eda karakterini Serkan ile bütünleştiriyor. Böylece çiftin çekişmesini, sözleşme gereği birlikteliğinden yavaş yavaş gelişen aşk halini de kolayca benimseyebiliyoruz.

Kısacası, Eda’nın elinden tutup teknesine atarak denize açılan Serkan ile onu magazincilerden kurtarmak için kendini feda etmeye razı olan Eda’nın birlikteliğinde romantizm ve uyum tam. Yarattıkları neşeli cazibe de cabası.

YAZ ROMANTİKLERİNİN EN MANTIKLISI

Söz konusu romantik komedi olunca mantık olayının pek değerinin kalmadığı bir gerçek. Gerçek hayatta kesinlikle aynı biçimde yaşanmayacak ne varsa romantik komediler abartıp abartıp koyarlar önümüze. Bir noktaya kadar kabul edilebilir tabii. Ama ya o nokta aşılırsa? Bu gerçekle mevcut romantiklerimizi değerlendirecek olursak…

Kadın erkeği nasıl tavlar mantığı üstüne kurulan içeriğinden hayli şamatalı bir romantik komedi çıkartmaya çabalayan ‘Bay Yanlış’ın gelişiminde mantıktan ziyade görsellik ağır basmış halde. İlk bölümden itibaren gerek karakterlerin yapılanması gerekse konunun akışıyla mantığı ne denli ötelediğini gösterdi bize zaten. Dahası karakterlerinin davranış çelişkileriyle de mantık çizgisi tutturamayan içeriğin gerçekten hayli uzak bir gelişim tablosu sunduğunu da vurgulayalım. Özgüven patlamasının mantık duvarına toslaması diyelim mi?

Zorunluluk nedeniyle gelişen nişanlılık yalanı üstüne temel kurarak bir bakıma ‘Bay Yanlış’ ile benzeşme özelliği gösteren ‘Sen Çal Kapımı’ dizisinin mantık olayı nasıl derseniz… Sıradan bir kızın elini kolunu sallayarak koskoca şirket patronunun yanına çıkıp kafa tutmasının mantıksızlığını mı sayalım yoksa başkasıyla nişanlanan eski sevgiliyi yeniden elde etmek için yaratılan sahte nişanlılıkta ödüllü mimar patronun, iş arkadaşlarının önünde madara edilmeyi ve kuklaya döndürülmeyi hazmeden biri haline getirilmesine mi yanalım?

Eski sevgiliyle yeniden birlikte olma bahanesinin Serkan’ın aşkla işi olmadığı söylemiyle ters düşmesi de ayrı bir mantıksızlık. Hele nişan sözleşmesinin ortalığa saçılma olayı yok mu? ‘Sen Çal Kapımı’ dizisinde mantık adına sözün bittiği yer. Selin’in misafir gelip odalara dalması bir derece normal ama sözleşmenin ortalık yerde ‘Gel bul’ beni dercesine bırakılması hangi mantıkla bağdaşıyor? Ferit’in hemen resmini çekmesi ve Kaan’ın da bunu intikam aracı olarak magazincilere pazarlaması da ayrı bir ‘zoraki kötülük’ yaratma çabası olmuş.

Peki ya ‘Çatı Katı Aşk’ın mantığı? Her ne kadar dizideki aşk uyumunu yansıtmayı henüz tam sağlayamamış olsa da dizinin senaryo mantığı, görücüleri çatı katına yerleştirip kiracıları döşeğe atma gibi detaylar hariç, gerçekle çok ters düşmeyen bir performansa sahip. Komedisini, gereksiz sulandırmalara yönelmeden yaratan senaryo, aile ortamlarını da elden geldiğince mantığa uygun şekillendirmiş.

Anlayacağınız ilk bölümün ardından yaptığım yorumda da belirttiğim üzere dizide öyle uçuk kaçık tesadüfler, havalı erkek figürü gölgesinde saçmalama özgürlüğünü kullanan olay gelişimleri ya da Ayşen’in inat uğruna evliliğe kalkışması dışında, karakter saçmalamaları bulunmamakta. Ayrıca çiftlerin olayı gibi aile kanatları da oldukça mantıklı ve abartısız biçimde götürüyor işi. Dolayısıyla ‘Çatı Katı Aşk’ için eksiklerine rağmen ‘Bu yazın romantikleri arasında en mantıklısı’ diyebiliriz rahatlıkla.

SONUÇTA; Salgın musibetinin yarattığı olumsuzluklar her ne kadar bizi bezginliğe sürükleyip ruh halimizi bozmuş ve eski şevkimizi bir nebze örselemiş olsa da hayat her şeye rağmen devam ediyor. Biz de, eski neşemiz olmasa bile, bu sezonun yaz dizilerini devam eden hayatın bir parçası olarak görüp, romantiklerinin tablosunu karınca kararınca değerlendirelim, ‘En’lerimizi saptayalım dedik. En nihayetinde herkesin ‘En’i kendine diyerek koyalım noktayı.

Yeni sezonun iyilikler ve güzelliklerle gelmesi dileğiyle…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal