Yaz dizilerinin karnesi: Üvey Anne, Veda Mektubu, Dönence, Maviye Sürgün, Ruhun Duymaz

Yersiz uzunlukları ve neredeyse bölümün tamamını veren özetleriyle tüm akşam kuşağını kapatma görevini üstlenme olumsuzluğunu bir türlü aşamayan diziciler, yaz aylarında işi iyice savsaklamışlar.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Yaz soğukları tat bırakmadı!

Gittikçe ısınan havalar ve vergi artışlarıyla paralel yol alan zamların boğuculuğu ortalığı cehenneme çevirmişken ‘yaz soğukları’ da nereden çıktı diyeceksiniz şimdi. Haklısınız tabii... 

Ama hemen belirtelim... Başlığımızdaki bu yaz soğuklarının ne insan bünyesini zorlayan derecelerle, ne de yaşam kalitemizi düşürdüğü halde eşi benzeri görülmemiş bir vurdumduymazlıkla sineye çekilen fiyat ayarlamalarıyla bir ilgisi yok. Bahsettiğimiz soğuklar, boş zamanlarımızı keyiflendirmekten ziyade, tat kaçırıcı ve bezdirici içeriklerinden dolayı, zamanı boşa harcatma aracına dönüşen ekranlarda hüküm sürmekte. 

Yersiz uzunlukları ve neredeyse bölümün tamamını veren özetleriyle tüm akşam kuşağını kapatma görevini üstlenme olumsuzluğunu bir türlü aşamayan diziciler, yaz aylarında işi iyice savsaklamışlar. Gerek içerik gerekse karakter yönünden öylesine zorlama olmuş ki ortaya konan işler, duygu ve sıcaklık hak getire. Bu da tat bırakmıyor haliyle. Şimdi kanallar bazında tabloyu kısaca değerlendirecek olursak...

ATV’NİN YENİLERİ ‘YENİ’ Mİ?

ATV dizileri dendi mi akla ilk gelen yoğundan da yoğun aile dramları, bol göz yaşı ve silahların konuştuğu kanlı mafyatik kahramanlar dünyası! Reytinglere bakılırsa müşterisi de gani gani. Nitekim yaz aylarında bile bulunmuş bir dram... ‘Üvey Anne’

Konağın müştemiletında doğup hasetle yanan ve konağa hanım olma fikrine kapılan Serap’ın biricik aşkı Efsun’u kaybeden Faruk’a musallat olması temeline inşa edilen ‘Üvey Anne’ gerçek bir hikayeden esinlenme modasına uyanlardan. Peki gerçek hayat vurgulu bu içerik gerçekten yeni mi? Açıkçası farkı olsa bile bana ‘Annemizi Saklarken’ havasını hissettirdi. 

Bu noktada yazdan kışa sarkma hedefi görülen dizinin, kendi alanında ne kadar klişe varsa hepsini içine doldurduğunu söyleyebiliriz. Kocaman kızlara ‘Ne olacak bu çocukların hali’ ağıtı yakarken durumu küçük Ömer’le kurtarmaya çalışan senaryo, minileri ve topuklularıyla her daim podyum mankeni gibi ortalıkta salınırken sahte gözyaşı döken melek yüzlü şeytan Serap’la kötülüğün taşlarını döşemekte. Çocuklarına anne bulma bahnesiyle kollarında can veren aşkını çabucak unutabilen Faruk da bu kötülük atmosferinin bakarkörü olarak görevini yapmakta. Genel çerçeveden bakıldığında yenilik adına hiçbir şey sunmadığı açık olan dizi, dramkoliklere ve Kutsi fanlarına çokça hitap etse bile özünde Serap karakteri’nin ‘Ben kötüyüm’ diyerek ortalıkta boy göstermesinden öteye geçemeyen bir iş.

ATV’deki bir diğer yaz dizisi ‘Vermem Seni Ellere’ deseniz... Karadeniz merakına oynamakta. Bayrağı Show’dan alan kanalın komedi seçimi, ‘Sahibe-köle’ muhabbetiyle yakınlaşma hamleleri yaptırdığı Zeliş-Mehmet çiftini yöresellikle donatıp buradan nemalanma yönünde. Zeliş’in dik karakteri, Mehmet’in havalı tavırları, öykünün boşluklarını dolduran yan çift bolluğu, müzikleri ve içerik yapısıyla  ‘Kuzey Yıldızı’nın yolundan giden dizi, klişeleri nimet bilip hedef kitlesinin nabzına göre şerbet vermekte. Alıcısı olduktan sonra...

Öte yandan işin bir de diğer yönü mevcut. Sarı çizmeliler cumhuriyetinin sınır kapılarını tutan Zeliş ile Mehmet’in şirinlikleri, Soner’in sarı başa takılmaları, tesis kurma derdindeki Mehmet’in peşinden düşmeyen ve yöre insanını ‘Ahırda yatıp ahırda kalkıyorsunuz’ diyerek küçümseyen Hande’nin ayak oyunları olmasa... ‘Vermem Seni Ellere’nin de bir numarası yok. Neyse ki çok bildik hikaye ve karakterler, oyuncu performansıyla izlenir kılınmış. Tabii bir noktaya kadar.   

KANAL D’NİN ZORLAMALARI...

‘Veda Mektubu’nu sürdürerek dizi yarışında yaz avantajı sağlayan Kanal D’nin elindekiler ‘Dönence’ ve ‘Ya Çok Seversen’...

Foça’nın güzelliğini atmosfer olarak kullanan ‘Dönence’nin olayı, özel çocuklar üstüne. Ekrandaki ‘özel birey’ modasına uyan dizi, onların varlığını normalleştirip, yaşamlarını kolaylaştırmak için nasıl davranılması gerktiğine dikkat çekme hedefinde görünse bile asıl aksiyon gençlerin aşk üçgenlerinden kaynaklanmakta... Ki, bu da farkındalık yaratmak isterken zorlama bir gelişimin doğmasına neden olmuş durumda.  

Şöyle ki, daha önce ‘Duy Beni’ dizisinde Melisa-Kanat ikilisi olarak karşımıza çıkan Sümeyye Aydoğan ile Cemil Topçu bu kez Gece-Özgür olarak aşk üçgenine sokulmuş. İzlerken ister istemez eski dizideki haller geliyor aklımıza. Yanı sıra çoğu zaman ergen kardeş tripleri gibi yansıyan tavırlarıyla inandırıcılığını yitiren Gülce’nin ‘sevgili’ takıntısının abartılması da zorlama olarak etkiliyor diziyi. Benzer şekilde kalabalık ve gürültüden rahatsız olan Gülce uğruna İstanbul’u terk edip (Sanki her özel çocuğun ailesi bunu yapabilirmiş gibi) sırf özel çocuklara sörf ve yelken tesisi var diye Foça’ya şipşak taşınmakta sakınca görmeyen anne-babanın tablosu da sıkıntılı. Her sahnede bir telaş, bir abartı. İnsan yaptıklarına bakınca ‘Asıl bunları rehabilite etmek lazım’ diye düşünüyor. Keza her durumda şirinlik abidesi gibi duran Nazlı, bomboş düz yolda kıza motorla çarpmayı başaran Emir... Ve etkisiz eleman gibi yazılan Harun karakteri de göze batıyor. Velhasıl ‘Fatma Baba’ üstünden hoşluk yaratmaya çalışan dizide replikler bomboş, karakter mantıkları zorlama. 

Kanal D’nin diğer yaz işi ‘Ya Çok Seversen’ de içerikten ziyade kadro başarısıyla ayakta duran bir iş. Annesinin ölümünden babasını, halasını ve abisini sorumlu tutan Ateş ile dolandırıcılığı meslek edinen Leyla’nın romantik komedi kıvamındaki zorlama hikayesi vasıflı değil. Kusur çok var ama sıcaklık ve sürpriz beklemek nafile. İnternette dünya gündemine girmiş olsa bile yüzeysel ilerleyen diziyle ilgili gerçek bu maalesef!

SHOW TV’NİN ŞANSSIZ SÜRGÜNÜ

Güçlü rakiplerin ortasına düşerek baştan darbe alan ‘Maviye Sürgün’ Show TV’nin şanssızı. Başarılı kadrosu, farklılıkla yüzünü gösteren senaryosuna rağmen izleyicinin ilgisini çekmeyi başaramadı zira. Bu sonuçta kuşkusuz yayına girdiği tarihin payı var. Ancak asıl sebep ilk bölümün ardından aynı kısır döngüye sıkışan hikayenin çekici biçimde gelişememesi ve varlıklarıyla sırıtan yan karakterlerin soğukluğu. 

Çamlıkıyı’da; Ali, Defne ve Ozan üçgeninde yapılanan hikaye aşklar, sırlar ve ilişkiler açısından oldukça durağan bir yapıda. Dahası mantık olayı sürekli aksıyor. Misal Salih Baba’nın hesabından para çekilme durumu. Banka müdürü, Ali ile ortak hesap olduğunu söyleyip ‘İkinizden biri çekmiştir’ diyerek kayıp para olayını hallediveriyor. Var mı böyle bir saçmalık? Bu durumda her banka milleti dolandırıp ‘Çekmişsiniz’ diyerek işin içinden sıyrılsın. Hani bunun kaydı kuydu? Keza gemiye baskın düzenleyecek güçteki Ozan’ın külçeleri çalan Defne’ye karşı yaklaşımı... Ali’nin hafiyeliğe soyunup teknede delil araması ve nicesi dizinin aksaklıkları olarak işi soğuklaştırmakta. Emeğe yazık.

Anlayacağınız mantığı ve enerjisi dibe vuran ‘Maviye Sürgün’ şansını kendi eliyle tepenlerden. 25 bölümle sınırlı diye mi es geçilmiş acaba? 

FOX GÜLDÜRÜYOR AMA...

Hastalık temasını ve dram işlerini bir yana bırakıp komediye odaklanan FOX’un yaz hedefi izleyiciyi güldürmek. Ajan Onur ile profesyonel hırsız Ece’nin maceralı aşklarına dayalı ‘Ruhun Duymaz’ da dahil olmak üzere yaz işlerindeki tablo bunu yansıtmakta ama... İşte tam da işin ama kısmında biraz durmak lazım. Zira bu noktada bıkkınlık duygusu önde.

Nasıl ki ‘Ateş Kuşları’ varken geriden gelip sonrasında rakipsizlik rehavetiyle yükselen ‘Kısmet’ ve ‘Vermem Seni Ellere’yi geçip ikinciliğe yerleşirken Oya Başar ve Yeşim Ceren Bozoğlu’nun performanslarıyla elini güçlendiren ‘Yaz Şarkısı’ tam bu kıvamda işler. Güldürme görevlerini yerine getirmeye odaklanmışilar ama yarattıkları bildik sahnelerle ve zevzekliklerle ‘Bu mizah malzemeleri ve karakterler kabak tadı verdi artık’ dedirtip kendilerinden soğutuyorlar. Aşk-evlilik bu kadar mı ucuz? Klip çekimine vokalist bulmak bu denli mi ayağa düşmüş? Anneleri kandırarak yaşamanın neresi komik? Dahası senaristler bu kadar mı yaratıcılıktan uzak da sürekli aynı tarz işler dayatılıyor? Bilemedim.

SONUÇTA; Yaz soğukları ekranda tat bırakmadı. Çünkü ‘Patlat Kazan’ programı dışında yenilik ihtiyacı hissetmeyen ve akşam kuşağını da ‘Yalı Çapkını’nın tekrarlarıyla-filmlerle geçiştiren Star’ın ayrıca dikkat çektiği yaz ekranlarındaki içeriklerin kalite çıtası oldukça düşük. 

Dolayısıyla TRT 1’in ‘Benim Güzel Ailem, Hayatımın Neşesi, Kendi Düşen Ağlamaz’ üçlüsüyle sıradanlığa katkıda bulunduğu... TV8’in ‘MasterChef Türkiye All Star’ ile hakimiyet altın aldığı yaz ekranları iç ısıtacak, ciddi biçimde izleme isteği uyandıracak bir yapım arayanlara göre değil. Rakip boşluğunun yarattığı fırsatla yerleşilen sıralamaları ve reytingleri başarı kriteri olarak görmeyi bir yana bırakırsak geriye koca bir hiç kalıyor. Klişeleri, samimiyetsizliği ve soğuk-yapay içerikleri alışkanlık edinenler sayesinde yaz işlerinin kayda değer olduğunu söyleyebilmek gittikçe zorlaşıyor. Dahası ekranlardaki soğukluğun dijital platformlardaki yerli yapımlar için de geçerli olduğu aşikar. Mevcut şartlar altında bakalım yeni sezon nasıl bir tablo çıkartacak karşımıza? Hep birlikte göreceğiz.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal