Sadakatsiz’in nefesi tükendi!

Orijinalin yetmediği yerde kaliteli bir özgünlük yaratılamayarak klişelerle heba edilen içeriğe bakıp ‘Çok yazık’ diyoruz.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

‘Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur’ demiş Cicero. Pek çok örnekle doğruluğu ispatlanmış bir söz. Lakin küçük başlangıçlardan doğabilen büyük işlerin küçük düşünceler nedeniyle büyük hayal kırıklıklarına dönüşmesi de her zaman ihtimal dahilinde.

Nasıl ki, ‘Sadakatsiz’in yeni sezondaki gelişim tablosu tam da bu hakikati vurgular nitelikte. Her ne kadar reyting yarışındaki varlığını birincilik ve ikincilikle sürdürüyor olsa da dizinin içerik performansı oldukça düşük. Daha net ifadeyle, ilk sezon orijinalinin mantığıyla paralel yol alıp merak ve keyif açısından tatminkâr bir süreç ortaya koyan yapım, devamında aynı başarıyı gösteremedi. Dolayısıyla uyarlama senaryoyla elini güçlendiren ancak uzatmalara gidildiğinde bu gücün hakkını veremeyen ‘Sadakatsiz’ için ‘Nefesi tükendi’ demek hiç de yanlış olmayacaktır.

Bize bu yorumu yaptıran detayların derinliğine bakacak olursak… Orijinalinin ve ilk sezonunun özündeki mantığı bozan çeşitli karakter ve gelişim aksaklıkları göze çarpmakta. Buyurunuz…

‘SADAKATSİZ’ MANTIĞINI KAYBETTİ

Kurgularda çoğu zaman rastlanan bir durumdur… İyi başlayıp devamını aynı kararlılıkla getirememek! Özellikle zırt pırt senarist ya da yönetmen değişikliğine giden dizilerde daha sık görülür bu olumsuzluk. Hele bir de uyarlama senaryo ile yola çıkılmışsa, uzun süreleri doldurmak zorunda kalan yerli versiyonlar için işler daha da zorlaşır. İçerik yaratıcılığı adına yapılan eklemeler ve hikâye sündürmeleri yapımın mantığını kaybettirir.

Nitekim geçen sezonun sonuna dek sorunsuz ilerlemeyi bildiği halde ikinci etabın ilk bölümünden itibaren ‘Nefesi tükendi’ eleştirisini hak edecek biçimde karşımıza getirilen ‘Sadakatsiz’ için de aynı sorun geçerli.

Şöyle ki; Toplamda iki sezon süren 10 bölümden oluşan ‘Doctor Foster’ dizisinin uyarlaması olarak karşımıza çıkan ‘Sadakatsiz’, kocası tarafından aldatılan ve bu olumsuzluğa karşı ayakta kalma mücadelesi veren kadının bakış açısından ilerleyen orijinal konuya dayalı bir yapımdı. İhanet olayına, kadın ağırlıklı olarak yaklaşarak ilişkilerdeki sorunları masaya yatırmayı ve mesajcılığı hedefleyen orijinal yapımla paralel yol almayı başaran uyarlamanın ilk sezonda fazlaca beğeni toplaması da buradan kaynaklanıyordu zaten.

‘Erkekler aldatınca yeni eşleriyle kurdukları hayatlarında mutlu mesut yaşama hakkına sahiptir. Oysa aldatılan kadın uğradığı psikolojik yıkımın yanı sıra tek başına hayat mücadelesi verip çocuklarıyla ilgilenmek durumundadır’ mantığına dayanan orijinal senaryo, kocasının ihanetiyle sarsılan Gemma’nın intikamına yoğunlaşmıştı. Dahası bu ihanetle sarsılan ilişki ve intikamcılık sürecinden olumsuz etkilenen çocuğun bozulan ruh durumu da dizide yeterince ele alınıp yıkılan evliliklerde en çok zarar görenin ebeveynler arasında kalan çocuklar olduğu gerçeğine dikkat çekilmişti.

Kısacası dönüp dolaşıp birbirine saran Gemma-Simon ilişkisinin takıntılı tablosu üstünden mesajlar verirken iyi ebeveynliğe dair de göndermelerde bulunan dizinin içeriği tam anlamıyla gerçekçi bir yapıdaydı.

Gel gör ki rakiplerine karşı yarışı sürdürürken kaliteli bir uyarlama olmanın ekmeğini bolca yiyen ‘Sadakatsiz’, ikinci sezonunda gerçekçiliği öteleyip yerli klişelerin mantıksız alemine dalmış durumda.

Bu noktada ilk göze çarpan detay, diziye ikinci sezon malzemesi sağlamak adına ilave edilen Aras karakteri çerçevesinde yaşanan gelişmeler. Zira anlamsız bir kazayla olaya dahil edilen bu karakterle hikâye asli amacından uzaklaşıp mafyatik hesaplaşmaya dönüşmeye fazlaca müsait hale getirilmiş. Böylece hem bıkkınlık yaratan klişelerin hem de karakter saçmalamasının önü açılmış.

Durumu örneklerle açıklayacak olursak… Hafıza kaybı yaşayan Aras’ın peşindeki elemanın tavırlarına anlam vermek imkânsız mesela. Hedefindeki kişi Aras olduğu halde Asya’yı gözetlemesi ne iş? Keza Başhekim Derya’ya yanaşıp onunla flörtleşmesi neyin nesi? Anlayacağınız yaptığı telefon konuşmalarıyla da ortama yerli malı gizem katmaya çabalayan bu karakterin olayının ‘Sadakatsiz’in kimyasıyla bağdaşır bir yanı kesinlikle yok.

Aynı şekilde şairane konuşmalar yapmaya çabalayıp romantiklik havası estirme görevini üstlenen kayıp hafızalı Aras’ın varlığı da orijinale yapılmış kötü bir yama halinde! Çünkü abartılı biçimde sürekli dram kasan ve Derin tarafından tanınan Aras’ın gerek Asya ile olan diyalogları gerekse kimlik arayış evresi gayet zorlama bir akışla ele alınmış.

Bunların ötesinde karakterlerin tavırları da mantığa sığmayacak tarzda verilmiş yeni sezonda. Misal, Asya’nın tamamen tersyüz edilmesi! Ali’nin okulda yaşadığı şiddet olayı (Ki, şimdilerde dizicilerin yeni tutkusu öğrencilerin kafasını klozete sokturmak malumunuz) dolayısıyla ‘Her şey Ali için’ diyerek bir anda İstanbul’dan Tekirdağ’a dönmesiyle yeni sezonunu başlatan Asya’nın Aras ile bir çırpıda gelişen muhabbetini kabullenmek ne derece mümkün? İlk sezon gayet ciddi ve mantıklı tavırlarıyla benimseyip akılcılığıyla beğendiğimiz Asya sözüm ona geçirdiği kazadan sonra hayata pembe gözlüklerle bakmaya başlamış ve yumoş kıvamına gelmiş ama… Yine de hiç tanımadığı şüpheli bir şahsa kene gibi yapışması aklın alacağı şey değil sonuçta. Dahası nasıl Acil doktoru haline geldiğini de sorgulatan Asya’nın sanki başka hastası yokmuş gibi sürekli Aras’ın peşinden koşturması, onunla yakınlaşması da hiç mantıklı değil. Yıldırım aşkı diyeceğim ama… İkiliyi düşününce hiç yatmıyor aklıma. Kaldı ki bu garip yakınlaşmada kimliği meçhul birinin özel hastanede onca zaman tutulması ve tedavisi de ayrı bir soru işareti durumunda.

Öte yandan kimliği meçhul demişken aracın şasi numarasının değiştiğini şıp diye çözebilen polisin Aras’ın kimliğine dair bilgi bulamamasına ne demeli? Şasiye bakmayı akıl edenler plaka sorgusunu niye yapmamış; yaptıysa aracın kime ait olduğunu niye bulmamış? İlaveten böyle şüpheli bir durumda Aras’ın hastanede babasının çiftliği gibi dolaşmasına izin verilmesi de bir garip. Polis, frenleri tutmayan bir araçla yapılan kazanın, doğrudan cana kastetme girişimi olduğunu göz ardı edip neden hastanede gözetimde tutmuyor Aras’ı? Anla anlayabilirsen.

Tüm bunların ötesinde asıl amacı ihanete uğrayan kadınların sıkıntılarını dile getirip kadından yana tavır koymak olan dizinin ‘kadınları küçük düşürücü’ hale getirilmesi de yeni sezonun önemli mantıksızlıklarından. Mesela, kılı kırk yaran ve Volkan’dan sonra erkeklere mesafeli olan Asya’nın ‘Evli mi, sevgilisi var mı’ diye düşünmeden Aras’a yapışmakta sakınca görmemesi… ‘Başkasının kocasını kaparım ama kaptığım kocayı kaptırmam’ kafasıyla yıllar boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm yaşayan Derin’in Yeşilçam filmlerine bağlayan kötürümlük numarası… ‘Arkadaşım’ Derya’nın ‘Aman da erkek buldum’ havasına sokularak küçümsenen varlığı… Tüm bunlar kadın odaklı orijinal içeriğe hakaret adeta.

SONUÇTA; ‘Sadakatsiz’in o eski halinden eser yok şimdi. Volkan’ın yaşanan onca şeyin ardından boşanmak istediği karısına dakika başı ‘Aşkım’ diye hitap ederek ‘Aşkım’ kelimesinden tiksindirir hale geldiği… Ali’nin psikolojik durumunun unutulup gittiği… Nil’i dövmelere doyamayan Selçuk’un iş güç sahibi efendi birine dönüştürüldüğü… Kayıp hafızalı Aras üstünden aşkla karışık mafya rüzgârı estirilmeye çalışıldığı yeni sezonun senaryosu, mantık ve merak yönünden, dibe vurmuş halde. Orijinalin yetmediği yerde kaliteli bir özgünlük yaratılamayarak klişelerle heba edilen içeriğe bakıp ‘Çok yazık’ diyoruz.

Gerek diyaloglarıyla gerekse karakterlerin tavırlarıyla kendini tekrarlama pozisyonuna da düşen… ‘‘Tekirdağ’ın neyi meşhur’’ sorusuna verilen cevapla mantık olayına tüy diken… Ve mevcut içerik temposuyla bezginlik veren ‘Sadakatsiz’ seyir keyfi kaçmış performansıyla işi nereye kadar götürür derseniz… Kaliteye önem vermekten ziyade ‘Kapıldım gidiyorum’ algısıyla tercih yaparak reytingleri belirleyen izleyici kesiminin takdirine bağlı malumunuz.

Son söz Bacon’dan gelsin… ‘Tez elde edilen başarı, insanı karasız ve maceraperest yapar’!

Ödüllü ‘Doctor Foster’dan nemalanarak kolayca başarı kazanmanın verdiği gaza güvenip nefesi tükenmiş ‘Sadakatsiz’ yaratma maceraperestliğine girişenlerin hatalarından tez vakitte dönmeleri temennisiyle…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal