Kadın’ın kızdıran gelişmesi

‘Kadın’ başa sarmasın ve Arif’e musallat edilen Şirin’in bu dengesizliğinden bir sezon daha ekmek yemeye kalkılmasın.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Yeni sezon yeniliğini ufaktan ufağa kaybetmeye başlamışken gidenler-gelenler süreci tüm hızıyla devam etmekte. Bu süreçte yeni gelenlerin performansı kadar geçen sezondan devreden dizilerin yarattığı gelişim de önemli kuşkusuz. Zira izleyici hem karakterlerin beklentileri doğrultusunda yol almasını ister, hem de konunun mantıkla uyumsuzluk göstermeden ve bıktırmadan ilerlemesini bekler.

Nitekim eski dizilerin bu sezondaki içerik gelişimi bu beklentilerle pek de ters düşmeyen türden. Ufak tefek kimi aksaklıkları, kendini tekrarlamaları saymazsak öyle çok göze batacak bir olumsuzluk çıkmadı devam süreçlerinde… Derken… ‘Kadın’ dizisinin son bölümlerinde yaşananlar bu havayı bozuverdi! Olay nedir derseniz…

Geçtiğimiz sezonda da kimi zaman karakterlerini dönüştürerek tepki çekmeyi başaran ‘Kadın’, yine aynı türden bir yola girdi maalesef. Üstelik işi daha da abartıp izleyiciyi kızdırma noktasına vardırarak! Öyle ki, dizideki gelişmelerin çoğunun iler tutar, mantığa uyar bir tarafı hiç yok.

‘Kadın’ın kızdıran gelişmesinde neler var? Arif’in tavırları, yeniden parlatılan Şirin detayı ve yeni gelen Cem karakterinin konuya dâhil oluş biçimi başta olmak üzere izleyicinin tepkisini çeken birçok aksaklığı sayabiliriz.

ŞİRİN, NİYE ‘KADIN’DAKİ BAŞ MALZEME?

Bizim dizi sektörünün en büyük sorunu her fırsatta tekrarladığım ‘süre uzunluğu’! Bu sorunun derinliğini sezonlar arttıkça daha iyi görüyoruz nitekim. Her hafta bir film kadar bölüme içerik yaratmak zorunda bırakılan senaristler konuları nasıl geliştireceklerini, karakterleri nasıl şekillendireceklerini bilemez hale geliyorlar.

Hele hele orijinallerinin aksine lastik gibi uzatılan uyarlamalarda bu olumsuzluk çok daha keskin biçimde çıkıyor karşımıza. Ne öykünün hedefi kalıyor, ne de orijinal senaryo tarafından başkarakterlere yüklenen misyonun anlamı.

Nasıl ki, bir kadının tüm zorluklara göğüs gerip çocuklarıyla birlikte yaşam mücadelesini vererek ayakta kalmayı başarabileceğini göstermeyi hedefleyen Japonya yapım ‘Woman’dan uyarlanıp Şirin’in kötülükleriyle kendi yolunu çizen… Bu kötülük taşlarıyla döşeli yolu Sarp-Bahar-Arif-Pırıl dörtgeniyle uzatmaya çalıştıkça mafyatik havaya bürünen ‘Kadın’ tüm halleriyle örneklik etmekte bu olumsuzluğa.

Temel senaryonun esas mantığının içine eden dizinin yeni sezonundaki Şirin mantığına geçmeden önce Sarp’ın ölümündeki saçmalıktan başlayarak ayrıntılara inecek olursak…

Bahar’ın güçlenmiş kadın anlatımıyla başlayıp kaza olayına geri dönen dizi, Sarp’ı komik bir biçimde devre dışı bırakarak sergiledi ilk mantıksızlığını. Takılan serumun ayarıyla Şirin’in oynaması ve Sarp’ın bundan dolayı ölmesi inandırıcı gelmedi kesinlikle.

Sarp’ın bir serumluk canı vardıysa şayet o zaman neden yoğun bakımda tutulmadı da odaya alındı? Dahası ‘Çok önemli’ diyerek serumu takan hemşire sonra hiç mi gelip kontrol etmedi hastanın serumunun bitip bitmediğini? Sarp’a müdahale eden doktor bu olumsuz gelişmenin nasıl olduğunu neden araştırmadı?

Velhasıl onca rezilliğine rağmen Şirin’in kendisine yaklaşmasına izin veren Sarp’ın ölüm şekli sezonun en başından dizideki mantığı örseledi.

Hadi o aşamada buna ses etmedik. Devamının nasıl getirileceğini bekledik. Ancak gördük ki, devamında da ‘Şirin mantıksızlığı’ dizinin gelişimi için baş malzeme yapılmış! Niye?

Kendini sorgulatan bu süreçte Bahar’ın Şirin’e güvenip onu çocuklarıyla yalnız bırakma saflığı çıktı ilk tahlilde. İyi ama Şirin değil miydi defalarca çocukları doldurup kışkırtan? En önemlisi de kocasıyla ayrı düşmesi Şirin’in yüzünden olmamış mıydı?

Bu kadar kolay mıydı onca kötülüğü sırf anneleri öldü diye silip atmak? Duyarsızca yalan söyleyip ortalığı karıştıran biri şıp diye değişebilir miydi? Kesinlikle hayır. Ama bizim kendisine karşı iyi davrananları kolayca silmekte sakınca görmeyen Bahar Hanımımız, bir gıdım bile değişmediği yüzündeki maske gülüşünden belli olan, Şirin’i bağrına basıverdi hemen. Gel de inan buradaki mantığa.

Ceyda hariç tüm karakterleri ‘Şirin sever’ konumuna düşürerek ilerlemesini sürdüren ‘Kadın’da Şirin rüzgârı en güçlüsünden estirilirken diğer karakterlerin Şirin’le olan muhabbetinde de mantıksızlıklar arka arkaya sıralanıverdi.

Ayran gönüllülüğünü, Şirin’in ardından vakit kaybetmeden Avukat Kısmet’le işi pişirerek ispatlayan Emre mesela… Ceyda’ya kolayca sırt çevirip aşağılarken, rezilliği ayyuka çıkmış Şirin’i gönül rahatlığıyla alıverdi işe… Üstelik patron sıfatını yerle bir edercesine bir mıymıntılıkla… Şirin’in her söze maydanoz olmasını, iğnelemelerini sineye çekerek!

Hadi Emre’yi de, mağdur olmuş bir aileye iyilik yapma bahanesiyle, sineye çekelim. Peki ya Arif? İşte izleyiciyi kızdıran asıl konu da bu… Arif’in Şirin’le yakınlaştırılması!

Sanırsınız Şirin, ‘Kadın’daki baş malzeme. Şirin’in kötülükleri ve orta karıştırıcılığı olmasa senaryo sıfırı mı tüketecek acep? Evirip çevirip aynı noktaya gelindiğine göre… Durum bundan ibaret galiba.

‘KADIN’DAKİ ARİF MANTIKSIZLIĞI

‘Kadın’ dizisinin yeni sezonunda en itici gelen nokta, zorakiliği her anında belli olun Arif-Şirin tablosu oldu açıkçası. Sen tut onca zaman Bahar’ın kuyusunu kazan Şirin’le yemeğe git, karşılıklı kafayı çek, onunla ‘anne yokluğu’ sohbetine girişip dert paylaş…

Olacak iş mi bu? Arif, bu karakterde biri değil ki! O halde böylesi bir eğretiliğe niye gerek duyuldu? Aşka, mantığa, iyiliğe hakaret değil de nedir, Şirin ile Arif’i böyle bir tabloya sokmak?

‘İnsaf’ dedirten bu gelişme karşısında sormadan edemiyorum… Arif hangi ara aklını yitirdi de Şirin’in ‘Değiştim’ tavırlarına kanıverdi hemen? Kızın gözleri eskisi gibi velfecri okuyorken… Üstelik daha yeni Bahar’ın çocuklarını ‘Arif, babanızla anneannenizin katili’ diye dolduruşa getirmişken…

Aynı işyerinde iki gün çalışmakla Şirin’in iyi insan olduğuna nasıl kanaat getirip karşılık beklemeden sevgiyle bağlandığı Bahar’ın şeytani kardeşiyle gezmelere gider oldu? Hele gece vakti yalnız yürümekten çekinme bahanesi hepten mantıksızdı. Arif’ten önce nasıl dönüyordu bu Şirin eve?

Arif hiç düşünmedi mi bunları da, gece-gündüz birlikte çıkmaya başladılar? Yahu geçen sezon onca bölüm biz Bahar ile Arif’i bu denli yakınlaşmış, birlikte içkili yemeğe çıkmış halde hiç göremedik bile! Ancak aile ortamlarında veya en kabadayısı deniz kenarında-parkta sahneleri vardı yanlış hatırlamıyorsam. Anlaşılan senaryoyu yaratanlar hepten uçtu gitti. ‘Bir de böyle deneyelim’ dendi. Doğrusu izleyici bu aymazlığa ne denli kızsa yeridir. Vicdan azabı bahanesi, suçluluk mantığı da çalışmaz bu kadarına.

Nitekim bu konuda gelen mesajlar oldukça fazla. Dizinin Şirin’in kötülükleriyle ilerlemesinden bıktıklarını belirtenlerin genel isteği; akıllarıyla dalga geçilmemesi! Şirin-Arif yakınlaşmasının bir daha tekrarlanmayacak biçimde sonlandırılması yönünde görüş bildirenler, Arif’in geçen sezondaki gibi Bahar’la birlikteliğe doğru yol almasını istiyor.

Kısacası ikilinin mutlu olması yönünde talep var. ‘Bir kadının güçlü olması ille de yalnızlığı gerektirmez. Onun için de Arif ile arası açılmamalı’ mantığı devrede yani! Bu saatten sonra Arif’in Bahar’la işi olur mu, peki? Neden olmasın? Çocuklar sarıldığında nasıl da sevgiyle baktığını düşünürsek, Arif-Bahar birlikteliği her şekilde mümkün. Yalnız Bahar’ın ihaneti unutup, iyiliğe çemkiren nankör kadın modundan çıkması şartıyla!

Bunun dışında… Bahar’ın iyiliği için elinden geleni yaptığı halde öykünün ezilenine çevrilen Arif’in sürekli Bahar tarafından kırılması ve üzülmesi de izleyicinin tepkili olduğu ayrıntılar arasında! Sahi Bahar niye Arif’e reva görüyor bunu? Başı sıkıştığında koşuyor, kira ödemeden evinde oturuyor, çocuklarına bakıcı yapıyor, hatta yüzüğünü takıp ümit veriyor… Ama yine de her daim ilk azarlanacaklar listesinde tek geçiyor Arif’i. ‘Kadın’lık bu mudur? Hiç değil.

Şimdi hal böyleyken, Sarp’ın gidişiyle denge kurmak isteniyormuşçasına, yoldan çıkartılan Arif’in tıpkı Sarp gibi Şirin’in oyunlarına kanması ve sonrasında ağa takılan balık misali çırpınır hale getirilmesi ne derece mantıklı kaçar diye düşünmek de lazım ayrıca. Görünen o ki, senaryonun böyle bir eğilimi var.

Zira bir ara Emre’ye kancayı takan Şirin’i kimin başına musallat edeceğini bilemeyen senaryo tarafından, Bahar’a âşık olan erkekleri elde etme hastalığına tutulmuş pozisyonuna sokulması… Sarp misali Arif’in de resmini yapması ve peşine düşmesi bu eğilimin ispatı gibi gözümüze sokuldu. Ancak hemen belirtelim… Buradan yine ve yeniden bir yere varmaya çalışmak nafile.

O nedenle ‘Kadın’ başa sarmasın ve Arif’e musallat edilen Şirin’in bu dengesizliğinden bir sezon daha ekmek yemeye kalkılmasın. Açıkçası senaryonun bu yolu izlemesi izleyici mantığıyla dalga geçmek olur.

Öte yandan onca yıl Bahar’ın arayışına girmek yerine kendi kuyruğunu kurtarmak için Amerika’da lüks yaşam sürdürmeyi ve çoluk çocuğa karışmayı tercih eden Sarp’ı son dakikada aklayıp yolcu eden… Ve yaşadıklarını bir kalemde silip Sarp’la yeniden aile olmaya can atarak kadınlığın onurunu ayaklar altına alan Bahar’a karşı Arif’i ezikleyen…

Sanki bütün olan bitenin tek suçlusu Arif’miş gibi bir hava yaratarak yeni sezonunu sürdürmeyi tercih eden dizinin içerik geliştirme yönünden ihtiyaç duyduğu Cem karakterinin konuya dâhil edilme şekli de ayrı bir olumsuzluk teşkil etmekte…

CEM, ARİF’İN KARDEŞİ Mİ?

Her türlü kıvama giren ‘Kadın’ın yegâne eksiği neydi? İlik nakli olmasına ve hastalığın tekrar riskine karşı hiç tedavi-kontrol almadan sürekli koşturan Bahar’ın uyuşturucu kuryeliğine bulaşması tabii! Kazanın ardından Hatice’yi hayalete çevirerek Enver’in başına sarıp evi yaktıran senaryo, göbek adı felaket olan Bahar’ı bundan yoksun bırakmadı şükür.

Hakan Kurtaş’ı yeniden görmemizi sağlayan Cem’i galerici-uyuşturucu baronu olarak bir çırpıda huzura getirip Bahar’ı da en sazanından soktu bu belanın içine. İşte gelişimin komik tablosu…

Anne ziyareti bahanesiyle ortaya çıkartılan Berşan koştur koştur gelip üç tencere yemek pişirmeye 1500 TL veren bir enayi pardon hayırsever olduğunu söyledi Ceyda’ya. O da sanki yıllarca pavyonda çalışıp feleğin çemberinden geçmemiş gibi, saf kız ayağına kandı buna. Sonra da havale etti Bahar’a.

Bahar deseniz, galerici ve hayırsever olmadığı apaçık belli cin bakışlı Cem’i gördüğü halde kuzu kuzu kabullendi bu işi. Üstelik tencere olayına söylene söylene, sözde durumdan şüphelenmiş tavırlar sergileyerek yutturmaya çalıştı bize de.

İnsaf artık… Yemeği götürdüğü yer at hırsızı suratlı heriflerin bulunduğu bir işyeri, ev bile değil yani. Gerçek hayatta kim böyle bir düzenden şüphelenmez ki? Ama Cem’in karşısında kediye dönen Bahar, Arif’e karşı gösterdiği cevvalliği bir kenara atıp sürdürdü yemek işini. Sonrası daha da vahim bir komedi...

Polisten kaçmak için tanımadıkları eve girip tencereleri unuttular ya… Ev sahibi yaşlı kadının gece yarısı üç tencere yemeği yiyesi tuttu bir anda ve üçünü de ateşe oturtup dibini gördü tek başına. Pes. Ardından Cem komedisi başladı. Ceza niyetine Berşan’ı kuşa çeviren Cem, üç gariban kadını ormana götürüp zararın telafisini, haftada 100 bin olmak üzere dört takside bağladı.

Sevgi pıtırcığı Bahar ile ‘topuksuz gezmem arkadaş’ kıvamındaki Ceyda da, nasıl ödeyeceklerse artık, bunu itirazsız kabullendi ve sürpriz diye eve bir sokak kedisi getirildi. Kuş Berşan da Arif derdinde bu meyanda. Aman sakın ha! Anlayacağınız, nasıl bir korkuysa artık, Cem sinek vızıltısı kaldı bu süreçte. Yuh mu desek?

Yok, yok… Asıl yuhu, Cem’in sözde Arif’in kız kardeşi olan Avukat Kısmet’in yanı başında görülmesine saklayalım en iyisi. Bu ne avukatmış arkadaş? Anında Ceyda’nın doğum yaptığı hastanenin kayıtlarına ulaşıp o gün doğan erkek çocuklarına ve bugünkü hallerine vakıf olan Kısmet’in, Nezir’den Cem’e her tarakta bezi var.

İşte ‘Kadın’ diye buna denir. Neyse, asıl mesele… Şimdi buradan da yeni bir organize intikamcılık ve mafyatiklik çıkartmak isteyen senaryo, Kısmet’i iyice şişirip Cem’i de Arif’in kardeşi diye iliştirir mi abartı uğruna mantığın içine eden ‘Kadın’ın öyküsüne? Olmaz olmazmış dizi âleminde. Oldu olacak Şirin’i de yamasınlar Cem’e. İkisi de fırıldak nasılsa… İyi anlaşırlar.

SONUÇTA;

Hümeyra’yı ekranlara döndürerek İstanbul hanımefendisi nasıl olunuru hatırlatan yazar Fazilet ile Sinan Helvacı tarafından canlandırılan Raif karakterlerinin yegâne olumlu ve ilgi çekici yön olduğu yeni sezonunda ‘Kadın’daki tablo hiç de iç açıcı değil.

Çünkü çocuklarını gereksiz iyimserlikle ve Polyannacılıkla uyutmaya çalışıp özünde kötü bir annelik sergileyen… Sarp ve Arif ikilisine yönelik tavırlarıyla aşkın içine edip kızdıran Bahar başta olmak üzere karakterlerin mantığı yerlerde sürünmekte.

Reytinglere güvenen senaryo, şimdilerde Arif ile Bahar’ı Berşan ve Şirin konusunda karşı karşıya getirip birbirlerini uyartarak içine düşülen akıl tutulmasını bir nebze aklamaya çalışsa bile, ‘Kadın’ın tadı kaçırıldı bir kere…

Ayrıca içler acısı haldeki içeriğin de, orijinalini uzun zaman önce tüketmiş olmanın verdiği sancılarla ayakta kalmaya çalıştığı aşikâr.

Keşke, son sezon dahi olsa, akılda iyi bir iz bırakmak ve izleyici tepkilerine kulak vermek adına, daha mantıklı bir gelişim koyulabilseydi ortaya… Özen hak getire.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal