Ölenin ardından bela okuyamayız ki...

Yaşım küçük, ellerim de. Ölmeyi anlamıyorum. Neden bugün var da yarın yok, aklım karışıyor, kalbim de elbet. Kalbim daha da karışıyor. Gittikleri yer hakkında bilgim yok, ne bir fotoğrafı var oranın ne kesin bir tarifi. Sevdiklerim ölünce ‘melek’ olduğunu bilmekle yetiniyorum. Sevmediğim biri zaten ölmüyor, o yıllarda sevmemeyi bilmiyorum.

Gökçen Erdoğan Gökçen Erdoğan

Küçük ellerimi açıp öğretilen duaları okuyorum ve usulca ekliyorum ardından “O’nu bizim gibi sev Allah’ım”. Gidenin sevilmemesinden ve bizim olmadığımız bir yerde yapayalnız kalmasından korkuyorum. Ben çocuğum, çocukların bir ayrıcalığı var o yıllarda, öyle söylüyorlar. Kabul oluyor dualarımız ve Yaradan bizi hiç kırmıyor. Küçük ellerim, inandığıma açılırken ölümü yarım ama duayı tam anlıyor. Ölenleri ayırma yaşında değilim, ölüler kendi aralarında bilmem kaça ayrılmıyor.
Rahmet dilemek, insan olmanın bir parçası gibi o vakitler. İyi şeyler düşünmesen de kötü şeyler dillendirmeyecek kadar saygı duyuyorsun ölüme. Ben küçüğüm diye değil, büyükler de öyle. Değişiyor sonra her şey, benim küçük ellerim büyüyor ama bu haliyle bile yetmiyor okunan belaları unutturmaya, rahmete yüz dönmüş bunca insanın açığını kapatmaya. İçim küsüyor, dışım anlayışa sığınırken.
Ezber bozmanın meraklısı çok olur ama layığı olmaz o kadar. Ezber bozmak isteyenler, belki de yanlış ezberi bozuyorlar. Faydaları değil zararları dokunuyor bize. Yılları irili ufaklı ezberlettiğini, dedelerimizin ninelerimizin bir vasiyet gibi dillendirdiklerini, anamıza babamıza ve oradan bizim küçük ruhlarımıza, küçük ellerimize kalanı bozuyorlar. Bunca yıllık ezberimizi bozuyorlar. Bir rahmet bile dilemez oluyoruz gidene. Öyle istiyor bu ‘yanlış ezberi bozanlar’. Bizi tanımadığımız, bilmediğimiz, kalbini görmediğimiz, hakkında anlatılanın dışında hiçbir şey bilmediğimiz insanlara karşı düşmanlaştırıyorlar. Kendileri gibi olmayana düşmanlaştırıyorlar.
Bedenim büyüdü, ruhum çocuk hala. Çocuk ruhum reddediyor sevmemeyi, öldükten sonra. Bir helalliktir bu dünyadan göçerken yana kar kalan, biliyor ruhum. Cami avlusunda üç kere inliyor çocukluğum ‘helal olsun, helal olsun, helal olsun’. Büyüdükçe ruhunu temiz bir çocuğunki gibi tutanlara helal olsun! Bizde bela okunmaz ki ölene, dedem duysa sızlar kemikleri. Bizde ölümden sonrası, iyi ve kötü, bırakılır Yaradan’a.
İnanırsınız, inanmazsınız, bu eksiltmez değerinizden bende. Benim gibi düşünürsünüz, düşünmezsiniz, bu benim gözümde küçültmez sizi. Ben yarara bakarım, bir de zarara. Bir insana verirken içinizi rahatlatan ya da kemiren içinizi parça parça. Ben sizi insan yapana bakarım, ben sizin ezberinize ne zaman ne koşulda sarıldığınıza ve ne zaman ne koşulda bozduğunuza ezberinizi. Ben ölünün ardından dilediğiniz rahmete bakarım, çünkü küçük ellerimi hatırlarım hala. Aynı çocukluktan geçtik hepimiz, ölenin ardından bela okumayız ki…

Öyle öğretecekler şüphesiz, ölüleri ayırın diyecekler, bunlar iyi ölüler, bunlar kötüler. Bunları sevin, nefret edin bunlardan. Bunlar bizden, bunlar değil. Bunlar buna layık, bunlarsa şuna. Bize, rahmeti unutturmaya çalışacaklar. Bize kime nasıl yanacağımızı öğretecekler. Bize taraf seçecekler, seçenekler dahi sunmadan. Gelecek zaman eki anlamsız, tam da böyle yapıyorlar.
Reddedin bütün diktaları. Reddedin kalplerimizi başkalarının ölümünden sonra bile katılaştıran bu soğuk ruhları. Reddedin çocukluğunuzun sürülmesini, sizden uzağa. Küçük ellerinizi hatırlayın. Siyasi önderlerin göremediği çocukluğunuzu, tanıyamadığı yakınlarınızı, size ilk duanızı öğreten büyüğünüzü ve inandığınız şey her neyse ona ilk sığınışınızı. Onlar bilemezler, bakmayın ahkamlarına. Onlar sizin ruhunuzu ele geçiremezler.
Biz aynı çocukluktan geldik, süslü sözcüklerle sevmiyorsak bile birini, küçük ellerimizin hatrı ve rahmetin güzelliği var ömrümüzde.
Ezberi bozmaya yeltenenlerin, kirli dimağlarına kapılıp gitmeyin. Onlar gidici, güce sahip herkes gibi. İnsanlığımız kalacak bize. Aynı çocukluğa, aynı küçük ellere bakalım şimdi, kirletemesinler onları. Aynı küçük duada buluşalım ve rahmet dilemenin bize kattığında. Kalanlara kattığında, gidenlerden çok.
Küçük ellerim açık, gözüm kalbim inandığımda, rahmetine sığınıyorum, eksik etmesin dilerim.