Her kadınla yatıp, bakireyle evlenmek isteyen erkekler..

‘Bütün kadınlarla yatıp bakire olanla evlenmek isteyen beyler’le ‘her şeyi yapan ama kızlığını bozdurmayan hanımlar’ buradaysa dersimize başlayalım.

Gökçen Erdoğan Gökçen Erdoğan

Evlilik öncesi cinsel ilişki yaşanmalı mı, yaşanmamalı mı? Yüzyılın sorusu sayılıyor neredeyse.

Uzman, beyan ettiği fikirden dolayı ya ‘aşırı serbest’ ya da ‘özgürlük düşmanı’ sayılıyor. Bense bugüne dek olduğu gibi, bundan sonra da ‘herkesin vajinası, penisi kendine’ diyenlerdenim.

Bu kadar özel bulduğumuz bir organın derdi ne diye herkesi geriyor ve konunun muhatapları dışındaki herkes tarafından böyle incelikle, yo hayır, kabalıkla tartışılıyor, elbette anlamak mümkün değil.

Fakat kabul edelim ki evlilik öncesi cinsel ilişki o kadar da basit değil. Komşu teyzeler, kocanın halası, karının arkadaşı, dıdısının dıdısı fikir beyan etmeyi, bir hayat dayatmayı bırakacak olursa, biz uzmanların fikirlerine itibar edilsin. Belki bir gün… Dilerim!

Lafı dolandırmayı uygun bulmadığım, direkt olarak anlatmakta fayda gördüğüm konulardan biri de bu; evlilik öncesi cinsellik. Bunun nedeni ise Türkçe’nin lastikliği ve insanların olmaz olası cımbızlığı.

Erkekler, bedenleri tüylenip kıllanınca, toplum nazarında ‘kamışa su yürüyünce’ aile büyüğü bir erkek tarafından ‘kadın’a götürülüp cinsel yaşamlarının başlaması kutlanırken, kadınlar flört edebilmek için bile kırk takla atıyor. İstisnaların bozamadığı bir kaide de bu; kadının cinselliğindeki katı duvarlar.

Erkek, evlenene dek zaten rahat ediyor da evlendikten sonra bile başka kadınlarla, rüyalarındaki gibi bir cinsel ilişki için arayışını sürdürebiliyor. İhaneti, hoş görülüp affediliyor, tekrarı olmasın diye ültimatom vermek yerine, dualara tutunuluyor. Kadının büyük çaresizliği… Erkeğini kendine döndürmek için ne çabalar ne çabalar… Erkeğin ihanetinde ikinci kadın olma rolü ise yine bir başka kadına. Erkek başrol, film bitmeden bir şey olmaz ona.

Kadın, hormon sahibi, o da sevişmek istiyor şüphesiz. O da merak ediyor karşısındaki bedenin en ücra köşelerini. O da rüyalarında sevişiyor ateşli ateşli, o da tatmin edilmek istiyor. Ancak bahsedemiyor bundan. Her kadın cinselliğini adeta bir görevmişçesine bastırıyor. Mecbur kalıyor çünkü, öyle hissediyor. Sevişenler yok mu evlenmeden? Var. Ancak onlar da sonradan kızlık zarı diktirmek ve kimseler görmeden, duymadan ‘defosuz’ olmak için ‘ağzı sıkı bir doktor’ arıyor. Bakire kalmak zorunda çünkü. Onu alacak olan erkeğe kaç kişiyle ve hangi şartlarda seviştiği sorulmuyor. Kadın öyle mi? Değil.

Bekarete önem vermeyen erkek yok mu? Ya da cinsel özgürlüğünü savunabilen kadın?

Elbette var. Ama dedim ya, onlar kaidenin içinde hala istisnalar.

Ben herkesin herkesle seviştiği bir dünya hayal etmiyorum, sokaklarda ayaküstü sevişilebilen bir ülke de hayal etmiyorum. Sahipsiz çocuklar, kürtajdan başı dönmüş bir ülke de hayal etmiyorum. Ama ben, herkesin kendi yaşamıyla ilgili en başta sağlığını gözeten kararlar alabildiği ve bunları baskı görmeden uygulayabildiği bir ülke düşlüyorum.

Gerçekten sevilen kişiyle, sağlıklı koşullarda ve elbette korunarak –bebek fikrinden de önce, virüslerden bakterilerden korunarak- oluşturulan düzenli bir cinsel yaşam düşlüyorum bu ülkede kadın ve erkek için.

Erkek arkadaşıyla birlikte olmak istemeyen, ilk cinsel deneyimini eşiyle yaşamak isteyen kadının da saygı gördüğü, geri kalmışlıkla suçlanmadığı, tercihi doğrultusunda tıpkı erkek gibi sabırla beklendiği bir ülke düşlüyorum evet. Çünkü bunlar da var.

Erkeğin kendisiyle birlikte olan kadına saygı duyduğu, onu yaftalamadığı, duygularını yok saymadığı, isteklerini görmezden gelmediği ve nihayetinde ortak kararlarla yürüyebildiği bir ülke düşlüyorum doğrusu.

Bekaretin iki kişi arasında bir mesele olduğunu kavramış bir ülke düşlüyorum. Her kadını kendine mal bellemeyen erkeklerle dolu bir ülke düşlüyorum. Doğrusu ben baya güzel bir ülke düşlüyorum, bilmem katılır mısınız?

‘Herkesin vajinası, penisi kendine’ diyen bir ülke düşlüyorum, kimsenin bir başkasının orasının nöbetini tutmadığı bir ülke.

Evlilik öncesi cinsel yaşamda önemsediğim tek şeyse karşılıklı duygular esasından uzaklaşmamak ve sağlıklı cinsellik için korunmak. Erkeğin kadına, kadının erkeğe değer verdiği bir cinsel yaşam, toplumun tümünde aynı ilgiyle karşılansa… Ah keşke!

Kadın sevişince, etiket belirmez üzerinde, indirimi işaret eden. Ya da erkek sevişince bir açık artırmaya özne olmaz bedeni. Bir paha yarışı olmamalı sevişmek, evlilikten sonra ya da önce. Bir değer meselesi her şey gibi sevişmek de. Herkes bir diğeri kadar değerli, ve kendine herkesin vajinası, penisi.