Türkiye bir muz cumhuriyeti değil mi?

Birilerinin art niyeti, başka birilerinin mevkisini kullanarak yetim hakkı yediği gerçeğini değiştirir mi?

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonlarından birisi gerçekleştiriliyor.

Üç ayaklı operasyonun sadece Halkbankası ile ilgili yürütülen kısmında ilk gelen bilgilere göre üç Bakan hakkında ortaya atılan rüşvet iddiası 123 milyon lira!

Gözaltına alının kişiler ‘Rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak, altın kaçakçılığı ve Kültür ve Tabiat Varlıkları’na zarar vermek’le suçlanıyor.

Gözüken şu Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler bu rüşvet ve yolsuzluk çarkını işletmekle suçlanıyor.

Aslında daha açık söylemek gerekirse çocuklar babaları adına rüşvet için aracılık yapmakla suçlanıyor.

İddialar yenilir yutulur cinsten değil.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu operasyonu ‘psikolojik bir harple karşı karşıyayız’ diyerek değerlendirdiği konuşmasında şöyle de dedi “Başka olaylarda yargının yanında yer tutan hükümetimiz, bu konuda da da yargı sürecinin her zaman arkasında duracaktır.”

Lakin Arınç bunu söylerken memlekette tuhaf bir şeyler oluyor. 14 aylık bir takibin sonucunda gerçekleştiği söylenen bu operasyonun bizzat yürütücüsü emniyetçiler görevden alınıyor.

Önce İstanbul Emniyeti’nde beş şube müdürü görevden alındı. Sonra ise İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın yardımcıları.

Esas sorun şu, bu emniyetçileri görevden alan kim? İçişleri Bakanı.

Yani kendisi hakkında da iddialar bulunan Muammer Güler evinde para sayma makinası çıkan oğluna yönelik soruşturmayı yöneten emniyetçileri görevden almış oldu.

Başbakan Erdoğan yolsuzluk operasyonu ortaya çıkınca Konya’da şunu demişti: “Türkiye bir muz cumhuriyeti değil. Çiğnenecek üçüncü sınıf bir kabile devleti değildir”

Gerçekten öyle mi? Türkiye bir muz cumhuriyeti değil mi? Dünyanın herhangi bir demokrasisinde kendisi şüpheli durumuna düşen bir İçişleri Bakanı kendisini etkileyen bir sürece müdahale edebilir mi?

Bu Türkiye için bir ayıptır.

Öte yandan AKP çevreleri diyor ki bu bir ABD, Cemaat vs. karanlık bir operasyondur. Velev ki öyle birileri bunu AKP veya Türkiye’yi zayıflatmak için planladı.

Birilerinin art niyeti başka birilerinin mevkisini kullanarak yetim hakkı yediği gerçeğini değiştirir mi?

Tabii bütün bunlar şimdilik bir iddia. Yargılamanın sonucunda bu iddiaların doğruluğunu göreceğiz. Fakat AKP Hükümeti’nin şu ana kadar sergilediği tutum açık söylemek gerekirse demokrasimiz için pek de hayırlı değil.

Rüşvet ve yolsuzlukla suçlanan bakanların hala görevde olması, soruşturma ile görevli emniyetçilere yönelik müdahaleler bir telaş ve suçluluk görüntüsüne sebep oluyor.

Umarım demokrasimizin selameti için bir an önce bu ısrardan vazgeçilir.

http://twitter.com/karaolorin