Sevan Nişanyan’ı kurtarmak...

Sevan Nişanyan Ermeni, ateist, yazar, dilbilimci, otel işletmecisi, amatör mimar, çevirmen ve kim bilir daha neler neler… Ben genç yaşta dayımın kütüphanesinden aldığım Grundrisse’ın çevirmeni olarak görmüştüm ismini, sonra Birikim’in 79 tarihli bir sayısında diyalektik üzerine yazdığı yazıyı okudum. 

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

Tabii sonraları ünlü oldu, herkes tanıdı. Aydın sıfatını hak eden, üretken bir hayat yaşadı. Bu memlekete laf kalabalığı ile değil gerçekten çok fazla somut katkısı oldu. Bir Ermeni olarak Türküm diyenlerinin yapamadığını yaptı Türk dilinin en kapsamlı etimolojik sözlüğünü oluşturdu. Şirince’de halkın çocukları okusun diye kocaman bir matematik köyü inşa etti.

Şimdi hapiste.

Şirince'de SİT alanındaki arazisine iki defa mühürlenmesine rağmen ev yaptığı gerekçesiyle 5 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Ardından Yargıtay'da bekleyen 3 yıl 2 maaş hapis cezalarının yanına 6 yıl 6 ay hapis cezası eklendi. Cezanın gerekçesi henüz açıklanmazken, Nişanyan'ın hapis cezaları toplamı 15 yıl 4 aya çıkmış oldu.

Esas tuhaf olan şu, Nişanyan’ın yargılanmasına gerekçe gösterilen 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında şu ana dek Sevan Nişanyan dışında hiç kimse hapis yatmamış!

Avukatı Nişanyan’ın bir dava yağmuru altında olduğunu, açılan davaların sayısını bile tam olarak bilemediklerini söylüyor. Anlaşılan Nişanyan’a kişiye özel bir hukuk ya da Düşman Ceza Hukuku uygulanıyor. Bu durumu başka türlü açıklamak mümkün değil.

Neden?

Benim kanım şudur; Nişanyan ‘Yeni Türkiye’nin dokunulmaz tabusu Müslümanlık –bu eskiden Atatürk idi- üzerine fikirlerini fazlasıyla açıkça ifade etmiştir. Nişanyan’ın, hakkında “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla dava açılmasına neden olan İslamın peygamberi hakkındaki sözlerini hatırlayalım: "...Bundan yüzlerce yıl önce Allah ile kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir.”

Bu cümle muhafazakarlar arasında büyük bir nefret dalgası yaratmasına rağmen, dünyadan gelen ‘Ateizm yargılanıyor’ tepkileri nedeniyle Nişanyan da –benzeri bir davadan yargılanan- Fazıl Say da hapishanenin kapısından dönmüştü. Ama Yargı içindeki bir el boş durmadı, Nişanyan’ın hukuki bir açığını buldu ve şimdi sudan sebeplerle onu dört duvar arasına mahkum ederek adeta intikam alıyor.

Nişanyan bir aydın, açıkça da haksızlığa uğramış bir insan. Lakin onun içinde bulunduğu durum kamuoyuna da yeterince yansımıyor. Çünkü neredeyse cemaatleşmiş Türkiye’de onun bir cemaati yok. Ermeni ama bir ateist. Seküler ama Kemalist değil. Solcu ama zamanında ‘yetmez ama evet’ diyerek şimdi onu hapishanede tutanlara demokrasi ilerleyecek diye destek vermişti.

Kendi kişisel fikir hürriyetini hiçbir cemaat çemberiyle sınırlamamak gibi Türkiye gibi bir ülkede hiç affedilmeyecek bir karakter özelliğine sahip. Adeta bir boyalı kuş. Kimse hedef olmamak için yanına yaklaşmak da istemiyor. O yüzden bu ülkede demokrasinin, ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun, müzakere derinliğinin sınır taşlarından birisi. O bizim yazarken, konuşurken yutkunduğumuz yerde duruyor.

Sevan Nişanyan’ı yaşatabilecek miyiz, kurtarabilecek miyiz? Bu biraz bizim nasıl bir ülkede yaşamak istediğimize de bağlı, bunu göreceğiz.