Elektrik kesintisi ve rehine eylemi bağlantılı mı?

Kuşkusuz çok tuhaf bir 31 Mart geçirdik. Uzun yıllar unutulmayacak. Ülkenin neredeyse bütününü etkileyen bir elektrik kesintisine maruz kaldık. En yaşlılarımız bile bu çapta, bütün illere yayılan bir kesintiyi hatırlamıyor.

Gökhan Kaya Gökhan Kaya

Birdenbire Revolution dizisinin içinde hapsedilmiş gibi olduk. Sonra elektrik kesintisi devam ederken Çağlayan Adliyesi’nde Berkin Elvan davasına bakan Savcı Mehmet Sabri Kiraz rehin alındı.

Eylemcilerin Berkin Elvan’ın katillerinin isminin açıklanması talebiyle yaptığı rehin alma eylemi maalesef bir katliamla sonuçlandı. Devlet büyüklerimizin deyişiyle ‘Başarılı’ bir şekilde eylemciler ve savcı öldürüldü.

Tuhaf işler.

Bügün Türkiye’de elektriğin gitmesine uzmanlar açıklama bulmakta zorlanıyor. Tek tük ‘siber saldırı mı?’ sesleri geliyor. Bence gayet mümkün.

Siber saldırı, gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan bir savaş biçimi. Düşman ülkenin ekonomik, askeri, iletişim altyapısını hedef alıyor. Açık bir savaş yoksa ortada ekonomiye zarar vermek amacıyla yapılıyor.

Savaşta da düşman ülkenin savunma sistemlerini felç etmek için kullanılıyor. Elektrik olmazsa günümüz koşullarında bir ülkenin kendisini bir hava saldırısından koruyacak sistemleri çalıştırması mümkün değil.

Elektrik kesilmesi siber saldırı ise amacı ne olabilir?

Kesintinin 1 milyar dolara yakın zarara yol açtığı söyleniyor ama bana kalırsa ilk amaç tehdit ve uyarıdır. Bu muhtemel bir uluslararası güç gösterisi.

Bunu yapabilecek Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en önemli ülke bugünlerde Rusya. Başbakan Erdoğan izansız ve saldırgan konuşma tarzıyla geçtiğimiz günlerde İran’ın Yemen’den elini çekmesini istedi biliyorsunuz.

Yemen’deki Sünni kuşatması altındaki Husiler İran’la dolayısıyla Rusya ve Suriye ile müttefikler.

Rusya Erdoğan’ın tabiri caizse horozlanmasına büyük bir siber saldırı ile karşılık vererek, askeri olarak müttefiklerini tehdit edebilecek bir güç olmadığını Türkiye’ye hatırlatmış olabilir.

İşin ilginç tarafı Adliye’de rehine eylemi yapan DHKP/C’nin de Suriye ile ilginç ilişkiler içinde olması. Örgütün yayın organlarını takip eden herkes Esad’la yakınlığı görebilir.

Aynı gün onlar da son yılların en çok ses getirecek silahlı eylemini gerçekleştirdiler. Elbette eylemi bizzat uygulayanlar bunu Berkin Elvan’ın katillerinin bulunması için yaptıklarına inanıyorlardı. Ki bu uğurda da öldüler.

Lakin DHKP/C özellikle Sultanahmet’te yapmadığı eylemi üstlendiğinden beri üzerinde kuşkuların yoğunlaştığı bir örgüt. Orta ve alt kademeler yaptıkları siyasete inanıyor olabilir fakat üst yönetimin ne yaptığı, ne amaçladığı gerçekten belirsiz.

Hulasa insanın aklına bu eylem de Rusya-İran-Suriye ittifakının Türkiye’ye uyarısının, tehdidinin bir parçası mı diye de bir şey geliyor.

Her neyse, bu söylediklerim kesin kanıtlar olmadıktan sonra komplo teorisi düzeyini pek de geçemiyor elbette. Yine de mümkün olma ihtimalleri yok değil, bana kalırsa Sayın Cumhurumuz çevremizdeki ülkeleri canı çektiği zaman tehdit etmekten vazgeçmeli. Bu tür meseleleri Hükümet’e bırakmalı.

Nitekim faturası ağır olabilir, olabiliyor.