Abone Ol

Yalçın Küçük: Kılıçdaroğlu güvenilmez adammış, fırıldakmış..

Prof. Dr. Yalçın Küçük, bu haftaki mülakatımızda gündemdeki erken seçimi değerlendirdi. 1 Mayıs işçi emekçi bayramına ilişkin görüşlerini açıkladı ve AKP döneminde her köşede inşa edilen yeni camilere milletin parasının boş yere harcandığını söyledi.

Yalçın Küçük: Kılıçdaroğlu güvenilmez adammış, fırıldakmış..

Odatv'de yayınlanan röportajında, Sol bir parti seçime girmediği halde ilk kez oy kullanmaya gideceğini ve CHP’nin adayını destekleyeceğini açıklayan Yalçın Küçük, bu haftaki söyleşisinde, “Kemal Kılıçdaroğlu’na inandım ve geçen açıklamayı yaptım. Kandırıldım” dedi. Bunlar benden oy değil, olmayan günahlarımı bile alamazlar diyen Yalçın Küçük, Kılıçdaroğlu’nun son ana kadar Gül’ü aday yapmak için çalıştığını söyledi.

Tayyip Erdoğan’ın herkes tarafından “persona non gratta” ilan edildiğini söyleyen Yalçın Küçük, Tüsiad’ın ve büyük sermayenin çok sert muhalefet yaptığını belirterek, patronların ekonomik çöküntüyü gördükleri için bu rejimden kurtulmak istediklerini söyledi. Üniversitelerin bölünmesine ve keyfi isimler verilmesine de karşı çıkan Yalçın Hoca, 1932 Üniversite Reformu’nu ve 28-29 Nisan 1960 öğrenci isyanını hatırlattı.

Prof. Dr. Yalçın Küçük, B. Sadık Albayrak’ın sorularını şöyle yanıtladı:

B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam geçen haftaki mülakatımızda, CHP’nin Yılmaz Büyükerşen’i cumhurbaşkanı adayı göstereceğini varsayarak, ilk defa bir sol parti olmadığı halde oy kullanmaya gideceğinizi ve oyunuzu onlara vereceğinizi açıklamıştınız. Bu beklenmedik açıklamanız çok tartışıldı. CHP henüz adayını açıklamadı, bugün hâlâ öyle mi düşünüyorsunuz?

TAYYİP ERDOĞAN ARTIK PERSONA NON GRATTA’DIR

Yalçın Küçük: Kesinlikle öyle düşünmüyorum, kandırıldığımı düşünüyorum. Tayyip Beyefendi devamlı “ben kandırıldım, kandırıldım” diyor, ben de Kemal Kılıçdaroğlu tarafından müthiş kandırıldığımı düşünüyorum. Çünkü bu kadar gerçekdışı konuşan, her gün başka bir projeyle ortaya çıkan bir adam yok. Ben 30 yıldır, yüz yıldır Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren bir adam olarak öyle bir noktaya geldim ki, Tayyip Erdoğan’ı son bir ay boyunca öyle ısrarla eleştirdi ki, ben de inandım. Acaba hata mı yapıyorum, bu adam Tayyip Erdoğan’ı düşürmek istiyor diye Kılıçdaroğlu’na inandım ve geçen haftaki açıklamayı yaptım.

Kandırıldım. Bir nokta var ki, Tayyip Erdoğan’ı Tüsiad, bütün oligarşi, büyük sermaye de düşürmek istiyor. Türkiye’de Tayyip Erdoğan artık persona non gratta, istenmeyen bir adam, indirilmek istenen bir adam, herkes indirmek istiyor. Akşener indirmek istiyor. Akşener samimi, Tüsiad samimi.

B. Sadık Albayrak: Peki, Kılıçdaroğlu samimi değil mi? O düşürmek istemiyor mu?

Yalçın Küçük: Molla, Karamollaoğlu samimi, Tayyip Bey, ortak hükümet kurmayı önerdiği zaman “Hayır” dedi. “Ben seni devireceğim, ben sensiz hükümet kuracağım” dedi. “Sen bizden ayrıldın, sana güvenilmez” dedi. Molla bunu söyledi. O sırada, daha önce Tayyip Erdoğan’ı destekleyen, şu anda ona karşı olan Kılıçdaroğlu gitti, Akşener’e ne dedi biliyor musunuz? Akşener’e, “Sen çekil adaylıktan, Gül’ü destekleyelim” dedi. Akşener, çıldırdı. Elini vurdu, “Ben kendimin aday olduğumu söyledim” dedi.

Nitekim Akşener şu anda aday ama nasıl aday? Yüz bin oy toplayacak. Yani 20 tane milletvekiline sahip görünen Akşener şimdi birdenbire, Kemal Kılıçdaroğlu’yla konuştuktan sonra, ben parayı vereceğim, 100 bin insandan parayla alacağım bunları dedi mi, dedi. Alır mı, alamaz mı? 20 tane milletvekili var, seçimlere girme hakkı var, niye bunu söylüyor? Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’na güvenini kaybetti. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu geldi, “Sen adaylıktan vazgeç, Gül’ü birlikte destekleyelim” dedi. Ne oldu şimdi? Bu on beş CHP milletvekili ortada ve sokakta kaldı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN HİÇBİR SÖZÜNE GÜVENİLMEZ

Kemal Kılıçdaoğlu’nun hiçbir sözüne güvenilmez; fırıldak Kemal’dir. Ben haklıydım bu adamı devamlı eleştirmekte, hiçbir sözüne güvenilmez olduğunu söylemekte. Ama bir ay içinde sabah akşam Tayyip Beye en iyi muhalefeti yaptı. Demek ki bu adam, benim söylediğimden de daha da güvenilmez bir adammış, fırıldakmış. Bir de Gül’ü öyle bir övmesi var ki, insan utanıyor; “Gül, efendim, ne güzel ne güzel kuvvetler ayrımını anlattı” diye övüyor.

Gül cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçtiğini açıklarken öyle bir konuştu, kuvvetler ayrımını anlattı. Bunu çocuklar bile anlatıyor; işte yasama, yürütme, yargı ayrı işleyecekmiş de… Kılıçdaroğlu, buna “Ne güzel anlattı” dedi. Gül aday olmayacağını ilan etti. Gül son derece ürkek bir adamdır. Perişan bir adamdır. Biz Temren Hanımla çok önceden “Gül, bu seçime giremez” dedik. Her seçimden önce çıkar, bir hava yaratır, sonra girmekten korkar. Sonra da der ki, “Ben cumhurbaşkanlığına, her mevkiye geldim, başkasına ihtiyacım yok”. Tayyip Beyden korkar.

B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam, Genelkurmay Başkanı ile Kalın’ın Abdullah Gül’e özel bir ziyarette bulundukları ortaya çıktı. Kararında bu ziyaretin etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yalçın Küçük: Tabii, bundan vazgeçmesinin bir sebebi de, Tayyip Erdoğan’ın heyet göndermesidir. Ama zaten korkuyordu Tayyip Erdoğan’dan, öyle çıkamaz. Kim gitti? Haa, burada bir noktayı söyleyelim. Şimdi neyi söyleyelim? Akar mı, sakar mı, bu adam artık genelkurmay başkanı değildir. Bunu ilk önce ben söyledim, beraber yaptığımız mülakatta daha hiç kimsenin haberi yokken, size söyledim. Genelkurmay başkanı bir türkücüyle, mafyanın vurduğu birisiyle, ne için vurdularsa bilmiyorum, böyle bir türkücüyle, iyi olduktan sonra türkücünün türkücüsüyle genelkurmay başkanı üniformasıyla ellerini kollarını sallayarak türkü söyleyemez dedim ben. Kime söyledim, size söyledim. Bunu derhal mahkemeye verin dedim.

Bu artık genelkurmay başkanı değil, Tayyip Erdoğan’ın bir emir eridir, dedim. Genelkurmay başkanlığında kalması ordu için bir züldür. Bunu söylüyoruz ve aynı adam, ne söylemişim, Tayyip Beyefendinin emir eridir demişim ve şu anda üniformayla Tayyip Beyin kâtiplerinden birini alıp Gül Efendiye gitmiştir. Gül Efendi ne demiştir? Gül Efendi üniformalı birisini görür görmez dudakları titremiş ve “Emriniz olur” demiştir. “Tayyip Ağabeyime benden de hürmetlerimi söyleyin, derhal adaylıktan vazgeçeceğim” demiştir. Gül budur.

TAYYİP BEYİN ÇIKMAYAN SESİNİ ANLAMA UZMANLIĞI

B. Sadık Albayrak: Kılıçdaroğlu’nun Gül’ün adaylığında ısrarı neden? Tüsiad ve oligarşi Gül’ü mü getirmek istiyor?

Yalçın Küçük: Hayır, asla. Onlar bu rejimin değişmesini istiyor. Laik ve demokratik bir Türkiye istiyorlar. Samimiyetlerine inanıyorum. Tüsiad başkanı çok samimi konuşuyor. “Planlama lazım, ekonominin düzeltilmesi lazım” diyorlar. Türkiye’nin bu şekilde batmakta olduğuna inanıyor Tüsiad. Tüsiad ekonomik, aynı zamanda siyasi bir kuruluştur. Türkiye’de büyük sermaye böyle zamanlarda planlama ister, enflasyonun önlenmesini ister. Bu ara Türkiye çok yüksek bir enflasyonla karşı karşıyadır.

Paranın değeri gittikçe düşüyor, ona devalüasyon diyoruz. Paranın hiçbir değeri yok, Türkiye’de döviz kalmadı. Türk ekonomisi çok kötü durumda. Tüsiad bunu sık söylüyor. Yeni Tüsiad başkanı çok kibar bir adam, her gün bunları söylüyor. Yeni bir iktidar gelirse Tüsiad onları överdi, şimdi övmesine imkân yok.

Şu anda en büyük muhalefet, Türkiye büyük sermayesinin örgütü Tüsiad’dır ve her gün konuşuyor. Tayyip Bey de ağzını açamıyor. Tüsiad’dan korkar. Bütün yayınlar tv’ler 24 saat Tayyip Beyin sesini verdiğini için bu farkedilmiyor. Yalnızca tv gürültüsünün arkasındakini görebilen bizim gibi uzman adamlar onun çıkmayan sesini anlayabiliyoruz. Şuraya bakın, bütün tv’ler, gazeteler Tayyip Beyin borazanıdır.

SIKIYÖNETİM KOMUTANI MISIN GREVLERİ DURDURUYORSUN

B. Sadık Albayrak: Tayyip Erdoğan patronlara konuşmasında, “Ohal’le grevleri önlüyoruz” dedi. Bu söylediğinizle ilgili olabilir mi?

Yalçın Küçük: Şecaat arz ederken merdi Kıpti, sirkatin söyler, kahramanlığını söylüyor. “Ben durdurdum grevleri” diyor. Ne söylediğinin farkında değil Tayyip Bey. İşçinin grevlerini durduruyor. Ohal bunun içindir. Ohal, grevleri durdurmak içindir. Şecaat arz ederken merdi Kıpti sirkatin söyler. Tayyip Bey hiçbir şey bilmeyen birisi olarak, “Bakın” diyor, “ben grevleri durdurdum” diyor. İşçiye küfrediyor. “Ben grev yaptırmam, benim Ohal’im var” diyor. Ohal senin olsun Tayyip Bey.

Söyle, bir başbakan mısın, cumhurbaşkanı mısın, yoksa sıkıyönetim komutanı mısın? Sen mi karar veriyorsun, “Durdurdum” diyorsun? Bir yere bakıyorsun, “Bugün haber aldık, yakaladık” diyorsun. Cumhurbaşkanı yakalamaz. Tayyip Beyefendi bir saat içinde cumhurbaşkanı, bir saat sonra parti başkanı… Eskiden şapkayla benzetme yaparlardı;  cumhurbaşkanı şapkasını çıkarıp başbakan şapkasını giyiyor, sonra zabıta şapkasını giymeden “Grevleri durdurdum” diyor. Nerede, sıkıyönetim komutanı mısın Tayyip Bey? Böyle şey dünyada da, Türkiye’de de görülmedi. Cumhurbaşkanı oldun cumhurbaşkanlığını bil. Hangi cumhurbaşkanı?

YSK BAŞKANI EKOSE GÖMLEKLE MEMURİYETE GELEMEZ

B. Sadık Albayrak: Hocam geçen mülakatımızda “de facto cumhurbaşkanı” demiştiniz. Üniversite diplomasından dolayı. Şimdi YSK bir karar aldı; adaylık başvurusunda diplomanın “aslı gibidir” onaylı örneğine gerek yok diyorlar.

Yalçın Küçük: Olamaz, YSK’nın kanunla gelen bir şeyi kaldırma yetkisi yoktur. Şöyle olabilir; diplomam var dediği zaman, görme gereği yok, demiştir. Ama bunun cezası vardır. Günü geldiğinde bunun davası görülür. Ben çıkardım diplomasının olmadığını. Benim Caligula kitabım var. Ben çıkardım, Tayyip Bey bir gün var diyemedi. Adamları bile, var, diyemedi.

YSK başkanına daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum. Sen bir yüksek devlet memurusun, Türkiye’de en yüksek devlet memurlarından birisin. Renkli gömlek, ekose gömlek giyerek memuriyetine gelemezsin. Ben seni uyardım. Ekose gömlekle, şu devletin haline bakın. YSK başkanı ekose gömlekle daireye geliyor, uyardığım halde çıkartmadı onu. Olmadı onu da çıkart, öyle gel, halkım senin göğsünü görsün, kıllı mı, kılsız mı görsünler. Ne hale getirdiler Türkiye’nin giyinişlerini… Mustafa Kemal’in giyinişlerini görün, İsmet Paşa’nın giyinişlerini görün...

AKEPE GİDİNCE O CAMİYİ SULTANAHMET’E GÖTÜRECEĞİZ

B. Sadık Albayrak: Hocam, dün, 1 Mayıs Türkiye’nin her yerinde kitlesel katılımlarla kutlandı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Yalçın Küçük: Tabii, çok yazık, çok yazık. Yine de halkımız işçiler, emekçiler direniyor. Gazeteciler artık işçi emekçi lafını yazmıyor, çalışanlar diyor. Herkes çalışıyor, 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı… Ne demek çalışanlar, onlar işçi emekçi… Bizim gardaşlarımız onlar. Biz eskiden onların 1 Mayıs’ında onlarla beraber yürürdük. Şimdi onları unuttuk, evimizden çıkmıyoruz artık. Sokaklar bizim değil artık, 1 Mayıs’ta Taksim’i kapattılar. Bak kardeşim, Sadık, Taksim’de cami olmaz. Taksim başkadır, biraz geleneklerimize uyun. Ne olacak oradaki cami? Akepe gidince o camiyi alıp Sultanahmet’e götüreceğiz, yeri orasıdır. Yan yana dizeriz, camilerin yeri güzel olmalıdır.

Şunu da söylemek lazım, her yere cami olmaz. Benim evimin önünde mescit var, bir kere açılmadı. Cami orda duruyor, süs. Menderes zamanıydı, Menderes sabah akşam karayolu yaptırdı. Yollarda gidecek kamyonumuz, otobüsümüz yok, çoğu kullanılmadı. Menderes’in zamanından sonra 1960’ta Planlama kuruldu, ben Planlama’ya girdim, küçük bir çocuktum. Mülkiye’den mezun oldum, sınavla Planlama’ya girdim. Demirel de orada bulunuyordu, arkasından Turgut Bey de, Özal, geldi yedek subay olarak. Bizler görevliydik, onlar yedek subaydı. Sonunda 1965’te başbakan olunca, Süleyman Beye, “Ben artık sizin yanınızda çalışmam” dedim, gittim üniversiteye hoca oldum. Biz planlamayı biliriz. Taksim’de cami olmaz. Biz iktidarı değiştirdiğimiz zaman, o camiyi alacağız, öteki camilerin yanına alacağız.

YİRMİ OTUZ YIL CAMİ YAPILMAYACAK

Ben yeni mezun olunca DPT’ye girdiğimi söyledim. Bana karayollarını planlama işleri verildi. 5 yıl, 10 yıl yeni karayolu yaptırmadım. Çünkü birçok karayolu vardı, üzerinden bir tek kamyon, bir tek otomobil gitmiyordu. Şimdi Tayyip Bey her tarafa boş camiler yaptırıyor. Benim evimin önündeki bir iki camiye hiç kimse gitmiyor. Kapısı açılmıyor. Utansınlar, süs için cami yaptırıyorlar. Camilerimiz var, camilerimize giden yok, yazık yazık. Öyleyse, 20 yıl, 30 yıl cami yapılmayacak ve bu camilerin çoğunu da ufak tefek değişikliklerle okul yapacağız. Hiçbir sakıncası yok, üzerlerindeki minareleri kaldırırız, binaları güzel bir şekilde öğrencilerin oturduğu yer haline getiririz. Sağ olsunlar;  Menderes geldi, üzerinde otomobil, kamyon olmayan yollar yaptı; boş. Bunlar geldi, her yer içinde namaza giden bir tek insanın olmadığı camilerle doldu; boş. Onları okula çevireceğiz biz. Bu memleketin parasıyla boş cami yaptırmak haksızlıktır. Sonra da camiler vardı, şu yapıldı bu yapıldı diyorlar. Yalan söylüyorlar, hiçbir camiye bir şey yapılmadı. Benim yaşım müsait, çok iyi biliyorum. Camiler her zaman Türkiye’de kutsal sayılmıştır. Herkes saygıyla yaklaşmıştır. Şu anda Çukurambar’da Türkiye’nin en merkezi yeri, benim gözümün önünde üç veya dört cami vardır. Tayyip Bey, gel, bir gün bunlarda namaz kıl. Kimse kapısını açıp girmiyor, yazık değil mi, ne biçim bir dindarlık bu? İsraf etmek dindarlıkta yoktur, israf bunlar. Kimsenin gitmediği cami yapmak Türk milletinin paralarını boşa harcamaktır, yapmamak lazım.

Şuraya bakın, ne biçim memleket, camileri boş. Genelkurmay başkanı türkücülerle elini kolunu sallayarak şarkılar söyler. Öyle genelkurmay başkanı olmaz. Üstündeki üniformaya ayıp, İbrahim’le birlikte başını, elini kolunu sallayarak türkü söyleyen bir genelkurmay başkanı yazık yazık... Seni gören erler ne der? “Ya koskoca genelkurmay başkanıma bak, İbrahim’le türkü söylüyor” derler. Böyle şeyler olmaz. Genelkurmay başkanı Abdullah Gül’e gitmiş, “Aday olma” demiş. Neymiş efendim, genelkurmay başkanı Kayseri de Gül’ün sınıf arkadaşıymış. Bize ne?

ÜNİVERSİTE REFORMU VE 28 NİSAN İSYANI

B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam, söylediklerinizden yola çıkarak, AKP giderayak, diyebilir miyiz bilmiyorum, tarihi, kurumlaşmış İstanbul ve Gazi gibi üniversiteleri bölmek için girişimde bulundu. Zaten Ohal kararnameleriyle binlerce öğretim üyesi uzaklaştırılan üniversitelere son darbeyi mi indiriyorlar?

Yalçın Küçük: İsimleri değiştiriyorlar. Binali diye biri var, Binali Üniversitesi diyorlarmış, öyle şey olmaz. Cinali Üniversitesi desinler daha iyi. Öyle şey olmaz, Binali okuma yazmayı bilmez. Hiçbir saygıları yok. Onlar üniversite yapmıyorlar, bu binaları alıp imam hatip okulu yapıyorlar. Böyle şey olmaz, hepsi eski haline gelecektir. Bunların gidişi yakındır.

B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam, sizin kitaplarınızdan Atatürk’ün yaptığı çok önemli işlerden birinin 1932 Üniversite Reformu olduğunu öğrendik. Siz Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kurulmasını Atatürk’ün en büyük işlerinden biri olarak görüyorsunuz. AKP’nin üniversitelerinden kurtuluş için yeni bir üniversite reformu düşünülebilir mi?

Yalçın Küçük: Türkiye’yi Ortaçağ’a döndürdüler. Devrim olacaktır, Türkiye’yi başka şey kurtaramaz. Tayyip Bey Türkiye’yi Ortaçağ, üniversiteleri imam hatip yapmıştır. Çok şükür 15 - 16 yılda bunu atlattık ve gidecekler, herkes herkes gideceklerine inanıyor Tayyip Beyin.

Şunu hatırlatmak isterim; 28-29 Nisan 1960’ta gençlik ayaklanmıştır. 28 Nisan 1960 İstanbul Üniversitesi gençliğinin ayaklanmasıdır. Bir öğrenci arkadaşımızı kaybettik, onun adı Turan Emeksiz. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden bizim arkadaşımız. Ankara’da da 29 Nisan’da Siyasal’da ve Hukuk Fakültesi’nde öğrenciler müthiş bir isyan etti. 28 Nisan İstanbul’daki, 29 Nisan Siyasal Hukuk’ta yapılan işler benimle bağlantılıdır. Öğrenciydim, bir şekilde isyanı yönetiyordum. Bunlar müthiş isyanlarımızdır, yeni kuşaklara anlatacağız. Tarihimizi bilsinler. Bu mülakatlarda yeni kuşaklara önemli günlerimizi anlatalım. Bu on beş yıllık Tayyip Erdoğan yönetiminde her şeyi unuttuk. Yeniden yeniden anlatacağız. Bilen adamları da getirelim. Tarihçileri konuşturalım.

İstanbul Üniversitesi ayaklandı, dekanlarıyla, rektörleriyle. 28 Nisan’da İstanbul Üniversitesi, 29 Nisan’da Siyasal, Ankara Üniversitesi bunları konuşacağız gelecek hafta.

CHP’Lİ VEKİLLERİN ÇOĞU ATATÜRK DÜŞMANIDIR

B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam, mülakatımızı bitirirken bir yanlış anlama kalmasın diye tekrar soruyorum. Kılıçdaroğlu CHP’sine oy vermekten bütünüyle vazgeçtiniz mi?

Yalçın Küçük: Kemal Kılıçdaoğlu diye akepe’li olan biri benim günahımı alamaz. Gitti, hanımefendiye Akşener’e “Sen vazgeç Gül’ü getirelim” dedi. Akşener kabul etmedi, “Ben aday olacağımı söyledim, ne Gül’ü getiriyorsun” dedi. “Al şu milletvekillerini anana götür” demiştir. O milletvekilleri şimdi sokaktadır. Onların ne olacağı belirsiz, YSK onları milletvekili adayı yaptırmayabilir. Bu Kemal’in ipiyle kuyuya inilmez, beni de kandırıyordu. Sen Gül’ü cumhurbaşkanı yapıp benden oy alacaksın! Günahımı vermem sana ve Gül’e. Yok ki günahımı vereyim. Şuraya bak. Bunu tekrar ediyorum, Akşener, güya 20 milletvekili vardı, elinin tersiyle itti, şimdi parayla adaylığı kazanmak istiyor. Kemal’in ipiyle hiçbir kuyuya inilmez. CHP milletvekillerinin hiçbiri adam değil, hiçbirine selam vermeyeceğim. Şunlara bakın, şimdi de görmeden imzalamışlar. Bir paket yaptılar ve açmadan okumadan Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiler.

B. Sadık Albayrak: CHP’nin de içinde olduğu dört partinin ittifak yaptığı açıklandı. Akşener, neden bu ittifaka girmekte sakınca görmedi?

Yalçın Küçük: O milletvekili seçimi için, cumhurbaşkanı seçimi için değil. Akşener, Molla ayrı birer aday. Kemal’in adayı yarın çıkacak. O noktada şunu söyleyelim; rivayetler öyle ki bu aday CHP’li değil. Kemal Kılıçdaroğlu bir CHP düşmanıdır. Bugünkü CHP milletvekillerinin hemen hepsi CHP düşmanıdır. Bugün CHP’den milletvekili olanların çoğu Atatürk düşmanıdır. Yüzde 95’i, Atatürk ve CHP düşmanıdır. Kemal Kılıçdaroğlu dahildir, bunlar CHP’li değildir. Ne diyor Kemal Kılıçdaroğlu tabanına? “Niye” diyor, “partili olmayanı cumhurbaşkanı yapmak istiyorum, diye niye kızıyorsunuz?”

Söyleşinin hukuksal denetimini yapan Av. Sedat Akçelik ile Av. Kazım Yiğit Akalın’a teşekkür ederiz.

Odatv.com