Abone Ol

Erdoğan'dan Özgür Özel'e tepki: Cellat arıyorsan dönüp aynaya bak, Kürt kardeşim cellatı iyi tanır

Erdoğan, CHP lideri Özgür Özel ve DEM Parti arasındaki "celladına âşık olmak” ve “Stockholm sendromu” tartışmalarına dahil oldu. "Neymiş, DEM Parti'nin Terörsüz Türkiye sürecine katkı vermesi Stockholm sendromu imiş. Yani celladına aşık olmakmış" sözleriyle Özel'e seslenen Erdoğan, "Ömrün boyunca hiç mi CHP'nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin?" diye sordu.

Erdoğan'dan Özgür Özel'e tepki: Cellat arıyorsan dönüp aynaya bak, Kürt kardeşim cellatı iyi tanır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir" diyen Erdoğan, CHP'nin terörle mücadele adı altında Tunceli'den başlayarak kendi dönemlerine kadar Kürtlerin kanını döktüklerini söyledi. Erdoğan, "Sayın Özel hedef saptırmasın, cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın, CHP'nin geçmişine baksın" dedi. Özel son yaptığı açıklamada “Stockholm sendromu” sözlerine açıklık getirmiş, "Bunları DEM Parti’nin siyasetçisine değil; CHP’yi bir kararından dolayı sürecin dışında tutan ve Kürtlerle CHP’nin arasını açmaya çalışan, CHP’ye çok acımasız hakaretler, yakıştırmalar ve hatırlatmalar yapanlara söylüyorum" demişti.

"Bu çatı altında teşriki mesaide bulunduğumuz bir yol arkadaşımızı dar-ı dünyadan dar-ı bekaya yolcu ettik. 26 ve 27. Dönem Giresun Milletvekilimiz Cemal Öztürk kardeşimiz, bir süredir tedavi gördüğü Bilkent Şehir Hastanesi'nde emaneti sahibine teslim etti. Merhum yol ve dava arkadaşımız Cemal Öztürk’e Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.

"OECD ülkeleri arasında 4'üncü, G20 ülkeleri arasında ise 5'inci sıradayız"

Pazartesi günü açıklanan büyüme rakamları oldukça müspet geldi. Ekonomimiz, 21 çeyrektir kesintisiz sürdürdüğü büyüme trendini 2025’in 3. çeyreğinde de devam ettirmiştir. Türkiye ekonomisi, 3. çeyrekte yıllık bazda yüzde 3,7 büyüyerek istikrarlı seyrini korumuştur. Bu oranla OECD ülkeleri arasında 4., G20 ülkeleri arasında ise 5. sırada yer aldık.

Tabii tarımda, zirai don ve kuraklık kaynaklı hiç arzu etmediğimiz bir küçülme yaşadık. İnşallah bu yıl yağışların bol ve bereketli olmasıyla tarımın toparlanmasını bekliyoruz. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış ise üretime ilişkin umutlarımızı daha da güçlendirmiştir. Yıllıklandırılmış millî gelirimiz 1,5 trilyon doları aşmıştır. Bir diğer önemli gelişme ise ülkemizin risk primindeki düşüştür. CDS’imiz 233 baz puana gerileyerek son 7 yılın en düşük seviyesine indi.

"Türkiye’nin önünü kesmek için türlü oyunlar çeviren melun ve meyus odaklara rağmen hedeflerimizden kopmadık"

Bu sabah kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı. Orada da umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık. Buna göre Kasım ayı enflasyonumuz yüzde 0,87 olarak geldi. Temel mal enflasyonu yüzde 18’ler seviyesine indi. Hizmet enflasyonundaki düşüş ise sürüyor. Deprem konutları ve sosyal konut projelerimizle birlikte kira enflasyonunda da hızlı bir gerileme bekliyoruz. Bu güzel haberlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Her zaman söylediğim gibi, Türkiye’nin hedefi, rotası ve izleyeceği güzergâh bellidir. Bu hedef, 86 milyonun tamamının refahını kalıcı biçimde artırmaktır. Bu hedef, 2028 yılında 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmaktır. Bu hedef, gelecek 3 yıl içinde mal ihracatımızı 375 milyar dolara çıkarmaktır. Hedef, yine 3 yıl sonra turizmde 100 milyar dolar gelir elde etmektir. Bu hedef, ülkemize iki trilyon dolar maliyeti olan terör belasına son vererek Türk ekonomisini şahlandırmaktır.

Bölgemizdeki sıcak çatışmalara, küresel ekonomideki belirsizliklere, gümrük tarifleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarına, Türkiye’nin önünü kesmek için türlü oyunlar çeviren melun ve meyus odaklara rağmen hamdolsun hedeflerimizden kopmadık ve kopmuyoruz.

"Ekonomide rakamlar, karşılaştırmalar önemlidir ama aslolan 86 milyonun topyekün kanaati"

Bu ülkeye yeni bedeller ödetmeyecek, bedel ödetmek isteyenlere de geçit vermeyeceğiz. Suyu önce bulandırıp sonrada da bulanık suda sazan avına çıkan simsarların oyunlarına gelmeyeceğiz. Elbette ekonomide rakamlar, karşılaştırmalar önemlidir ama aslolan 86 milyonun topyekün düşüncesi ve kanaatidir. Aslolan esnafın, tüccarın, emeklinin, emekçinin ne dediği ve ne hissettiğidir. Bu süreçte sadece rakamlara ve oranlara bakmıyor, çarşıya, pazara, esnafa, sanayi bölgelerimize de kulak veriyoruz. Reel sektörden gelen taleplerimizi daima dikkatle dinledik. Türkiye'nin alan el konumundan son 23 yılda veren el konumuna gelmesi ülkemiz ve milletimiz adına bir kıvanç meselesidir.

2026 yılı Türkiye açısından bir uluslararası zirveler yılı olacak. COP31 zirvesi vesilesiyle 200'e yakın ülkeyi Antalya'mızla ağırlayacağız. Temmuz ayında NATO zirvesini başkentimiz Ankara'da gerçekleştireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı'nın 13. zirvesine ülkemizde ev sahipliği yapacağız. Türkiye'nin itibarına itibar katmayı sürdüreceğiz.

"Siz gidin kurultay üstüne kurultay yapın, gırtlağınıza kadar battığınız pisliklerden, içinizdeki yolsuzluk yapanlardan arının!"

Kızılelma testleri Sinop'ta yapıldı. Bu küresel başarıya Sinop'ta ulaşıldı. CHP Genel Başkanı bu testleri Sinop'ta balıklar rahatsız oluyor diyerek eleştirmişti. Biz ona Sinoplu Diyojen'in meşhur sözüyle cevap verelim; gölge etme, başka ihsan istemez. Siz gidin kurultay üstüne kurultay yapın, kendi iş meselelerinizle uğraşın, gırtlağınıza kadar battığınız pisliklerden, içinizdeki yolsuzluk yapanlardan arının. Bize gölge etmeyin, o bize yeter.

"Benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir"

Artık ismini bile duymaya tahammül edemedikleri selefi, Kılıçdaroğlu gibi birilerini cellat olmakla itham ediyor. Neymiş, DEM Parti'nin Terörsüz Türkiye sürecine katkı vermesi Stockholm sendromu imiş. Yani celladına aşık olmakmış. Yahu insanda biraz utanma, mahcubiyet olur. Hadi Türkiye'yi bilmiyorsun, dış politikadan haberin yok, ekonomi bilmiyorsun ama insan bari önce kendi geçmişini, kara sicilini bilir. Yahu sen ömrün boyunca hiç mi CHP'nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin?

Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. İstiklal Mahkemelerinde alelacele kararlar alıp darağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini milletim gayet iyi bilir. Ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak onay verdiğini benim milletim çok iyi bilir. Terörle mücadele adı altında Tunceli'den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın, cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın, CHP'nin geçmişine baksın.

"CHP’nin gözünde kendileri ağa, geri kalan milyonlar ise maraba"

CHP her şeye çıkar odaklı alışkanlığından kurtulamıyor. CHP’nin gözünde kendileri ağa, geri kalan milyonlar ise marabadır. Kürt kardeşlerim, herkese bunlar için sadece bir oy deposu. Ama artık yutmazlar. Denklem gayet basit: Hiçbir karşılık beklemeden seçimlerde oy verdiğinizde sizden iyisi yok; tersi bir durumda ise sizden kötüsü yok.

Bakın, biz bunu daha önce 14–28 Mayıs seçimlerinde deprem bölgesinde şahit olduk. Sırf kendi cumhurbaşkanı adaylarına oy vermediler diye, depremzedelerimize günlerce etmediklerini bırakmadılar: gece vakti misafirhanelerden kovmaktan, sosyal medyadaki edepsizliklere kadar her türlü vicdansızlığı ve her türlü hoyratlığı sergilediler. Bugün de aslında aynı şey tekerrür ediyor. CHP, zihin kodlarındaki faşizmi ve elitizmi dışa vuruyor. CHP’nin saklamaya çalıştığı gizli yüzü, niyeti, fikri ve zikri deşifre oluyor.

"Cumhur İttifakı; hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir"

AK Parti olarak bizim tavrımız bellidir: Onlar ne yaparsa yapsın, biz Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Çerkez’iyle, Laz’ıyla tüm Türkiyeyi kucaklamaya devam edeceğiz. Hiçbir ayrım gözetmeden, 86 milyonun hiçbir ferdini aynı samimiyetle, aynı muhabbetle bağrımıza basacağız.

Terörsüz Türkiye sürecindeki çalışmalarla ilgili şu hakikati bugün tarihe kayıt olarak düşmek istiyorum: Bundan 24 sene evvel, 14 Ağustos 2001 tarihinde partimizi kurarken sergilediğimiz irade neyse; 2005 yılında Diyarbakır’da “Bu sorun benim de sorunumdur” derken ortaya koyduğumuz cesaret neyse; 2013 yılında “Çözüm için baldıran zehri içmek gerekirse biz o baldıran zehrini de içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin” dediğimiz gündeki kararlılığımız neyse; AK Parti olarak bugün de aynı iradeyi, aynı cesareti ve aynı samimiyeti taşıyoruz.

Partimizin, ittifakımızın ve devletimizin önce Terörsüz Türkiye'yi, ardından ülkemize yönelik terör tehdidinin bertaraf edildiği terörsüz bölgeyi inşa etme azmi tamdır. Cumhur İttifakı; hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir. Allah'ın izniyle aziz milletimizin de hayır duasıyla bu sefer başaracağız.

Cumhur İttifakı olarak bir siyasi risk alıyorsak, sadece elimizi değil, gövdemizi de ortaya koyuyorsak işte bunun için. Türkiye yarım asırlık bir musibetten tamamen kurtulsun diye bunları yapıyoruz. İttifakımızın bütün mücadelesi bunun içindir. Bu hedefe suhuletle varmak içindir.

Barzani'nin ofisinden yapılan açıklamaya cevap verdi

İttifak ortağımız MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu buradan ifade etmek isterim. Gerek parti sözcümüz gerekse Dışişleri Bakanlığımız konuya dair rahatsızlığımızı açıkça dile getirmiş, gerekli diplomatik adımlar atılmış, izahat yapılması istenmiştir. Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir.

 

"Sürecin ivme kazanmasını ümit ediyoruz; biz hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek"

Öte yandan, bundan sonra sürecin biraz daha ivme kazanmasını ümit ediyoruz. İyimser konuşurken, 23 yıllık tecrübelerimizin ışığında elbette şu riskleri de göz ardı etmiyoruz: Hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek. İşsiz kalacak olanlar bunu engellemek için daha fazla mesai yapacak. Türkiye’nin bu paslı prangadan kurtulmasını istemeyenler son ana kadar vazgeçmeyecek. Bunların tamamının farkındayız ve hepsine de hazırlıklıyız.

Samimi duam odur ki sorunları çözmek amacıyla milletimizin Gazi Meclis'imize gönderdiği bütün milletvekillerimiz, hayati önemi haiz bu konuda bizimle aynı hissiyatı paylaşır, bizimle aynı hedefe yürür. Özellikle tarihi bir sorumluluk üstlenen komisyonumuzun şimdiye kadar başarıyla yürüttüğü çalışmalarını, bundan sonra da milletin ve memleketin menfaatlerini önceleyen bir anlayışla tekemmül ettireceğine inanıyorum. AK Parti olarak biz bugüne kadar olduğu gibi sorumluluk almaya, yapıcı ve ön açıcı olmaya devam edeceğiz.

"Ana muhalefetin eski yönetim, yeni yönetim ve paralel yönetimi..."

Ana muhalefetin eski yönetim, yeni yönetim ve paralel yönetim arasında giderek kızışan çatışmalarını örtmek, belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluklarını perdelemek için topluma karamsarlık pompaladığını, umutsuzluk yaymaya çalıştığını hepimiz çok net görüyoruz, biliyoruz. Muhalefetin bu noktada yalnız olmadığını da anlıyoruz. İçeride ya da dışarıda birtakım etki ajanları, milletimizin huzurunu bozmak, milletimizi kutuplaştırmak, özellikle de gençlerimizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmek için yoğun gayret içindeler.

Bakınız, bir yandan tarihimizin en yıkıcı depreminin yaralarını sarıyoruz, bir yandan açılıştan açılışa koşuyoruz. Bir yandan ekonomiyi büyütüyoruz, diğer yandan savunma sanayinde küresel rekorlar kırıyoruz. Yani her alanda büyük bir atılım ve kalkınma seferberliği içindeyiz. Tabii bunları görmek için Türkiye’ye nereden baktığınız son derece önemli. Türkiye’ye başkalarının ellerine tutuşturduğu gözlüklerle bakanlar her şeyi bulanık görürler. Kendi gözüyle, kendi gözlüğüyle bakanlar, her alanda yükselen, büyüyen, güçlenen, iddiaları olan, tezleri olan, ayakları yere sağlam basan, özgüvenli bir Türkiye görürler.

"Avrupa'da birileri çıkıyor, Türkiye'ye ve İslam ülkelerine dini azınlıklar üzerinden ders vermeye kalkıyor"
Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum, değerli arkadaşlar: Bu topraklar, bin yılı aşkın süredir Müslüman Türk hakimiyeti altındadır. Bu topraklarda isteyen, istediğine inanmakta özgürdür. İsteyen, kendi ibadethanesinde, kendi ibadetini yapmakta özgürdür. Bu topraklar, hoşgörü toprağıdır.  Evet, biz tarihimize ve ecdadımıza baktığımızda bunları ve çok daha fazlasını görüyoruz. Avrupa'da zaman zaman birileri çıkıyor, Türkiye'ye ve İslam ülkelerine dini azınlıklar üzerinden ders vermeye kalkıyor. Oysa ki bu coğrafya, en az bin yıldır, kimi komşu devletler 1400 yıldır kesintisiz İslam hakimiyeti altındadır. Bu coğrafyada Hristiyan var, Musevi var, Ermeni, Rum, Keldani, Ezidi, Süryani ve daha nice topluluk var.

"Onlar camileri yıkarken, biz burada kiliseleri tamir ediyoruz"

1400 yıldır bu coğrafyada varlar ve özgürce ibadetlerini yerine getiriyorlar. Avrupa'da 1950'lere kadar bunun bir örneğini bulamazsınız. Göremezsiniz. Bu topraklarda sayısı az ya da çok, onlarca farklı inanış asırlar boyu huzur içinde yaşamıştır. Ama Batı'da tarih boyunca, bırakın azınlıkları, mezhepler üzerinden kan dökülmüş, milyonlarca insan kırıma uğramıştır. Bizimle Batı arasındaki en temel zihniyet farkı işte budur. Bizim kendimize güvenimiz tam. Onlar camileri yıkarken, biz burada kiliseleri tamir ediyoruz. Çünkü bizim korkumuz yok. Biz kendimize güveniyoruz. Biz gücümüzün farkındayız.

Biz, devletlerden bir devlet, milletlerden bir millet değiliz. Biz, inancımızla, kimliğimizle, ideallerimizle, üç kıta yedi iklimde düzen kurmuş Türk milletiyiz. Biz, tarihiyle büyük, vicdanıyla büyük, merhametiyle büyük, adaletiyle büyük, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yiz. Değerli arkadaşlarım, önce kendimize güvenecek, özgüven sahibi olacağız. Bu milletin, Allah'ın izniyle aşamayacağı hiçbir engel yok."