Abone Ol

Ali Sabancı kartvizitindeki Sabancı ismine neden bozuluyor?

İzzet Çapa, Ali Sabancı'yla çok konuşulacak bir röportaja imza attı. Sabancı, hiç anlatmadığı anılarını İzzet Çapa'ya anlattı.

Ali Sabancı kartvizitindeki Sabancı ismine neden bozuluyor?

İZZET ÇAPA/ GAZETE HABERTÜRK

“Asla düşünebildiğinden daha hızlı konuşma” sözüne hep inanmışımdır. Ama bir de ikisini aynı hızda yapan insanlar var ki, onlar gerçekten hayret uyandırıyor. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama, hızlı konuşanlar, karşılarındakini daha kolay ikna edebiliyorlarmış. Hatta bir de deney yapmışlar bu konuda. Bir insan ‘kobayı’ kafeinin zararlı olduğuna ikna edecekler. Dakikada 195 kelime konuşan, 102 kelime konuşandan daha çabuk başarmış bunu.

Benim karşımda ise bırakın dakikayı, neredeyse saniyeye 195 sözcük kullanan bir insan var. Hayatıyla ilgili gerçekleri o kadar hızlı ve samimi anlatıyor ki, ikna olmaktan çok, hayran kalıyorsunuz ona. Ruhu Usain Bolt’tan süratli bu adamın adı; Ali Sabancı…

Aslına bakarsanız önce çekindim Ali ile röportaj yapmaya. Daha önceleri pek çok gazeteci tarafından onun portresi çizilmişti. Değişik ne olabilirdi ki? Sonra “Yürü ya İzzet” dedim kendi kendime “Dereyi görmeden çıkarma yine Nikeları…”

İyi ki de yürümüşüm. Çünkü Ali’nin ofisinde başlayan ve teknede, Boğazın dalgaları arasında sona eren 6 saatlik muhabbetin sonunda eşi benzeri olmayan bir Ali Sabancı resmi çıktı ortaya. Picasso muyum ne?

Bazen benimle, bazen kendiyle, en çok da isminin hayatına etkileriyle dalga geçti Ali. Karısına olan aşkı ve hayranlığından tutun, çocuklarını aile şirketine neden sokmak istemediğine kadar pek çok şey anlattı bütün samimiyetiyle.

Kendimi hiperaktif sanırdım, ama Ali’nin yanında son sürat giden Ferrari’yi koşarak yakalamaya çalışan alığın teki gibi kaldım. O yüzden siz siz olun bu röportajı okumadan önce kemerlerinizi bağlayın.

İşte karşınızda Ali Sabancı unplugged…

"Petrol fiyatlarındaki değişim ve iniş çıkışların Low-cost (düşük bilet fiyatlı) havayolu şirketleri üzerindeki etkileri"… ni soracağımı sanıyorsan aldanıyorsun… Ne burcu Ali Sabancı?

Boğa…. Meksikalılar her yıl Mayıs’ta doğum günümü kutluyor.

O ne demek ya?

5 Mayıs’ta doğmuşum. Meksikalıların Cinco de Mayo dedikleri özgürlük bayramında… Bir rivayete de göre Pegasus da bundan 20 yıl önce ilk uçuşuna 5 Mayıs’ta başlamış.

ALLAHIM BANA GÜÇ VER Kİ, KÖTÜLERİ İYİYE DÖNDÜREYİM

Bu tip kozmik tesadüflere inanır mısın?

İnanmamak istiyorum. Fazla dua bilmem ama Allah ile aramda Türkçe bir bağ var. Akşamları Allaha dua ederken üç şeye konsantre olurdum. Bir; bütün iyi insanları kötülerden koru, onlara huzur ve sevgi ver…

Ne güzel. Başka?

İkincisi, çocuklarımı iyi yetiştirebileyim ki dünyaya katkıları olsun.  Üçüncüsü ise Ali’ye gelecek bütün iyilikleri Vuslat’a ve oğullarıma ver. Onlara gelecek bütün kötülükleri de bana…

Az önce üç şeye konsantre ’olurdum’ demiştin… Değişen ne?

Şimdi bir dördüncü ekledim bunlara. Diyorum ki; Allahım beni de iyilerden sayıyorsan, bana güç ver ki, kötüleri iyiye döndürmeye çalışayım.

KARARLARI EKİBİM VERSİN İSTİYORUM

Peki işinde kararları verirken yine böyle Buddha kadar iyimser misin?


Vallahi aslına bakarsan işimdeki kararları sadece kendim vermek istemiyorum. Öyle bir ekibim olmalı ki, onların verdiği ortak kararı onaylayabilmeliyim.

Bu hayali bir ekip mi yoksa, idealindeki takımı kurdun mu?

Hemen hemen kurdum sayılır. ‘Ali bey siz nasıl isterseniz öyle olsunculardan’ uzak dururum. Kendi fikirlerini açıkça söyleyenler ise müthiş iş çıkarıyorlar.

ÖNÜMDE VE YANIMDA 2200 KİŞİ VAR

Kaç kişilik bir ekibin var?

Önümde ve yanımda 2200 kişi var, en büyük başarım bu ekibi kurmak. Hasbel kader onların bir parçasıyım.

Nedir senin sistemini bu kadar farklı kılan?

Mesela bir gece Divan’da oturmuş votkamı içiyorum. Gecenin o saatinde pilotların başından bir telefon geldi. Pazarlamadan, satıştan gelse mesele değil de, teknik ekipten gelen böyle olağan dışı telefonlar hep tedirgin eder beni…

Kaza filan olmasın maazallah..

Öyle sandım ama dinle. Diyarbakır’dan İstanbul’a gelen başka bir havayolu şirketi rötar yapmış. Bizim uçakta da 14 boş koltuk varmış. Bizimkiler koşup "Var mı İstanbul yolcusu?" diye anons yaptırıyor

İstanbul’a bir iki… İstanbul’a bir iki diye minibüsçü misali...

Öyle, düşün o anda Kuruçeşme’de votkamı yudumluyorum. Çalışanlara ’insiyatif alma ruhu’nu aşılamak lazım. Adam zaten ortak şirkete.

Patron memnun anlaşılan.

Tabii… Resmen satın aldı beni o telefonla. Demek ki bu adamlarla her şeyimi daha fazla paylaşmam lazım dedim.

GOOGLE’IN CEO’SU ÜÇ BACAKLI DEĞİLMİŞ

Bu Ali’ye özgü yöntemler mi geçen yıl sana Ekonomist dergisinin ‘Yılın İş Adamı’ ödülünü kazandıran?

Vallahi onu bilemem ama işin garibi ödülü veren kayınvalidemin (Sema Doğan) bir taraftan da “Bravo” filan deyip sırtımı sıvazlamasıydı.

Niye, mahcup mu oldun?

Ya ne bileyim oradaki insanların kafasından geçenleri düşündüm. Oylama internetten yapılmış olsa bile kayınvalidesinin  damadına ödül verdiğini görenler diyor ki “Bu adam başarılı ama…”

Aması var…

Tabii.. Mesela Hanzade’lerin ( Doğan Boyner) evinde Google’un CEO’su ile tanıştım. 7 milyar dolarlık adam. Üç bacaklı filan mı diye baktım ama benim gibi iki kolu iki bacağı var (gülüyor) “Önümüzdeki yılda da en çok girişimci Amerika’dan çıkacak” diyor.

Sen farklı mı düşünüyorsun ?

Biz Türkiye’deki başarılı girişimcileri ezip yok ederiz abi. Her başarının sonuna bir ama ekleriz. . En vasıflı çalışan bile mal sahabına (sahibine) karşı eziklik duyuyor. İşte bu yüzden 2200 kişi arkamda değil önümde ve yanımda diyorum.


SABANCI ADI İNSANIN KİŞİLİĞİNİ BASTIRIYOR

Daha rahatlatıcı bir konuya geçelim. Sabancı’dan neden ayrıldın?

En basit sebebini söyleyeyim. Düşünsene işe başladığımda elime bir kartvizit verdiler, üzerinde H.Ö (dedesi Hacı Ömer) Sabancı Holding A,Ş yazıyor, altında da Ali Sabancı  Strateji ve İş Geliştirme Gurup Başkanı.

Eee ne var bunda?

Ulan kartı gören adam inek değil ki, soyadınla, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin adı aynı. İstersen zurnanın son deliği ol, yaptırdıkları çevre dostu geri dönüşümlü kağıttan kartvizitin ağırlığı kurşun gibi üzerine yapışıyor. Adam seni baştan böyle kabul ediyor, neyin başkanısın? Dedenin şirketinin.

Sabancı’ya takıntılıyız galiba

Ben Ali’yim. Ama gel de anlat adamlara. Hiç unutmam sünnetimde bir künye hediye gelmişti.Ne yazıyor? A. Sabancı. Acayip bozuldum "Bunda niye Ali yazmıyor?" diye. Ahmet mi? Akif mi? Daha fenası Aliye de olabilir. Sabancı ismi seni bastırıyor abi.

Kaç Sabancı çalışıyor Pegasus’ta?

Burada bir tek ben. Pegasus’un bağlı olduğu Esas Holding’te de ablam Emine ve iki yeğenim var benimle birlikte.

Aile şirketinden ayrılacağını söyleyince Vuslat hanımın tepkisi ne oldu?

İnan konuyu dört ay aramızda tartıştık.

Aç açıkta kalacak halin yok ya, neden bu kadar düşündün?

Tamam param illaki var ama ne yapacağımı bilmiyordum, bir tek ne yapmak istemediğimi biliyordum.

Neydi o?

Bu kutuda kalmak. Sonunda Vuslat ile anlaştık. Sıra geldi babama söylemeye

GİDİYORUM DEYİNCE SAKIP AMCAM TATİLE ÇIKIYORUM ZANNETTİ

Eyvah!!!

Eyvah tabi. Düşünsene babam şirketin 5 kurucusundan biri.

Niye bu kadar tedirgindin? İlk sen misin ayrılan?

Hayır Emine ablam da ayrılmıştı ama ailede erkek evlat olmak gibi fena bir durum var ya…

Ne dedi peder bey?

“Hayırlı olsun oğlum, seni sonuna kadar destekliyorum” dedi.

Rahmetli Sakıp Amca’nın tepkisi?

Ona ilk “Ben gidiyorum” dediğimde, tatile çıkacağımı zannedip “Yolculuk nereye?” diye sordu.

Maldivlere değil de, şirketten gittiğini öğrenince ne dedi?

İlk söylediği “Risk almıyor musun” oldu. Dedim “Alıyorum ama riski bir tarif edelim amca. 34-35 yaşındayım, çok iyi bir eğitimim ve evliliğim var. Şu ana kadar yanlış bir şey yapmamışım. Bir de Allah sizden razı olsun, çok da param var. Ben bu işi şimdi denemezsem ne zaman deneyeceğim?”

Güzel bir monologmuş da ikna edici oldu mu?

Önce olmadı sanırım çünkü “Burada ne yanlış gidiyorsa söyle düzeltelim” dedi ama ben söylemedim. Ayrılıp, durumun geri dönüşü olmayan bir hal almasından sonra, dışarıdan biri olarak bunları söylememin önemi vardı.

Sanki üniversitede, etik dersindeyim, açıklasana biraz bunu?

Gördüğüm yanlışlar düzeltilir ve ben burada kalırsam, 3 ay sonra başka bir kuzenim gelip ‘ayrılmak istiyorum’ dese aynı şeyi söylemek zorunda kalmayacak mısın amca” dedim. “Evet” dedi… Eee, bu nasıl kurum o zaman?

Ayrıldıktan sonra söyleyebildin mi?

Maalesef, çünkü 3 ay sonra vefat etti.

AYRILMAMIN GÜLER SABANCI İLE İLGİSİ YOK

Sakıp Bey’in son zamanlarında vefat edeceği hissediliyordu değil mi?

Son tahlilleri çok pozitif gelmişti. Hatta şampanya açıp kutlamıştık.

Peki Özdemir Sabancı suikastı hayatında neleri değiştirdi?

Hayatta ummadığın zamanda neler olabileceğini gördüğün için önlemini farklı alıyorsun. Bir Ürdün seyahatinde Büyükelçimiz bana zırhlı araç göndermiş. Bunu görünce şoföre "Hayırdır bir sorun mu var?" dedim. O da bana "Yok Ali Bey ama sıkıntının bir defa olması gerekir" dedi. Anladın mı abi adamın verdiği dersi?

Ayrılık kararında Güler Sabancı’nın Yönetim Kurulu Başkanı olmasının etkisi var mı?

Yok. Zaten Güler ablam ben ayrıldıktan üç dört ay sonra başkan oldu.Ama başka aile fertleri o başkan olunca ayrıldı. Bak dostum bu çok doğal bir durumdur. GE’yi(General Electric) GE yapan CEO’su J.Welch ayrılmadan önce yerine geçmesi için şirkette üç aday vardı. Adam gidince bunlardan biri şirketin başına geçti, diğer ikisi ayrıldı. Sonuçta herkes kendini bir koltuğa hazırlıyor.

Yani geleceğini düşünüyor.

Tabii, bu çok sağlıklı bir durum. Benim için olmasa bile, başkaları için Güler’in başa gelmesiyle benzer bir durum yaşandı. Dersen ki bu iş farklı yönetilir miydi? Hayır, başka türlü olmazdı.

Soyadı Sabancı olmayan birinin de başa geçmesi mümkün müydü?

Sorunu şöyle yanıtlayayım.  Bir gün rahmetli Sakıp amca ve babam hasbel kader beni çağırmışlar birlikte konuşuyoruz. Baktım odada ‘en önemli şey iyi insan’ edebiyatı gırla. Birinci sınıf insanlarla çalışmalıymışız falan filan. Ben de “Hiç merak etmeyin,biz dünyanın en şanslı ailesiyiz” dedim.

Neden merak etmeyeceklermiş?

Bütün işlerimizin başında ya bir Sabancı ya da eşi var dedim. Demek ki sadece biz iyi değiliz, eşlerimiz de süper. (gülüyor)


DOĞUŞTAN GİRİŞİMCİYİM, ANNEMİ BABAMI DOĞRU SEÇMİŞİM

Aile boyu saadet desene….

Tabii. Mesela konuşmacı olarak gittiğim bir üniversitede  “İyi bir girişimci misin” diye sordular. “Dünyanın en iyi girişimcisiyim, üstelik doğuştan girişimciyim” dedim. Yahu baksanıza,. Babamı doğru seçmişim, anamı doğru seçmişim… Annem Sapmaz ailesinden,babam Sabancı. O günlerde Koç’lar, Sapmaz’lar, sonra Sabancı’lar geliyor. Üstelik hanımı da doğru seçmişim. İşte bak kayınpedere,Aydın Doğan!


 KOÇ GRUBU ÇOK DAHA HIZLI PROFESYONELLEŞEBİLİYOR

Yeri gelmişken,Sabancılar ve Koçlar’ı nasıl kıyaslarsın?
Onların işi çok daha kolay. Tek kurucu Vehbi Bey,sonra 4 çocuk,ardından bir 4 daha.Yani soy ağaçları daha dar.Bize gelince 1 dede,5 kurucu ortak sonra da 25 kişi.Böyle bakarsan Koç Grubu çok daha hızlı profesyonelleşebiliyor.Çünkü her işin başında bizdeki gibi bir aile ferdi yok,bu yeni insanların önünü açıyor

VUSLAT’IN ’O GÜN’ NE GİYDİĞİNİ ŞU AN BİLE HATIRLIYORUM

Bırak Sabancıları, Koçları da Vuslat hanımla nasıl tanıştın onu anlat.

Abi 22 yaşındayım ama Morgan Stanley gibi bir yerde çalışmışım, Master için Columbia’ya girmişim. Evim Central Parkın karşısında. Bir Porsche’m var bir de üstü açık Mercedes

Hepsi var ama Vuslat hanım hala yok…

Onunla önce Columbia’da master yaparken karşılaşmıştık. Sonra yaz tatilinde Yıldırım Demirören’in doğum günü partisinde gördüm. İnan şu anda bile Vuslat’ın o gün ne giydiğini hatırlıyorum.  Emine ablama  telefonunu sordum “Alamazsın” dedi.

Neden alamazmışsın?

“Bak o öyle bir insan değil” dedi. “Eğer o öyle bir insan değilse ben nasıl bir insanım dedim. (Gülüyor) Neyse sonra Amerika’ya gittim abi. Şimdi bende ego yükseldi ya.

Daha ne yükselecek?

Öyle deme. Vuslat benim için sıradan biri değildi. İyi eğitimli, güzel, kendine güveni var…Bir de haber aldım ki New York’a gelmiş. Bana yakın bir yerde apartman dairesi kiralamış.

Kadere bak…

O zaman Ali öyle demiyordu. Egoma bak abi, dedim ki “tabii beni kovalayacak” Halbuki hiç öyle bir şey yok. Sonra birlikte aynı derse girmeye başladık, ne olduysa ondan sonra oldu.

Evlenme teklifini nasıl yapmıştın?
Cesaretli bir şekilde yapmadım aslında. Londra’daydık. “Ben sana evlenme teklif etsem ne dersin” dedim. O da "Edersen kabul ederim" diye cevap verdi


BANKA KURABİLİRİM DERKEN VEZNEDAR OLDUM

Amerika’dan yurda dönerken bu egoyu valizlere nasıl sığdırdın?

Ya zaten döner dönmez peder “Akbank’ta çalışacaksın” dedi. Ulan koskoca ben (gülüyor) üniversite okumuşum, master yapmışım, dünyayı görmüşüm, iki lisan biliyorum… Bana sorsanız banka kurardım, siz ne diyorsunuz ya.

Eee, kuruldu mu Ali Bank ?

Yok abi ilk gün Bahçekapı şubesinde çalışmaya başladım. Ulan Bahçekapı Şubesi nerede?

Yeni Cami’nin hemen arkasında. Eee, Müdür olarak iş başı yaptın...

Ne müdürü oğlum. Veznedar oldum. Ama zamanla anladım ki işi cephede öğrenmem pederin bana yaptığı en büyük kıyakmış.

GECE YEMEK YEMEYEYİM DİYE MUTFAKLARI KİLİTLİYORLAR

Hadi gel, işten çıkıp eve gidelim. Nasıl bir adamsın mesela yemek yapar mısın?

Öfff, hem de nasıl. Üstelik bir de zengin çocuğuyuz ya. Evde 3 mutfak var, biri sadece bana ait. Ama akşamları o mutfaklar kilitleniyor abi çünkü benim gece yarısı kalkıp yemek yeme hastalığım var. Kahya kapıları kilitlemezse gece saat 2’de yataktan fırlar on dakikada irmik helvası yapar yerim.

Kahya değil gardiyan mübarek…

Kadıncağız akşam yatarken “Kapatıyoruz değil mi mutfakları” diyor” “Evet diyoruz. Bazen gece yarısı kalkıyorum, bir ihtimal açık unutmuşlardır diye bütün mutfakları kontrol ediyorum. Ana mutfak açık kalıyor ama orada hiç güzel bir şey yok abi. Sinir bozucu,hepsi sağlıklı.


EVDE VUSLATLI VE VUSLATSIZ İKİ AYRI MENÜ ÇIKIYOR

Peki evde gündüz ne yemekler pişiyor?

‘Vuslatlı’ ve ‘Vuslatsız’ olmak üzere iki ayrı menümüz var. O seyahatteyken şnitzel,  pilav, patates, köfte, kızartma. Dönünce lahana dolması,salata gibi sağlıklı şeyler…

Ortası yok mu bunun?

Orta yolu bulmak için bugünlerde ailecek Burak Başarır diye bir diyetisyene gidiyoruz. Daha doğrusu haftada bir o bize geliyor. Ah o adamın benden çektikleri…  6 ayda iki kilo vermişim.

Böyle söyleme kimse gitmeyecek adama…

Zaten o da dedi ki “Oğlum bak 6 aydır birlikteyiz ve sadece 2 kilo verdin. Her tanıştığına Burak benim diyetisyenim diyorsun. Gel sadece dost kalalım” (gülüyor) Artık birlikte maçlara gidiyoruz. Sen bizi bir de orada gör

Küfür falan?

Öfff... Abi sen ne diyorsun ya. 2. yarıyı hatırlamıyorum stresten.

Adam dövmüyor musun?

Nasıl döveyim abi?

Ee küfür ediyormuşsun.

Oğlum en sağlam loca bizde etrafımızda zaten dövecek kimse yok ki. Sağ tarafımıza bakıyorsun Cengiz’ler (Çetindoğan), sol tarafa bakıyorsun Mehmet Ali’ler (Yalçındağ).

                     
AYDIN DOĞAN’A BABA DİYORUM

Futbolu bu kadar seviyorsun. Galatasaray’dan bir teklif gelse yönetime katılır mısın?

Kayınpeder (Aydın Doğan) futbolla ne ilgilenir ne de anlar ama bana “Ünal (Aysal) bey seninle konuşmak istiyor” dedi. Tamam dedim ama futbol takımında yönetici olmanın gerektirdiği meziyetlerin bende olmadığını hissettim.

Belki var nereden biliyorsun?
O sistem beni kaldıramaz, hemen yer.
Aydın beye nasıl hitap ediyorsun?
Baba diyorum. Kayınvalideme de Sema anne… Ama ailenin bana alışması daha yeni sayılır, beş sene falan oldu. Çünkü ben çevremdekilere “nasılsın hayatım” filan diye hitap etmeye alışmışım. Herkes kayınpederi çok konservatif  biri zanneder ama öyle değil aslında.
   
TÜRKİYE’YE HİZMET EDEN PARTİDEN SİYASETE GİRERİM

Siyaseti düşünür müsün?
Düşünürüm çünkü arkamda bir iz bırakmak istiyorum.
Hangi partiden?
Kim Türkiye’ye hizmet ediyorsa ben ona hizmet etmeye hazırım abi…Anlayacağın hiç farketmez ben buralıyım abi
Bir de derin denizlerin Ali Sabancısı var. Dalmak bir kaçış mı senin için?
Kaçıyorsun tabii..  Dalmak ruhsal detoks benim için. Telefon çalmıyor hiçbir şey yok. Tam bir sessizlik. Üstelik hem disiplin, hem risk almayı gerektiriyor. En küçük bir hatada affı yok.
                     
VUSLAT’A ‘LATİKO’ DİYORUM

Yalnız dalınmıyor herhalde?
Yok, yanında her zaman biri oluyor. Biz ona ‘dalma buddy’si diyoruz.
Peki dalma buddy’si olarak Vuslat hanımın dışında hangi kadını seçerdin?
Oğlum nereden buluyorsun bu zor soruları.
O zaman bildiğin yerlerden soralım. Vuslat hanıma taktığın özel bir isim var mı?
Latiko…

Latince mi o?

Yok ya, aslında Vuslatiko diyordum ama çocukluğunda geçirdiği bir kaza nedeniyle sol kulağı ağır işitiyor. Meğer ‘vus’unu duymuyormuş. O yüzden artık sadece Latiko diyorum. Hatta teknemizin adını bile öyle koyduk.

Dışarıdan bakıldığı zaman biraz ayrı dünyaların insanları gibi görünüyorsunuz.

Vuslat çok daha maneviyatı yoğun ve disiplinli bir insan. Bazen meditasyon için Hindistan’a gidiyor, “2 gün seni aramayacağım çünkü telefon çekmiyor” diyor.


İlk iş menüler değişiyor tabii..


Bir tek menüler mi? İstediğim filmleri de seyredebiliyorum. Zaten stresli bir adamım. Vuslat beni Portekizce sanat filmine götürüyor. Alt yazı filan okumak istiyorsam Allah canımı alsın. ..

Sen ne seyretmek istiyorsun peki?

Abi güleceksin ama Airplane 4 çıksa seyrederim. Bir gün beni aldı Karşı Pencere diye bir filme götürdü. Ferzan beyin filmiymiş. Sonra Ferzan Bey bizim eve geldi. Ulan Ferzan bey ressam mıydı, yazar mıydı? (gülüyor)

Fotomodel !!!

Abi dalga geçme. Bizim hanımın böyle dostları var. Bir gün de Koç üniversitesinde Fazıl Say’ın resitaline gittik. Piyano çalıyor onu biliyorum. O gece doğaçlama çalacakmış. Çıktı adam başladı, bu ne dedim rezalet bir şey… Yanlış anlaşılmasın bunlar çok önemli adamlar,büyük sanat icra ediyorlar ama bana hitap etmiyor.

            SORMAYA GEREK YOK EVDE PATRON VUSLAT

Evde patron kim?
Hiç kafayı yorma, Vuslat tabii ki, onu sormana bile gerek yok.
Sert bir baba mı Ali?
Kuralları daha çok ben koymaya çalışıyorum. Anneler daha yumuşak doğal olarak.

BABA PARASI BATIRDIM AMA FERİT DAHA ÇOK BATIRDI

Bill Gates parasının 5 de 2’sini hayır kurumlarına bağışlıyor
Daha oralarda değilim. Bu paranın hiçbirini ben kazanmadım çünkü .Babamın parası ile yapıyorum bu işleri.
Hiç baba parası batırdın mı?
TürkNet’de tam 25 milyon dolarını batırdım. Halbuki Türkiye’nin en büyük 2. İnternet ağıydı. Babamlara, “ Ferit (Şahenk) daha çok batırdı” diyerek avutuyordum kendimi çünkü Doğuş Holding 72 milyon batırmıştı. Ferit ile hala konuşuruz bunu.
Senin için ’Sabancı’ya yakışmayacak kadar cömert’ diyorlar
Kredi kartımı hiç kullanmam, bütün paramı ablam yönetir. Ona "Sen bir talimat yollarsan,altında bir imzan olsun yeter, ben okumadan imzamı atarım" dedim
Şöyle sorayım o zaman özel hayatında savurgan mısın, tutumlu mu?
Benim tutumlu olmama gerek yok...Vuslat o kadar tutumlu ki
Pardon
Öyle yetişmiş. Çok beğendiği bir şey oluyor mesela, "Haydi alalım diyorum", "Yok boşver" diye geçiştiriyor.
              
KENDİ KAZANDIĞIM  PARAYI DAHA DİKKATLİ HARCIYORUM

Baba parası daha mı rahat harcanıyor?
Kesinlikle. Kendin kazandığın zaman çok daha dikkatli harcıyorsun
Bu yüzden mi ikinci el araba alıyorsun?
Çünkü ikinci el araba 500 km yapmış,üstelik de yüzde 20 daha ucuz. Arabanın torbası bile duruyor hala. Neden almayayım ki?

Zenginliğin seni rahatsız ediyor mu? Bu konuda bir kompleksin var mı?

"Zengin olduğu için rahat" laflarını çıkarıyorlar. Zengin olan ben değilim ki annem babam, ben de bunda utanacak hiç bir şey görmüyorum. Ama en gıcık olduğun laf nedir diye sorarsan
Hatırın kalmasın sorayım...
"Valla seni çok takdir ettim çok mütevazisin" demeleri. Ulan mütevazilik ne zaman bir meziyet oldu lan?
                       
THY’den çıkarılan 300 kişi sana gelse alır mısın?
Almayız, onları işe almam için böyle bir ihtiyacımızın olması lazım. Bu olayda 3 gurup zarar gördü. İşten çıkarılanlar, şirket bir de yolcular.
Senin çözümün ne olurdu?
Problemi tam olarak bilmiyorum. Rakip olduğumuz için THY’yi kötülememi bekliyorlar. Ama ben ne yönetimin ne de çalışanların durumundan haberdarım abi. Aman ha İzzet yanılgıya kapılma biz zengin bir şirket değiliz, Pegasus’un mal sahibi zengin şirket değil.
Ağzında hep bir ’abi’dir gidiyor...
Ağızdan çıkan yumuşak bir saygı sözcüğü çünkü o. Böylece sana içten bir şefkat ve saygı göstermiş oluyorum.
                       EVDE BENİ BEKLEYEN DİNÇ BİR KARIM VAR

Saatte 300 kilometre hızla konuşan bir adam olarak evde hiç iş konuşmadığın doğru mu?

Doğru tabi. Yani Vuslat anlatmazsa ben sormam, o sormazsa ben de anlatmam. Ama neden şanslıyım biliyor musun. Eve dönünce bütün gün ‘Akşam ne yapacağız’ diye pineklemiş değil, dinç bir karım var.

Halbuki herkes sizi davetten davete koşuyor zanneder.

İmkan var mı? Mesela saunada Alem dergisine filan bakıyorum. Gündüz 5’deki bir davetten fotoğraflar basmışlar. Ulan adamın oraya gitmesi için12de işten çıkması lazım. Kadın desen demek sabahtan beri hazırlanıyor.

Yaa geldiğimden beri elinden bırakmadın şu kolonyayı, hem de en ucuzundan, zehir gibi kokusu...
Abi ne yapayım sinüzitime iyi geliyor, hem dandik kolonyanın kokusunu da çok severim

İzzet Çapa / Gazete Habertürk