Abone Ol

Yılmaz Özdil'in organik hoşaf ve Coca Cola yazısı sosyal medyayı salladı

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açtığı Coca Cola tesisiyle ilgili tartışmalara farklı bir boyut getirdi, Organik hoşaf meselesine de değindi.

Yılmaz Özdil'den olay organik hoşaf ve Coca Cola yazısı

YILMAZ ÖZDİL'İN YAZISI ŞÖYLE:

Organik hoşaf

Asrın liderimiz Coca Cola fabrikasının açılışını yaptı, sayın ahalimiz huylanmasın
diye Coca Cola kelimeleri sansürlendi, yandaş medya “meşrubat fabrikası”
açıldığını yazdı, Anadolu Ajansı daha şahaneydi, “meyve suyu fabrikası”
açıldığını duyurdu.
*
“Organik hoşaf” fabrikası açıldı da diyebilirlerdi!
*
Çünkü…
*
4 Temmuz 2003.
Akp hükümetinin bakanları ve milletvekilleri, ABD Ankara Büyükelçiliği'nde
Amerikan Bağımsızlık Günü resepsiyonunda Amerikalıları tebrik ederken, Irak'ta
kafamıza çuval geçirdiler.
Süleymaniye'deki irtibat büromuz ağır silahlı Amerikan askerleri tarafından
basıldı, bordo bereli 11 subay ve astsubayımız kafalarına çuval geçirilerek,
kelepçe takılarak, dipçiklenerek tutuklandı, binbaşımızın kaburgasını, Türkiye'nin
onurunu kırmışlardı, 57 saat esir tuttular.
*
Memleket ayağa kalktı, ABD'ye hesap sormak üzere nota vereceğimiz iddia
edildi. Üç saniye sonra asrın liderimiz tarafından yalanlandı, “müzik notası
değildir bu, her aklınıza estiğinizde verilmez, ciddiyeti vardır” dedi. “Türk
milletinin kafasına çuval geçirdiler, daha nasıl ciddiyeti olacak birader” diyen
olmadı tabii… Akp'nin ABD'ye gıkını çıkaramayacağı belliydi.
*

Her acizlikte olduğu gibi, aynı şapşal tepki gösterildi, Amerikan mallarını boykot
çağrısı yapıldı.
*
Sayın ahalimiz kargadan başka kuş, Coca Cola'dan başka Amerikan malı
tanımadığı için, boykotun en büyük hedefi Coca Cola olmuştu.
*
O hafta…
Çoook çook çok büyük bir sürpriz yaşandı.
*
“New York'ta bir morning” sloganıyla reklam bombardımanı başladı.
Gazetelerde sayfa sayfa, televizyonlarda bangır bangır yayınlanıyordu. Cola
Turka'ydı.
*
Ülker ürünüydü. Reklam için kesenin ağzı açılmıştı, tee New York'ta çekilmişti,
başrolünde Hollywood'un o dönemki en ünlü yıldızlarından Chevy Chase
oynuyordu.
Amerikalının biri cafeye giriyor, tespihli bi kovboyla karşılaşıyor, Cola Turka'dan
bir yudum tadıyor, şak diye bıyığı çıkıyordu, sohbet ederken “yenge nasıl, çoluk
çoluk” gibi, Türk usulü cümleler kuruyor, hesap ödenirken “bendensin” diyordu.
Eşi akşam yemeğinde dolmalık biber yapıyordu, Cola Turka'dan bir yudum alınca
Amerikan şarkılarını bırakıp “dağ başını duman almış”ı söylemeye başlıyorlardı,
anne babasının elini öpüyor, uğurlarken tıpkı bizim gibi arkalarından su
döküyordu.
Özetle, Cola Turka içen Amerikalılar Türkleşiyordu.
*
Adeta mucizeydi.
Mucizevi tesadüftü.
Doğaüstü rastlantıydı.
Tam kafamıza çuval geçirilmişken, tam Amerikalılara uyuz olmuşken, tam Coca
Cola boykotu başlamışken, nasıl olmuştu da böylesine muhteşem bir zamanlamayla tam oraya Cola Turka denk gelmişti, kimse kafa yormadı.
Cola Turka milli'ydi, gerisi hiç önemli değildi.
Ne bir sene önce, ne bir ay sonra, tam o hafta kardeşim…
Amerikan cola'yı içmek istemeyene Türk cola sunulmuştu.
Olsa olsa, takdiri ilahiydi!
*
Asrın liderimiz ne kadar milli olduğunu göstermek için, helikopterle
Adapazarı'na gitti, Cola Turka fabrikasının bahçesine indi, kafasına Cola Turka
şapkası taktı, zaten açık olan Cola Turka fabrikasının açılışını yaptı, zaten açık
olan Cola Turka fabrikasının kurdelasını kesti, Cola Turka'nın yeni reklam filmini
seyretti, pek beğendiğini söyledi, Cola Turka içerken poz verdi.
*
Cola Turka piyasaya fırtına gibi girdi, hayatında cola içmemiş olanlar bile “milli”
diye gidip Cola Turka alıyordu, iki litre kesmiyor, inadına üç litre alıyordu, sayın
ahalimiz ne kadar çok Cola Turka içerse Amerikalıları o kadar haşat ettiğini
düşünüyordu.
*
Aslında mesela…
Cola Turka'nın perde arkasında bizzat Coca Cola olabilir miydi?
Boykot sırasında gazlı içecek pazarı daralmasın diye, alışkanlık körelmesin diye,
öfke geçene kadar, kendisi yeniden sahneye çıkana kadar cola lezzeti
unutulmasın diye örtülü ortaklık yapılmış olabilir miydi?
Dünyanın en tanınmış markası olan, dünyada 200 ülkede varolan, her gün 2
milyar adet satılan, süper kariyerli profesyoneller tarafından yönetilen, 170
milyar dolar değerindeki şirketin, bizden daha “zeki” olabilmesi mümkün
müydü?
Elbette mümkün değildi!
Bu nedenle bu tür hayal mahsulü sorulara da kimse zahmet edip kafa yormadı.
*
Gel zaman git zaman… Sayın ahalimizin dalgınlığına geldi herhalde, Cola
Turka'nın neden aniden ortadan kaybolduğuna dikkat etmedi. Hatta, neden sessiz sedasız Japonlara satıldığına da pek alaka göstermedi. Cola Turka'yı
unutup “ayran”a yönelmesi yeterliydi!
*
Gel zaman git zaman… Kafamıza çuval geçirildiğinde kendi kafasına Cola Turka
şapkası takan asrın liderimiz “ya Allah bismillah” diyerek, Coca Cola fabrikasının
açılışını yaptı. Sayın ahalimiz huylanmasın diye Coca Cola kelimeleri sansürlendi,
yandaş medya “meşrubat fabrikası” açıldığını yazdı, Anadolu Ajansı daha
şahaneydi, “meyve suyu fabrikası” açıldığını duyurdu. “Herhalde organik hoşaf
fabrikası açıldı” diye düşünen sayın ahalimiz mutlu oldu.
*
Ve aynı gün… Atatürk Orman Çiftliği arazisinin, sayın hükümetimiz tarafından,
Amerikan büyükelçiliği yapılmak üzere ABD'ye satıldığı ortaya çıktı. Mimarlar
Odası, bilgi edinme kanunu kapsamında satış protokolünü istedi ama, ticari sır
denilerek reddedildi.
*
Halbuki sır mır yok ortada.
“Bendensin” deyip, vermişlerdir gari!

YILMAZ ÖZDİL / SÖZCÜ