Abone Ol

Yavuz Sultan Selim 40 Bin Alevi'yi katletti mi?

İstanbul'a yapılacak 3. Boğaz Köprüsü'ne "Yavuz Sultan Selim" isminin verilmesi bir anda sosyal medyada tartışma konusu oldu.

Yavuz Sultan Selim 40 Bin Alevi'yi katletti mi?

Erdal Ergüler/ Medyafaresi.com

İstanbul’da bugün Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın da katılımıyla  İstanbul Boğazı üzerine yapılacak olan 3. Köprünün temeli atıldı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yapılacak olan köprünün isminin "Yavuz Sultan Selim" olacağını açıkladı.

Gül’ün bu açıklaması sonrası sosyal medyada "Alevi vatandaşlar" köprü isminden rahatsız diye bir kampanya başladı.

Köprüye Yavuz Sultan Selim’in isminin verilmesinden rahatsız olanlar Sultan Selim’in Alevi katliamı yaptığını iddiasıyla isminin verilmesine karşı çıktılar.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, "AKP İstanbul’daki 3. Köprü’ye Yavuz Sultan Selim adlı Alevi celladının adını vermiş. Bu, Alevilere yeni bir hakaret ve açık bir gözdağıdır!" şeklinde tweet attı.

İşte o tepkilerden bazıları;

Burak Aslan ‏@brkasln89

#YavuzSultanSelim köprüsünün adından Aleviler rahatsız olmuş Arkadaş dersim’i bombalayanın adına havalimanı var bu ülkede boşver köprüyü

Murat Bahçeli ‏@BahceliMurat

dindarlar nasıl Atatürk’ten rahatsız oluyorsa, Aleviler de Yavuz Selim’den rahatsızlar. Anlamayacak bir şey yok. Gol diyorsan, ayrı.

fadime özkan ‏@fadimeozkan

Demokratik olgunluk "@yavuz291: @fadimeozkan aleviler Başbakandan da rahatsız ama halk seçiyor napalım?"


Endişesiz Modern ‏@MehmedVII 4 sa

Selim ismi Aleviler’i rahatsız ediyor, kullanılması gereksiz. Keske binlerce Alevi’nin katili Atatürk’ün ismi için de aynısını söyleyebilsek

Hüseyin Aygün ‏@HuseyinAygun62

AKP İstanbul’daki 3. Köprü’ye Yavuz Sultan Selim adlı Alevi celladının adını vermiş. Bu, Alevilere yeni bir hakaret ve açık bir gözdağıdır!

Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün adına takılanlar, Alevi dostlarımızı katleden Sabiha Gökçen’in adı havaalanına verilince neden ses çıkarmadı?

Eylem ‏@eylem_nalan

"Yavuz Sultan Selim Alevi İmhasının Sembolüdür"


İbrahim Ormancı ‏@ibrahimormanci
Keşke 3.cü Köprünün adı Yavuz Sultan Selim olmasaydı. Alevi kardeşlerimizin incinmiş olabileceğini düşünüyorum


Ortak Yaşam Portalı ‏@ortakyasam

Alevi katili yavuz sultan selim yaptırdığı bir çeşmeye şunları yazdırmış... "kürde fırsat verme ya rab.

Halil KARAKUVAT ‏@hesap23

Yavuz Sultan Selim’in Alevî katliamı yaptığı iddiası İranlılara aittir. Batılılar da bu propagandaya destek...

Ekrem Pehlivan ‏@ekrempehlivanca

ilk nefret suçu cezasını "Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi Kızılbaş’a kan kusturdum. Yavuz Sultan Selim’den

PEKİ TARİHÇİLER NE DİYOR?

Prof. Martin Van Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet, kitabında da bu tespitleri yapmıştır;

Yavuz Selim, Ehl-i Sünnet’in koruyucusu rolünü üstlenerek İslam aleminin halifesi ve önderi olma amacıyla Safevi devletine sefer yapmaya arkasından Mısır’ı ve kutsal mekanları ele geçirmeyi aklına koymuştu. Ancak bu seferleri başlatmadan önce tehlike olarak gördüğü, kin ve nefret duyguları beslediği, Alevi halkını hizaya getirmesi gerekiyordu. Katliam öncesi, harekatın psikolojik altyapısının hazırlanması amacıyla Alevileri kötülemeye Allahsız, sapkın ilan ettirmeye başladı. Bu amaçla din adamlarına fetvalar yayınlattırılmıştır. Öyle ki, o dönemler "Safevi taraftarı" olarak görülen ve Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar’ın kırmızı bir başlığı başlarına geçirmeleri ile taraftarları arasında birliği sağlamaya yönelik çalışmasıyla ortaya çıkan Kızılbaşlar kavramı, ( Hammer, Joseph, Von. Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt II ) "kafir" ,"sapkın", "dinsiz" gibi kavramlarla birlikte anılmasında bu fetvaların büyük rolü olmuştur. Kızılbaşlık kavramına yüklenen bütün bu karalamalar, psikolojik harp yöntemleri içerisinde ortaya çıkan, Sünni kesimi savaşa hazırlama amacı doğrultusunda devreye sokulmuştur. Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı olan Müftü Nurettin El Hamza’nın 1512 tarihli Kızılbaşlarla ilgili fetvasında katliamlara onay verilmiştir. Bu fetvada, Kızılbaşlar kâfir ve dinsiz olarak tanımlanmış, onları öldürmenin vacip ve farz olduğu söylenmiştir. Fetva da şöyle denilmekteydi. "Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erdebil oğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, Peygamberimizin şeriatını, sünnetini, İslam dinini, iyiyi ve doğruyu açıklayan Kuran’ı küçük gördüler. Allah’ın yasakladığı günahları helal gördüler... Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden veya yardımcı olanlar da kafir ve dinsizdirler. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların görevidir. Bu arada Müslümanlardan ölen kutsal şehitlerin yeri yüce cennettir. O kafirlerden ölen ise, hakir olup cehennemin dibinde yer tutacaklardır. Bu topluluğun durumu kafirlerin halinden daha kötüdür. Bu topluluğun kestiği ve avladığı hayvanlar murdardır. İslam’ın Sultanının onlara ait kasabalardakileri bütün insanları öldürüp mallarını, miraslarını, evlatlarını alma hakkı vardır. Bu şehirde de ( İstanbul ) onlardan olduğu bilinen veya onlarla birlik olduğu tespit edilen kimseler öldürülmelidir. Bu türlü topluluk hem kafir ve imansız hem de kötülük yapan kimselerdir. Bu iki sebepten onların öldürülmesi vaciptir. Dine yardım edene Allah yardım eder. Müslümanlara kötülük yapanlara Allah Kötülük yapar."  Görüldüğü gibi Yavuz’un talimatıyla hazırlanan fetva ile katliama zemin hazırlamak ve Alevilere yönelik kin ve nefret duygularını artırmak için her türlü yönteme başvurulmuştur. Bu amaçla Alevi katliamına önayak olan  izin fetvalardan biride, şeyhülislam İbni Kemal tarafından yazılmıştır. Bu fetvada da "Kızılbaş topluluğu şeri yasalar gereği öldürülmenin helal olacağı ve İslam askerlerinden onları öldürenlerin gazi, bu uğurda ölenlerin ise şehit olacağı" dile getirilmiştir.

 Yavuz, fetvalar ile uygun ortam ve katliama katılacak askerlerini hazırladıktan sonra, Çaldıran savaşından önce yabancı tarihçilerin verdiği ve kimi resmi kayıtlarda geçen rakamlara göre  40.000 Aleviyi öldürmekle işe başladı. Bu rakam katliamda rolü olan İdris-i Bitlisi’nin Farsça yazdığı Selimname eserinde açıkça dile getirilmiştir. Bu eserde İdris-i Bitlisi, Kürtleri, Kızılbaşlar ile savaşa teşvik ettiğini, onların da kılıç zoruna Anadolu’yu Kızılbaşlardan temizlemek için yemin ettiklerini ve bu arada 40 bin Kızılbaşın öldürüldüğünü yazmıştır.

Prof. Dr. Emecen ise;

Osmanlı arşiv belgelerinde Alevi katliamına rastlamadığını vurgulayan Prof. Dr. Emecen şöyle devam etti: "Belgelerde sadece Safevi yanlısı propoganda yapan ajan ve bu harekete sempati duyup yaygınlaştıran bazı tarikat dervişlerinin takibi, ayrıca yine bu hareketi gizlice destekleyen tımarlı sipahilerin tespiti ile ilgili kayıtlar var. 16. Yüzyılın ikinci yarısında yazılmış Osmanlı tarihlerinde teftişler sonucu 40 bin kişinin tespit edildiği, bunların imha edildikleri veya sürgüne gönderildiklerine dair bir bilgi bulunur. Bu bilgi zamanla Anadolu’da yapılan bu teftişler sonucu ’40 bin Alevi’nin Yavuz Sultan Selim tarafından katledildiği’ şeklinde nerdeyse tartışılmaz bir kabule dönüşmüştür. Bugün bu hatalı bilgi, sosyal ve siyasi vesilelerle sık sık tekrarlanan bir ’paradigma’ haline gelmiştir."

Feridun Emecen, Alevi katliamı iddiasından bahseden ilk kaynağın İdris-i Bitlisi’nin Selimşahnâme adlı kitabı olduğunu söyledi. Bitlisi’nin Yavuz Sultan Selim dönemiyle ilgili bilgileri topladığını ancak yazdıklarını temize çekme ve düzenleme imkânı bulamadan öldüğünü aktaran Emecen şöyle koruştu, "Oğlu Ebulfazl Mehmed Çelebi, babasının notlarına kendi edindiği bilgilerle de eklemeler yaparak Selimşahnâme’yi tamamlamıştır. İşte bu eserde, Çaldıran Seferi öncesinde I. Selim’in ’Kızılbaş taifesinin kökünü kazımak için’ memleketteki idarecilere bir emir yolladığına dair iddia yer alır. O yazara göre bu emre dayanarak ’katliam’ yapılmıştır. Bu bilgi daha sonraki tarihçiler tarafından okunmuş ve Osmanlı tarihleri bu bilgileri esas alarak bir yanlışın daha da yayılmasına yol açmışlardır. Ancak Bitlisi’nin iddia ettiği teftişe dair herhangi bir arşiv belgesi veya o dönemde yazılmış bir kaynak yok. Geç tarihli kaynaklarda bu bilgilerin abartılarak nakledilmesinde Safevi ve Osmanlı arasındaki siyasi-dinî çekişme yatar."

Bazı asilerin öldürüldüğünü doğrulayan Emecen şunları söyledi: "Şah İsmail’in mektuplarıyla yakalanan Safevi halifeleri, bunların Anadolu’nun çeşitli yerlerinde temas kurdukları tarikat şeyhlerinin bazıları ve âsi elebaşları Osmanlı devlet sisteminin bozulmaması için şiddet uygulanarak katledilmiştir, fakat bunun sistemli bir "Kızılbaş temizliğine" dönüştüğünü söylemek doğru değildir."