Abone Ol

Soramayan gazeteci gibiyim! İşte Beyaz'dan çarpıcı açıklamalar!

Hiç para isteyen konuk oldu mu? Tanem Sivar'la neden ayrıldı? Konuk edemediği tek ünlü kim? İşte Beyaz'dan çarpıcı açıklamalar...

Soramayan gazeteci gibiyim! İşte Beyaz'dan çarpıcı açıklamalar!

Beyaz izleyicilerin gözü önünde büyüdü, yıllarca 'kızların beyaz atlı prensi' oldu. Şimdi 41 yaşında, biraz kilo aldı ve artık kırışıklıkları var. Ama bu halini de çok seviyor. Artık gece dışarıya çıkmıyor ve 2000'li yıllardan itibaren magazin figürü olmaktan kurtulmaya başladığını söylüyor

Şu hayatta Beyaz mı Beyazıt mı olmak daha zor?
- Bu sorduğunu eskiden düşünürdüm. "İnsanlar bana Beyaz diyor ama ben aslında Beyazıt'ım" derdim. Sonra bu edebi laflardan vazgeçtim. İkisi de gerçekten benim. Eğer bunlardan birini seçersem diğerine hıyanet etmiş olurum. Ben Beyazıt olarak doğdum, içinden Beyaz çıktı. Bu dengeyi de iyi kurduğuma inanıyorum. Benim içimden bir-iki şey daha çıkabilir. Bol gönüllüyümdür...

15 yıldır ekrandasınız. Ve hep sakinsiniz. Hiç kontrolünüzü kaybettiğiniz olmadı mı?
- Oldu tabii. Ama beni geren ekran değil, günlük hayat. Çünkü işe verdiğin ciddiyet seni hayatta yakalıyor. Bir de örneğin yolda düşseniz gazeteye "dövdüler" diye çıkabiliyor. Bir kadın arkadaşınızla yolda yürüyorsunuz ertesi gün gazetelerde başka şeyler yazılıyor. Ama televizyonda insanlar gerçek olanı canlı canlı görüyor. Bir kadınla dans ediyorsam herkes doğrusunu izliyor. Bu yüzden en özgür anlarımı canlı yayında yaşıyorum.

Peki televizyondaki gibi sakin ve pozitif bir adam mısınız?
- Agresif bir adam değilim. Bu işe başladığım dönemlerde 2-3 sene sinirli, sıkıntılı yıllar yaşadım. Beyaz Show ekibiyle bir şeyler ters gittiği zamanlar sert bir dil kullandığım da oldu. Çünkü bir anda tanınıyor ve değişim içine giriyorsunuz. Ayrıca mizah biraz ciddiyet istiyor. Ama 35 yaşından sonra bunları geçtim.

Hiç mi arızanız yok?
- Mutlaka vardır. Benim nazımı çeken bir arkadaş çevrem var. Arızalar olsa da bu kabuğun içinde yaşıyorum. Tabii günlük hayatta bazı sıkıntılar yaşıyorum.

40 YAŞ SENDROMU MU, O DA NE DEMEK

41 yaşına girdiniz. Geçen 40 sene size ne öğretti?
- Merhametli olmayı öğretti. Aynı zamanda yalnız kalınca mutlu olmayı, yaptığım işin ne kadar kıymetli olduğunu, cesaretimi nerelerde kullanmam gerektiğini kavradım. Kısaca ben hayatta bir yer dolduruyorum. Ve o yerin de hakkını vermeye çalışıyorum.

40 yaş sendromu var mı?
- Valla bilmiyorum. Nasıl oluyor söyle de, geçirdim mi bir bakayım (Gülüyor). Açıkçası hayatımda nasıl değişimler oldu, hiç tartmadım. Ama şimdi çok mutluyum ve 40 yaşındaki Beyazıt Öztürk'ü beğeniyorum.

Fiziksel olarak da değişim yaşanıyor. Çizgiler ve beyaz saçlar sinirinizi bozuyor mu?
- Bana "Hiç değişmemişsin" diyorlar. Bunun nedeni izleyicilerin gözü önünde büyümem. Geçen gün biri internette "Yaşlandıkça yakışıklı olan adam" diye yazmış. Bu cümlenin ne tarafına üzülsem, ne tarafına sevinsem bilemedim (Gülüyor). Şaka bir yana tabii kilo aldığım oluyor, kırışıklıklarım çıkıyor ama bunlar bana ait şeyler. Kırışıklıkların sebebi yaşadıklarım. Bu yüzden her biri beni onurlandırıyor. Her beyazlayan telin de bir hikayesi var. Bunun için siyah tel kaybettim diye değil, beyaz tel kazandım diye bakıyorum.

Kadınlara bakışınızda neler değişti?
- Hızlı hayatı uzun zaman önce bıraktım. Artık gece dışarıya çıkmıyorum. Hayatıma biri girerse tüm emeğimi ona harcamak, ilişkimin tam olmasını istiyorum. Kısaca kadın-erkek ilişkilerinde daha emekçi bir adam olmaya başladım.

BİR TEK TARKAN'I KONUK EDEMEDİM

Yaptığınız işten hiç pişmanlık duydunuz mu?
- Hayır. Bir kere daha dünyaya gelsem yine aynı şeyi yaparım.

Gündemde olduğunuz için istediklerinizi yaşayamadığınız oldu mu?
- Hem pasta, hem börek olmaz. Pastayı kabul ediyorsan böreği yemeyeceksin. Bu işin getiri ve götürülerini bir arada kabul edeceksin. Ben bir terazide bunları dengeledim. Tabii mutsuz olduğum anlar da oluyor. Ama iyi taraflarını düşünüp dengeliyorum.

Bazı şov programları hemen her sene program format değiştiriyor. Ama sizin program iskeletiniz hep aynı...
- Dünyada bunun örnekleri çok. Konuklar geliyor. İki kişi sohbet ediyor, üçüncü izliyor. Bunu sürekli değiştirmenin alemi yok. Zaten içeriği değiştiriyorum. Bunu yaparken de neden koltuğu, kanepeyi, mekanı değiştireyim ki. Esas bunu değiştirmeden klasik haline getirmek mantıklı. Ben bu şovu 50 sene de yapsam bu düzen olacak.

Bu sene programda neler değişiyor?
- Ana konuklarım var. Farklı ve tanınmamış kişiler de konuk olacak. Gece çalışanlara canlı bağlanacağım. Arkadaşların hazırlayacağı yeni köşeler olacak. Ayşe Egesoy şık sunumuyla internetteki komik parçaları sunacak. Berke isimli bir karakter Kanal D binasında gezen görevliyi canlandıracak. Aralara kısa haberler gireceğiz. Atasözleriyle ilgili bir bölüm de var.

Beyaz Show'u hazırlarken sizi en çok ne zorluyor?
- Programa gelemeyenler yüzünden üzüntü duyuyorum. Programa alamadıklarım sonra arkamdan konuşuyor. Programa katılmak isteyen derneklerden birini alırsam, diğerleri "Bizi neden almadın" diye kırılıyor.

SORAMAYAN GAZETECİ GİBİYİM

Konukların çoğu ekranda gördüğümüz gibi gerçekten dostunuz mu?
- Yıllar geçtikçe gerçekten arkadaş oluyorsunuz. Aslında program sırasında daha mesafeliyiz. Bizi bıraksanız "Vay koçum" diye gidecek bir sohbet var ortada.

Peki bu dostluklar yüzünden istediğiniz soruları soramadığınız oluyor mu?
- Tabii dostun ve arkadaşınsa bazı konulara girmemen gerekiyor. Onları üzerek programın enerjisini düşürmek istemiyorum. Ben zaten özel hayatımda da insanları didikleyen biri değilim. Mahçup bir adamım. Yani 'soramayan gazeteci' tiplemesi gibiyim (Gülüyor). Programımı bugüne kadar, sormadıklarıma rağmen yaptım. Ama bunun artısı da var; o konuklar başka programlarda yapmayacaklarını benim için yapıyor.

Hiç para isteyen konuk oldu mu?
- Hatırlamıyorum. Verdiysek bile, yardım kuruluşları için isteyen bir-iki kişidir.

Kulis istekleri var mı?
- Olamıyor çünkü öyle bir kulis yaptırdım ki içinde eksik kalan, isteyecek bir şey bırakmadım. Gelen konuklar "biz bu kulis için ne yapabiliriz" diye düşünüyor.

Konuk edemediğiniz bir isim var mı?
- Tarkan vardı olmadı... Bu konuyu açmayın, hüzünleniyorum. (Gülüyor)

Programda bir nevi gazetecilik yapıyorsunuz, bir yandan da magazin figürüsünüz. İkisini dengelemek zor mu?
- Magazin figürü olmaktan 2000'li yıllarda kurtulmaya başladım. Son dönemde Tanem'le olan ilişkimden dolayı biraz magazine çıktım ama uzun zaman oldu magazin gündemine çıkmayalı.

Tanem Sivar'la neden ayrıldınız?
- Keyifliydi, yaşandı bitti. Biz de insanız. Siz nasıl ayrıldığınızda bunu mahallenizdeki herkese anlatmıyorsanız, biz de anlatmıyoruz. Şimdi daha iyi arkadaşız ve keyfimiz yerinde.

Soru soran bir adamken gazetecilere "sorma" dediğiniz oluyor...
- Magazinde çalışan insanlar da bu işin emekçisi. Ben nasıl soruyorsam, onlar da soracak. Bu yüzden derdimi mümkün olduğunca kırmadan anlatmaya çalışıyorum.

GÜNLÜK HAYATTA TELEVİZYONDAKİ HALİMİ BEKLEYENLER TABİİ Kİ HAYAL KIRILĞINA UĞRUYOR

Çapkın bir adam mısınız?
- Günlük hayatımda etrafıma bir bakayım, aman yanına gideyim demeyi beklemem. Bir şey olacaksa doğal olmalı. Bana yıllarca "Kızların beyaz atlı prensi" dendi. "Aferin Beyaz'a ne güzel bir şey söyledi" denmedi. Yani bazı şeyler de sen yapmadan gelişiyor.

Ne gibi?
- Örneğin annem. 8-9 senedir artık ağzıma almıyorum. Çünkü devamlı annesini anlatan adam gibi algılanmak istemiyorum. Ben annemle edepli konuşurum. İlişkilerimi sürekli paylaşmam. Ama bir şeyler oluyor, ucu kaçıyor.

Romantik misiniz?
- Sıfır romantiğim. Romantik şarkılar dinlemeyi severim ama o anları biriyle paylaşmak için uğraşmam. Yani mum ışığı durumu bana uygun değil.

Peki bu durum kadın arkadaşlarınızda hayal kırıklığı yaratıyor mu?
- Bu benimle tanışan herkes için geçerli. Günlük hayatımda aslında sakin bir adamım. Televizyondaki halimi bekleyenler tabii ki hayal kırıklığına uğruyor. Benden sürekli espri yapmam bekleniyor. Böyle durumlarda kasılıp, içime kapanıyorum.

ÇOCUĞUM MERHAMETLİ OLSUN

Evlenmek ve çocuk sahibi olma isteğiniz var mı?
- Tabii. Öncelikle çocuğumu merak ediyorum. Nasıl olur acaba (Gülüyor). Bu bir hayat, başını biliyorsun, sonunu biçemiyorsun. Bu yaşamın içine konulması gereken en önemli şeylerden biri de evlilik ve çocuk. Bir sürü garip şey yaşayıp, esas olması gerekeni yaşamıyorsan bir sıkıntı var demektir.

Neden olmuyor?
- Valla cevabını verebilecek olsam, kendime de verirdim. Cevabı yok. Sadece olmadığını ve olmasını istediğimi biliyorum.

Yaşınız geçiyor mu?
- Hayır böyle düşünmüyorum. Demek bu bir doyumdu. Belki çocuğumla ilgilenebileceğim en güzel yaşlara geliyorum. Belki de ailem ve çocuğum için her şeyi bırakabileceğim bir doyum sürecindeyim.

Nasıl bir çocuğunuz olsun istersiniz?
- Çok güçlü olmasına, okulunu birincilikle bitirmesine gerek yok. Sadece vicdanlı ve merhametli olsun.

POP ALBÜMÜ HAZIRLIYORUM

Sürekli arkamdan çalan 'Gemilerde Talim Var' fon müziğini değiştirmek için yeni bir albüm çalışmasına başladım: Soft bir pop albümü. Programda 15 yılda yönetmenler, senaristler ve pek çok kişi değişti. Tek değişmeyen orkestra. Bu yüzden Beyaz Show orkestrası çalacak. Albümün çıkışı Sevgililer Günü. 10 yeni, bir-iki tane de eski şarkı olacak. Biri Özdemir Erdoğan'ın Pervane'si ve diğeri Fikret Kızılok'un Düşler'i olabilir. Bazı şarkılarda düet de yapacağım.

EVDE İGUANAM VAR

Hayvanlarla iletişime geçmeyi çok seviyorum. Onlara bir şey öğrettiğimde bir şeyler öğrenmek de beni mutlu ediyor. Evimde bir iguanam var. Onun psikolojisini öğrenmek hoşuma gidiyor. Bu yaz bir papağan aldım. Kedilerim vardı ama gitti. Bir köpeğim ve akvaryumum var.

KEŞKE BABAMIN VEFATINDAN ÖNCE ÜNLÜ OLSAYDIM

Kadınlar beni çok beğeniyor çünkü... Bilmediğim sebeplerden!
Kadınlar en çok benim... Böyle sorulara cevap vermememi beğeniyor
İzleyicilerin bazıları bana gıcık oluyor. Çünkü... Gıcık olma haklarını bile bende kullandıkları için seviniyorum
En sempatik bulunan yanım... Gaflarım ve onları toplamaya çalışmam
Vageçilmezim... Ailem!
Keşke dediğim tek şey... Babamın vefatından önce ünlü olsaydım
En çok söyledim sözcük... Sahiden de ve gerçekten de
En sevdiğim yemek... Patates kızartması. Çünkü... Sadece onu yiyebileceğim günler yaşadım ve bana güzel eşlik etti

Hakan Gence/Hürriyet Cumartesi