Abone Ol

Şimdi kadınlarda moda, G. noktasına dolgu yaptırmak!

İzzet Çapa bu kez Mustafa Karataş'la bir araya geldi, Bülent Ersoy'dan Gülben Ergen'e pek çok ünlü ismin kapısını çaldığı estetik uzmanıyla keyifli bir sohbete imza attı.

Şimdi kadınlarda moda, G. noktasına dolgu yaptırmak!

    Siz hiç koltuk altınıza botoks yaptırdınız mı?  Hani 'yeter' diyorum kendi kendime... Yoruldum artık diyorum... Biraz ara ver şu gazetecilik işine diyorum... Ama, heyhaattt... İnsan bir kez "gazeteciliğe" bulaşmaya görsün!.. Siz kaçtıkça, haber gelip buluyor sizi... Gelip ayağınıza dolaşıyor... Bu haberi yazmazsam, bu röportajı yapmazsam, çatlarım diyorsunuz... Tıpkı, ünlü estetikçi Mustafa Karataş'la karşılaşmamız gibi... Bizim kabile üyelerinden Sarp tanıştırdı beni... Selam verdik, alacaklı çıktık... Şakayla karışık, yaşadığı olaylardan bir bahsetmeye başladı, gülmekten göbeğim çatladı... Eee, göbeğimdeki çatlakları düzeltmek de onun işi artık... Bu arada belki fazla yağlarımdan da kurtulmuş olurum... Neyse, oturduk ünlülerin estetikçisi Karataş'la masaya, ben sordum o cevapladı...  Ama, röportajdan önce anlattıkları tabii ki çok daha tatlıydı... Onlara da değineceğiz elbet... Şimdi buyurun estetik aleminin iç yüzüne... - İşiniz bir anlamda insanları yeniden biçimlendirmek. Bana kalırsa bu bütünüyle yaratıcılık ile ilgili bir meslek... Siz nasıl tanımlıyorsunuz yaptığınız işi? -Ben her şeyden önce insanların mutluluklarına dokunduğumu düşünüyorum. Müthiş olan aslında bu duygu. Onların mutlu olduğunu hissetmek... -Operasyonlar sırasında çok çeşitli insanlarla karşı karşıya geliyorsunuz. Bildiğim kadarıyla portföyünüzde çok ünlü isimler de var... Ünlülerde uğraşmak pek kolay olmamalı... Bu takımdan sizi en çok yoran kim? - Ufak bir çocuk gibi yaramaz olanı, kendisini de çok sevdiğim ve takdir ettiğim Bülent Ersoy... Bir kere estetik gözü ve gustosu en az benim kadar iyi. Yüzüne işlem yapılırken yanlışı hemen görüyor. Yüzünün o an için neye ihtiyacı olduğunu kendisi fark ediyor. En önemlisi de neye 'benzememek' istediğini bilmesi... -Kime ya da neye benzemek istemiyor mesela? -Kendinden başka hiç kimseye... Sadece kendi olmak istiyor. Pek çoğu elinde bir fotoğraf "Şunun gibi olabilir miyim" diye gelir. Bülent Hanım ise fikrini söylüyor ve genellikle doğru söylüyor.. Bazen bana müdahale ettiği de olmuyor değil... - Peki sizi hiç çıldırttığı oldu mu? - Randevuya gecikmelerini saymazsak... (Bu arada hafifçe gülüyor Karataş... Bülent Ersoy'un en yakın arkadaşı Nur Yerlitaş'a yemeğe giderken bile 6 saat geç kaldığını bildiğim için anlıyorum neden güldüğünü... Kibar adam, yine de fazla bir şey söylemiyor. Ama ben yine de üstüne gidiyorum) - Bizim bildiğimiz Bülent Ersoy, arkadaşlarının davetlerine bile 6 saat geç gider! - Yok o kadar da olmuyor canım... Mesela saat 4'de geleceğim derse, biz kendimizi 6'ya göre hazırlarız. -Peki bunun dışında çıldırtıcı anlar olmadı mı hiç? - Valla en son bir dolgu konusunda çıldırtmıştı. 'Orası mı iyi, burası mı iyi, oraya mı sıksak, burayı mı doldursak' derken, 'Buyurun siz kendiniz yapın Bülent Hanım' diyerek iğneyi masaya fırlattım çıktım... - Nasıl yani, yarıda mı bıraktınız tedaviyi? - Yok canım, olur mu öyle şey. Tabii tatlıya bağlandı olay. Bülent Hanım, profesyonelliğin verdiği hassasiyetle çok fazla irdeleyebiliyor. Bunu da sineye çekmek lazım. Ama birbirimize saygımız çok büyüktür. - Merak ettiğim başka bir şey var. Şimdi Ramazan ayındayız. Bu ayda botox, dolgu gibi operasyonlar dinen vacip mi? - Ondan önce şunu söyleyeyim, şimdi Hac ve Umre'ye gidenler genellikle koltuk altı botox'u yaptırıyorlar...
    - Ne alaka? Koltuk altlarındaki kırışıklıkları mı düzelttiriyorlar yani? Hem de Hacca giderken?
    - Yok canım... Bu işlem terlemeye karşı.. Aşırı terlemesi olan bir hastanın terini kestiğiniz zaman ondan daha mutlusu yoktur. Gömleklerini, açık renk mavi tişörtlerini bile rahatlıkla giyebiliyorlar... Bu tabii ki çok mutlu ediyor onları.  - Koltuk altından kestiğiniz ter, vücudun bir başka yerinden, mesela sırtından çıkmıyor mu? - Böyle bir sorun olmaz. Koltuk altında sinirsel bir uyarı var, botox sadece bu uyarıyı kesiyor. - Vücudun her yerine yapılabiliyor mu botox? - Her yere değil ama yine bu terleme problemi için avuç içlerine, ayaklara da yapıyoruz. Düşünsenize, ter yüzünden el sıkmaya çekinen bir starın bile terleme problemi tamamen çözülüyor.Ayrıca kasılmaya bağlı ağrılarda bile doktorlar botox kullanıyorlar sık sık. Fizik tedavide de artık botox'un yeri var - Süper! Benim de sırtım ağrıyor. Bir iyilik yapabilir misiniz bana? - Bu benim konum değil yapma, ben kozmetik alanında uzmanım - Peki sanat dünyasının ünlülerinin arasında da koltuk altı botox'cuları var mı? -Bu yaz özellikle Hacca ve umre'ye gidenlerin pek çoğu yaptırdı... - Az önceki soruma dönecek olursak; Dinen vacip midir Ramazan ayında? - Şimdi... Aslında, burada!!?? (Masum bir sohbet yapalım derken, tekere çomak soktuk galiba... Anlaşıldı... Mustafa Bey'in rızkıyla oynamanın alemi yok. Geri adım atmanın da hiç bir zararı yok) - İsterseniz bunu sormamış olayım... - Yok canım bu sorulmalı ve tartışılmalı... Ben bunun dinen bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Bazı ilahiyatçı hastalarım var, onlar da aynı fikirde. Bıçak altına yatmadan diri bir cilde sahip olmak, insanın iş hayatını da etkiliyor. Dinen neden sakıncası olsun? Peygamber efendimiz de burnu düşen birine, 'Bu insana altından takma burun yapın' diye emretmiş zaten... - Neyse ki siz o kadar ileri gitmiyorsunuz... Kısaca Ramazanda da bu tedaviler uygulanabilir diyorsunuz... Ya oruçluyken? - O kadar da değil artık... Tabii ki enjeksiyon olduğu için iftardan sonra yapılması gerekir. - Ünlüler için adeta bir yaşam destek ünitesi gibisiniz. Mesela ben gelirken Gülben Ergen gidiyordu. Ama herhalde buradan çıkmıyordu... Çünkü terlikleriyle filan gayet rahattı... - Benden çıktı...Gülben Hanım öyledir... Terliklerini giyer, metroya atlar, gelir buraya... Şoförünü bile almaz...
    -Ne zamandır geliyor size?  -Atlas'ın doğumundan bu yana, yaklaşık 4 yıldır görüşüyoruz. Gülben Hanım, kendisine çok dikkat ediyor ve yüzüyle fazla oynanmasını istemiyor. 15 yıldır yüzü hep aynı, iyice oturdu. Ama daha parlak görünmesi için küçük vitaminler, 'peeling'ler filan yapıyoruz...Gülben Hanım'ın, aynı Gülşen Bubikoğlu gibi bir yüz güzelliği var. Nasıl Bubikoğlu'nun saçı, makyajı, yüzü oturmuşsa ve onu başka bir renk saçla veya farklı bir makyajla düşünemiyorsak, Gülben de aynı şekilde; üzerinde oynanmış bir yüzle düşünülemez - Mesela dudaklarını yaptırsa nasıl olur? - Olmaz. Abes olur. Dediğim gibi onunki oturmuş bir yüz ve güzellik. Köklü bir değişim uygun olmaz. - Peki ya vücudu için yaptırdığı özel şeyler var mı?
    - Onunla ilgili de ultrason, radyofrekans yani vücut şekillendirici sistemleri uyguluyoruz... . Vücut mezoterapilerini sürekli yapıyoruz.  - Bu iş için sizde ilginç bir makine varmış, donduruyormuşsunuz insanı... Nedir o? - Evet, donduruyoruz. Elektrik süpürgesine takılı vakumlu bir başlık düşünün... Cildiniz petle korunuyor. O vakumlu başlık, cildi çekiyor içine... - Sonra da güzelce ütüleyip geri bırakıyor herhalde! - Yok hayır, başlık cildi çekiyor ve 60 dakika boyunca donduruyor. O dondurulan bölgedeki yağlar da 3 ay içinde vücuttan atılıyor. - Tabii bütün ünlüler peşinizdedir; 'Beni de dondur Mustafa, beni de dondur' diye. - Doğru valla pek çoğu geliyor... - Eeee, gelirler tabii. İstediğin kadar ye, sonra da 'dondur, dondur geri at'... Hiç zahmetsiz ver kiloları... Bu arada bir sürü sanatçı görüyoruz, deli gibi yemek yiyorlar ama yine de dal gibiler... - İşte ben ona çok gülüyorum. Röportajlarını okuyorum, bilmem ne hanıma soruyorlar, "Aaaa plates ve yeşil çay ile incecik oldum" diyor. Aslında yanlış bir yönlendirme, plates yapıp belini sakatlayanlar var bu ülkede... - Yani diyorsunuz ki, o kocaman topun üzerinde kendinizi oradan oraya, boşu boşuna atmayın. Kafanızı gözünüzü de kırabilirsiniz!.. - Evet. Plates zayıflatmaz, bunu herkes kafasına koysun. Ebru Şallı mesela... Kimse plates ile öyle bir vücuda sahip olamaz. O, her şeyden önce müthiş kalori hesaplarıyla yaşayan biri. Ve bu anatomiye, doğuştan sahip. - Plates benim de aklımı çeliyordu aslında. Üzerine çıkıp biri iki yuvarlansam mı diye geçiriyordum aklımdan... Ama zayıflatmaz diyorsunuz... - Çok yanlış yaparsınız. Başka bir şey söyleyeyim, plates yapabildiğine göre, yürüyebiliyorsun da demek ki, o zaman yürü bol bol. Herkes plates yapabilir ama incecik hale gelemez. Bunun için ayrı bir çaba gerekir.
    -Doktor olmayanların da botox yaptığı konuşuluyor... Bu tehlikeli değil mi?
    -Hem de çok... Bir doktorun dışındaki kişiye asla botox ve dolgu yaptırılmamalı...  - Konudan konuya atlıyoruz ama şu kadınlarımızın 'tornadan çıkma' benzerliklerine ne diyorsunuz bir estetikçi olarak? Burun delikleri havaya bakıyor, dudaklar dayak yemiş gibi aynı şişlikte, kaşlar japon askeri, hemen hepsi 'klonlanmış' gibi tek tip yüzlerden oluşuyor. - Ben onlara 'Çok arabesk görünüyorsunuz' diyorum... Herkese benzemeye başladıkları an, estetik olarak da, ruh olarak da alaturkalaşıyor insan. Avrupalı bir bakışı, bir duruşu olamıyor. - Galiba bir de ameliyatları yapan doktorların farkı bu. İlkokulda çöpten adam bile çizemeyen bazı insanlar, şuurlarını yitirip bir de estetikçi olmuşlar... - Kesinlikle doğru bir saptama. Çok kolay bir uygulama gibi görünüyor ama yapmak için gusto sahibi olmanız gerekiyor. Bu konudaki deneyiminizin yüksek olması gerekiyor ayrıca... - Akademide resim, üstüne bir de heykel bölümünü okusa yeridir diyorsunuz... - Mümkünse elbette... Estetik, olasılığın sanatıdır. Olasılığı kuracaksınız ve onu sanatla birleştireceksiniz. Şimdi burada size öğretirim, '3 ünite buraya 2 ünite şuraya uygulayın' derim... Ama şablonla bu iş olmaz. - İyi de, Madonna botox'u kendi kendine yapıyormuş!.. - Madonna'nın kendi kendine yaparken resimleri var. Ama o bir promosyon. Ayrıca bana göre estetiğin en iyi durduğu kadınlardan biri Madonna. 45 yaşını aşan bir vücudun böyle görünebilmesi müthiş bir şey... - Yüzünde botox mu var? - Hem botoks, hem dolgu... İkisi de var. - O dolgu dediğiniz nedir? Diş dolgusu değil herhalde. Biraz biliyorum ama... - Dolgu dediğimiz hyaluronik asittir... Yüzdeki gölgeleri, çökmeleri alır. Yüz daha parlak ve iyi görünür. Geçenlerde Amerika'da bir seminerde Beverly Hills'in ünlü plastik cerrahlarından biriyle beraberdim. Adam Angelina Jolie'nin doktoru. Angelina'nın yüzünde 14 tüp dolgu varmış. Yoksa o yaşta bir kadının yüzü öyle durabilir mi? - Peki, estetik ameliyat mı, yoksa bu dolgu olayı mı daha zor? - Bence dolgu... Çünkü işlemek daha zordur. 3 boyutlu bir şekil veriyorsunuz yüze. Yaptığınız her işlem yüzün bir yerini kaldırıyor veya indiriyor. - Bir nevi heykel sanatı gibi bir şey yani. Her şey doktorun maharetine kalmış. Acemi bir doktorun eline düşen kadın, Frankeştayn'ın dişisi gibi de kalkabilir masadan... - O da oluyor nitekim. Görüyorsunuz mesela öyle kötü dudaklar var ki, bakamıyorsunuz. Doktorun önemi burada işte. Değil böyle sakillikler, öyle bir estetik, dolgu, botox her neyse yapacak ki, o yüzde her hangi bir müdahale olduğunu anlamayacak kimse... - Bu da çok zor olsa gerek. Peki, kadında ideal görüntüyü nasıl çiziyorsunuz? - Benim hep bir kadın prototipim vardır. Mesela, 43 - 44 yaşında, saçını arkadan toplamış, jean ve tişörtünü giymiş ve bu şekilde 'iyi' görünebilen bir kadın. Ama aslında bunun altındaki 'çabayı' görmek lazım. Botox var, dolgu var, laser var, termaj var, karın düzleştirici var, egzersiz var... - Tamire girmiş otomobil gibi yani. Kaporta, motor, şanzıman, karbüratör, egzos tekmili birden elden geçecek... Peki her 10 bin kilometrede bakım gerektiriyor mu? - Elbette, bakmazsanız boşa gider yapılanlar. - Pahalı mı peki bu işlemler? Mesela az önce anlattığınız o 43- 44 yaşındaki kadının böylesine fit görünmesi? - Çok pahalı. - Mesela kaça mal olur, şöyle orta güzellikte, orta boy bir kadın? - Sürekli yenilenmesi için ayda 3-4 bin dolar ayırması lazım bu işe. - Nasıl yani, her ay 3-4 bin dolar mı? - Evet, maalesef öyle.  Dedim ya bu işlemler çok pahalı, gençleşip güzelleşmek öyle kolay olmuyor. - İyi ama faturayı ödeyecek olan kadının kocasıysa, 'Ben bu parayla her ay yenisini alırım bunun' diyebilir. - Diyebilir valla. Kendi tercihleri tabii. - Peki size göre ülkemizin 'Estetik Harikası' kim? - Çok zor bir soru . Fazla estetiklileri sevmiyorum. Bana göre en iyi görünen, yaşının güzeli olarak Müjde Ar... Baktığınızda hala güzelliği ve gustoyu görebiliyorsunuz. Ama bir kesim var ki bambaşka oldular. İşte onları beğenmiyorum. - Sizce politikacılar da estetik yaptırmalı mı? - Yaptırıyorlar zaten. Özellikle seçimlerden önce çok gelen oldu. Seçmenlerinin karşısında iyi görünmek istiyorlar haklı olarak. İyi görünmek, mükemmelliğin ve gücün gösterisi. Yüzün güzelse işe alınma olasılığın daha fazla değil mi? en. - Peki deli gibi güzelim ama yüzümde biri iki sivilce var diyelim, işe alınır mıyım? - İyi, soft ve güzel görünen bir cilt, akneli ve problemli bir cilde göre elbette daha dikkat çekicidir. Diğerinde olasılık düşük maalesef. (Bu arada muhabbeti koyulaştırdığımız masanın üzerinde duran bir derginin kapağında Tarkan'ın resmi çarpıyor gözüme... "Acaba" diyorum içimden "Tarkan da Botoks filan..." Neden olmasın? Süreyya Yalçın'la Deniz Baykal'ın fotoğrafları da çarpıyor gözüme. Hepsini sırayla soruyorum) - Tarkan için ne söyleyebilirsiniz? Yüz estetiğini beğeniyor musunuz? - Çok soft geçişleri var ama botox uygulaması sadece göz kenarında... Alnında kesinlikle yok botox. Ama yüzünde muhakkak dolgular var, yoksa o yaşta bu kadar çizgisiz bir yüz imkansız. - Süreyya Yalçın da bu konuların uzmanı gibi görünüyor... - Yok... O benim arabesk dediğim kesime giriyor... - Valla duymasın... Neyse benim bir suçum yok siz söylüyorsunuz... Deniz Baykal'ın yüzü için ne düşünüyorsunuz? Her daim genç ve dinamik -  Ben çok iyi görmüyorum Deniz Bey'in yüzünü. İyi bir cilt değil. Sadece sivri hatları olan bir yüz. - Müdahale var mı ? - Botox olabilir.Sanırım Alın bölgesine yapılmış.Yaşına göre doğal yollardan bu kadar iyi ve genç görünmesi imkansız.Sağlıklı beslenerek,yüzerek ve spor yaparak yakalanacak bir iyilik hali değil bu.Yalnız botox yaptırıyor ise,ki yapıldığını düşünüyorum, yanıladabilirim...(Burada Karataş "Yanıladabilirim" diyor ama gözlerinden okunan "Yanılmam çok zor")Orantısızlığa gelince, herkese yapılan botoxun şablonunda Ajda Pekkan örnek alınmamalı.Berlusconi'nin yüzünde de botox var ama daha maskülen hatlar korunuyor. -Sizin gibi bir kompetanı yakalamışken biraz daha ünlüler hakkındaki meraklarımı gidereyim bari... Ertuğrul Özkök'ün yüzünde herhangi bir oynama var mı?
    - Kendisini televizyonda izledim... Kaş çatma çizgisini azaltmış olabilir ama alın bölgesini hareket ettiriyor. O bölgede botox olduğunu sanmıyorum.
    - Peki Hande Ataizi'de neler var?
    -  Çok şey var. Aslında koyu kumral olup, güzel olabilmek zordur. Özellikle Türkiye'de. Hande koyu kumral güzeli örneklerinden biriydi. Ama son yapılan işlemlerde burun kemiklerinin çok aşağıya kaydığını ve elmacık kemiklerinin  dozunda olmayan bir şişlik gösterdiğini görüyorum. Biraz daha eli dar bir doktorla çalışsa iyi olur  - Eli dar ne demek şimdi ? - O kadar fazla dolguyu kullanmasın - Demek doktoru biraz fazla bonkör... - Hatta müsrif...
    - Gelelim Deniz Akkaya'ya... Herhalde onun da konuşmaya değer bir yüzü var...   - Kesinlikle... Ajda Pekkan'dan sonra Türkiye'de estetiği en çok konuşulan kadın Deniz... Ama her zaman söylerim, eğer ki burun çok deforme görünüyorsa, çok kemerli, yayık bir burnunuz varsa, otoparkta yanlış park etmiş bir araba gibi durur o. Hemen fark edilir... .O burnu düzeltmek gerekir....
    - Denizinki de öyle miydi?
    - Öyleydi... Ama burnu düzeldikten sonra çok fazla estetik yaptırmış gibi algılandı. Çünkü çok dikkat çeken bir bölge birdenbire değişti. Tabii ki botox ve dolgular da var. Ama Deniz hala çok güzel bir kadın. Belki gündemde değil fakat hala güzelliğini koruyor.
    - Bu konuda son günlerde bir de Sertab Erener çok konuşuluyor...  - Bundan 3 yıl önce Müjde Ar'ın estetiğini herkes konuşmuştu. Şimdi ise Sertab'ı soruyorlar. Onda yüz germe operasyonu var. Hacimlendirilmiş bir çenesi var ve iyi görünüyor. - Demin Tarkan dedik de... Tarkan'ın six-pack(karın kası) yaptırdığı konuşuluyor. - Evet,bu da aslında çok konuşulan konulardan biri. Ultrasonik dalgalarla cilt altına girip, oradaki dokuyu yakıp karın kası yapılabiliyor. Brezilya'da çok yaygın. Biliyorsunuz estetiğin en çılgını orada zaten... - Neden Brezilya'da ki bu estetik çılgınlığı? - Çünkü orada güzel olmak şartı var. Türkiye'de estetikli dediğimiz ve medyada öne çıkan isimler aslında zaten güzel kadınlar. Yüz ve vücut defoları var, onları düzelttiriyorlar. Brezilya'da pek çok kimse baştan aşağıya yeniliyor kendini... - Six-pack operasyonuna dönersek.Karın bölgesinin altına sünger gibi bir doku yerleştiriliyormuş ve Davut heykeli gibi oluyormuş adamın vücudu. Peki kayma filan olmuyor mu? - Yok olmaz... Çünkü doku yakılıyor ve iyileşirken operasyon yapılıyor. - Ben yaptırabilir miyim mesela? - Hayır yaptıramazsınız çünkü yağınız var sizin. - Six-pack bize uymadı demek... Bir de Liposuctionla ilgili bir sorum var.Yalan olmasın Harvard üniversitesinin yaptığı bir araştırmaya göre, beyindeki sınır hücrelerinin 2.5 katı kadar fazlası karın bölgesindeymiş ve bu nedenle duyguların karın bölgesinde olduğunu iddia ediyorlar.. Bu tip tedavilerin duyguları etkileyebileceğini düşünüyor musun? - Aslında çok güzel bir soru. Unutmayalım ki Liposuction dahil olmak üzere her estetik müdahale, olumlu ya da olumsuz duygularınızı etkiliyor. Acaba karın bölgesinden liposuction yaptıran bir insanın doyma güdüsü mü azalıyor, yoksa  daha mı çok sevilmek istiyor? Bu sorular sorulabilir. Mesela su anda Amerika'da bir doktor, botox'un antidepresan olduğuna dair bir patent aldı. Bu konuda bir de deney yapmış...
    -Vay uyanık vay... Neymiş o deney?
    -Yirmi dört kadın seçmişler, on ikisine botoxs, on ikisine dolgu yapmışlar ve sonra hepsine acıklı bir film seyrettirmişler. Botox yaptıran kadınlar filmi pek umursamamış, dolgu yaptıranlar salya sümük ağlamış... Diyor ki adam; "Gördünüz işte botox antidepresan etkisi yapıyor"  Psikiyatristler kıyameti koparmış tabii..
    -Sinekten yağ çıkartmak tam bu olmalı...
    -Ama ilerde botox ile ilgili bir antideprasan ilaç çıkarsa bu adam milyon dolarları götürecek.  - Adamın parasında gözümüz yok ama aslında benim sormak istediğim şu: Duygularımızın geçtiği var sayılan o sinirsel bölgede, mesela sizin şu 'dondurma' makinenize girdim... Duygularımın donması, sıkışması gibi bir şey olabilir mi? - Hayır ona inanmıyorum.  Mesela obezite sorununa baktığımızda, bunun tam tersini de düşünmemiz gerekiyor. Hiç yemek yiyemeyen insanlar var yediklerini kusanlar var. Niye yemiyor bu insanlar, neden rahatsız oluyorlar. Dediğiniz doğruysa, bir terslik oluşması lazım, yemeyenlerin çok mutlu olması lazım. - Hastalarınız arasında paralarını ödemeden kayıplara karışanlar da oluyormuş... - Hem de çok... Para önemli değil ama emeğinizi hiçe sayıyorlar. Bir de para ödememek için "Aaa beğenmedik" diyenler var...  Kardeşim sinemada da filmi beğenmezsin, ama bilet parasını ödersin... Şunların bir listesini yayınlayayım diyorum ama... - Yapsanız valla... Ortalık nasıl karışır... - Hem de nasıl karışır... Çok uzun bir liste çünkü. Sosyeteden tanınmış isimler de var. - Onları sormayacağım çünkü söylemezsiniz, peki sıradan kişiler arasında var mı parasını ödemeyen? - Yok, asla. Bir kere halktan olanlar sizi gazetelerden okuyor, arkadaşından dinliyor, görüyor ve geliyor. Ücretini de ödeyip gidiyor. Ama sosyete takımının elebaşları var.. Bunlar 5-6 kişi... Onlar halay başı gibidir. Onlar nereye giderse, arkasındakiler kuyruk olup hadi hooop, oraya giderler. O halay başları zaten ücret falan ödemeyen tipler. 'Ben bilmem kimim' diyor!.. İyi tamam da kardeşim ben de Mustafa Karataş'ım... - Bir de Botox'un,  yılan zehrinden filan yapıldığına dair söylentiler var - Botulinum toksini, botox'un ana maddesidir ve kasları durdurmaya yarayan bir tür protein yapılı ilaçtır. Buna benzer bir toksin, yılanda da vardır. Tek benzerlik bu... Zaten hayvansal protein içeren her madde inanılmaz alerjiktir ve insana uygulanamaz - Her şeyin çakması ve Çin'i var... Botox'un da vardır herhalde... - Var, hem de çok... Bunların çoğu dediğiniz gibi Çin malı. Yahu öksürük şurubu içerken bile prospektüsüne bakıyorsun... Buna neden bakmıyorsun? Kadın geliyor yüzü gözü tamamen şişmiş... Sanırsınız kamyon çarpmış. "Ne yaptılar size?" diye soruyorum.. Onu bile bilmiyor... - Böyle çok örnek var mı? - Hem de nasıl... Adam da gitmiş  AIDS hastalarında kullanılan sıvı silikon yaptırmış. Bu madde,ölümcül AIDS hastalarına veriliyor, çünkü  onların 5 yıllık ömrü var, yüzü düşük kalmasın diye yapıyorlar bunu... Düşünsene, böyle bir maddeyi sağlıklı bir insana uyguluyorlar. - Peki bunların önüne nasıl geçilir? - Hasta, ne işlem yaptıracaksa ilacın prospektüsünü ve markasını görüp, yanında açtırarak yaptırmalı. Doktor da markasını ve lot numarasını hastaya vermeli ki, o ileride başka bir doktora giderse tedavisini rahatça sürdürebilsin. - Kozmetikte de en iyi malzemeler neden hep İsviçre'de üretiliyor? - Çünkü bu konuya çok yatırım yapıyorlar. Bütün araştırmalar orada toplanıyor. Biliyorsunuz 'Botox' bir marka ismi... Gillette gibi, Frigidere gibi... Ama artık tüm bu tür ürünler Botoks diye anılıyor... - Siz hastalarınızda hangi ürünü kullanıyorsunuz? - Sadece 'Botox' tabii... O yüzden diyorum ki, insanlar ürünü kullanmadan önce şişelerin üzerine baksınlar... Markası kocaman yazıyor... - Şimdi kozmetikte de botox ürünleri çıkmaya başladı. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz? - Kocaman komik bir yalan... Türkiye'de, sanki Amerika'da üretilmiş gibi pazarlanıyor, Amerika'da öyle bir fabrika bile yok... Birileri insanları sömürüyor resmen... - Geçenlerde Lübnan'daydım...  Kadınların banka kredisi ile estetik yaptırdıklarını öğrendim... Biliyor muydunuz bunu?
    - Evet, çünkü o yörenin kızları hep kemerli burunlu ve küçük göğüslü olur .Evde kalmamaları için böyle operasyonlar yapmaları gerektiğine inandırılırlar...  - Türkiye'de de böyle bir uygulama yapılabilir mi? - Oradaki kadar değersiz değil bizim kadınlarımız. Aile ve toplum tarafından zorlanmaz, kendi isterse yaptırır estetiğini... Orada neredeyse mecbur bırakılıyorlar. Banka kredisi bu nedenle veriliyor... - Bağımlılık yapar mı estetik? - Büyük ihtimalle yapar - Bu da insanı felakete götürebilir mi? - Bazen olabilir. Eğer hastanın psikolojisi dağılmaya müsaitse ve bu süreç kötü yönlendirilirse ortaya feci sonuçlar çıkabilir.
    - Bu da bir uyarı oldu ve sosyal sorumluluğumuzu da yerine getirdik... Merak ettiğim başka bir şey daha var... Eller, ayaklar... Bunlar da düzeltilebiliyor mu?  - Eller eskiden yapılamıyordu ama şimdi çok başarılı bir şekilde dolgu yapılabiliyor. Yani eskiden kadının yaşını ellerinden anlardık ama şimdi artık o imkansız. Artık bio expander diye bir teknikle... - İmkansızı başarıyoruz diyorsunuz...  Bari o kocaman ayakları da düzeltseniz... - Onlara fazla müdahale edemiyoruz ama kulak memesi dersen bak... - Kulak memesi ne alaka? - Yaş ilerledikçe kadınların taktıkları küpeler de eğri büğrü duruyor, çünkü kulak memeleri kırılıyor. Dolayısı ile dolgu yapılınca küpeler çok daha iyi duruyor. - En ilginç nerelere uygulanıyor bu dolgu veya ameliyat yöntemleri? - Bir çok ilginç estetik "trend" var aslında. Bu aralar özellikle Beverly Hills'de en moda olan operasyonlar kadınların 'g' noktalarına dolgu yaptırması. - 'G noktası' mı? Nasıl yani anlamadım? - Bu şekilde cinsel yönden daha fazla tatmin olabiliyorlar. - Peki ya erkekler? - Onlar da cinsel organlarına dolgu yaptırmaya başladı. Son trend bu. - Yok artık!.. - Bu da bir şey mi, bir ilginç operasyon da anal bölgedeki derinin ağartılması, anal bleaching deniyor buna. Tabii bu tamamen görsel açıdan bir tercih, başka bir etkisi yok vücuda diğeri gibi. - Bu kadarına da pes doğrusu. (Bu duyduklarımdan sonra kendimi silkeleyip başka bir soruya atlıyorum) - Peki, kısaca sormak gerekirse; Estetik yenilenme nereye kadar olmalı? - Elli yaşın üzerinde hiç kırışıksız bir kadın bana estetik gelmiyor. Çünkü doğal değil ve komik görünüyor... İfadesi olmuyor... Şunu anlamamız lazım: Hepimiz, yüzlerimizin defolu olduğu yerlerden yaşlanırız... İşte buralara biraz dokunmak lazım... - Benim yüzümün neresi defolu size göre? - Proporsiyonlarınız güzel ama yanak bölgesinden ve orta bölgeden bir düşme olacak tabi ki. Deformasyonun olduğu yerden daha çabuk çöküyor yüz... - Sağ olun çok rahatlattınız... Şuna çökme demesek de, doğal yaşlanma desek? - Tabii ki doğal yaşlanma... Ama gelin şuraya bir uzanın... Gelin, gelin korkmayın, bir iki ufak... -Hayııır istemem... Yılan zehiri vardır... Doktor beni 'iş alanına' doğru iteklerken haykırışlarım boşlukta yankılanıyordu sanki... Direnmeliydim... Yanak bölümümde tabii ki bir çökme olacaktı.... Acaba deformasyon oradan mı başlayacaktı?... Doktor bırak beni... Yüzümden memnunum... Yüzümden... Yüz.. Y... Zzzzz...