Abone Ol

Semiramis Pekkan'ın hayatını değiştiren erkek kim?

Ajda Pekkan'ın kardeşi şarkıcı Semiramis Pekkan daha önce kimselerin bilmediği özel hayatını İzzet Çapa'ya anlattı..

Semiramis Pekkan'ın hayatını değiştiren erkek kim?

SEMİRAMİS PEKKAN’IN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN

Semiramis Pekkan sahneye ilk nasıl çıktığını, Haldun Dormen’le olan ilişkisini ve hayatındaki en önemli erkeği Hürriyet’ten İzzet Çapa’ya anlattı.

İşte o röportajın bir kısmı;

Yıllardır gizemli bir perdenin ardından hayata bakan bir kadın Semiramis Pekkan. Oysa “Bu Ne Biçim Hayat” diye sahnelerin tozunu attırdığı günlerde bambaşka bir Semiramis vardı karşımızda. O günleri biraz anlatsana. Nasıl oldu da şarkıcılığa başladın?
- Aslında benim sanat hayatım çok daha eskilere dayanır. Bunu pek kimse bilmez ama Genco Erkal, Rutkay Aziz gibi tiyatronun en usta oyuncularıyla birlikte Ankara Sanat’ta sahneye çıktım.

Daha genceciksin o zaman. Kim gördü sendeki o yıldız ışığını?
- Haldun Dormen. Bir gün elimden tutup AST’a (Ankara Sanat Tiyatrosu) götürdü beni. Güner Sümer “Bozuk Düzen”in provalarına başlamış. “Bir dene şu kızı” dedi.

Eti senin kemiği benim hesabı. Korkmadın mı o kadar ustanın karşısında?
- Cahil cesareti belki. Elime bir tekst tutuşturdular, “Yarın provaya gel” dediler. Sabaha kadar oturup diğer oyuncuların rolleri dahil bütün oyunu ezberledim. Ertesi sabah gittiğimde bir baktım ki kimse tekste bakmamış bile. Ömrümde ilk defa bir tiyatronun mutfağına giriyorum.

HALDUN DORMEN’LE 2 YIL SEVGİLİ OLARAK YAŞADIK

Çabuk çıkmadın mutfaktan herhalde.
- Olur mu... “Sahne Işıkları”, “Brooklyn Köprüsü”, “On Küçük Zenci” gibi oyunlarda oynadım. Çok da iyi kritikler çıktı hakkımda. Ama maalesef hiç para kazanılmıyor tiyatroda...

Peki Haldun Bey ile nasıl tanışmıştınız?
- Haldun ile 2 yıl sevgili olarak yaşadık. Çok takdir ettiğim, hayran olduğum bir insandır. O zamanlar kimseyi tanımıyorum, kim kimdir bilmiyorum. İstanbul’da sosyal hayata ilk adımları atmama Haldun sebep olmuştur.

Sonra bir de sinema maceran var yanılmıyorsam.
- Tiyatroyu çok seviyordum ama ekonomik olarak çok sıkıntıdaydım. Sandım ki filmlerden biraz para kazanabilirim.

Kazandın mı bari?
- Nerdee! O da hayalmiş. 12 film yaptım ama elimde sadece ödenmeyen senetler, bir de estetik ameliyat yadigar kaldı o günlerden. “Kızım iyi oyuncusun ama burnunda bir kemer var” dediler. Hemen ertesi gün ameliyat oldum. 1966 yılıydı.

“BURNUN KEMERLİ” DEDİLER ERTESİ GÜN YAPTIRDIM

Para kazanamamışsın ama hoş bir burun kazanmışsın. O dönem birlikte oynadığın aktörlerden seni en çok etkileyen hangisi oldu?
- Tabii ki Yılmaz Güney. Müthiş zekiydi ve sapına kadar sinemacıydı. Neredeyse deliliğe varan da bir karakterdi ama çok etkileyiciydi.

Pek çok kadın aynı şekilde düşünüyor. Galiba biraz da çapkınmış. Bir gönül macerası oldu mu aranızda?
- Yok ama çok matrak bir adamdı. Bir gün Sait Halim Paşa Yalısı’nın olduğu yerde Ajda ile oturuyoruz. Bir garson heyecanla geldi “Süleyman Bey gelmiş, aşağıda sizi bekliyorlar” dedi. “Kimmiş Süleyman bey” diye sordum. “Süleyman Demirel” demez mi.

Eh, Semiramis Pekkan’a da Süleyman Demirel gibi bir konuk yakışır.
- (Gülüyor) Elim ayağıma dolaştı, hemen aşağıya koştum, bir baktım karşımda Yılmaz. Kahkahalarla gülüyor. Deli adam. Allah rahmet eylesin.

AJDA’YLA DAĞ VE DENİZ KADAR FARKLIYIZ

Sahneye geçiş nasıl oldu?
- Playboy’dan sahne teklifi geldi, İstanbul’un en elit kulüplerinden biriydi.

O günlerde Ajda’nın yıldızı da iyice parlamış. Belki de onun kardeşi olduğun için çıkarmak istediler seni. İkinci Pekkan hiç de fena fikir değil.
- Tabii canım. Ajda yine 1 numara o zamanlar. Zaten teklifi getiren İbrahim Bey de açıkça “Seni ablanın karşısına rakip olarak çıkarmak istiyorum, onun süksesi müthiş” dedi.

Ne hissettin o an?
- İnanılmaz bir korku. O güne kadar banyoda bile şarkı söylememişim. Ama öyle uçuk bir para teklif etti ki. Nişantaşı’nda iki daire alacak kadar parayı çıkarıp koydu masanın üzerine.

İnsanın eli ayağı birbirine dolaşır.
- Aynen öyle oldu ama yine de “Bir düşüneyim” dedim. Hemen eve koşup Ajda’ya anlattım. “Aman canım ne olacak, ezberle beş şarkı, al parayı git” dedi. Onun için kolay tabii... 5 yaşından beri eline geçirdiği her sivri şeye şarkı söylerdi. Bense korkudan öleceğim. Düşün iki ayrı ruh.

Böylesine farklı mısınız gerçekten birbirinizden.
- Dağ ve deniz kadar. Belki fiziksel olarak benziyoruz ama ruh apayrı bir şey. Neyse bu derin bir konu.

REZİL OLURSAM KAÇMAK İÇİN UÇAK BİLETİMİ ÖNCEDEN ALDIM

Biz o kadar derine inmeyelim o zaman. Sonunda parayı alıp şarkıları ezberlemeye başladın herhalde.
- O parayla önce kendime bir ev aldım. Sonra Haldun’un kardeşi Güler (Yiğit) ile gidip mücevherler seçtik.

Bir taraftan tektaşını kendin alıyorsun, diğer taraftan heyecandan ölüyorsun.
- Hem de ne ölmek. Bu arada Roma’ya da bir uçak bileti aldım.

O neden?
- Rezil olursam hemen kaçayım diye.

Seninki de güç işmiş doğrusu. Önünde Ajda gibi bir örnek var. Herkes kıyaslayacak doğal olarak.

- O yüzden Ajda’dan çok farklı olmalıydım. Saçlarımı Jean Harlow gibi yaptırdım, hem alaturka, hem alafranga söylemeye karar verdim; sonunda dört kostüm, sekiz şarkıyla attım kendimi sahneye.

Dokuzuncu şarkıyı isteseler ne yapacaksın?
- Gerek kalmadı ki. Bir gecede star oldum İzzet. Türkiye’nin en elit tabakası orada. Sahneden indiğimde Ajda bir köşede hüngür hüngür ağlıyordu.

Kıskançlıktan mı?
- Yok canım mutluluktan.

Ama sonradan bir ara külahları değişmişsiniz galiba. Ajda ile röportaj yaparken anlatmıştı. Fecri Ebcioğlu sana “Bu Ne Biçim Hayat”ı yazdı diye rahmetlinin evinin camlarını taşlamış bir gece.
- Kız haklı. İki sene konuşmadı benimle. Daha ilk şarkımla altın plak alıyorum. O 5 yaşından beri şarkı söylüyor, ben iki ayda gelip geçiyorum. Çıldırmasın da ne yapsın?

HAYATIMDAKİ EN BÜYÜK ZENGİNLİK ERCÜMENT’LE BERABERLİĞİMDİR

Yıldızının parladığı geceyi anlatır mısın...
- Playboy’da sahne aldığım gece sadece yıldızım parlamadı, hayatımın en önemli dönüm noktalarından birini de yaşadım. Meğer Ercüment Karacan da beni dinleyenler arasındaymış.

Romanlara konu olacak bir aşk macerası başlıyor anlaşılan. O gece mi tanıştınız Ercüment Bey’le?
- Hayır. Daha doğru dürüst tanımıyordum bile Ercüment’i o zamanlar. Milliyet gazetesinin sahibiymiş. Bir gün Altan Erbulak kulise geldi, “Ercüment Karacan seni Milliyet Güzellik Yarışması’nda onur konuğu yapmak istiyor, acil cevap bekliyor” dedi. Sinirlendim aniden.

Adam Saray Pastanesi’ne davet etmiyor ki. Neden sinirleniyosun?
- Prensip olarak şahsen davet almadan hiçbir yere gitmem. Ben bunu söyleyince, Altan “Sen bu adamı tanımıyorsun, mahveder, siler seni” dedi. Umrumdaydı sanki. Altan tutturmuş “Ben bunu nasıl söyleyeceğim?” diye.. “Semiramis Pekkan söyledi dersin” dedim ve unuttum gitti.

Bu arada Haldun Bey’le durumlar nasıl?
- Zaten ayrılmak üzereyiz. Aradan birkaç ay geçti, Hümeyra’nın annesinin verdiği bir partiye götürdüler beni. Kalabalık arasında arkası dönük bir adam dikkatimi çekti.

Dur tahmin edeyim. Ercüment Karacan’mış meğer.
- Ta kendisi. Yanıma geldi, kendini tanıştırdı. Davetini reddettiğim adamın karşısında tir tir titriyorum. “Altan’a verdiğiniz reaksiyon çok enteresandı” dedi. “Normal değil mi sizce” dedim ama müthiş etkilenmiştim. Yakışıklıdan da öte çok şahsiyetli bir adam vardı karşımda.

O anda uzun süre birlikte olup hatta evlenebileceğin geçti mi aklından.
- Onları düşünemiyordum bile. Ama Ercüment’le 18 yıl birlikte olduk ve bugün hayatımdaki en büyük zenginlik bu beraberliktir.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN