Abone Ol

Selda Alkor: Hanım ağa rollerinin önünü ben açtım!

Artık otoriter hanım ağa rolleriyle karşımıza çıkan Selda Alkor, sinemada Kösem Sultan'ı canlandıracak.

Selda Alkor: Hanım ağa rollerinin önünü ben açtım!

Almadan ölmeyeceğini söylediği Altın Portakal ödülü için de "Bu gidişle ödülün fotoğrafını çektirip puzzle yaptıracağım." diyor.

O kadar yıl setlerde çalıştıktan sonra evde olmak nasıl bir duygu?

Ev hayatındaki ev kadını rolü benim için gerçekten başrol. Ben 46 yıl önce sinemaya başladım, ama 42 yıldır evimin başrolünü sürdürüyorum.

Çocuk özleminiz olmadı mı hiç?

Çekmedim desem yanlış olur; inanıyorum ki benim için hayırlı olan buydu. O duyguyu ne yazık ki yaşamadım. Yeğenlerime anne şefkatiyle yanaştım. Çoğu insana 'çocuğum' diye hitap ederim.

Sinemaya emek vermiş biri olarak bugün hak ettiğiniz ilgiyi gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Manevi açıdan evet! Hiçbir zaman sinema seyircisinin vefasızlığını yaşamadım. Çok sevdiler beni, ben de hep kendime, yaptığım işe ve seyirciye saygılı oldum. Arzu ettiğim birtakım senaryoları oynayamadım. Genelde biz oyuncular hep açızdır. İstediğimiz kadar oynayalım, o rol bize hiç gelmemiş gibi hissederiz. 100'e yakın film yaptım, o dönem için arzu ettiğim birtakım senaryoları diğer arkadaşlarımın oynaması nedeniyle biraz kıskançlıklarla seyretmiş olabilirim.

Şimdi de iyi roller geliyor size ama...

Yine kendimle biraz övüneceğim. Hâlâ birtakım projelerde var olmam isteniyorsa bu benim oyun gücümle ilgilidir. Yıllar sonra ezilen genç kızdan ezen kadına döndüm, dominant ve sert bir karakteri oynamaya başladım, çok sevdiler otoriterliğimi. Kartallar Yüksek Uçar'daki hanım ağa karakteri Türkiye'de bir sürü hanım ağaların oluşmasını sağladı. Kadındaki o içgüdüsel kuvveti böylelikle ortaya çıkarmış olduk. Millet olarak da anaerkil bir toplum iken nasıl birdenbire babaerkil olduk bunu bilmiyorum. (Gülüşmeler)

Ahsen Gürzap, Tomris İncer ve siz, hanım ağa rollerinin aranan yüzüsünüz. Gençlerde olduğu gibi sizin aranızda da bir rekabet var mı?

Aa olur mu ne münasebet! Takdirle karşılarım. Kıskanmam, gıptayla izlerim.

Asmalı Konak'ta ve Parmaklıklar Ardında'da benzer rolleri oynadınız ve şimdi de Kösem Sultan'ı canlandıracaksınız. Nasıl bir duygu yeniden sinemada oynamak?

Ben zaten sinema filmini çok istiyordum. Asmalı Konak Hayat filmi hiç arzuladığım bir şey değildi. Vefa borcundan dolayı yaptım, çok içime sinmedi. Sonra Safa Önal'a vefa filmi yaptık, Hicran Sokağı diye. Altın Portakal'a gitmiştik, o sırada 'Mahpeyker: Kösem Sultan' rolü geldi. Onu insan ve kadın tarafıyla ve Avni Özgürel'in müthiş tarih bilgisiyle anlatan bir senaryoydu. Gerçek bir Sultan'ı oynamak çok hoşuma gitti. Sinemamızın her ne kadar bir sultanı varsa da 'Bir sultan da Selda olabilir' diye düşünüldü sanırım, dahil olduk. 11 sene 4. Murat padişah olacak yaşa gelene kadar devleti idare ediyor bu kadın. O kadar önemli! Bunun dışında nikâhlı olan cariyelerin ikincisi, Hürrem Sultan'dan sonra. Onun bazı taht kavgaları rahatsız etmedi, çünkü bu saltanat kavgaları her zaman olmuştur. Bu tarihi olguyu animasyon ile yaptık. Bu da ilk deneyimim idi, sinema adına çok sevindirici. Eğer bu filmin sanat grubu, saç tasarımı ve kostümü ödül kazanmazsa kim kazanır çok merak ediyorum.

Altın Portakal sevdanızdan vazgeçmediniz yani?

Ayy, hiçbir zaman vazgeçmedim ben! Ölene kadar vazgeçmeyeceğim. Taktım. (Gülüşmeler) Çünkü ben çok iyi oyuncuyum ve kim nasıl takdir edecek bilmiyorum ama edilecek. Oscar kazansam yine Altın Portakal ödülünü alacağım. Ölmeden alacağım, buna inanın. Almadan ölürsem gözlerim açık gider. Bunu hak etmediğim için değil, değerlendirme farklı olduğu için bu ödülü alamıyorum.

Doğum anınızda, sinema izleyen bir ebe kaldırılıp getirilmiş. Beddua mı etti ki oyuncu oldunuz?

Öyle bir beddua etmişse iyi yapmış. Hayatımda tesadüflere inanırım. Konya'da doğmuş olmam benim Mevlâna'nın düşünce ve felsefesini benimsememi sağlamıştır. Ebemin sinemadan kaldırıp getirilmesi belki de bir işaretti. İlkokulda 'Çiçekçi Kız' müsameresini oynamıştım, yıllar sonra Çiçekçi Kız olarak tanındım.

Yaşanmamış çocukluğunuz sizi nasıl biri yaptı?

Anne ve baba ölümü bir çocuk için yaşanmaması gereken bir şey. Bu benim kaderimmiş. 12 yaşında babam öldü ki babacı bir kızdım, âşıktım ona. Annemi 16 yaşında kaybettim, en çok ihtiyacım olduğu dönemde bırakıp gitti. İsyan etmiyorum. Ama bunlar beni olgunlaştırdı. Ben olgun doğdum. Ölümden korkmuyorum, sakat kalmaktan korkarım.

Annenizi 1960 ihtilalinde kaybetmişsiniz?

Biz Halk Partili idik ve çok milliyetçiydik. İhtilal olunca annem sevindi. O sevinince ben de sevindim. (Gülüşmeler) Komşuları 'Birkaç serseri subayın yaptığı şeye mi seviniyorsun?' deyince annemin tansiyonu çıkmış, beyin kanamasından öldü.

Niye seviniyordunuz peki?

Yani ondan önce çok baskı olduğu için sevinmişti herhalde. İhtilaller bir ülkeyi her zaman geriye götürür, ihtilal taraftarı değilim.

İki 45'lik plak çıkaran biri olarak şarkıcılık ukde olarak kaldı mı?

Yok kalmadı. Benim güzel sesim vardı, Ruhi Su'dan şan dersi aldım. Türkü söylemeyi çok seviyordum ama 'Sen Avrupai tipsin, türkü söyleme' dediler. (Gülüşmeler)

Akıllı mısınızdır, zeki mi?

Ben akıllıyım, pratik zekam yoktur.

Saf bir tarafınız var mı?

Olmaz olur mu, her insan kadar var. Ama bu akılsız olmak demek değil. Aptallık derecesinde iyi niyetliyimdir. Kullanılmaktan hoşlanmam ama bile bile kendimi kullandırtırım. Bilmeden beni kullanmaya kalkan biri olursa asla affetmem.

Puzzle koleksiyonunuz var. Neyin eksikliğini hissediyorsunuz da tamamlamaya çalışıyorsunuz?

100'den fazla puzzle var bende. Eşe, dosta yapıp dağıtıyorum. 1000'likler, 3000'lik parçalar var. Madem bunu yapıyoruz, bari hayıra dönüştürelim dedim ve Türk Böbrek Vakfı'ndan teklif geldi, onlarla birlikte sergi ile satışa sunacağız. Üç binlik bir parçayı dört-beş günde yapıyorum. Eşim ameliyat olduğunda beklerken puzzle'a başladım ve beni motive etti.

Hayatınızı puzzle gibi düşünürseniz, hangi parçanız eksiktir?

Duygu olarak hepsi tamamdır. Bir çocuğumun olmaması, Altın Portakal'ı almamış olmam eksikliktir. (Gülüşmeler)

Bari Altın Portakal puzzle'ını verseler...

Bu gidişle ödülün fotoğrafını çektirip puzzle yaptıracağım. (Gülüşmeler)

Kendi filmlerinizi izliyor musunuz hâlâ?

İzlerim tabii, bazen ağlarım bile, zavallı kıza neler çektirmişler diye...

Yeşilçam ruhu sizde epeyce ön planda. Ama şimdiki oyuncuların çok da umurunda değil gibi Yeşilçam?

Yeşilçam'a burun kıvırmak kimsenin haddine düşmez. Niye düşmez? Madem dudağının ucuyla 'Yeşilçam' deniyordu da neden bugün çıkan bütün filmlerde Yeşilçam tadı alıyoruz? Ayrıca bütün üniversiteler bu sene Yeşilçam festivalleri yapıyor neden acaba?

Beren Saat ve Tuba Büyüküstün'de star ışığı göremediğinizi söylemişsiniz. Doğru mu bu?

Buna çok üzülüyorum. Beren'i de, Tuba'yı da çok severim. Üstelik güzellik açısından kimseler Tuba'nın eline su dökemez. Çok önemli oyuncular vardır ama star olamıyorlar. Bunlar Beren ve Tuba için geçerli değil, onlar star oldular bile.

Nurgül Yeşilçay için de star demiştiniz. Ne o? Sizin gibi renkli gözleri mi seçiyorsunuz? (Gülüşmeler)

Öyle demeyin hayır! Benim gözlerim yosun yeşili, o da bu kadar sene sonra keşfedildi. Hâlâ siyah beyaz filmlerde ışık iyi gelmiyorsa gözlerimin rengi ortaya çıkmıyor. Ama güzel gözlerimin olduğu bir gerçek. Bir insanın gözüne bakınca aldığım duygular benim onun için karar vermemde etkili olur. Gözden anlarım.

Milli basketçi olan eşiniz Cihat İlkbaşaran ile de gözlerle mi tanıştınız?

Evet. (Gülüşmeler) İlk görüşte aşka inanmıyorum ben. Zaman içerisinde birbirimizi tanıyarak âşık olduk. 42 yıldır bakıyoruz birbirimize. Yaşlar ilerledikçe arada bir 'Ne bakıyorsun bana?' oluyor ama. (Gülüşmeler)

Milli takımdan atmışlar sonra eşinizi öyle mi?

Biz iki sene flört ettik o dönemde. Ve Batur Hoca onu ilk beş'ten kesti ve sonra aile dostumuz oldular. Hiç kimse bizim evliliğe gideceğimizi ve yıllarca süreceğini düşünememişti.

Evlendikten sonra neden sinemaya ara verdiniz peki, eşiniz mi istemedi?

Bu Cihat'ın bir ısrarı değildi, benim de öyle bir kararım yoktu. Ev hayatını öğrenmeye çalıştım; yemek, sofra, arkadaşlıklar derken, bir de baktım hiç kimse beni aramıyor. O dönemde pastel resimler yaptım. Evlilik hayatına adapte olayım derken sinemadan uzakta kaldım. (Gülüşmeler) Tâ ki Kartallar Yüksek Uçar'a kadar.

Bugün ise oyuncular sevgilisi olunca prim yapıyorlar...

Benim kafamdaki magazin çok ayrı bir şey. Biz yaptığımız işlerle gündeme geldik. Cihat ile flört ederken hiçbir yerde resmimiz çıkmadı. Ses Mecmuası bana telefon açtı ve 'Sen bizim sanatçımızsın, ilk kez biz yayınlamak istiyoruz.' dedi. 'Tamam, biz Şile'ye gidiyoruz, ama uzaktan çekeceksiniz.' dedim. Hepsi o işte!