Abone Ol

Şanslıyız ama biz de baskı hissediyoruz!

Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği, bu hafta ülkemizde vizyona giren bol ödüllü “Mustang”in genç oyuncuları Milliyet'ten Fırat Karadeniz'e konuştu.

Şanslıyız ama biz de baskı hissediyoruz!

Fransa'nın Oscar adayı Mustang... Fragman

Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği, bu hafta ülkemizde vizyona giren bol ödüllü “Mustang”in genç oyuncuları kendilerini muhafazakar bir ailenin baskısı altında yaşayan karakterlerinden çok daha şanslı görüyor. “Ama” diyorlar: “Biz de baskıları hissediyoruz”

Anne ve babalarını kaybettikten sonra muhafazakar, baskıcı amcalarıyla yaşamak zorunda kalan beş genç kızın yaşadıklarını anlatıyor Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği “Mustang”. İsmini özgür atlardan alan filmin kahramanlarıysa Elit İşcan (21), İlayda Akdoğan (17), Tuğba Sunguroğlu (16), Doğa Zeynep Doğuşlu (15) ve Güneş Nezihe Şensoy (14). Enerjileri doruklarda gezen, göz göze geldiklerinde kıkırdamaya başlayan bu beş genç kızla cihangir’deki White Mill’de buluştuk ve hikayelerini dinledik...


-“Mustang” sizin ilk oyunculuk denemeniz mi? Daha önce hiçbir yerde rol almış mıydınız?

İlayda Akdoğan: Ben küçükken dizide oynamıştım ama ilk filmim oldu bu.

Elit İşcan: Ben de dizi ve filmlerde oynadım. Reha Erdem’le çalışmıştım. “Hayat Var” ve “Beş Vakit”te.

-Siz ilk defa oyunculuk yaptınız...

Doğa Zeynep Doğuşlu: Evet.

Güneş Nezihe Şensoy: Benim de ilk.

Tuğba Sunguroğlu: Ben de.

-“Mustang” için seçmelere mi katıldınız? Nasıl aldınız rolleri?

Doğa Z. D.: Ajansa kayıtlıyız. Yönetmen bizi öyle bulmuş. Tuğba ve Elit’in farklı bir hikayesi var ama...

Tuğba S.: Ben yönetmenimiz Deniz’le havaalanında tanıştım. Fransa’da; Türkiye’den dönüyorduk... “Film çekeceğim. Sen de mustang’e benziyorsun” dedi.

Elit İ.: Ajansa kayıtlı değilim. Deniz, Reha Erdem’in filmlerinde beni görmüş.

-Size hemen bahsetti mi hikayeden, senaryodan?

Tuğba S.: Çok az anlattı. Sonra numarasını verdi. Ben de numaramı verdim. Birkaç kez görüştük. O zaman anlattı bana hikayeyi.

-Seçmeler nasıldı peki sizin için?

İlayda A.: Biz üçümüz ajansın seçmelerine katıldık. Deniz’le de orada çalıştık. Cast aşaması bayağı uzun sürdü aslında. İlk kez kasımda gitmiştik. İkincisi ise şubattaydı. Ben olmayacağını düşünmeye başlamıştım bu kadar uzayınca. Mart ya da nisanda netleşti bizim rol alacağımız.

-“Biz sizi ararız” mı dediler?

İlayda A.: Evet. İlk başta “Beş kız var. Birini tutturabilirim” demiştim. Çıkarken “Biz sizi ararız” dediler ama bekledim, telefon gelmedi.

Doğa Z. D.: Ben de aynısını hissettim. Annem “Boşver artık. Olmayacak” diyordu.

Elit İ.: O sırada Deniz beş kızı bir araya getirmeye çalışıyormuş meğerse.

“Yazılı olmayan bazı kurallar var, uymazsanız ötekileştiriliyorsunuz”

-“Mustang” sert bir hikayeyi anlatıyor. Senaryoyu okuduğunuzda ne hissettiniz?

Elit İ.: Evet, “Mustang” sert bir hikayeyi anlatıyor. Ama kızları bir şeylerin üstesinden gelemeyen, küçük ve acınası varlıklar olarak değil de güçlü ve isyankar, özgürlük arayan karakterler olarak gösteriyordu. Bu nedenle ben çok beğendim hikayeyi. Çok da heyecanlandım. Hem filmde rol alacağım için hem de filmin kadın konularını ele alması nedeniyle...

İlayda A.: Ben senaryoyu okuduğum zaman kızların başlarına gelen olaylara verdikleri tepkileri çok beğendim. Çünkü bu beş kız beklenenin dışında tepkiler veriyor.

Elit İ.: Kızlar sürekli bir kalıba sokulmaya çalışılıyor. Fakat ısrarla “Biz bunu istemiyoruz. Bu kalıba girmeyeceğiz” diyorlar.

İlayda A.: Kalıpları da yıkıyorlar...

“Ya çok gülüyorduk ya da çok ağlıyor, duygulanıyorduk sette”

-Çekimlerden konuşalım...

Tuğba S.: Çok ama çok eğlenceliydi.

İlayda A.: Kaldığımız yerde çok güzel bir atmosfer oluyordu. Çünkü biz bizeydik. Orası bizim evimiz olmuştu. Otel değildi orası bizim için. “Çekimlerde ne zaman eve gideceğiz?” diye soruyorduk...

-Ne kadar sürdü çekimler?

Elit İ.: Altı ya da yedi hafta kadar.

Doğa Z. D.: İki ay değil miydi?

-Yaz tatilinde mi çekildi?

Güneş N. Ş.: Yaz tatiline denk geldi ama ben üç hafta gidemedim okula. Sarktı biraz.

-Yorucu muydu?

Güneş N. Ş.: Evet. Yoruluyorduk.

İlayda A.: Tatlı bir yorgunluktu.

Güneş N. Ş.: Geç saate kadar sürüyordu ama orada olmaktan mutluyduk.

-Deniz hanımla anlaşabildiniz mi? Sert bir yönetmen mi?

İlayda A.: O da altıncı kardeş gibi.

Elit İ.: Sert tarafına hiç denk gelmedik. Ya çok gülüyorduk
ya da çok ağlıyor, duygulanıyorduk sette. Çok güçlü bir kadın. Çekimler sırasında hamileydi. Onun güçlü olması bize de güç verdi.

-Muhafazakar bir ailenin baskı altındaki kızlarını canlandırdınız. Peki siz gerçek hayatta böyle bir baskı hissettiniz mi genç kız olarak?

İlayda A.: Biz filmde canlandırdığımız karakterlerden çok daha şanslıyız. Fakat bu toplumda kadınlara dayatılan şeyler olduğunu biliyoruz. Yazılı olmayan kurallar var ve sizden bu kurallara uymanız bekleniyor.

Elit İ.: Bu kurallara uymadığınız zaman ötekileştiriliyorsunuz bir şekilde.

İlayda A.: Evet, karakterlerimiz kadar bunu doruklarda yaşamıyoruz. Biz onlara göre şanslıyız ama biz de baskı hissediyoruz.

Elit İ.: Ailemizden görmesek bile televizyonda izliyoruz.

-Tuğba sen Fransa’da yaşıyorsun. Orada da kadınların üzerinde bir baskı var mı?

Tuğba S.: Ben Türkiye’de yaşanılan kadar yoğun bir baskı hissetmiyorum. Fakat yaşadığım Fransa’da da kadınlar öldürülüyor. Ya da kadınlar, erkeklere oranla daha az maaş alıyor. Yine de bunlar Fransa’da Türkiye’ye oranla daha az.

Elit İ.: Bu sadece Türkiye’ye özgü değil. Belki de bu nedenle film Kore’de de Amerika’da da, Fransa’da da, Türkiye’de de  beğeniliyor. Evrensel bir hikaye aslında bu. Herkesin yaşadığı benzer bir durum var.

Doğa Z.  D.: Ben de filmdekine benzer bir olay yaşamıştım. Çocukların omzuna çıktığımız için, deve güreşi yaptığımız için yazlıkta hakkımızda dedikodu yapmışlardı. Anneanneme söylemişler, “Senin kız erkeklerin omzunda” diye. Bir şey dememişti anneannem. Filmdeki babaanneye benzemiyor.

“Bana dayatılan şeylerden nefret ederim, emir alamam”

-Aileniz sizi erken yaşta evlendirmeye kalksa ne yaparsınız?

Doğa Z. D.: Karakterlerimizin yaptıklarını yapardık. Kaçardık.

Elit İ.: Başka türlüsünü düşünemiyorum.

İlayda A.: Filmde karakterim seve seve gidiyor ama ben bana dayatılan şeylerden nefret ederim. Emir alamam.

-Filmden sonra kadın erkek ilişkisine, evliliğe bakışınız değişti mi?

Güneş N. Ş.: Çok değişmedi. Zaten kadın meselelerine karşı hassastık. Belki biraz daha hassaslaştık.

İlayda A.: Daha da güçlendi düşüncelerimiz.

“Kardeşten de öteyiz artık”

-Aranızda kardeş bağı oldu mu?

İlayda A.: Evet. Kesinlikle... Biz o bağın da ötesine geçtik hatta.

-Sürekli bir mesajlaşma, görüşme haliniz var mı?

Doğa Z. D.: Tabii ki. WhatsApp grubunuz var.

-Adı ne grubun?

Güneş N. Ş.: Mustang.

İlayda A.: Çok yaratıcı değil mi?

Elit İ.: Sürekli konuşmasak da -ki böylesi daha önemli- bir araya geldiğimizde hiç kopmamış gibi devam ediyoruz. En son birkaç ay önce Kanada’da görüştük mesela. Ama bir araya geldiğimizde o iki ay
geçti mi, geçmedi mi anlayamadık.

“Aramızda sadece bize özgü bir dil gelişti”

-Tuğba Paris’te yaşıyor. Ama siz hepiniz İstanbul’dasınız değil mi? Görüşme imkanınız daha fazla...

Elit İ.: Evet ama...

Güneş N. Ş.: Hayat işte, okul filan...

-Göz göze gelip gülüşmeler oluyormuş bir araya geldiğinizde...

Güneş N. Ş.: Her zaman.

İlayda A.: Aramızda bize özgü bir dil gelişti. “Sen de fark ettin mi?” demek aslında o.

“Beş kişi olunca birbirinizden destek alabiliyorsunuz”

-Filmden sonra hayatınız da değişti. Ödüller geldi, festivallere gidip geliyorsunuz, röportajlar veriyorsunuz...

İlayda A.:Festivallerde insanların verdiği tepkiler çok güzeldi; filmi izledikten sonra yanımıza gelip çok güzel şeyler söylediler. Küçük bir yerde çektiğimiz bir filmin evrensel hale gelmesi bizim için çok güzeldi. Biz filmi ilk kez Cannes’da
izledik. O sıra röportajlar konusunda çekingendik. Daha sonra rahatladık.
Bir de beş kişi olunca birbirinizden destek alabiliyorsunuz.

Elit İ.: Evet, gerçekten bir güç alma durumumuz var birbirimizden.

İlayda A.: Bir bakışma oluyor ve gerisi geliyor.

Elit İ.: Filmin yoluna devam ediyor olması da bizi çok mutlu ediyor. Filmi çekerken de çok mutluyduk. Şimdi de maceramız devam ediyor. Sürekli bir araya gelebiliyoruz.

İlayda A.: İlk başlarda setten biri gitse ağlıyorduk. Benim sahnem bittiği zaman mesela sarılıyorduk. Sonra görüşmeye devam ettik ve ayrılıklardan etkilenmemeye başladık. “Nasıl olsa
bir araya geleceğiz” diyoruz.

-Oyunculuk için kiminle çalıştınız, koçunuz var mıydı?

Elit İ.: Bahar Kerimoğlu’yla çalıştık filmde önce. Filmde de Lale karakterinin öğretmenini canlandırıyor.

-Nasıl çalıştınız, neler söyledi mesela size? Aklınızda kalan bir şey var mı?

İlayda A.: Bize dikkat etmemiz gerekenleri anlattı. Egzersizler yaptık. Sözlerle değil, hislerle çalışıyorduk.

“Oscar hayali kurmaya başladık, umarız olur”

-Film Fransa’nın Oscar adayı oldu. Ne hissettiniz? Kırmızı halı hayalleri kuran oldu mu aranızda?

Elit İ.: Evet. Hayal kurmaya başladık. Umarız olur. Umarız bir üst aşamaya da geçeriz. Ama olmasa da bu bile çok önemli. Çünkü Fransa çok iyi filmler de olmasına rağmen Türkiye’de, Türkçe çekilen bir filme güvendi. Bu çok onur verici.

-Ailelerinizin ne hissettiğini merak ediyorum. İlk kez nerede izlediler filmi?

Elit İ.: Benim annem ve babam izlemedi. Ablam ve arkadaşlarım izledi. Tabii ben işin içinde olduğum için çok dikkat ediyorlar. Sinemayla ilgilenen çok fazla insan var çevremde. Bu yüzden ne zaman arkadaşlarımla buluşsak “Mustang” konusu açılıyor.

Güneş N. Ş.: Benim ailem her zaman destekledi beni. “Senin için ne iyi olacaksa onu isteriz” dediler. Ailem ilk kez Cannes’da izledi.
Çok duygulandılar.

İlayda A.: Benim annem Cannes’da, babam İstanbul’da izledi. Annem izledikten sonra konusu açılınca babama spoiler vermemeye çalışıyorduk. En sonunda babam da izledi. Artık rahat rahat konuşabiliyoruz. Konuşacak konu bitmiyor.

Doğa Z. D.: Türkiye’de izledi ailem. Annem biraz şaşırdı. Normalde tembel bir insan olduğum için...

Tuğba S.: Benim ailem de Cannes’da izledi. Oyunculuk konusunda beni destekliyorlar. Annem zaten ilk önce “Bu işi yap. Beğenirsen devam edersin” demişti.

-Beğendin mi? Oyunculuğa devam etmek istiyor musun?

Tuğba S.: Evet.

-Hepinize sorayım: Oyunculuğa devam edecek misiniz?

Doğa Z. D.: Evet. Hepimiz istiyoruz.