Abone Ol

Reina’nın Abdülhamid’in kızı Naime Sultan’dan Lido’ya uzanan hazin öyküsü

Reina’nın, kurulu olduğu Ortaköy’deki arazinin geçmişi uzun, renkli ama hüzünlüdür.

Reina’nın Abdülhamid’in kızı Naime Sultan’dan Lido’ya uzanan hazin öyküsü

Geçtiğimiz hafta terörün hedefi olan Reina’nın bulunduğu arazinin eski bir geçmişi vardır ve bu geçmişte Sultan Abdülhamid, Abdülhamid’in kızı Naile Sultan, aşklar, aldatılmalar ve hüzünlü hayatlar yer alır.
Geçen hafta pespayenin de ötesinde bir katliama sahne olan Reina’yı çoğumuz sadece İstanbul’un değil Ortadoğu’nun ve hattâ Avrupa’nın en meşhur, en şık ve en tartışmalı eğlence mekânlarından biri olarak biliriz ama bulunduğu arazinin geçmişinden pek haberdar değilizdir... Üçüncü Selim zamanından Sultan Abdülhamid’in iktidar senelerine, Abdülhamid’in kızı Naime Sultan’ın felâketlerle dolu hayatına, sürgünlere ve İstanbul’un 1940’lı ve 50’li senelerindeki en meşhur eğlence mekânlarından olan Lido’ya uzanır... İşte, Ortaköy sahilindeki bu arazinin birkaç asırlık öyküsü:

‘MÜSLÜMANLAŞAN’ SAHİL

Ortaköy ile Kuruçeşme arasındaki sahil, eski asırlarda sıra sıra yalıların mekânı idi ve bu yalıların kimlere ait olduğu “İstanbul sahillerinin inşaat sicili” demek olan “Bostancıbaşı Defterleri” nde kayıtlıydı. Meselâ, Üçüncü Selim zamanından kalma bir Bostancıbaşı Defteri’nde şimdi “Ortaköy Camii” dediğimiz “Büyük Mecidiye Camii”nden Kuruçeşme’ye uzanan sahildeki binalar “Ocakimamızâde Mehmed Ârif Efendi’nin, Ocakimamızâde Mehmed Tahir Efendi’nin, Yamalı Serkiz’in, Papasoğlu Takavor’un, Sarraf Agop’un, Darphaneli Manas’ın, Sarraf Abrahan oğlu Ohannes’in, Papasoğlu Kegork’un, Sarraf Rakis oğlu Ohannes’in ve Papasoğlu Sarraf Simon’un yalıları” şeklinde sıralanır ve yalı sahiplerinin çoğu gayrımüslimlerdi. Ortaköy sahilindeki yalılar 19. asrın başından itibaren el değiştirmeye, sahil de “Müslümanlaşmaya” başladı ve değişimin öncülüğünü kızları için yalı inşa ettiren padişahlar yaptılar.

YALININ GENİŞ BAHÇESİ

Bugün sadece duvarları ayakta kalmasına rağmen etkinlik mekânı olarak kullanılan Esma Sultan Yalısı, Sultan Abdülâziz’in kızı için yaptırılmıştı. Binanın daha ilerisinde Beşinci Murad’ın kızları Fehime ve Hadice Sultanlar’ın yalıları ile Abdülhamid’in kızlarından Naime Sultan’a ait yalı vardı ve şimdi Reina’nın bulunuğu arazi, Naime Sultan Yalısı’nın üzerinde müştemilâtın da bulunduğu geniş bahçesi idi. Hadice ve Naime Sultan yalılarında, 1904’te bir felâket yaşandı: Beşinci Murad, 1876’da tahtından indirilip hanımları ve çocuklarıyla beraber Ortaköy’deki Çırağan Sarayı’na hapsedilmiş, yerini kardeşi İkinci Abdülhamid almış, Abdülhamid devrik ağabeyinin kız Hadice Sultan’ı sıradan bir adamla evlendirmiş ve Ortaköy’deki yalılardan birini onlara tahsis etmişti.

Reina’nın bulunduğu arazinin kara tarafındaki koruda yeralan ve 1940’larda yanan Naime Sultan’a ait köşk.

GURBETTE GELEN ÖLÜM

Hadice Sultan’ın komşusu ve amcasının, yani Abdülhamid’in kızı Naime Sultan ise Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemaleddin Paşa ile evli idi. Babası Beşinci Murad’ın tahttan indirilmesinde Abdülhamid’in parmağı olduğuna inandığı söylenen Hadice Sultan, güya intikam için Naime Sultan’ın kocası Kemaleddin Paşa’yı kendine âşık etti. Ama aralarındaki yazışmalar Abdülhamid’in eline geçti ve kızı Naime Sultan’ı Kemaleddin Paşa’dan hemen boşatan hükümdar sabık damadını Bursa’ya sürgüne gönderdi, kızını bir başka Paşa’ya nikâhladı ve yeğeni Hadice Sultan’ın da yalısından dışarıya adım atmasını yasakladı.

Hadice Sultan’ın rezalete tahammül edemeyen kocası kayıplara karışınca Sultan yeni bir evlilik yaptı ve bir oğlu ile bir de kızı oldu. Derken, 1924’e gelindi ve o senenin 3 Mart’ından itibaren Osmanlı Hanedanı’nın bütün mensupları Türkiye sınırları dışına çıkartıldılar. Sürgün, Ortaköy yalılarının sâkinlerine daha büyük felâketler yaşatacaktı...

Hadice Sultan’ın kocası sürgüne gitmek istemeyip karısını boşayınca kadıncağız iki çocuğu ile gidip Lübnan’a yerleşti, oğlu burada intihar etti ve Hadice Sultan 1938’de Beyrut’ta yokluk içerisinde can verdi. Sultan Abdülhamid’in aldatılan kızı Naime Sultan da kızı Âdile ve oğlu Cahid ile beraber bir ara Fransa’da yaşadı, geçim sıkıntısı çekmeye başlayınca torunlarından birini yanına alarak Arnavutluk’a yerleşti ama Tiran’da 1944’teki komünist darbeden sonra Naime Sultan’dan hiçbir haber alınamadı!

Hadice Sultan’ın yalısı devlete ait idi, yani devrik padişahın kızına bir çeşit “lojman” olarak tahsis edilmişti ama Naime Sultan’ın yalısı ile yalının etrafındaki geniş arazi Sultan’ın hususi mülkü idi. O devirde Boğaz’da sahile paralel giden yolun kara tarafındaki bazı araziler, özellikle de korular yalılara aitti ve Naime Sultan’ın yalısının arka tarafında da Ortaköy’ün sırtlarına kadar uzanan ve yalının bahçesi gibi olan bir koru vardı.
EN MEŞHUR MİMARLAR

Naime Sultan, 1924’te sürgüne giderken yalısını, yalının önündeki araziyi ve arka taraftaki içerisinde büyük bir köşkün de bulunduğu büyük koruyu Emin Vâfi adında aslen Giritli bir Türk işadamına sattı. Mülkün yeni sahibi olan Emin Vâfi koruyu baştan aşağı elden geçirdi, sonraki senelerde o devrin önde gelen mimarlarına villâ tarzı binalar yaptırttı, meselâ Yahudi olduğu için Almanya’yı terketmeye mecbur kalan ve önce Japonya’ya giden, oradan da Türkiye’ye gelen Bruno Taut’a koruda hâlâ mevcut olan “Çin Evi”ni inşa ettirdi.

Ankara’daki Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin yanısıra Türkiye’de daha birçok bina yapan Bruno Taut’un son eseri Atatürk’ün tabutunun Ankara’ya konduğu katafalk olacak ama katafalkın inşası sırasında üşüten Taut 24 Aralık 1938’de zatürree yüzünden ölüp Edirnekapı’ya defnedilecekti...

Emin Vâfi kendi ismini verdiği korudaki inşaatların ardından, Naime Sultan’dan satın aldığı sahildeki arazi üzerinde İstanbul’da örneği olmayan bir deniz klübü kurmaya çalıştı. Mekânı yine o senelerin önemli mimarlarından olan Halit Femir tasarladı, bünyesinde bir büyük ve iki küçük yüzme havuzunun, açık ve kapalı birer gazino ile ufak ama lüks bir otelin bulunduğu projenin inşaatı 1943 ilkbaharında sona erdi. Bir zamanlar Naime Sultan’a ait olan sahildeki tesise, Venedik’in eğlence mekânları ile meşhur sahilinin ismi verildi: Lido...
SOSYETENİN MEKANI

1943 yazında faaliyete geçen Lido, 100 metre uzunluğundaki açık havuzu, dans salonları, restoranları ve gece klübü ile uzun seneler İstanbul’un en lüks eğlence mekânı oldu. Yüzme yarışmaları burada yapılıyor, önemli ve bazen de resmî yemekler Lido’da veriliyor, İstanbul’a gelen zengin turistler Lido’ya mutlaka uğruyorlardı ve klüp, İstanbul sosyetesinin artık en önemli mekânı idi.

Lido, Emin Vâfi’nin hayata veda ettiği 1968’e kadar İstanbul’un en meşhur eğlence merkezi, hattâ o senelerin “Reina”sı gibi idi ama sahibinin 28 Nisan 1968’deki vefatından sonra yıldızı kararıverdi. Emin Vâfi’nin vârisleri klübün inşa edilmiş olduğu sahili elden çıkarttılar ve Lido da kısa bir müddet sonra kapandı, gitti...
HAVUZDA DANS EDİLİYOR

İstanbul’un bu en lüks klübü böylece tarihe intikal etti ama Lido’dan zamanımıza gelebilen birçok şey var: Mekânın sonraki senelerde defalarca el değiştirmesine rağmen, Lido’nun mimarı Halit Femir ile Emin Vâfi’nin eseri olan birçok kısmı bugün de duruyor ve hâlâ kullanılıyor. Eski restoran kısmında şimdi değişik restoranlar faaliyet gösteriyor, daha doğrusu geçen haftaki saldırıya kadar “gösteriyorlar idi”.

Ve, klübün bugünlere gelebilen çok daha önemli bir başka yeri: Lido’nun bir zamanlar yarışların yapıldığı, yaz mevsimi boyunca etrafında İstanbul sosyetesinin güneşlendiği ve üzeri sonradan kapatılmış olan 100 metrelik meşhur havuzu, Reina’nın 39 kişinin canından olduğu dans pistidir!
Murat Bardakçı/ Habertürk