Abone Ol

Pantolon indirerek devrim yapılmaz ama...

Yeni Yüzyıl gazetesi yazarı Işıl Cinmen, küçük direniş öykülerinin anlamını sorguluyor.

Pantolon indirerek devrim yapılmaz ama...

İşte o yazı...

Duydunuz mu? New York metrosunda çıplak insanlar dolaşıyor. Ayıp. Yoksa değil mi? Bazı kadınlar “Çocuk istemiyorum” diye bağırmaya başladı. Yeniçağ deformasyonu olabilir mi? Sekse “Hayır” diyenler var. İnanamıyor musunuz? Kimisi yıkanmayı bile reddediyor, kapıyı açmıyor, telefona bakmıyor, sizinle konuşmuyor. Hayatın suratına kocaman bir “Hayır!” patlatıyorlar. N’oluyor onlara?

“Özgürlük; kuşku duyma olanağı, hata yapma imkanı ve otorite nereden gelirse gelsin, ona hayır diyebilme gücüdür” diyor İtalyan yazar Ignazio Silone, 1949’da yazdığı The God That Failed’de… Özgürlüğün bu tanımına bayılıyorum. “Bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde kişinin özgürlüğü sona erer”i ezberlemeden önce bunu öğrenseydik, özgür olmanın anlamını daha iyi kavrardık belki de.

PANTOLON GİYMEYİ UNUTTUM!

Her yıl Mayıs ayının ilk cuması Amerika’da ve Avrupa’da ‘No pants day’ düzenleniyor. ‘Metroya pantolonsuz binme günü’ haberlerini görmüşsünüzdür hani, o gün işte…

Pantolon giymeyen kadın ve erkekler, her şey çok doğalmış gibi metroya binip işlerine gidiyor. Olur da birisi neden yarı çıplak olduklarını sorarsa, “Bugün pantolonumu giymeyi unuttum” diyorlar. 2002’de New York’ta başlayan bu eylem her yıl farklı ülkelerden yeni katılımcılarıyla giderek yaygınlaşıyor. ONLAR “HAYIR” DİYORLAR Son yıllarda, hayır’lı günlerin sayısı artmaya başladı.

Facebook’a hayır günü, Pantolona hayır günü, bir gün et yemeyelim günü, sekse hayır günü, alışverişe hayır günü. Kimi “anne olmayacağım” diye bağırıyor, kimi “sevişmeyeceğim” diye, kimiyse “sosyal medyaya girmeyin” diye...

Ne yapmaya çalışıyor bu insanlar? Aslında çok önemli bir şey söylüyorlar: “Hayır” diyorlar! Bu yeni tip bir ‘hayır’ deme yöntemi, bir ifade biçimi ve giderek çeşitleniyor. Modern dünyanın ‘hayırlar haritası’ her gün yeniden çiziliyor; muhalif olmanın ruhu çeşitleniyor.

Bu yeni hayır’ın enerjisi, ne Sex Pistols’ın ‘No Future’u kadar öfkeli, ne Naomi Klein’in No Logo’su kadar ideolojik, ne Eduardo Galeano’nun ‘Biz hayır diyoruz’u kadar devrimci, ne de Çiçek Çocuklar’ınki gibi kolektif.

KÜÇÜK DİRENİŞLERİ HAFİFE ALMAYIN

Bu yeni ‘hayır’ eskisi gibi gür değil, sokakları ele geçirmiyor, kitlelerle yürümüyor, sistemi altüst etmiyor. Öyle bir derdi yok onun... Daha zararsız ama kesinlikle daha etkili çünkü her bir ret, yaşamın orta yerinden yükseliyor.

“Bugün pantolon giymek istemiyorum, ağırlık yapan giysilerinizden sıkıldım, metroda çırılçıplak gazete okuyacağım ve siz beni kabul edeceksiniz” diyor. “Asırlardır üzerime yapıştırdığınız ‘kutsal anne’ mertebesinden feragat ediyorum, üremeyeceğim ve böyle iyiyim” diyor. Alışveriş yapmayacağım, Facebook’a girmeyeceğim, telefonlara çıkmayacağım, seks yapmayacağım. Sizi de davet ediyorum” diye bağırıyor.

Bugünün küçük direnişleri hafife alınmamalı. Onlar rutini kırmakla yani size pantolon giydiğinizi hatırlatmakla yükümlü. Her küçük ‘hayır’, bir hiyerarşiyi ve sıradanlığı kırıyor.

KALABALIKTAN SIYRIL

Elbette pantolon indirerek devrim yapılmaz. Ama pantolonsuzlar, bambaşka bir dünyanın, bir alternatifin hatırlatmasını yapıyor. Gündelik hayatın içinde kaybolmuş, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan, işten işe koşturan, düşünmeye zamanı olmayan bize, “Hey! Kendine gel, böyle olmak zorunda değil!” diyen sessiz bir işaret veriyor. Hayat neye benzerdi pantolonsuz? Düşlememizi istiyor.

Pantolon sadece bir sembol. Kalabalıktan ayrılıp özümüze bakmaya çağıran bir sembol… Çünkü kalabalık olmak, kitle olmak demektir.

Kitleler, aynılaşma sürecinden geçtikten sonra kitle halini alabilirler; aynı giysileri, aynı amaçları, aynı değerleri vardır. Bu yüzden bir arada kalabilirler. Bir arada kalmaya ihtiyaçları vardır çünkü aynı olmak ve beraberce durmak güven ve rahatlık verir.

Oysa öz’ün farklılığını ortaya çıkarmak ve bu fark üzerinden sistem dışı başka bir düzen tasavvur etmek toplulukların kaygı indirimi sözüne sırt çevirmektir.

Zordur; özgürlüğün tanımını tek başına, kendin için, tekrar bulmayı gerektirir.

NEFİS BİR FİLM

Vizyonda nefis bir film var: Yeni Ahit, Le Nouveau Testament. Jaco Van Dormael’in yönettiği filmde Tanrı, karısı ve kızıyla normal bir hayat süren, bir apartman dairesinde yaşayan sıradan bir Belçika vatandaşı… 10 yaşındaki kızına, karısına ve tüm dünyaya çok kötü davranıyor. Bir gün kızı Ea sinirleniyor, babasının bilgisayarını karıştırıp bütün dünyayı bir kaosa sürüklüyor.

Ea, yeryüzünde yaşayan herkese kendi öleceği günün tarihini kısa mesaj yoluyla atıyor! Sonra da evden kaçıp kendine altı havari bulmaya çalışıyor. Film, 88’inci Akademi Ödülleri’nde Belçika’nın en iyi yabancı dilde film adayı seçildi. İzleyin, izlettirin, pişman olmayacaksınız!

IŞIL CİNMEN - YENİ YÜZYIL