İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından üç lider, güvenlik alanındaki işbirliğini daha ileri bir seviyeye taşıma konusunda mutabakata vardıklarını açıkladı.
Ortak açıklamalarda, deniz güvenliğinin stratejik önemi vurgulanırken; deniz ulaşım hatlarının ve kritik altyapıların karşı karşıya olduğu yeni tehditlere karşı eşgüdümlü adımlar atılacağı ifade edildi.
Yunan medyasından To Vima'nın haberine göre Netanyahu toplantı sonrası yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Kimseyle çatışma aramıyoruz ancak uluslararası hukuk temelinde ülkelerimizi savunmakta kararlıyız. İşbirliğimiz istikrarı güçlendiriyor. Üç ülke de geçmişte imparatorlukların egemenliği altında kaldı. Ancak cesaret ve fedakarlıkla bağımsızlığımızı kazandık. Topraklarımız üzerinde yeniden imparatorluk kurmayı hayal edenlere söylüyorum: Unutun. Bu gerçekleşmeyecek."
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, bunun üç ülke arasında yapılan 10’uncu üçlü zirve olduğuna dikkat çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
'İşbirliğimizin derinliğini ve zaman içinde test edilerek ne kadar dayanıklı olduğunu gösteriyor'
Kathimerini'nin haberinde ise şu ifadelere yer verildi:
"Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Kudüs’te düzenlenen üçlü zirvede Doğu Akdeniz’deki iş birliğini güçlendirme kararı aldı. Üç lider, görüşmenin ardından yaptıkları açıklamalarda, üçlü ilişkinin dayanıklılığına ve güvenlik alanındaki ortak kararlılığa vurgu yaptı.
Zirve, Türkiye’nin Yunan adalarına İsrail yapımı silahların konuşlandırılmasına yönelik sert tepkileri ve Ege’de yaklaşık üç yıl sonra yaşanan ilk hava ihlallerinin ardından gerçekleşti. Görüşmeden bir gün önce Kuzey Ege’de Türk F-16’larının Yunan hava sahasını ihlal ettiği bildirildi.
Miçotakis de üçlü iş birliğinin yalnızca Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs için değil, Doğu Akdeniz’in tamamının güvenliği ve istikrarı açısından önemli olduğunu vurguladı. Bölgenin yeni bir jeopolitik döneme girdiğini belirten Miçotakis, artan riskler kadar yeni fırsatların da ortaya çıktığını söyledi.

3+1 formatı hayata geçiyor
Zirvede ayrıca, ABD’nin de dahil olduğu ve Ankara’nın uzun süredir karşı çıktığı “3+1” formatına (Yunanistan–İsrail–Kıbrıs + ABD) özel vurgu yapıldı.
Netanyahu’nun, Türkiye’nin F-35 programına yeniden dahil edilmesine açıkça karşı çıkması da bu bağlamda hatırlatıldı.
Ankara’da, üç ülkenin ortak bir hızlı müdahale gücü kurabileceği yönündeki iddialar da yakından takip ediliyor. Türk yetkililer, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin 'meşru haklarının ihlal edilmesine' izin verilmeyeceğini vurguluyor"
To Vima'nın bir diğer analizinde ise şu sözlere yer verildi
"Batı ile Doğu arasındaki kritik bir kavşakta, Orta Doğu haritasının yeniden çizildiği ve ABD’nin kesin rolünün hala belirsizliğini koruduğu bir geçiş döneminde, Yunanistan-Kıbrıs-İsrail üçlü iş birliği, güvenlik ve istikrarı garanti eden bir yapı olarak Kudüs’ten Miçotakis, Hristodulidis ve Netanyahu tarafından öne çıkarıldı.
Atina, Tel Aviv ile iş birliğini Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki revizyonist hedeflerine karşı en etkili denge unsuru olarak görürken, Yunanistan Başbakanı bölgede yaşanan “derin değişimlere” dikkat çekti. Miçotakis, risklerin yanı sıra fırsatların da bulunduğunu belirterek, bu fırsatlardan birinin “üç demokratik devlet” arasındaki üçlü iş birliğinin güçlendirilmesi ve uluslararası hukuk ile iyi komşuluk ilkeleri rehberliğinde yeni güvenlik mimarisinin şekillendirilmesinde oynayacakları belirleyici rol olduğunu vurguladı.
Netanyahu, “somut bir düşmandan” söz ederek, Orta Doğu’daki savaş süresince İsrail karşıtı söylemi yükselten ve kendisini bölgenin yeni hegemon gücü olarak sunmaya çalışan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bir kez daha doğrudan karşısına aldı. İsrail ile Türkiye’nin çıkarlarının özellikle Suriye sahasında açık biçimde çatıştığına dikkat çekilirken, olası bir silahlı karşı karşıya gelme senaryolarının giderek daha sık gündeme geldiği aktarıldı.
Netanyahu-Trump görüşmesi kritik önem taşıyor
Buna karşın, ABD Başkanı’nın uzun vadeli hedefinin Tel Aviv ile Ankara arasında da bir yakınlaşma sağlamak olduğu hatırlatılıyor. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack da kısa süre önce bu ihtiyaca dikkat çekmişti. Ancak Netanyahu görevde kaldığı sürece, böyle bir normalleşmenin gerçekleşebilmesi için ilk somut adımların Türkiye’den gelmesi gerektiği vurgulanıyor."
İsrail basını ne diyor?
Jerusalem Post'un haberinde 3+1 sürecine nasıl gelindiğien dair bir analiz yayınlandı. Söz konusu analiz şöyle:
'İsrail-Yunanistan–Kıbrıs ilişkileri, değişen bölgesel gerçeklikler ve ortak çıkarlar doğrultusunda şekillendi. Özellikle Doğu Akdeniz’in daha çekişmeli ve öngörülemez bir bölgeye dönüşmesi, bu üçlü iş birliğini pekiştirdi.
Bu ortaklık, 2000’li yılların sonlarında İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin keskin biçimde bozulmasının ardından somutlaşmaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde Ankara’nın Kudüs ile stratejik iş birliğinden uzaklaşması, İsrail’i bölgesel pozisyonunu yeniden düşünmeye zorladı.
Türkiye’nin hedeflerinden uzun süredir rahatsız olan ve geçmişte İsrail ile mesafeli ilişkiler yürüten Yunanistan ve Kıbrıs, zamanla İsrail için doğal bir ortak haline geldi.
Asıl bağ: Güvenlik iş birliği
İlişkileri ileriye taşıyan esas unsur güvenlik alanı oldu. Enerji projeleri tıkanmadan önce dahi askeri iş birliği genişlemeye başlamıştı. İsrailli pilotlar, Türk hava sahasına erişimin kısıtlanmasının ardından Yunan hava sahasında eğitim aldı. Ortak hava, deniz ve kara tatbikatları sıklaştı ve daha karmaşık hale geldi. İstihbarat paylaşımı derinleşti.
Kıbrıs da İsrail ile güvenlik koordinasyonunu artırarak İsrail ordusunun eğitim faaliyetlerine ev sahipliği yaptı.
2020’lerin başına gelindiğinde bu iş birliği kurumsallaştı; savunma anlaşmaları imzalandı ve operasyonel koordinasyon olağan bir uygulama haline geldi.

Ortak tehdit algısı
Yunanistan, Ege Denizi’nde Türkiye ile süregelen gerilimler nedeniyle yanlış hesaplamaya dayalı bir tırmanıştan endişe ediyor. Kıbrıs, bölünmüş ada gerçeği ve adadaki yoğun Türk askeri varlığıyla yaşamaya devam ediyor.
İsrail ise Ankara’nın Suriye’de artan etkisini, Gazze ve Doğu Akdeniz’de kalıcı olma çabalarını ve bunun kendi operasyonel hareket alanına etkilerini yakından izliyor."
Hayom gazetesinin analizi:
'Avrupa, Rus gazından kurtulmayı başaramadığı gibi, bu bağımlılığın kaldıraç gücünü enerjiyi açıkça siyasi bir araç olarak kullanan başka bir devlete devretti. Türkiye artık gazı harmanlayabilen, yeniden etiketleyebilen ve üçüncü ülkelere satabilen bir “merkez ülke” olarak konumlanıyor; karşılığında ise stratejik tavizler talep ediyor.
İsrail-Güney Kıbrıs ve Yunanistan görüşmesi kritik bir dönemeçte gerçekleşiyor. Kıbrıs, AB Konseyi Dönem Başkanlığı’na hazırlanıyor; Yunanistan ve Kıbrıs, Avrupa’nın güneydoğu jeopolitik dayanağını oluşturuyor; İsrail ise artık çevresel bir enerji aktörü değil. Enerji ve bağlantısallık, bu ülkeler ile Avrupa arasındaki çıkarları birbirine bağlayan ana damar hâline gelmiş durumda.
EastMed’in mantığı: Aracıları aşmak
Bu yaklaşım, EastMed doğal gaz boru hattının ilk tasarlanma nedeniydi. EastMed, İsrail ve Kıbrıs gazını doğrudan Yunanistan üzerinden Avrupa’ya bağlamayı, istikrarsız aracıları devre dışı bırakmayı ve Avrupa’nın siyasi şantaja açık enerji bağımlılığını azaltmayı hedefliyordu. Proje daha sonra donduruldu.
Ocak 2022’nin ortasında Biden yönetimi, EastMed’e verdiği siyasi desteği sessizce geri çekti. Elektrik bağlantılarının daha “uygun” bir alternatif olduğu savunuldu. Ancak EastMed teknik ya da ekonomik nedenlerle durmadı; Washington’un, Türkiye’nin kendi kendine üstlendiği “enerji kapı bekçiliği” rolüyle yüzleşmek istememesi nedeniyle rafa kaldırıldı.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve kaçırılan fırsat
Takvim dikkat çekici. Haftalar sonra Rusya, Ukrayna’ya tam kapsamlı işgal başlattı. Avrupa bir gecede enerji bağımlılığının soyut bir risk değil, stratejik bir kırılganlık olduğunu fark etti. Bu riski azaltmayı hedefleyen proje ise tam zamanında askıya alınmıştı.
Avrupa Rus gazına bağımlılığı bitirdiğini ilan etti; pratikte ise sadece yönünü değiştirdi. Nord Stream devre dışı kaldı, Ukrayna hattı kapandı ama Rus gazı bu kez TürkAkım üzerinden Avrupa’ya ulaştı.
Gaz Rus kaldı, gelir Moskova’ya aktı; sadece fatura Ankara üzerinden kesildi. Ortaya çıkan tablo daha da vahim: Avrupa yalnızca Rus gazından kurtulamadı; bu kez enerji kozunu açıkça siyasi pazarlık aracı olarak kullanan Türkiye’ye devretti.
3+1 ittifakı Türkiye’nin tekelini kırabilir
Gelinen noktada Mısır kritik bir tamamlayıcı rol oynuyor. İsrail’in Mısır’la genişleyen gaz işbirliği geçen hafta varılan yeni anlaşmalar dahil EastMed’e alternatif değil tamamlayıcı bir konumda bulunmaya başladı.
Mısır üzerinden işletilen hat halihazırda doğal gaz akışını sağlarken, EastMed projesi hayata geçirilmesi halinde enerji taşımacılığında arabuluculuk tekelini kalıcı biçimde ortadan kaldırma potansiyeli taşıyor."