Abone Ol

Nejat İşler maçtan sonra kapıya neden kafa attı?

Oyuncu ve Gümüşlükspor Başkanı Nejat İşler, Radikal'den Uğur Vardan ile buluştu merak edilenleri yanıtladı.

Nejat İşler: Her şey Gezi'de başladı

İşte o röportaj...

Önce şu maçtan sonra kafayı vurma meselesinden başlayalım, nasıl oldu?
Kapı dışarı açılıyor, ben koşmaya başlarken biri kapıyı açtı, ‘Lonk’ diye kafayı koydum kapıya. Bunlar futbolun içinde olan şeyler!

Sezon içinde hangi maç hayal kırıklığıydı?
Evimizdeki Mumcular maçı, 2-2 berabere kaldık. Ama hepsi geride kaldı. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. Malum bizim lig zaten 12 maçlık bir maraton, emeğinin karşılığını bu kadar hızlı almak o kadar güzel ki.

Yeni hedef?
Bir üst lig, Süper Amatör Şampiyonluğu yani...

Oyuncunuz Ufuk 52. dakikada kırmızı kart görüp çıktıktan sonra onunla neler konuştun?
“Sakın oyuna küsme, git duşunu al, sonra gel yanımıza, maçı birlikte seyredelim” dedim.

Kaç yıldır Gümüşlük’tesin?
Dokuz yıldır evim var.

Bu tür başka küçük yerleşim merkezlerinin amatör takımları için rol modeli olabilir misin? Yani senin gibi bir oyuncu, müzisyen, ne bileyim ressam vs. çıkıp bir takımı elinden tutsa mesela...
Bir kere benden rol modeli falan olmaz. Zaten ben bütün bu yaşadıklarımızı düşünerek, tasarlayarak yapmadım. Biraz zorunluluktan oldu, zaten önceki yönetimlerde de yer alıyordum.

Ama sonuçta amatör bir ruhu canlandırdın, ulusal basının ilgisini buraya çektin, artık insanlar bu takımdan haberdar.
Biz biraz da şunun için mücadele ettik, yeni yönetimi oluşturduktan sonra Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’u ziyaret etmiştik, dönüşte arabada yönetimden Cenk Özakın “Bu ülkeyi sanatla spor kurtaracak” dedi. Gerçekten de sanat, spor ve kültür üzerinden verilecek eğitimle geleceğin Türkiye’si inşa edilecek. Ancak böyle düzelebiliriz. Ben bu yolda uğraş veren herkesi desteklerim. Ama nalıncı keseri gibi kendisine yontmadığı sürece...

Konuştuğum insanlar dürüstlüğüne, kendi rüyana onları ortak etme çabana vurgu yapıyor.
Aslında her şey kâbusa da dönüşebilirdi. En büyük korkum bu sezon başarılı olamayacağımızdı. Çünkü geçmişte bu takımın parası pulu yoktu. İçimizden biri, ‘Bakkal Hüsnü’ mesela ‘gizli başkan’dı, durum o kadar kötüydü ki yol parası bile ayarlayamıyorduk. Bu şartlarda son maça şampiyonluk iddiasıyla çıktık ama Ortakent’e 2-1 yenilip ikinci bile olamadık ve play-off oynama şansını da kaybettik. Bu sezon hiç değilse mali durumumuz daha iyiydi, ilgi, alaka vardı; bu şartlarda ipi göğüsleyemeseydik çok kötü olacaktı.
Yani ekonomik açıdan çok kötü durumlardan buralara geldik. Atkı satarak başladık bu işe, onu da belirtmeliyim. Tek tek, dükkân dükkân gittik sattık ve nihayetinde esnafın desteğini arkamıza aldık. Ben yaşadığım deneyimlerden şunu söyleyebilirim; yerel olmayan hiçbir ey yaşayamaz. Biz Gümüşlükspor’u ve onun çizdiği hedefleri, yerelin gündemine, gerçeğine soktuk ve paylaştırdık. Böylelikle daha fazla insan bize sahip çıktı, çıkıyor.


Sana en iyi beş futbol filmini sorsam.
‘Cehennemde İki Devre’, onun uzantısı olan ‘Zafere Kaçış’, ‘The Damned United’, ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ ve ileride seyredersiniz, ‘Gümüşlükspor’un filmi...

Böyle bir film çekilir mi dersin?
Zor tabii ama ben ortaya böyle bir fikir atayım. Benim için öncelikli proje kitap. O da spontane oldu, anılarımı toplayacağım. Muhtemelen çocukluk dönemim, kitap sattığım tezgâh dönemim ve Gümüşlük dönemimden oluşacak. Anı anlatacağım; gerçek değil diyeceğim ama gerçek olacak! Bu iskelet henüz netleşmedi ama bunun üzerine kurmayı düşünüyoruz. Can Yayınları’ndan çıkacak. Kitabın bütün telif geliri kulübe kalacak. Bu sezon dört maçın primini aldığım avansla ödedik bile. Yani tarihte ilk kez bir kitabın telifiyle bir futbol takımı yaşayacak.

İki önemli ve zevkli alan, futbol ve sinema... Tercihin hangisi?
Valla en başına gideyim: Her şey Gezi’de başladı. O dönem bende bir şey uyandı. Baktım ki oraya katılan çocukların kafaları müthiş çalışıyor. “Benim bunlara bir şeyler vermem lazım” dedim. Ben bir şekilde kendimi tamamlamışım ama o güzel nesle aktaracaklarım olabilir, olmalı. En değerli şey bu olur dedim. Tam o sırada hastalık bindirdi, tam yedi ay yattım. Ama yattığım sürece hep “Ne yapmalıyım, ne yapmalıyım, ne yapmalıyım?”, bundan başka bir şey düşünmedim. Sonrasında şuna karar verdim, zaten hep yaptığım şey de oydu ama artık kararımda daha nettim: İyi insanlar için yaşayacağım, iyi insanlar için çabalayacağım. Kendim için değil, o zihni açık, insanlar, çocuklar, gençler için çalışıp çabalayacağım. Şimdi Gümüşlükspor kanatları altında 200 genç futbol oynuyor, bunlardan 125’i lisanslı. Bu sayıları daha da çoğaltabiliriz.

Yani her şeyin başı Gezi mi?
Evet, kesinlikle Gezi uyandırdı. Hani önceki jenerasyonlar sonrakileri ezer ya “Bunlardan bir şey olmaz” diye. Ben o dönem “Vay” dedim, “şimdiki çocuklar mükemmel ve onlar için bir şeyler yapmak lazım, destek olmak lazım”. Futbola gelince, bizleri birleştiren en önemli unsur... Mesela burada insanlar düğün, cenaze ve futbol maçlarında bir araya geliyor. Başta beni tanımayanlar, siyasi duruşumdan dolayı eleştiren ya da uzak duranlar artık eski görüşlerinde değiller. Önyargıları kırdım sanırım.

Sinema ne durumda, projeler var mı?
Var ama sahiplerinin iznini almadan söyleyemem. Biri yurtdışı, biri yurtdışı bağlantılı olmak üzere üç proje yolda. Bir de yazıp çekeceğim bir film var ama ben oynamayacağım.

Amatör bir ortamdasın ama öte yandan bu ülkenin ‘endüstriyel futbol’un önde gelen takımlarından birinin, Fenerbahçe’nin taraftarısın. Ortada bir çelişki var mı?
Yok. Abicim, şöyle söyleyeyim, ben ‘Çubuklu’ formayı görünce değişiyorum, benim için aslolan o ‘Çubuklu’ forma. Benim onu görmem lazım. Çünkü benim için zaman öyle ilerliyor, “Ha, ‘Çubuklu’yu gördük, bir hafta daha geçti” gibi...-

Çok kişi bana senin için “Hayattaki duruşuyla sanki Beşiktaşlı olması lazım” gibi şeyler söyledi, bu konuda ne dersin?
Takımların ideolojisi yoktur, rengi vardır. Çocukluğuma ihanet edemem, Cemil Turan bizim uzaktan akrabamızdı, benim Cemil Turan şortum vardı, sürekli onu giyerdim. O günlere ve o şorta ihanet edemem.

Gümüşlükspor’la Fenerbahçe’nin maçları aynı güne denk geldiğinde problem oluyor muydu?
Yok canım, biz maçları gündüz oynuyorduk, Fenerbahçe de gece. Dolayısıyla iki maçı da seyrediyordum…

En son ne söylemek istersin?
Şampiyon Gümüşlük…