Abone Ol

Kayınpederinden Cem Yılmaz'a ağır sözler!

İzzet Çapa Ahu Yağtu'nun babası Neşet Yağtu ile röportaj yaptı. Neşet Yağtu Cem Yılmaz ve Ahu Yağtu evliliği hakkında bilinmeyenleri açıkladı.

Kayınpederinden Cem Yılmaz'a ağır sözler!

Hayatımda yediğim en muhteşem yemeklerden biriydi. Ahu'nun cici annesi Jale hanım harika bir sofra hazırlamıştı. Ama yemekler ne kadar lezzetliyse, masada konuşulanlar bir o kadar limoniydi. Cem Yılmaz ve Ahu Yağtu'nun yeni doğan bebekleri genç çifte mutluluk, Yağtu ailesine ise hafif bir hüzün getirmişti.
"Aslında siz gazetecilerin Cem'in babası Arif beyi ve annesi Sabahat hanımı konuşturması gerekir" diyordu Ahu'nun babası Neşet bey. "Onlar kaplumbağa gibi kabuklarına çekilmişler, topu diğer takıma atmışlar."
Meğer düğün öncesinden beri serin rüzgarlar esiyormuş İstanbul ve İzmir arasında. Bu süreç içinde Cem Yılmaz'ı sadece üç kez görmüş Neşet Yağtu. Üçünde de 3 farklı Cem ile karşılaştığını söylüyor. Her şeyi zamana bırakmış ama "Artık bundan sonra verseler bile torunumu kucağıma almam" diyor. Jale hanım ise baba-kız arasına girmemekte kararlı "Ben noktayı koydum.Neşet bildiğini yapabilir" diyor o kadar. Gelelim konuştuklarımıza... İşte burada ben aradan çekileyim ve röportajda olduğu gibi yorumlarımı kendime saklayayım ki okuyup siz karar verin.


Ahu ile Cem'in beraberliğini ilk ne zaman öğrendiniz?

NEŞET YAĞTUĞ : Önce ikisinin resmini Haber Türk'te gördüm. Ahu'ya telefonu açtım sordum ; "Yok bir şey aramızda baba,sadece yemeğe çıktık" dedi. "Kızım sen yine de dikkat et, çok flaş zeki bir insan ama sen o tempoya ayak uyduramazsın' dedim.

Canım Ahu da kendi çapında şöhretli biri neden ayak uydurmasın...neyse sonra ne oldu?

"Merak etme" dedi kapattı telefonu. Jale'nin annesinin vefatından sonra İzmir'e geldi. Jale taa o zaman "Bunların aralarında bir şey var" demişti.

Jale Hanım siz kesin biliyor muydunuz durumu yoksa birazdan kahve falı mı kapatayım?

JALE YAĞTUĞ: Ben biliyordum şekerim. İlk duyduğumda 'Bunlar bir araya gelecek"  demiştim.

N.Y : Ben sanatsal bir projede buluşacaklar sandım. Adam film filan çekiyor.

Ok yaydan çıkmamış olsaydı karşı mı olurdunuz beraberliklerine Neşet Bey?

N.Y: Kesinlikle hayır. Seçim hakkı onların. Sonuçta Ahu Cem'i getireceğini söyledi. O gün hazırlık yaptık. O arada bir telefon geldi 'Ahu Hanım eve çiçek yollayacak adresinizi verir misiniz" dedi biri. Ben de verdim. Ne bileyim böyle olacağını...

TELEVİZYONDA AÇIKLAMA YAPINCA VETO YEDİM

Ne oldu ki, Cem'in çiçeğe alerjisi mi varmış?

Meğer arayanlar gazetecilermiş. Cem ile Ahu gelmeden zil çaldı, bir açtım ki kamerayla burun burunayım.  Ben böyle numaraları nereden bilirim. Zaten duruma vakıf olsaydım da ne yapabilirdim. Kapıya kadar gelmiş adamı itekleyeyim mi?

Eee ne oldu peki?

Bütün olaylar oradan kaynaklanıyor zaten. Televizyonlara açıklama yapmamdan dolayı biz veto yedik. Ama o gün geldiler, her şey çok güzeldi. Hatta Ahu'ya "Yahu sen Cem'in çakmasını mı getirdin, bu filinta gibi adam, TV'deki şişman değil" dedim, hep beraber güldük. Ayrıca ben Cem'in mal varlığını filan da bilmem.

O nereden çıktı şimdi?

O gün söyle bir şey oldu. "Senin motosikletin var mı" diye sordum Cem'e; "Yok" dedi. "Benim 2 tane var biri 23, diğeri 17 yıllık, senden daha zenginim" diye espri yaptım. "Neden yenisini almıyorsun" deyince de "Bilgisayarda fiyatlarına bakınca, hemen vazgeçip benimkilerin bujilerini temizliyorum" dedim, gülüştük. Meğer adamın dünya kadar arabası falan varmış. Benim bunlardan hiç haberim yok.

CEM'E "SENDEN ZENGİNİM" DEMEZ OLAYDIM

Haberiniz olsaydı ne olurdu ki?

En azından "ben senden daha zenginim" demezdim. Neyse o gün ev kahkahadan inledi. Hatta Cem "Senin esprilerini sahnede kullanacağım" dedi. Ve her şey olağanüstü doğallıkta geçti.

Müstakbel damat gözünüze girmişti yani

Muhteşemdi.  "Bakın ben dün neysem, bu gün oyum, yarın da böyle olacağım" dedim giderken. Bu lafı da çok sevdi. Aşağıda gazeteciler vardı. "Bu soğukta bekliyorlar onlara da çay filan gönderelim" deyince, aynen şunu söyledi;  "Onlarla baş edemezsin." Senin anlayacağın o ana kadar her şey mükemmeldi.

Ne değişti?

Sonra ben evden çıkışını televizyonda izledim. Yahu asansörle aşağıya inmesi 15 saniye sürdü. 15 saniye sonra kapının önünde apayrı bir surat. Gazetecilere fırça atmalar filan...

Cem Part 2 ile nerede tanıştınız?

Ertesi sabah kahvaltıya gelip gelmeyecekleri belli değildi. Hatta Jale'ye 'Bunlar gelmezler" dedim. Sonra bir telefon, tak bizdeler. Aşağıda gazeteciler filan da yok, gayet sakiniz. Fakat Cem'in yüzü düşmüş, surat elli karış...

Dertleştiniz mi?

Yok, Jale'den öğrendim sebebini. Otelde telefonda babası ile konuşmuş. Medyada 'Kız istemeye gittiler anası babası yok' filan diye yazılar çıkmış.

Eee, şimdi de çocuk doğdu, dedesi yok...

Oraya geleceğiz, ama burası çok mühim. "Babam biraz gücendi, bu yüzden moralim bozuldu" deyince benim aklım karıştı. Daha sonra Palandöken'den kız kardeşi aradı. On dakika konuştular pat diye kapattı telefonu...

Nasıl kapatacaktı?

Ya, sen abini arıyorsun. Nerede olduğu belli. Haydi bizi bırak müstakbel karısı orada. İnsan bir selam söylemez mi? Biz örf ve adetlerimizde böyle gördük. O zaman uyandım, burada bir 'istememek meselesi' var. Ondan sonra da ilk bombayı patlattım zaten...

CEM'E "İSTANBUL'A GELİP SENİ BABANDAN İSTEYEYİM BARİ" DEDİM

Eyvah ne yaptınız?

Yanına gittim "Cem" dedim "Baban bu isteme meselesine o kadar taktıysa, İstanbul'a gelip ben seni babandan isteyeyim" Çok manidar bir laftı. Bunu hangi erkek yer bilemem.

Bu kaçıncı yüzüydü Cem'in ?

Bu ikincisiydi...Sonuncusunu da düğünde gördüm zaten... Hiç frekansımız tutmadı. Üç kere gördüm üçünde de farklı bir Cem vardı karşımda. Zaten Jale'ye sordum hangisi Ahu'nun kocası" diye o da cevap veremedi.

Peki anne ve babasının Ahu'yu istemeye gelmemesini hiç sorun ettiniz mi?

Etmedim. Üstelik o aralar Jale annesini kaybetmişti. Bütün bunlar yazılıp çizildikten sonra ben Arif beyin yerinde olsam "Başınız sağ olsun bütün bu yazılanlara aldırmayın" diye bir telefon ederdim. Yalan da olsa "Yakında görüşürüz" derdim, biterdi olay.

AHU İSTENMEYEN GELİNDİ

Cem'in ailesi Jale Hanım'a başınız sağolsun' demediler yani...

JY: Düğünde karşılaştığımızda laf olsun diye 'Duyduk anneniz de vefat etmiş, üzüldük' deyip geçtiler o kadar...

Bütün bu ilişkiler ne zaman koptu size göre?

NY: Televizyona mülakatı verdiğim o gün... Sonra Jale devreye girdi...

JY: O röportajın  ardından Ahu, Neşet'e gönül koymuştu. Neşet de kızdı tabii.. "Ne aile yemeğine ne de düğüne katılmayacağım' dedi. Ben arayı düzeltmek zorunda kaldım.

En baştan beri aklıma takıldı, Ahu istenmeyen gelin olabilir mi?

NY: Ailesi şok oldu gibi geliyor bana. Ahu'ya da söyledim. Bu insanlar saklanıyorlar aileden 6 yaşında bir çocuk da mı yok en azından çıkıp 'Ahu bizim yengemizdir' diyecek dedim. Bak Kenan Doğulu'nun annesine, hiç bir yerde görünmeyen kadın, çıkıp Beren için "Biz o kızı çok beğendik, benimsedik" diye beyanat veriyor. Bir baba olarak üzülüyorum. Bu sefer Jale arabuluculuk yapmaya başladı. Ama Ahu devamlı beni kötüledi. Sonra sırf insanlar 'Ahu'nun babası nikaha gelmedi' demesinler diye "nikah saatini bildirin geleceğim" dedim.

Diyelim Ahu'yu istemediler ama artık düğün zamanı geldi... size alenice soğuk davranmalarının sebebi ne olabilir ki?

Bilmem. Oyuncu olan onlar. Ben sade bir vatandaşım. Baba reklamlarda oynamış, oğlunun bir sürü filmi var. Kimseye de hesap vermek, biat etmek zorunda değilim.

Peki gelelim Türk magazininin 'kraliyet düğününe'

Ahu'ya dedim ki, "hayatımız protokol içinde geçti, aile yemeğinde isterseniz size yardımcı olurum" Meğer o yemeği de bir şirket hazırlayacakmış. Düğün hariç her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar zaten. Saat 21:30 olmuştu, aile yemeğinden daha ses seda yoktu.

Canım belki de yorulmanızı istemediler, neyse atladınız geldiniz "altın şehire"

Jale'nin kardeşi Erkan İstanbul'da oturuyor. Karar verdik onlarda kalacaktık.


Havaalanında sizi karşıladıklarında her şey tatlıya bağlandı herhalde

Kim bilir karşılansaydık söylediğin gibi olurdu belki de. Zaten Erkan'da kalacağız demiştim. Yarım ağızla sana otelde yer ayırttık dediler. Sonuçta Pera Palas'a gittik. Cem'in abisi geldi. 4-5 m uzaklıktan soğuk bir merhaba dedi.

 CEM'İN ANNESİ SFENKS GİBİYDİ

Niye öyle zoraki bir merhaba?

Taktik Dominik! Bunların hepsi belli bir şablon üzerine yapılmış hareketler. İşin programı yapılmış, tiyatro yazılmış, sahneye konmuş. Tabii bunun farkına daha sonra varabildik.

Neyse 'uzun mesafeli selam'da kalmıştık

Ama sonra ben ne yaptım? Cem ile ağabeyi sohbet ediyorlardı, Jale ile yanlarına gittik, "Merhabalar Cem. Ben Neşet Yağtu, bu da eşim Jale... Ahu'nun anne babasıyız" dedim ve elimi uzattım. Mecburen Cem de elimi sıkmak zorunda kaldı."Daha yeni geldik merak etme gitmiyoruz" dedim.Öylece kala kaldılar. Bunlar adama giydirmedir. Biz 68 kuşağıyız. Bizde böyledir...

Cem'in anne babası da '5 metre kuralı'na uydu mu?

Baktık köşe yastığı gibi ikisi oturmuş bir kanepede. 'Merhaba, hoşgeldiniz' deyip ardından ufka doğru bakmalar falan. İnan tek bir kelime yok. Neticede müsaade istedik ve yemekte buluşmak için yukarıya çıktık.

Cem'in babası nasıl biri?

Arif bey biraz farklı. Ama anne tam bir geniş sfenks. Ben insanın fiziğinde değil ruhundayım, olay bu. Sonra biz hazırlandık,  aile yemeğine ineceğiz. Asansörün başında Cem ve Ahu ile karşılaştık. Cem'e dedim ki 'Senin turnelerin filan var, bu arada Ahu bize yazlığa gelir" "Allah senden razı olsun" cevabını aldım...

Böyle söylediğine göre düzelmiş morali herhalde...

Kötü Cem'e daha gelmedik. Neyse, aile yemeğine indik. Jale'nin yanında yine sfenks var. Tek kelime etmiyor. Baktım Jale çok sıkılıyor, onunla yer değiştirip sfenksin yanına ben geçtim. Sonra bir ara fotoğraf makinesini almak için yukarı çıktığımda odanın önünde yine Cem'in abisiyle karşılaştım,  selam verdim selam vermedi... Aynı şeyi oğluma da yaptı...İkinci defa şapkayı giydim anlayacağın.

O ne demek şimdi?

Deplasmanda defans oynuyoruz, mutlaka bir kontra atak yapmamız lazım. Tekrar Jale'nin yanına indim... O da demez mi...

J.Y: "Çok sıkıldım, biraz dışarı çıkıp hava alalım, keşke bir kebapçıya filan gitseydik" dedim.

YÜZÜM TANINIR DİYE OTELDEN DIŞARI ÇIKARMADILAR

Peki yaptınız mı kontr atağı...

Bize yakışmazdı. Kalkıp gitmedik ama ertesi sabah olanlara bak. Dışarı çıkacağım güvenlik müdürü kibarca 'yasak' diyor...

Neden bu "Yassah hemşerim" durumu?

Basın yüzümü tanır fotoğraf çekermiş, zorda kalırlarmış. Kaldık mı orada hapis. Sigara almak için bile çıkamıyorum dışarı.

Bunlar düğün sabahı oluyor değil mi?

Evet, akşam düğün faslı başlayacak, oğlum Batu beni Cem'in odasına götürdü. Meğer orada Ozan Güven varmış. Çocuk bana içki uzattı, Cem demez mi "Abi ya, sen aşağıya inip misafirleri karşıla..."

Ee bunda bir gariplik yok

Dinle bak...Cem'in babası "Bizim davetlileri siz tanımazsınız, gidebilirsiniz..."dedi. Ben de "Cem istedi diye biz buraya geldik" diye cevap verdim. Sonuçta nikah başladı. Biz yine kalabalığın en arkasından seyrediyoruz.

Arif beyler neredeydi ki?

Onlar en önde. Neyse ertesi sabah brunch için aşağıya indik. Cem'in ailesi bir yerde kümelenmiş, sanırsın aile brunchı değil de otel müşterileri toplanmış. Cem de adliye duvarı gibi bir suratla geldi ne bana ne Ahu'nun ailesinden başka birine günaydın bile demeden doğru kendi ailesinin yanına gitti...


 BENİ UNUTAN TEK KİŞİ SEZEN AKSU DEĞİLDİ AMA TEK HATIRLAYAN O OLDU

Hiç mi yüzünüzü güldüren bir şey olmadı şu düğünde?

Aslında beni en çok etkileyen hareketi Sezen Aksu yaptı. Cem'in babasını tebrik ettikten sonra tam gidiyordu ki "Burada bir baba daha var unuttum" diye bana geldi, sarıldı... Ben de "İzmir kokusu aldınız herhalde" dedim. Orada beni unutan tek kişi sezen değildi ama dönüp hatırlayan bir tek o oldu.

Fazla alıngan davranıyor olabilir misiniz Neşet Bey?

Üstadım burası Zimbabve mi? Biz bilmez miyiz örf adetlerimizi. Onlar kızlarını böyle mi evlendirdiler...

Vallahi bilmiyorum... Aile yemeği, brunch, düğün derken sıra geldi veda faslına...

Yine efendilik bizde kalsın diye Arif beye "Yolunuz İzmir'e düşerse yazlığa bekleriz, misafirimiz olursunuz" dedik. O da "Yolumuz düşerse uğrarız belki" diye karşılık verdi. "Biz de sizi İstanbul'a bekleriz, bir kahve içeriz" demek çok mu zor...

 HİSSELİ HARİKALAR KUMPANYASINA FİGÜRAN OLDUK


Vallahi ne bileyim kafam karıştı

Senin anlayacağın kargo gibi geldik, kargo gibi gittik. İçine düştüğümüz Hisseli Harikalar Kumpanyası adlı bu oyunda tamamen figürandık...

Derken oyun bitti ve İzmir'e döndünüz

Tabii... O gece eve döndüğümüzde bir baktık ki televizyonda "Cem Yılmaz'ın ailesi Yağtu ailesine yüz vermedi" diye alt yazılar geçiyor ". İşte orada film koptu bende... İlk arayana röportaj verdim.

Eyvah Pandora'nın kutusunu açtılar

 "Cem Yılmaz Ahu'ya araba aldı. Arabanın markasını biliyor musunuz?" diye sordular. "Evet biliyorum" dedim "1978 Anadol station"

Ne alaka?

Ahu 78 doğumlu ve Anadolu'dan gelen bir adamın evladı. Station da bebekten dolayı işte. Ardından "Balayını Dubai'de mi yapacaklar" diye sordular "Dubai'nin kazası Abu Dhabi'de" dedim. Böyle şeylerin altında kalmam.

Siz biliyor muydunuz ki nereye gideceklerini?

Nereden bileyim bana söylemediler nereye gideceklerini. Neticede geçici vetodan kesin vetoya girdik.


 AHU CEM'İ PARASI İÇİN SEVDİ DİYE DÜŞÜNMÜYORUM

O niye oldu?

Bu laflarım yüzünden. Hep Ahu ev araba peşindeymiş gibi bir imaj yaratıldı. Oysa çocukluğundan beri çok kanaatkardır kızım.

Cem'in nesine vuruldu size göre?

Önce para geliyor akla ama ben hiç öyle düşünmüyorum.

Bağlantılar tamamen koptu herhalde... Artık neyin ne olduğunu bile bilmiyorsunuz

Bilmiyoruz. Medyada yazdıkları gibi "Yılmaz  ailesi in Yağtu ailesi out"... Ama asıl ben kızıma kızıyorum. Cem'den bana ne, üç kere görmüşüm adamı ve hangi Cem Ahu'nun kocası onu bile bilmiyorum

Sizin ailenin ikinci plana atıldığına inanıyorsunuz yani

Acaba Arif Bey ve Sabahat Hanım bu durumdan memnun mudur? Kafamı en çok kurcalayan soru bu işte. Tek aile kalmak ve herkesin erkek tarafına biat etmesi onları çok mutlu etmiştir herhalde

Ahu da size kızgın olabilir mi?

Olabilir çünkü ben biat etmedim onlara... O potaya girmem, özgür bir insanım.

O etti mi yani?

Kesinlikle... Pasaportu giriş yaparken teslim etmiş.

Belki de gözü aşktan başka bir şeyi görmüyordur.

İnşallah. Ama onlar bana göre Gora'da yaşıyorlar. Bu işin yol haritası, asıl vetoyu yemem ve konşimentosu Dubai'de kesilmiştir. İşin pazarlığı orada yapıldı bana göre. Cem orada dedi ki ; "O taraf bitmiştir bize zarar vermesin". Lütfen bu konuda başka soru sorma.

Hiç mi aramadı Ahu sizi?

Kandil oldu aramadı, yaşgünü oldu aramadı, Babalar Günü oldu aramadı

Peki sizin hiç mi suçunuz yok, Ahu sizin kızınız, hepsi Cem'in hatası mı?

35 sene sonra yepyeni bir Ahu'yla karşılaştığım için şaşırmış durumdayım. Benim yetiştirdiğim kız değil bu.


KEŞKE CEM BANKADA BİR MEMUR OLSAYDI

Diyelim ki yarın kapı çaldı, Kemal bebek, Cem ve Ahu geldi...

Abi biz öldük de öbür tarafa mı gittik? Yapma yahu mümkün değil bu ancak rüyalarda olabilir. Düşünebiliyor musun ilk defa torun sahibi olacağım ama içimi boşalttılar benim. Yüreğim sünger gibi oldu. Ne torun, ne evlat sevgisi bıraktılar. Keşke Cem İş bankasında bir memur olsaydı da eşime dostuma torunumun fotoğraflarını gösterebilseydim.

Cem 'Cem Yılmaz' olmasa hepiniz daha mı mutlu olurdunuz yani?

Mevlana'nın bir sözü var "Sevme seni sevmeyeni, Bağdat'ta Sultan olsa, sev seni seveni dağda çoban olsa". Sanırım durumun özeti bu

Küçük Kemal'in fotoğrafı gelmedi mi size?

Bak saat 16. 25 oldu, ne bir fotoğraf ne de sağlık durumundan bir haber var

DIGIL DIGIL RIFKI VETO YEDİ

Doğuma davet edilmediniz mi?

Davet ettiler, aşağıya araba da gönderdiler ama lastikleri Michelin olmadığı için binmedim... Sen benimle dalga mı geçiyorsun İzzet. Ama eminim Arif Bey ve Sabahat Hanım dünürlerinin orada olmalarını isterlerdi.

Peki nasıl öğrendiniz torununuz olduğunu ?

Sabah sabah arkadaşlarım arayıp tebrik ettiler, televizyondan duymuşlar.

Siz olsaydınız ne koyardınız bebeğin adını?

Dıgıl Dıgıl Rıfkı... Çok sevimli bir isim olurdu ama benim içimdeki torun sevgisini öldürdüler, artık karışmam. . Ahu gene benim evladımdır. Kimse bu gerçeği değiştiremez. Asla yanlış anlaşılmasın.  Ama olayları zamana bıraktım. Şu anda çağırsalar bile gidip torunumu kucağıma almam. "

Ahu da şimdi bir evlat sahibi olduğuna göre belki sizi daha iyi anlar, aranız düzelir...

Bak buna önce İngilizce cevap vereyim "Monkey see, monkey do"

Ben Türkçe alsam cevabı...

Ağaca çıkan keçinin ağaca çıkan yavrusu olurmuş

Sustum

İzzet Çapa