Abone Ol

Kardeşi, İbo'nun vurulma haberini nasıl aldı?

Üçüncü albümünü yayınlayan İbrahim Tatlıses'in kardeşi Hüseyin Tatlı'dan dobra açıklamalar..

Kardeşi, İbo'nun vurulma haberini nasıl aldı?

Hüseyin Tatlı, İbrahim Tatlıses’in en küçük erkek kardeşi… Ayrıca ailesinin erkekleri arasında en açık tenli ve tek renkli gözlü olanı. Üçüncü albümünü çıkardı ve sekiz yıl Ankara’da yaşadıktan sonra İstanbul’a döndü. Tatlı, hayatı boyunca her şeyi tek başına yapmakta inat etmiş bir adam…

İŞTE İBO SHOW’DAKİ SON SÖZLERİ

Kaç yaşındasınız?
Artık 40 oldum. Ama 39 diyorum… Böyle demek daha güzel, hâlâ 30’larında olduğun için daha gençmişsin gibi geliyor kulağa.

Ailenin kaçıncı çocuğusunuz?
Sekizinci çocuğum, kardeşlerin içinde en küçükleri benim.

İŞTE İBRAHİM TATLISES’İN VURULDUĞU AN -VİDEO-

Bunun avantajları oldu mu?
Her ailede küçükler daha avantajlıdır, daima daha fazla sevilirler.

Ağabeyiniz İbrahim Tatlıses ile aranızda kaç yaş fark var?
20 yaş diyelim.

Oldukça büyük bir yaş farkı…
O ünlü olduğunda siz çocuktunuz yani, nasıl bir duyguydu bu? Ünlü biri vardı ve o benim ağabeyimdi. O dönemler bunun tam anlamıyla ne demek olduğunu kavrayamamıştım henüz. Bizi ziyarete geldiğinde, mahallede Pinokyo bisikleti olan tek çocuk ben olmuştum.

Çocukluğunuz nerede geçti?
1974-1976 yılları arasında Mersin’deydik, ağabeyim 1978’de ünlü olunca bizi Urfa’ya taşıdı. O yoğun bir koşturmadaydı. Diğer ağabeyimiz ölmüştü ve babamız da yoktu malum… Babam ben iki yaşındayken vefat etmiş. Biz iki erkek kardeştik, yaşımız çok gençti ablalarım ise evlenmişlerdi. Sonrasında annem de İstanbul’a taşınma kararı aldı ve buraya geldik.

Siz aile fertlerine göre daha açık tenlisiniz. Gözleriniz de renkli…
Evet. Babamı birkaç fotoğrafta gördüm, gözlerim ona çok benziyor. İbrahim bey (Tatlıses) bana baktığında "babamı hatırlıyorum" der. Kız kardeşlerimin de gözleri yeşildir.

İbrahim Tatlıses’in sadece kardeşleri tarafından bilinen ama hiçbirimizin haberinin olmadığı bir özelliği var mı?
Öyle bir insan ki hiçbir soru bıraktırmadı kendiyle ilgili… Hiçbir özelliğini gizlemedi. Biz onunla ilgili ne biliyorsak, herkes de aynı şeyi bilir. Kalbi ne
ise yüzüne vurmuş bir adamdır. Çok azimli bir adam, asla vazgeçmedi. Onun sohbeti kadar güzel bir sohbet yoktur. Yaşayan efsanedir… Yeniden
dönmesini çok istiyorlar, kaldı ki o da çok istiyor. Şu anda elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi. Kimse yanlış anlamasın ama öncelikle onun hayatta olması ailesi olarak bize yeten bir durumdur. Bundan sonra şarkı söylemiş, söylememiş hiç umurumuzda değil. O hayatta çok şükür. Toplumun da bu anlamda biraz anlayışlı olması lazım. Herkes bir an evvel şarkı söylemesini istiyor ancak durun önce bu adam bir iyice iyileşsin. Aksi türlü, üzerinde psikolojik bir baskı da hissediyormuş gibi geliyor bana. Biraz egoistiz bu konuda, biraz sabır göstermek lazım. Bu adam mermiye kafa attı.

ALBÜMDE İDO’NUN REMİX’İ VAR
Şimdi yeni bir albümünüz çıktı ki, bu sizin üçüncü albümünüz aslında…
Evet, 10 yıldır albüm yapmıyordum.

ABDULLAH UÇMAK TATLISES’İ BÖYLE TEHDİT ETTİ -VİDEO-

Neden?
Sekiz senedir Ankara’daydım, orada sahne aldım. Korkak prodüktörlerin cesaretsizlikleri yüzünden albüm yapamadım. Hatta ünlü bir prodüktör bana, "herkes kendi albümünü kendi yapıyor dedi"… Ben de bunun üzerine projem için belli bir miktar hazırladım ve çalışmalara başladık. Altı ay ilerlemiştik ki ağabeyim vuruldu. Allah’a şükür ki iyileşti. Üzerinden üç sene geçti, önce dijital platformlarda yerini aldı, şimdi de piyasada.

Albümünüzün ismi "Pardon"… Neden böyle bir isim seçtiniz?
Öncelikle 10 seneden beri albüm yapmıyordum bunun için "pardon". Diğer taraftan da "pardon beyler, artık müsaadenizle" anlamında.

Bu kadar güçlü ve ünlü bir ağabeye sahipken neden albüm yapmak için sadece kendi imkanlarınızla hareket etmeye çalıştınız?
Çünkü ağabeyiniz müzik dünyasının tam ortasındaki adamlardan biri… Ünlü bir ağabeyim olabilir, böyle bir yaklaşımımın olması ise kişiliğimle alakalı.

Elbette… Ancak müzikle ilgileniyorsunuz ve destek almanız çok doğal değil mi?
Yok, biz o ara küstük, görüşmüyorduk. Zaten 10 sene küs kaldık. Vurulduğu zaman yanına koştum ve o dönem aramız düzeldi. Yoksa bir 10 yıl daha küs kalabilirdik.

Niye, çok zıt karakterlere mi sahipsiniz?
Kesinlikle zıt yaradılışlıyız… Ona asla saygısızlığım yoktur ancak yaradılışımızın farklılığından ötürü, bir de aynı meslekten olunca tuhaflıklar oluyor…

İBO MAKSİM’DE DE VURULMUŞTU -GALERİ-

Aranızdaki yaş farkı da düşünüldüğünde kardeşten ziyade, baba-oğul ilişkisi var aranızda sanki…
Aynen öyle… Onu baba gibi gördük her zaman, zaten babamız gibidir. Kendi babamı görmedim, gözümüzü açtık o var. Hep saygı duyarız, büyük keyif alarak dinlersiniz onu. Başlı başına bir hayat kitabıdır, sohbet etmek birçok şey kazanmak demektir.

Vurulduğunu öğrendiğiniz anda ne hissettiniz?
Hissimi tarif edemem… Sahnede şarkı söylüyordum, garson geldi, ağabey seninle dışarıda görüşmem lazım dedi. Ben de mola verdim ve dışarı çıktım. Telefonum yeniden çaldı, bir baktım İstanbul’dan arıyorlardı, aile fertlerinin ise telefonları kapalıydı. Karşımdakilere hemen ağabeyime mi bir şey oldu diye sordum. Televizyonda altyazıyı gördüm, Ankara’daki eski eşimi aradım, o bana kafasından vurulduğunu söyleyince telefonu fırlattığımı hatırlıyorum. İki buçuk saat sonra İstanbul’daydım. Allah kimseye böyle bir şey göstermesin. 25 gün yoğun bakımdayken göremedik kendisini. İlk gördüğümde göz göze geldik ve bana "Oğlum Allah beni size, sizi bana bağışladı… Ben bu kadar mı çok seviliyormuşum dedi". Çok şükür sağlığına kavuştu.

En benzemeyen taraflarınız neler?
Bunları söyleyemem…

Niye?
Ben takıntılı bir adamım ama bu başka birine zarar verecek mi vermeyecek mi çok takılmam, ayrıca takıntılarım zaten bana fayda veya zarardır. Duygularımı dışa vururum, içimdeki ne ise o dışarı çıkana kadar yansıtmaya da devam ederim. Ağabeyim de yeri geldiğinde sinirlenen bir adamdır ancak o bir yerde tak diye frene basabilen bir yapıya sahiptir. Çünkü benim çekmişliğim ile onun çekmişliği farklı… Ben varlık içinde yokluk yaşadım, o yokluktan gelerek her şeyi yaptı. Varken bana vermemezlik yapmadı, ne istediysek de verdi ama ben o adam değildim. Hep kendim bir şeyler yapmak istedim. Eve geldiğimde eşime kendi kazandığım parayı vermem gerekir, benim kazandığım parayla o evin çarkının dönmesi uygun düşer. Aksi türlüsü de bana göre erkeklik değil… Asi tarafım vardır. Ayrıca herkesin başında İbrahim Tatlıses gibi bir adam da yoktur, bunun gölgesine sığınamazsın, torpil de bir yere kadardır. Bende bir ses var diyelim, dinlemeye gelen insanlar nasıl okuduğumu merak ettikleri için bir kere gelirler ancak torpil için bunu iki defa yapmazlar. Sonuçta dinlemeye gelenler de, ben olduğum için gelmişlerdir. Bir şeyler için uğraşıyorum, mükafatını da göreceğime inanıyorum.

Albümünüzün türü arabesk mi?
Hayır değil… Aslında pop desen değil, arabesk desen değil… Aslında hepsinin olduğu bir albüm. Modern Batı kemanları da var, gitar da kullanıldı. İdo’nun yaptığı bir remix de mevcut, o da bunun için çok titizlikle çalıştı. Her şarkı kendine özgü, her şarkının bir iddiası var albümde… Bütün sıkıntım ne biliyor musun, "anlaşılamamak". Herkes seni tanıyor, sahne yapmışsın, oturup sohbet etmişsin… Bir keresinde bir tanıdığım bana tüm bunlara rağmen halkın beni tanımadığını söylemişti, hatta bu durumu "tuhaf" bulmuştu. Bence de tuhaftı, fakat bu tuhaflık bende mi, camiada mı bilemedim. Hep engellerle karşılaşıyorum ama zerre korkmuyorum, hiç kompleksim de yok. Herkesin yaptığı işi seviyorum.

Ankara’da uzun yıllar sahne aldınız öyle değil mi?
Evet. Sekiz sene boyunca neredeyse haftanın her günü sahneye çıktım. İstanbul’a yeniden geleli dört ay oldu. Geldiğimden beri de koşturmadayım, oğlumu hâlâ doğru düzgün göremedim. İki kere evlilik yaptım, bu evliliklerimden biri kız, diğeri erkek iki çocuğum var. Kızım Asya Ankara’da, oğlum Can ise İstanbul’da yaşıyor. Onları çok fazla göremiyor olmak, benim için çok zor ve dertlendiğim bir durum. Şimdi burada da sahne almak istiyorum, ancak haftada iki kere program yapmayı tercih ederim. Zaten yıllarca her akşam sahneye çıktım.

Neslihan PERKER / AKTÜEL