Abone Ol

Kanun teklifi Genel Kurul’a geliyor: İmar Barışı deprem açısından sakınca oluşturabilir mi?

CHP teklifin komisyon görüşmelerinde İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek ile beş milletvekili tarafından Anayasa’ya aykırılık önergesi verdi...

İmar Barışı deprem açısından sakınca oluşturabilir mi?

Hülya Karabağlı -  Medyafaresi.com (Ankara)

TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda CHP, HDP ile bazı maddelerine İYİ Parti’nin muhalefet şerhi yazdığı AKP’li Mustafa Demir ve 70 milletvekili tarafından 10 ayrı kanunda değişiklik öngören 37 maddelik "Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin" bu hafta Genel Kurul’da görüşülmesi bekleniyor.

CHP’nin Anayasaya aykırılık gerekçesiyle çekilmesini istediği teklif, 41 kişinin hayatını kaybettiği Elazığ Sivrice Depremiyle gözleri bir kez daha binalara çevirdi.

CHP, teklifte İmar Kanunu’na geçici bir madde eklenerek İmar Barışından yararlanarak Yapı Kayıt Belgesi alanlara güçlendirme imkanı sağlayan ilgili maddeyle ilgili “Güçlendirme işlemleri yapılırken uzmanlar tarafından yapının mevcut halinin kaç yıllık ömrünün kaldığı tespit edilmeli” görüşüne yer verirken, HDP, kaçak-denetimsiz ve imar mevzuatına uygun olmayan yapıların özendirildiğine dikkat çekerek, “Zemin etütleri ve deprem fay hatları gözetilmeden yapılacak güçlendirmeler hiçbir anlam ifade etmeyecektir” görüşüne yer verdi. İYİ Parti, yerel yönetimler ve  TOKİ arasındaki yetki karmaşasına karşı 2. 18. Maddedeki değişiklikleri yanlış olarak yorumlarken, Danıştay kararlarından Belediyelere  verilmiş hakların  kanuni bir düzenlemeyle belediyelerden alınamayacağına işaret etti ve Anayasa’nın 138. Maddesine aykırılığı gündeme taşımış oldu.

İmar Kanunu’nda değişiklik öngören “Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun Teklifi’ne komisyonda düşülen şerh  maddelerinden bazıları şöyle:

CHP’li komisyon üyeleri Gökan Zeybek, Mürsel Alban, Hasan Baltacı, İsmet Tokdemir ve Ulaş Karasu imzasıyla sunulan şerh:

37 maddeden oluşan Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun Teklifi 10 ayrı kanunda değişiklik yapmaktadır.  Teklifin Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle geri çekilmesine ilişkin gerekçeli açıklamalarımız dikkate alınmamıştır.

775 SAYILI GECEKONDU KANUNU

MADDE 2

(TOKİ VE BELEDİYELERİN YETKİLİ OLDUKLARI ALANLAR )

Gecekondu Kanunu’na eklenen yeni bir maddeyle Gecekondu Kanununu değiştiren 5609 sayılı kanunun (28 Mart 2007) yürürlüğe girmesinden önce kapatılan Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca oluşturulan alanlar bu tarihten sonra (28 Mart 2007) belediye sınırları içerisinde veya dışarısında Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca oluşturulan veya oluşturulacak alanlarda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkili kılınıyor.

Belediyelerce, 3414 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra oluşturulan alanlarda ve bu maddenin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren bu oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda ise ilgili belediyenin yetkili olması öngörülüyor.

775 sayılı Gecekondu Kanunu’na eklenen yeni bir maddeyle Gecekondu Kanununu değiştiren 5609 sayılı kanunun (28 Mart 2007) yürürlüğe girmesinden önce kapatılan Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca oluşturulan alanlar bu tarihten sonra (28 Mart 2007) belediye sınırları içerisinde veya dışarısında Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca oluşturulan veya oluşturulacak alanlarda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkili kılınmaktadır. Belediyelerce, 3414 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra oluşturulan alanlarda ve bu maddenin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren bu oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda ise ilgili belediyenin yetkili olması öngörülmektedir.

20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 6- Bu Kanun uyarınca; 5609 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca oluşturulan alanlar ile 5609 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra belediye sınırları içerisinde veya dışarısında 775 sayılı Gecekondu Kanununa göre Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca oluşturulan veya oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir. 2/3/1988 tarihli ve 3414 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra belediyelerce 775 sayılı Gecekondu Kanununa göre oluşturulan veya oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda ise ilgili belediyesi yetkilidir. Belediyeler bu hak, yetki ve görevleri yetkili organları eliyle kullanırlar. Büyükşehirlerde bu Kanunun tatbikatı büyükşehir belediyelerinin koordinatörlüğünde ilçe belediyelerince yapılır.

MADDE 11

( DEPREM RİSKİNE KARŞI İNŞA EDİLECEK İLERİ TASARIM VE TEKNOLOJİ İÇEREN BİNALAR, UZMAN MÜHENDİSLER GÖZETİMİNDE YAPILACAKTIR. )

3194 sayılı Kanunun 28. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinden sonra gelmek üzere yeni cümle eklenmektedir. Deprem riskine karşı ileri tasarım ve teknoloji gerektiren binaların projeleri, yeterli uzmanlığı bulunan mühendislerin gözetiminde yapılacaktır. Bunun şartları yönetmelikle düzenlenecektir. Telifte Madde 13’te yapıların uygun yapımı konusunda sorumlular listesine “gözetmenler” de eklenmiştir. Düzenlemeye göre; deprem riskine karşı ileri tasarım yöntemleri ve teknolojileri gerektiren binaların projeleri, bu alanda Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelik çerçevesinde yeterli uzmanlığı haiz mühendislerin gözetiminde yapılacaktır.

Anayasa’nın 17. maddesi; yaşam ve maddi varlığını koruma haklarını güvencelemektedir. Deprem, öncelikle kişilerin yaşamlarını ve bedensel bütünlüklerini tehdit etmektedir. Bu açıdan; deprem riskine karşı gerekli özelliklerle donatılarak inşa edilmeleri gereken bina türlerinin gerektiği şekilde projelendirilmeleri, insanların yaşam ve maddi varlıklarının korunması haklarının bir gereğidir. Düzenlemenin yaptığı ayrım uyarınca, deprem riskine karşı ileri tasarım yöntemleri ve teknolojileri gerektiren binaların tarif ve sayımının kanun koyucu tarafından yapılmasının, 17. maddedeki hakların en üst seviyede korunması bakımından gereklidir. İlgili bina tip sınıflamasını içeren hukuki belirlilik kanun düzeyinde oluşturulmalı, yaşam hakkını doğrudan ilgilendiren böyle bir konu, Bakanlığın sınırsız takdirine bırakılmamalıdır.

Ayrıca, “yeterli uzmanlığı haiz mühendisler” ifadesinin objektif bir tarifi bulunmamaktadır. Bu ifadeden ne anlaşılacağı, tamamen Bakanlığın takdirine bırakılmıştır. Oysa yaşam hakkının korunması açısından doğrudan belirleyici olacak söz konusu uzmanlık tarifinin ya kanunkoyucu tarafından yapılması ya da bu uzmanlık tespitini yapacak ihtisas sahibi kuruluşun kanunkoyucu tarafından işaret edilmesi gerekir.

Teklifin 11. maddesindeki “deprem riskine karşı ileri tasarım yöntemleri ve teknolojileri gerektiren binalar” ve “yeterli uzmanlığı haiz mühendisler” ifadeleri, yaşam ve maddi varlığını koruma haklarınına ilişkin gerekli güvenceleri açık şekilde kanun seviyesinde öngörmemiş olması ve konuyu tamamen İdare’nin sınırsız takdir yetkisiyle çıkaracağı bir yönetmeliğe bırakmış olması sebebiyle, Anayasa’nın 17. maddesine ilişkin gereklilikleri karşılamamaktadır.

Madde ile 3194 sayılı Kanuna, “Deprem afeti riskine karşı ileri tasarım yöntemleri ve teknolojileri gerektiren binaların projeleri, bu alanda Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelik çerçevesinde yeterli uzmanlığı haiz mühendislerin gözetiminde yapılır” cümlesi eklemiştir. Madde sorunludur. Yasaların ya da çıkarılmak istenen kanunun açık, şeffaf ve anlaşılabilir olması önemlidir. Madde metninde “yeterli uzmanlığa haiz mühendisler” kavramı kullanılmakta fakat bu yeterlilik ölçüsünün ne olduğu veya neye göre belirleneceği bilinmemektedir. Dolayısıyla bu yeterlilik kavramının açıklanması gerekmektedir.

Uzun süredir konuşulan bir konu idi. Tasarım gözetmenliğinden sonra proje müellifliği için de yetkinlik aranması olumlu olsa da bu konunun muhatabı bakanlık değildir. Meslek bilgisi, deneyimi, birikimi ve etik anlayışıyla belirli bir olgunluk düzeyine erişmiş olan Meslek Odaları olmalıdır.

MADDE 17

( İMAR BARIŞINDAN YARARLANAN YAPILARIN GÜÇLENDİRİLMESİ )

İmar Kanunu’na geçici madde eklenerek, Kanunun geçici 16. maddesi kapsamında imar barışından yararlanarak Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların ilave inşaat alanı ihdas edilmemesi şartıyla güçlendirilmesine imkân sağlanmaktadır.

Yapının Hazineye veya belediyeye ait taşınmaz üzerine inşa edilmiş olması halinde güçlendirme için taşınmazın satın alınması, üçüncü kişilere ait taşınmazlara tecavüzlü olması durumunda üçüncü şahısların muvafakatinin alınması gerekmektedir. Bu kapsamdaki güçlendirme iş ve işlemleri yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabi olacaktır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki yapılar uygulama dışında kalacak.

Yapı kayıt belgesi alınmış yapılara güçlendirme yapılmasının sakıncası bulunmamakta olup, yapıların dönüşüm ömrünü uzatmak adına güçlendirme işlemleri yapılırken uzmanlar tarafından yapının mevcut halinin kaç yıllık ömrünün kaldığı tespit edilmeli ve bu ömür kadar kullanılmak kaydıyla şerhi eklenerek uygun görülmüştür ibaresinin yer alması söz konusu hüküm doğrultusunda oluşan karışıklığı önleyecektir.

HDP’li Nuran İmir ve M. Celadet Gaydalı tarafından hazırlanıp komisyona sunulan şerh:

Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’yle yerel yönetimlerin kentler üzerindeki yetkileri kısıtlanmakta, yerel yönetimler işlevsizleştirilmekte, etkisizleştirilmekte ve imar konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üzerinden merkezi yönetimin kentlere doğrudan müdahale hakkı genişletilmektedir.

Madde 2: Bu madde doğrudan doğruya belediyelerin yetki alanının sınırlandırılması, belediye görevlerinin TOKİ’ye devredilmesini kolaylaştırma hedefi taşımakta, yerinde yönetimin yerine merkezi yönetim yetkilerini arttırmaktadır.

“… belediye sınırları içerisinde veya dışarısında Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca oluşturulan veya oluşturulacak alanlarda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir.” denilerek bu durum açık bir şekilde belirtilmiştir. Söz konusu gerekçede bahsedildiği gibi hükümler arası çakışmayı değil, yerel yönetimlerin yetki alanlarını kısıtlama hedefi taşımaktadır.

775 sayılı gecekondu yasasının yeniden gecekondu yapımının önlenmesi başlıklı 18. Maddesi,“Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, Hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır.” denilmektedir. Bu madde özellikle iktidar açısından Kanal İstanbul projesini hayata geçirmek için yapılan hazırlıkların ön aşaması olarak değerlendirilebilir. Belediye sınırları içerisinde dahil olan yerlerde belediyenin yetkisinin olmaması kabul edilmez.

Madde 11:Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kanuni alt yapısı olmamasına rağmen 11 Ocak 2019 tarihinde Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği Kapsamında Yapılacak Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Tebliğ yayınlanmıştır.

Kamu yararına ve eşitlik ilkesine aykırı olarak bazı seçkin mühendislere ayrıcalıklar tanıyan bu düzenlemeye karşı TMMOB, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası ile TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Danıştay’a dava açmışlardır. Dava süreci halen devam ederken, davaların kadük hale getirilmesi amacıyla görüşülmekte olan tasarı teklifinin 11’nci ve 13’üncü maddeleri ile İmar Kanunu’nun 28 ve 42’nci maddelerinde düzenleme yapılmaktadır.

Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği Kapsamında Yapılacak Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Tebliğ’in çıktığı tarihten günümüze kadar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sadece 19 kişiye Tasarım Gözetmeni belgesi verilmiştir.

TÜİK istatistiklerine göre ülkemizde yılda 160.000-200.000 civarında binaya yapı ruhsat izni verilmektedir. Yılda üretilen yaklaşık 30-40.000 bina söz konusu tebliğ kapsamında Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerini satın almak durumundadır. Bakanlığın bir yıllık uygulama sonucunda yetkilendirdiği ve listedeki kişi sayısı sadece 19 kişi olup, bu kişilerin bu sayıdaki binaya hizmet vermesi olanaklı olmadığı gibi, mühendisler arasında eşitsiz bir tekelleşme de ortaya çıkaracaktır.

ABD İnşaat Mühendisleri Odasının yüksek yapılar için çıkardığı bir düzenlemeden alınarak ülkemize taşınan, ancak bina yapım maliyetlerini oldukça artırması nedeniyle ABD’nin birçok eyaletinde bile uygulanmayan tebliğdeki bu düzenleme kanun içine yerleştirilerek çıkarılmak istenmektedir.

Bu yasa maddesinin çıkması durumunda, Van-Erçiş, Konya-Ilgın, Bursa, Sakarya, Çanakkale, Aksaray, Balıkesir, Adana, Hatay, Yalova, Erzurum, Iğdır, Kahramanmaraş, Antalya, Denizli, Aydın, Muğla, İzmir, Bolu, Afyon gibi bir çok il ve ilçede, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre, sıvılaşan, çöken veya şişen zeminler üzerine oturan (ki Türkiye toprakların yüzde 30’u bu tür zeminlerden oluşmaktadır) binlerce tarım ve hayvancılık amaçlı basit yapılar da dahil olmak üzere, tüm yapılar “tasarımın gözetimi ve kontrolü hizmetine” tabi olmak zorunda kalacaklardır. Ülkemiz insanı, bu seçilmiş kişilere bedelini ödemeden ahırını dahi yapamayacaktır. Tekelleşmiş bu sistemde ücretler günümüzde 60.000 ile 100.000 TL arasında değişmektedir. Yapının büyüklüğü arttıkça, bedel de büyümektedir.

Kamu yararına aykırı, seçilmiş birkaç mühendis dışında deprem veya afetlerle mücadelede herhangi bir yarar sağlayamayacağı bilinen bu düzenlemenin yasa maddesi içinden çıkarılması gerekmektedir.

Madde 17: Teklifle 3194 sayılı İmar Kanunu’na Geçici 21. Madde eklenmektedir. Yine 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. Maddesi’nde düzenlenen, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların belirlenen ücretleri yatırmaları koşuluyla Yapı Kayıt Sistemine kaydedilmesine imkan tanınan yapılar için yeni yapı alanları açmamak koşuluyla güçlendirme çalışmalarına imkan tanıyor. Söz konusu teklifle Geçici 16. Madde ile affedilen yapıların depreme dayanıklılık vs. gibi hayati konularda sorunlu oldukları kabul edilmektedir. Teklifte Geçici 21. Madde olarak ifade edilen madde ile af kapsamına alınan yapıların güçlendirilmesi çalışmalarına imkan sağlanarak kaçak-denetimsiz ve imar mevzuatına uygun olmayan yapılar özendiriliyor. Uygunsuz/kaçak yapıların sürekli olarak affedilmesi ve sonrasında uygun hale getirilmeye çalışılması halk sağlığı ve kent güvenliği açısından olumsuzluklar yaratmaktadır. Ayrıca zemin etütleri ve deprem fay hatları gözetilmeden yapılacak güçlendirmeler hiçbir anlam ifade etmeyecektir.

Madde 23: Madde ile 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu’nun 8.Maddesi’nde düzenleme yapılmakta, eylem-yaptırım dengesi gözetilerek görevini mevzuata uygun yerine getirmeyen sorumlulara ilişkin uygulanacak idari müeyyidelerin yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

Söz konusu Yapı Denetimi sisteminin Türkiye’de etkin bir şekilde çalışmadığı aşikardır. Kalite kontrol mekanizmasının ciddi bir şekilde ele alınması gerekmekte, aksi durumda mevcut sistemde olduğu gibi sorunların önlenebilmesi mümkün olmamaktadır. Mevcut durum şu an olduğu gibi, bir rant ve müteahhit sarmalına ülkeyi sürüklemektedir. Caydırıcı ve önleyici politikaların arttırılması gerekmektedir. Fiziksel olarak hiçbir kalite kontrolünde bulunmayan kişiler diplomalarını para karşılığı kiralamakta ve denetim yapılmayan binalar yapılmış gibi gösterilmektedir. Bu düzenlemelerin sağlıklı yapılması yaşanabilir bir kent ve dayanıklı binalar adına önem teşkil etmektedir.

Hülya Karabağlı -  Medyafaresi.com (Ankara)