Abone Ol

Hüsnü Mahalli: Erdoğan'ın üstünü çizdiler

Yurt Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli Medyaradar röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Mahalli’nin dış politikadan tutun, siyaset ve medyaya kadar birçok çarpıcı açıklaması vardı.

Hüsnü Mahalli: Erdoğan'ın üstünü çizdiler

Alev Gürsoy Cimin'in haberi şöyle...

Gece gündüz dış politika ile yatıp kalkınca, bu kez dış politika konuşmak icap etti. Konuyu da “Kiminle konuşalım” diye beyin fırtınası yaparken aklımıza direkt o geldi. Çünkü Ortadoğu’yu sular seller gibi bilen bir isim o. Konusuna da, o coğrafyaya da çok hâkim. Kalemi keskin, sözleri sert… Bir dönem iktidarın yanındaydı, öyle ki Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bile bölge ile ilgili brifingler verir, hatta ikili ilişkilerde etkin rol üstlenir olmuştu. Şimdiler de ise o yol ayrılmış, kendisi iktidarın dış politikasına adeta meydan okuyor, “Yanlış yapıyorsunuz” diye isyan ediyor. Gazeteci Hüsnü Mahalli’den bahsediyorum. Aslen Suriyeli olan Mahalli, yıllar önce Türkiye vatandaşlığına geçti. 18 yaşından bu yana da Türkiye’de ikamet ediyor. Tüm düzenini burada kurmuş, burada evlenip barklanmış. “Bu ülkeyi çok seviyorum” diyor, Türkiye’nin Suriye konusunda izlediği politikayı baştan sona yanlış buluyor, “Türkiye bataklığa sürükleniyor” diyor, oldukça karanlık ve karamsar bir tablo çiziyor. “Suriye’deki duruşumuz bu olmamalıydı” diye de ekliyor. Ona göre Esad’ın karşısında değil, yanında olunmalıydı. Kendisine yönelik “Suriye ajanı, hain” yakıştırmalarına ise sitem ediyor: Madem ajandım, Cumhurbaşkanı’nın en yakının da ne arıyordum diye soruyor? Kendisine dair; iktidara yakın medya organlarının “Bu ülkede yaşayıp, bu ülkeye ihanet ediyor” şeklindeki söylemlerine ise çok kızıyor “ben onlardan çok daha fazla vatanseverim, hepsinden daha fazla bu ülkeyi düşünüyorum” diyor. AK Parti’nin dış politika konusunda sınıfta kaldığına vurgu yapıyor, Türk medyasının büyük bir kısmını ise “Tetikçi” olarak nitelendiriyor. Değerli yalnızlığımızla ilgili ilginç kelamlar ediyor, stratejik derinliğimizi ise yerden yere vuruyor. Hüsnü Mahalli aslında bundan çok daha fazlasını da söylüyor ama ben daha fazla uzatmadan ve içim daha fazla kararmadan sizleri kendisiyle ve Ortadoğu’nun derinliklerinde baş başa bırakıyorum. Sizlere de güneşli güzel günler diliyorum… Sevgiyle kalın…

RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
Fotoğraflar: Emrah Yeşilduman

“BATAKLIĞIN EN DERİN NOKTASINDAYIZ”
Hüsnü Bey; gece gündüz ülkenin ahvalini konuşmaya başladık. Siyaset dünyası da sokak da hep gerilen dış ilişkileri konuşuyor. Başkentin göbeğinde tam da kalbimizde bombalar patlıyor. Uçurumun Kenarında Dış Politika diye bir kitap okumuştum yıllar önce. Durum şu an tam olarak ne?
Bir Onur Öymen kitabıydı ve ben de okumuştum. Ama şu an durum çok daha vahim uçurumun da ötesinde. Bataklıktayız dersem tam da yeri olur. Hatta bir tık ileri götüreyim ve daha iddialı konuşayım bataklığın en derin noktası.

“ARAP BAHARI PALAVRASI YÜZÜNDEN BOŞ HAYALLERE KAPILDIK”
Peki, bu noktaya nasıl gelindi?
Buraya beş yıl önce geldik, Arap Baharı denilen palavra üzerine büyük hayaller kurduk. ‘Kral olacağız, halife olacağız, sultan olacağız’ dedik ama tutmadı…

“AK PARTİLİLER BUNU BİLMİYOR”
Niye tutmadı?
Tutmaz çünkü Arap İslamcıları, kralları, emirleri, şeyhleri, sana bunu yedirmezler. Mesela Mısır’daki Müslüman Kardeşler “Tamam sen de Müslüman kardeşsin ey AKP ama gerçek Müslüman benim” diyecek. İslam Arap, Müslümanlık Arap, peygamberlik Arap, dolayısı ile bunu düşünüyorlar. Allah aşkına bugün AKP’de kaç kişi var; Kuran’ı, hadisleri, İslam tarihini bilen? Bilmiyorlar…

“ARAP MUHAFAZAKÂR İLE AKP’Lİ MUHAFAZAKÂR ARASINDA BÜYÜK FARK VAR”
Yapmayın, muhafazakâr bir partiden bahsediyoruz. Elbette biliyorlardır!
Hayır, yanlış biliyorsun. AK Parti’deki muhafazakârlık Türkiye standartlarında bir muhafazakârlık. Arap ülkelerindeki gibi değil. Arap toplumlarında ve bu ülkelerde ilkokuldan itibaren liseye kadar Kuran, din dersi mecburidir. Burada öğrenciler Kuran’ı hem din olarak okur hem de dil olarak ve hatta tarih olarak okur. Dolayısı ile bir Arap vatandaşı ile bir AKP’li muhafazakâr arasında bir milyon derece fark var.

“İLKOKUL ÇAPINDA DIŞ POLİTİKA İZLENİYOR?”
Şu sıralar stratejik derinlikten anladığınız ne?
Derinlik uzaya çıktı ve buharlaştı. Öyle bir derinlik yok, çok büyük hatalar yapılıyor. Derinliği bırak ilkokul çapında bir dış politika yürütülüyor ve ben bu konuda oldukça karamsarım. Çok büyük hatalar yaptık dedim ya; işte o hataları büyüterek yapmaya devam ediyoruz.

“DIŞ POLİTİKAYI BİLEN YOK, BEN BİLE ONLARDAN DAHA ÇOK BİLİYORUM”
Türkiye dış politikada nereye yürüyor?
Büyük bir çıkmaza ve kaosa yürüyor. Türkiye bataklığın dibinde, duvara tosladı ve çok büyük sersemlik var. Dış politikayı da maalesef bu ülkede bilen yok. Emin olun ben hepsinden daha hâkimim dış politikaya. Bu coğrafyayı kimse bilmiyor, işin kötü yanı ise bildiklerini zannetmeleri. Karanlık ilişkilerle bu işler yürümez. Krallarla, şeyhlerle, emirlerle el ele, kol kola, omuz omuza, yanak yanağa, dış politika mı yürür? Ben bunu hep söyledim; Körfez ülkelerin kralları, emirleri, şeyleri Türkiye Cumhuriyeti'nden nefret eder, bizleri de sevmezler. Laiklik ve demokratlık karşıtıdır onlar, bizde olan ne varsa onlar hepsinden nefret ederler. Hatta Osmanlı’dan bile… 1700’lü yıllardan bu yana Osmanlı’ya ayaklanan da yine bu tiplerdi.

“DEĞERLİ YALNIZLIK DİYE BİR ŞEY YOK ÇÜNKÜ DEĞER DEĞİLİZ”
“Değerli yalnızlık” ile baş başayız? Komşularla sıfır sorundan sıfır komşuya nasıl gelindi?
Değerli yalnızlık diye bir şey yok. Bu söylem bir züğürt tesellisi. Onlar kendilerince kendini avutuyor. Değerli yalnızlık diye bir şey olamaz çünkü biz bugün dış politikada bir değer değiliz. Bugün ne ABD ne de bir başka ülkenin gözünde bir değer değiliz. Somut bir kanıt vereyim sana; bugün Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor, adama diyor ki “Ya ben ya PYD” Şimdi sen eğer Türkiye gibi 80 milyon nüfusu olan, büyük bin yıllık tarihi olan bir ülkeyi bir terör örgütü ile alternatifli tartışıyorsan bittin, kendini harcadın. Kendin değerini kendin belirlersin. ABD baktı ki sen de iş yok ve çuvalladın. Hani Suriye’ye üç saatte giriyordu, Esad’ı deviriyordu, Emevi Camii’nde namaz kılınıyordu hep palavra. Hiçbirini yapmadı, yapamadı çünkü yanlıştı. Çuvalladık.

“SURİYE’Yİ İYİ OKUYAMADILAR”
Yanlış olan neydi mesela, nerede yaptık o bahsettiğiniz en büyük hatayı?
Bir kez terör örgütlerine güvenilmez, İslamcılara, Müslüman Kardeşlere güvenilmez. İşin kötü yanı Esad’ı da iyi okuyamadılar. Zannettiler ki diğerleri gibi birkaç ayda devrilir ama Suriye gerçeklerini bilmiyorlardı, o kadar zayıflardı ki bu konuda! Çünkü Suriye halkı asla Esad’a karşı ayaklanmaz. Esad için Alevi dediler ama Sünni olanlar da Esad’ı çok seviyordu bunu da bilemediler. Hatta öyle ki yüzde 80’i Sünni olan ordu da asla Esad’dan vazgeçmez, çünkü ordu da onu çok seviyor; bunu da okuyamadılar. Ayrıca Suriye vatandaşı şunu düşündü diyelim ki; Esad’dan vazgeçtik; kim getirecek ülkeye demokrasiyi? Türkiye, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri mi? Şimdi Suriye vatandaşı buna güven duyabilir mi? İlkel bulduğu kişilere! Katar’da nasıl bir demokrasi var ki Suriye’ye de götürsün? Suriye halkı bunu yemedi ve “Bu işte bir pislik var” dedi.
Suriye konusuna bu kadar müdahil olmamızdaki ısrarın nedeni neydi sizce?
Onu Sayın Cumhurbaşkanı’na sormak lazım. Cumhurbaşkanı diyor ki “Ben gittim Esad’a dedim ki, demokrasi yap, reform yap” Esad da diyor ki “Bana geldi demokrasi yap derken iktidarı Müslüman Kardeşlerle paylaş, ben de dedim ki; kardeşim biz bunları biliyoruz bunlar katil, bunlar terörist! Zamanında bunu denedik ve tutmadı. Sen 90 yıllık Cumhuriyetsin, demokrasisin sen hala 90 yılık problem yaşıyorsun ve ülkende dört ayrı darbe olmuş. Ve benden de hemen demokrasi bekliyorsun." Olayın özü işte bu. Suriye’nin bize yaptığı iyiliği de kimse yapmadı.

“KENDİSİNİ PADİŞAH, SULTAN OLACAK ZANNETİ VE HAVAYA GİRDİ AMA…”
Peki, buralara nasıl gelindi? Kardeş Esad’dan diktatör Esed’e geçiş sürecini merak ediyorum?
Sayın Cumhurbaşkanı, Arap Baharı ile birlikte Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde Müslüman Kardeşler iktidara gelince yeniden Osmanlı padişahı olabilirim, sultan olabilirim havasına girdi. Herkesin kendisine bağlı olacağını sandı. Yavuzlaşacağını düşündü! Neden 3. Köprü’nün adını Yavuz koydu sence? Bunlar tesadüf değil. Çünkü kendini Yavuz gibi görüyordu. İran’a kafa tut, Suriye’ye, Rusya’ya kafa tut. Ama sonunu hiç düşünme… Dış politika Allah’a emanet yürütülmez. Yüzlerce kez çıktı Esad “Alevi” dedi. Ama bu ülkede de 20 milyon Alevi var, bunu niye göz ardı etti? Onu bırak çıktı Kemal Kılıçdaroğlu için defalarca “Alevi, onun için Esad’ın yanında” dedi. Şimdi bu söylenecek lafı mı?
Alevi açılımı yapan, Alevilerin sorunlarını dinleyen de bu iktidardı ama… Bu ülkede Alevi sorunu değil, Alevilerin sorunları var sadece sanırım!
Hepsi yalan. Açılım vs. hikâye. Kanmayın lütfen! 13 yıldır iktidardalar, biz hala Cemevi meselesini tartışıyoruz neden bir adım atmadılar? Atmazlar çünkü öyle bir dertleri yok. Aleviler yurtsever insanlar, ülkesini herkesten daha çok seven insanlar. Ama daha tek sorunlarına el atılmadı.

“ESAD’IN YANINDA DURMALIYDI TÜRKİYE”
Suriye konusunda nasıl duruş sergilemeliydik peki?
Çok net söylüyorum: Esad’ın yanında olmalıydık. Çünkü Esad senin bu bölgede en sevdiğin kişiydi. Tatillere gittiğin, kolkola girdiğin. Sana Suriye’nin kapılarını koşulsuz açmış bir liderden söz ediyoruz. 2007’de Suriye ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 300 milyon dolardı. 2010 yılında 3 milyara dayandı. Daha birçok konu var.

“ÖSO’YU KURANLAR…”
Suriye'de kadın çocuk demeden bombalar yağdıran binlerce kişinin katili Beşar Esad’ın yanında yer almak akıllara zarar geliyor Türkiye açısından.
Peki, 2011’den önce, Arap Baharı başlamadan önce Esad kimseyi katlediyor muydu? Hayır… Ama sen Türkiye olarak daha hiçbir şey yokken Suriye’de, birkaç gösteri başlamış, ne öldürme ne bir şey… Mayıs ortalarında geldin Antakya’da Özgür Suriye Ordusu’nu kurdun, silahlandırdın. Suriye’ye soktun ve insanları öldürdün.

“ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK, DÜZE ÇIKIŞ YOK”
Ama bu çok vahim iddia ve bunu iktidar asla kabul etmiyor…
Bunu kabul etmelerine gerek yok. Tarih, belge her şey ortada. Hatta CHP milletvekilleri Antakya’ya gitti, teftiş için ve o kampa alınmadılar. Hiçbir şey gizli değil. Bütün bu terör örgütleri bugün dâhil Türkiye’de sık sık toplanıyorlar. Hatay, Antakya, İzmir, Kilis, İstanbul gibi yerlerde ve kendi sosyal medya hesaplarından fotoğraf paylaşıyorlar. Bunlar her zaman için MİT, CIA, Katar istihbaratı, İngiliz istihbaratı ile birlikte toplanıyorlar. Dolayısı ile bugün hiçbir şey sır değil… Onun için Türkiye sıkıştı çünkü bütün sırları CIA’nin elinde. Bu kirli oyun birlikte oynanıyor. Türkiye’nin sorunu da aslında bu; o karanlık ilişkilere girdi, bütün pis sırlarını o insanlarla paylaştı, artık geri dönüş yok, düze çıkış yok. IŞİD bile senin sırlarını biliyor çünkü bir dönem onlarla da toplanıyordun. Nusra da terör örgütü ve sen onlarla da toplanmışsın.

“TÜRKİYE SURİYE POLİTİKASINI 5000 DERECE DEĞİŞTİRMELİ”
Siz çok vahim iddialarda bulunuyorsunuz ve karanlık senaryolara dalıyorsunuz.
İddia değil herkesin bildiği ama bilmezden geldiği gerçekler bunlar. En kötü senaryom Türkiye karanlığa gidiyor. Eğer bu iktidar aklını başına toplamazsa, Suriye politikasını 5000 derece birden değiştirmezse bizi çok ciddi sorunlar bekliyor. Çünkü ABD ile Rusya anlaştı. Orada Türkiye’ye rağmen ateşkes olacak…

“HALK TV’DE SUUDİLERE İKİ LAF ETTİM VE …”
Şu an yanımızda olan ülkeleri merak ediyorum… Türkiye’nin gerçek manada dostu var mı?
Hiç kimse dostu değil. Hatta şöyle söyleyeyim o dost gibi görünen Suudi Arabistan ile Katar hiç değil. Orada karanlık ilişkiler var. Milyar dolarlık akçeli ilişkiler var. Bunları biliyoruz ama yazamıyoruz. Halk TV’de Suudilere iki laf ettim. “Aptallar, akılsızlar, ilkel, çağdışı” tarzında… Düşünün ceza verdiler bize. Suudilere laf ediyorsun ve RTÜK sana ceza veriyor. Türkçe’ye layık değilmiş bu laflar, şaka gibi…

“SÜREKLİ TEHDİT ALIYORUM”
Bu ülkede yaşayıp bu sözleri kurmak cesaret ister. Biraz da insafsızlık, sürekli bir eleştiri bombardımanı… Hiç çekinmiyor musunuz bu sözleri sarf ederken?
Elbette korkuyorum zaman zaman. İnsanız neticede… Bir sürü tehdit alıyorum. Benim ne korumam var, ne şoförüm ne silahım. İstesem talep de bulunur alırım ama almıyorum. Şimdi sizinle çıkalım çarşı, pazarda rahatça gezerim. Korkarak yaşanmaz.

“ARAP BAHARI ÖNCESİ HERKES BENİ İSTERDİ AMA ŞİMDİ…”
Demek ki neymiş yine de şanslıyız ve gayet özgür bir ülkedeyiz ki; herkes düşündüğünü rahatça dile getirebiliyor.
Hiç de öyle değil. Neden bir sürü arkadaşımız Silivri toplama kampında o zaman? Çoğu içeride… İçeride olmayanlar da dışarıda. Dışarıda derken çalıştıkları gazetelerden kovulmuşlar, televizyonlardan atılmışlar yani işsizler. Çok da özgür değiliz! Sınırlı özgürlük diyoruz buna… Bakın ben Arap Baharı'ndan önce TRT’de program yapıyordum, Akşam’da yazı yazıyordum, SKY’da, TVNET’te program yapıyordum, hemen hemen bütün kanallardan çağrılıyordum şimdi hepsi kesildi. Şu an diyorum ki o kanallara “Kardeşim sen o kadar yandaş çağırıyorsun ben de orada çıkayım sadece iki kelime söyleyeyim bakalım halk kime inanacak, kime güvenecek” asıl mesele bu. Bugüne kadar ben ne dediysem yüzde yüz benim dediklerim doğru çıktı, yüzde yüz onların dediği palavra çıktı.
Sizin için bu ülkeden beslenip bu ülkeye ihanet eden biri olarak bahsedenler var. Hatta “Ajan” deniyor sizin için.
Niye ajanmışım? Nereden bu kanıya varmışlar? Bu ülke benim… Ben 18 yaşında bu ülkeye geldim, bir üniversite öğrencisi olarak ve 45 yıldır da burayım.
Niye Suriye’den Türkiye’ye yerleştiniz?
Çünkü bu ülkeyi çok sevdim, burası benim topraklarım, memleketim. Burada evlendim ve kaldım.

“BANA AJAN VE HAİN DİYENLERDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM BU ÜLKEYİ”
Ajanlık ifadesini kabul etmiyorsunuz yani?
Asla. Ben bu ülkeyi sonsuz seviyorum. Hatta bana o lafı söyleyen insanlardan bin kat daha çok seviyorum ben bu ülkeyi. Ülkemin geleceği için doğruları söylemek ne zaman ajanlık olmuş? Zaten haber yaparsın ajan, hain olursun, gerçekleri söylersin ajan olursun. Bu ülkede en kolayı insanlara hiç yakışmayan ceketleri zorla üzerlerine giydirip, yaftalamak. Ben ajan ya da hain olsam ve bu ülkeyi sevmesem, bu duyarlılığı zaten göstermem. Bana ne ülkenin canı cehenneme der, gerçekleri gizler ve en büyük yandaş olurdum ama olamam çünkü ben dertli bir adamım, bu ülke için dertleniyorum.

“EĞER BUGÜN BEN YANDAŞ OLSAYDIM…”
Yandaş olsaydınız hayatınızda ne değişirdi bugün?
Bir elim yağda diğer elim balda olurdu. Kanallar beni konuk etmek için yarışırdı. Gazeteler köşe yazdırmak için sıraya girerdi. Paraya para demezdim, kafam rahat olurdu. Ben zamanında bu Arap Baharı öncesinde Sayın Cumhurbaşkanıyla da Başbakanla da birçok bakanla da gayet iyi dosttum. Hatta Türkiye- Suriye ilişkilerinde büyük katkılar sağladım. Irak, İran, Libya ilişkilerinde de keza yine öyle oldu. Bana şimdi çıkmış ajan gibi ipe sapa gelmez aptal saptal sözler ediyorlar. Kendileri bile aslında bu söylediklerine inanmıyorlar.

“AJANSAM EĞER CUMHURBAŞKANI’NIN YANINDA NE ARIYORDUM?”
Sizin için Suriye istihbaratının adamı da dendi sık sık…
Ben burada duruyorum. Bu devletin de istihbarat örgütleri, güvenlik örgütleri var, telefonlarım dinleniyor. Neden gelip de almıyorlar ya da ajanlığımı tescillemiyorlar? Demek ki bunlar boş iftiralar. Eğer ajansam ben 2012’ye kadar Sayın Cumhurbaşkanı’nın yani Abdullah Gül’ün en yakınındaki adam olarak nasıl bulunuyordum? Hatta şu anki Cumhurbaşkanı ile yine öyle… Bakanlarla yine öyle… Sayın Davutoğlu ve Türkiye’deki AKP’nin yöneticileri ile neden bu kadar yakındım? Bunu bir sorgulasınlar…

“AKP’NİN YANINDAYDIM, SONSUZ DESTEKLİYORDUM AMA…”
Evet, çok ilginç… Bir dönem AK Parti iktidarının kayıtsız şartsız destekçisiydiniz… Sayın Erdoğan ile seyahatlere giderdiniz…
Evet, yanlarındaydım ve doğru söylüyorsun sonsuz destek veriyordum.

“AK PARTİ DOĞRU İŞLER YAPIYORDU AMA…”
Ne değişti de bu keskin dönüşünüz gerçekleşti?
Çünkü yanlışlar başladı, çuvalladılar. Ezbere yürümeye başladılar. O dönem doğru iş yapıyorlardı Ortadoğu’da. Suriye’de ilişkiler güzeldi. Suriye ile dosttuk, Irak ile dosttuk… Şimdi bir tek dostumuz yok yanımızda. Düşünün Sünni bir Erdoğan, Esad’dan dolayı Şii’lerle dost oluyordu. Sınırlar kalkıyordu, 900 kilometre sınır var Suriye’de. Türklerle Araplar, Araplarla Türklerle, Süryaniler, Süryanilerle hepsi dost, kardeşti. İnsanlar bir aradaydı. Arada tel örgüler yoktu. Vize kalkmıştı, biraz daha sabretseydik pasaport da kalkacak ve biz kimlik kartları ile girip çıkacaktık.
Türk vatandaşlığına geçişinizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği olmuştu değil mi?
Eee tabii ki öyle oldu. Bakanlar Kurulu kararı ile oldu. Ben tutup da yalvarmadım!

“ONUNLA BİR DAHA GÖRÜŞMEDİM ÇÜNKÜ BÜYÜK YANLIŞLAR YAPTI…”
Bu yaşananlardan sonra hiçbir araya gelme şansınız olmadı mı Sayın Cumhurbaşkanı ile?
Hayır, hiç görüşmedim. Çok ters şeyler yaptı çünkü. En başında söyledim ben “Yanlış yapıyorsunuz, çevrenizde kimler varsa hepsi sizi yanıltıyor, hatta o danışmanların bile birilerine bir şeyleri danışmaya muhtaç, bilgisizler” dedim. Geçen gün Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın bu konudaki çıkışı çok doğruydu.

“IŞİD’DEN SÜREKLİ TEHDİT ALIYORUM”
Yeni Şafak demişken bir haber vardı o aklıma geldi, “Sultanahmet bombacısı Hüsnü Mahalli’nin akrabası çıktı” şeklinde bir haber yapmıştı Yeni Şafak. Ondan da bahsedelim isterim.
Bak İbrahim Karagül ile biz Arap Bahar öncesi TVNET’te birlikte program yapıyorduk ve aynı şeyleri düşünürdük. Kafası da çalışan bir arkadaş ama şu an öyle ayrı noktadayız ki! Adamın attığı manşetler en komik fıkralardan bile daha komik. Bu kadar komik manşetleri midem de aklım da kaldırmıyor. Neymiş efendim bombacı benim akrabam çıkmışmış! İbrahim, bunu manşete çekiyor. İyi de ben bunu zaten bir gün önce kendim söylemiştim; ‘Bu adam Cerabluslu, uzaktan bizim akraba olur “ diye anlatmışım. Bunu çok büyük haber yakalamışlar gibi tutup manşet yapıyorlar. Diyelim ki senin akraban hırsız çıktı, sen de mi hırsızsın? Ya da akraban tecavüzcü çıktı, sen de mi tecavüzcüsün? Kaldı ki bu ülkede en çok IŞİD’i eleştiren benim. IŞİD’den de tehdit alıyorum sürekli.

“IŞİD KAFAMI KESMEK İÇİN FETVA VERMİŞ”
Nasıl tehditler alıyorsunuz, ürperdim bir anda, insan korkuyor! İnsan sureti olan bir canavardan bahsediyoruz adeta.
Sürekli hem de. Hatta hakkımda fetva bile vermiş. Kafamın kesilmesi için emir buyurmuşlar.
İnsan sokağı bırak evinin içinde odadan odaya gidemez yahu bu şartlarda?
Korkunun ecele faydası yok. Hayat bir risk değil mi? Hiç de korkmuyorum. Ben Suriye’ye de gidiyorum, Lübnan’a, Irak’a da gidiyorum bu şartlar altında. Ben yerimde durmuyorum ki savaşın içine de gidiyorum.
Esad ile görüşüyor musunuz?
Hayır, şu son zamanlarda görüşmüyorum. Ama gittiğimde elbette görüşürüm. Ben Irak’a da gidiyorum Talabani ile görüşüyorum, Libya’ya gidiyorum oradakilerle de görüşüyorum.

“ESADCI DEĞİLİM, HATTA BABASI DÖNEMİNDE ÜLKEYE GİRİŞİM YASAKTI…”
Esadcı mısınız peki?
Niye Esadcı olayım? Akıl var mantık var! Esad’ı daha hiç kimse eleştirmezken ben eleştiriyordum. Esad’ın ideal ve dört dörtlük demokrasi olmadığını ama buna niyetinin olduğunu söylüyordum çünkü birebir tanıyorum onu. Babası asla demokrat değildi. Ben onun babasının döneminde Suriye’ye giremezdim, girişim yasaktı ülkeye nasıl ajan olabiliyorum şimdi ben? Ama Esad geldiğinde baktım, Batı eğitimi almış, kendisi eğitimli eşi yine öyle kültürlü. Uzun süreli sohbetlerimiz oldu ve umut olduğunu gördük ve dedik “Destek verelim.” Burada nasıl Erdoğan’a Gül’e destek verdiysek ona da verdik.

“ONLARA GÜVENMİŞTİM TA Kİ ONLAR O BOŞ HAYALE KAPILMAYANA KADAR ”
Şu an ne hissediyorsunuz?
Bakın ben Erdoğan’a, Gül’e, Davutoğlu’na da inanmıştım, güvenmiştim. Ortadoğu’da bir şeyler yapabileceklerine inanmıştım. 2011’e geldiğinde o Arap Baharı olduğunda bu rezalet ortaya çıkınca bunlar bir hayale kapıldılar. Ben Sultan olacağım ben halife olacağım diye.
Ama Türkiye’nin de Ortadoğu’da bir birleştirici güç olma özelliği yok muydu? Biraz da bunu istedi Cumhurbaşkanı…
Vardı, doğru ama yapamadılar. İşte diziler hatırlasana, nasıl rekorlar kırıyordu. Aşk-ı Memnu dizisi mesela. Şimdi diziler niye seviliyordu oralarda? Türkiye İslamcı olduğu için sevilmiyordu, Türkiye seviliyordu. Çünkü o dizilerin hiç birinde İslami motif yok, insanlar merak ediyordu burayı. Türkiye büyük bir devlet sonuçta kim ne derse desin. Tarihi, coğrafyası, Cumhuriyeti, insanı… Çünkü sen Müslümansın ve AKP Müslüman parti diye algılanıyor. Müslüman bir partinin Türkiye’si diye bakıyorlar. Müslüman bir partinin Türkiye’sinde nasıl yaşanıyor bunu merak ediyorlardı. Örneğin Aşk-ı Memnu dizisinde yaşananları gerçek gibi algılıyorlardı. Lübnan’da bir gün hiç unutmuyorum bir arkadaş ortamında kadınlar-eşler vardı. Kadınlardan birisi bana dedi ki ‘Hüsnü Bey bu Aşk-ı Memnu ’da hani kimin eli kimin cebinde belli değil, bu gerçek mi’ dedi. Yani Türk toplumu bu mu? Şimdi ne cevap verirsin! Hadi buyurun! Evet, Türkler böyle, kimin eli kimin cebinde belli değil, herkes herkesle yatıyor, böyle mi dersin yoksa gerçeği mi söylersin. Ben de dedim ki ‘Ya sonuçta bu bir film, öyle düşünmeyeceksin ama Türkiye bir Arap ülkesi değil.’ Örneğin Arap ülkelerinde evlenirken eşinizi hiç göremezsiniz evlenmeden. Sadece fotoğrafını görebilirsiniz. Şimdi bu nasıl bir evlilik? Türkiye’nin farkı burada. Yani ille git yatakta yat filan demiyorum ben. Ama en azından çıkacaksın, konuşacaksın, kim ne düşünüyor bileceksin… İkincisi de daha acı olan sosyolojik açıdan söylüyorum, kadın-erkek ilişkilerinde bir sıkıntı var orada. Kadının adı yok değeri yok, hiçbir şeyi yok. Arap toplumlarında kadınlar bu filmleri gördüklerinde kendini o filmlerdeki artistlerle karşılaştırmaya başlıyor. Örnek vereyim, Aşk-ı Memnu dizisinde o kızcağız onunla yatıyor, şununla yatıyor filan yeğeni ile bilmem ne… Oradaki genç kızlar izleyince etkileniyor. Düşünsene nasıl bir şey bu oradaki kadınlar için… Sokağa çıkamıyor kadıncağız, vazgeçtik sevişmeyi, öpmeyi, el ele tutuşmayı… Yani sokağa çıktığında kadın özellikle Suudi Arabistan’da tek başına çıktığında fetva vardır: O bir orospudur diye. Ya babası olacak, ya kardeşi ya da eşi olacak. O toplumların Türkiye’yi görmesi, algılaması, olumlu olarak bakması sosyolojik ve kültürel olarak ondan çıkan bir siyasi bakış. Tabii ki Türkiye o zaman çok seviliyordu. İşte bundan dolayı seviliyordu. Sen farklı bir ülkesin diyor sana. Suriyeli, Mısırlı, Arap filan neyse. Hele hele Suriye toplumunun yüzde yüz Türkiye’ye benzemesi ayrı bir avantajdı. Sen git Suriye’ye ye-iç, gez kimse sana karışmaz, laf atmaz, asla kimse kimseyi rahatsız etmez… Laik, çağdaş bir Suriye var karşınızda. Sınır boyunca 900 km boyunca akraba hepsi ya…

“MÜLTECİLER ESAD’DAN DEĞİL TERÖRİSTLERDEN KAÇTI!”
Her gün bir kente bombalar yağıyor, katliamlar yapılıyor. Çocuklar bile ölüyor. Yaşanmaz bir ülke gibi geliyor Suriye akla. Orada gerçekte neler oluyor?
Bak şimdi sen bu cümleyi kullanıyorsun, IŞİD, EL Nusra terör örgütü değil mi? Şimdi Türkiye’yi ele alalım. Türkiye Sur’u neden bombalıyor? Orada terör örgütü var. Hangi devlet olursa olsun dünyada sana karşı silahlı bir kalkışma olduğunda ne yapar bastırır. Suriye’deki biraz daha farklı, tamam seni birileri silahlandırmış demin söylediğim gibi Türkiye’de Özgür Suriye Ordusu kuruluyor. Onlara silah veriliyor. Libya’dan silah geliyor, adam geliyor. Destekliyor, Suriye’ye sokuyorsun bu başka bir tarafı. Peki, hangi devlet kendi vatandaşı dışında dünyanın dört bir tarafından 50 bin teröristin toplanmasını ve kendi ülkesine girmesine göz yumar? Yani şimdi diyelim ki Türkiye, Sur’da vs. kavga ediyor PKK var diyor bilmem ne var diyor. Şimdi diyelim ki 50 bin yabancı 80 ülkeden Suriye üzerinden Irak üzerinden İran üzerinden Sur’a gelseydi, Cizre’ye gelseydi, IŞİD gibi Nusra gibi… Türkiye ne yapardı? Kendi vatandaşı değil bak… Diyorlar ki mülteciler Esad’ın zulmünden kaçtı. Peki, kaçanlara bak, harita olarak söylüyorum, kaçanlar hep Suriye-Türkiye sınırında yakın olan bölgelerden kaçtılar. 900 km olan sınırdan. Suriye devletinin ne askeri, ne polisi hiçbiri yok. Burada IŞİD, ÖSO, El Nusra gibi örgütler var. Demek ki bu mülteciler bunlardan kaçtı. Devletten kaçmadılar.Demek ki yanlış bir algı var…
Çünkü yalan söylüyorlar. Hem de başından itibaren yalan söylüyorlar. Kobani olayları sırasında geçen yıl 150-200 bin insan kaçtı değil mi? Kimden kaçtı, IŞİD’den …

“IŞİD’İ TÜRKİYE, ABD GİBİ DEVLETLER BÜYÜTTÜ!”
IŞİD’i kim büyüttü? IŞİD nereden ortaya çıktı bir anda?
Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Amerika, İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya hepsi… Başlangıçta böyle kuruldu. Evet, böyle bir canavarı yarattılar. “Esad’ın gitmesi için her şey mubah” diyorlardı. Ama şimdi geldi yarattığın canavar seni ısıracak. Akrep cebe konulmaz. Akrebi cebine koyduğun zaman illa bir yerini ısıracak. Bunun şakası yok.

“YENİ BOMBALAR PATLAYACAK”
En son kalbimizin tam orta yerinde Ankara’da bombalar patladı, bu dehşet vericiydi…
Daha da patlayacak. Göreceksin bu işin sonu gelemeyecek. Her an, her saat patlama olabilir bu ülkede. Devamı da gelecek. Bunun müneccimlikle alakası yok, bu coğrafyayı bilirsen, bu ruh hastalarını tanırsan, ben birebir tanıyorum bu adamları, ne kadar ruh hastası, sapık, ilkel, çağdışı, aptal! sadece göstermiyorlar. Bu adamla sen nasıl baş edersin? Bu adamın ruhu böyle. Ben bunları gittim gördüm. Savaştım. Ben palavra sallamıyorum. Ben bilmediğim bir şeyi asla konuşmam bilgi veririm sadece. Hepsinin kafaları yıkanıyor. Eğitim veriliyor hepsine o yüzden bu iş çok zor.

“TERÖR ÖRGÜTLERİ ERDOĞAN’I SEVİYOR”
7 Haziran seçimleri öncesi çok çarpıcı bir yazı yazmıştınız Yurt Gazetesi’nde ‘AK Parti iktidarda kalırsa IŞİD, El Nusra, ÖSO gibi ruh hastası örgütler ilerler, yüzde 100 artar demiştiniz. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak gücüne güç katarsa bu örgütler moral olarak güç kazanır, katliamlar da devam eder demiştiniz…Ne alaka, bu acımasız bir itham değil mi?
Hiç de acımasız bir itham değil. Doğru, yüzde yüz aynı düşünüyorum. Ankara katliamının hemen ardından El Nusra açıklama yapıyor, Türk medyası vermiyor onu, Nusra açıklamasında; “Erdoğan’ın arkasındayız“ diyor. Nasıl bir açıklama bu ya? Sen bir terör örgütüsün. BM kararı ile terör örgütü. IŞİD, El Nusra gibi 160 tane daha örgüt var o listede. Ve bunların hepsi Erdoğan’ı seviyor.

“PUTİN HAZIRLIK YAPIYOR TÜRKİYE’Yİ MAHVEDECEK”
Ama Erdoğan’ın da dış politikada öyle bir cesur duruşu var ki ister istemez kapılıyorsunuz. Adam çıkıyor Rusya’ya kafa tutuyor. İran’a kafa tutuyor, ABD’ye kafa tutuyor. Ve ister istemez Ortadoğu’da da bir kahraman gibi görenler var onu…
Dış politika atara atar, gidere giderle yürütülmez. Eee kafa tuttuk da ne oldu? Rusya’ya bir şey mi oldu? Türkiye mahvoldu. Turizm sıfır, ithalatı sıfır, ihracatı sıfır, şirketler sıfır. Daha bir şey yapmıyor Putin, henüz harekete geçmedi. Ama hazırlanıyor emin olun. Daha neler yapacak, Putin öyle kolay adam değil böyle kalmaz. Daha hazırlık yapıyor çünkü bir takım kararlar anında alınmaz. Örneğin doğalgaz meselesi, doğalgazı kapatmadı ama ben yüzde yüz inanıyorum günü ve saati geldiğinde tak diye kapatır vanayı.

“RUSYA’DAN DOLAYI BAŞI ÇOK AĞRIR DAHA”
Tezek yakarız!
Tezek yakarız demekle bu işi atlatamayız (Gülüyor) Devlet ilişkileri böyle değildir. Rusya’dan bahsediyoruz sonuçta. İran üzerinden seni sıkıştırır, Avrupa Birliği üzerinden seni sıkıştırır, Kıbrıs üzerinden seni sıkıştırır, Yunanistan üzerinden seni sıkıştırır… Onlar Ortodoks çünkü kilise üzerinden seni sıkıştırır, Çin üzerinden seni sıkıştırır öyle durmaz. Yaz bir kenara eğer barış olmazsa dostluk tekrar kurulmazsa Rusya’dan dolayı başı çok ağrır. Vazgeçtik Rusya’dan Amerika mahvediyor seni…

“ARTIK ERDOĞAN’A GÜVENMİYORLAR”
Hakikaten Amerika biz ne dersek tam tersini söylüyor. NATO “Bize güvenmeyin” diyor. BM durmadan bizi uyarıyor… Neler oluyor?
Biz sevmiyorlar. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı’na güvenmiyorlar artık. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Türkiye içi politikalarından gıcık oluyorlar. Dışarıda bir sürü olay olurken sen kardeşim tutturmuşsun Anayasa’yı değiştirip devlet başkanı olacağım diye, olmaz diyorlar.
Ama bu politikalarından dolayı Obama’ya da çok büyük bir güven yok. Kırmızı çizgileri hep ihlal oldu.
Yoo, Obama ilk günden itibaren Esad’a karşı tavır almadı.

“SURİYE’DE TÜRKMENLER ÇOK MUTLU”
Niye Suriye konusunda her zaman Türkiye’nin yanında değil miydi?
Konuşmaya bakmayın siz, herkes konuşur. Şimdi dış politikada özellikle herkes her gün bir şey söyler. Türkiye’de bir ay önce gündem neydi? Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’ye girecektik. Ne oldu, attık bir palavra ben de çıktım bir TV kanalında ‘nah girersin’ dedim. Ne oldu bugün konu kapandı gitti. Bayırbucak salladın, bir ay iki ay millete salladın Bayırbucak, Bayırbucak! Ya dedim ki orada Bayırbucak Türkmenleri diye bir şey yok. Orada Türkmen yok. Suriye’de Türkmenler çok mutlu. Genelkurmay Başkanı Türkmen. Suriye’nin ilk cumhurbaşkanı Türkmen. Suriye’nin ikinci Cumhurbaşkanı Türkmen.

TAMAMI İÇİN TIKLAYIN