Abone Ol

"Güzel kadınları görünce heyecanlanıyorum! Ama lezbiyen değilim!!!"

Ayşe Arman yazıyor; "Kadınlar kadınları sadece kıskanmaz. Beğenir de. Ben mesela kadın beğenen bir kadınım" Ayşe Arman'dan ilgiç itiraflar. Beğendiği hangi yıldızla röportaj yaptı?

"Güzel kadınları görünce heyecanlanıyorum! Ama lezbiyen değilim!!!"

Kadınlar da güzel kadın beğenir

Kadınlar kadınları sadece kıskanmaz. Beğenir de. Ben mesela kadın beğenen bir kadınım. Hatta güzel kadınları görünce heyecanlanıyorum. Ama lütfen bu satırlarımdan lezbiyen eğilimler taşıdığım gibi bir hayale kapılmayın. Taşımıyorum. Taşıyorsam da farkında değilim. Ama güzel kadın bedenleri görmekten hoşlanıyorum, üzerlerinde ne kadar az şey olursa, o kadar iyi. Göğüslerine, kalçalarına, omuzlarına, kollarına bakıyorum, tabii ki bir erkekten farklı gerekçelerle ama bakıyorum...

İşte günlerden bir gün, sevgilime iki kadın arasında kaldığımı söyledim Gisele Bündchen ve Jennifer Gardner. O da "İşin zor, ben tercih yapamam, ikisini de alırım!" dedi. Ben ise bir kadın seçiciliğiyle, titizliğiyle "O mu daha iyi, bu mu?" diye kafayı yemekle meşgulken bir mail geldi:

"Gisele Bündchen'le röportaj yapmak ister misiniz?"

İlahi kader gibi bir şey!

Üzerine atladım. Ve sonra sevgilime "Bil bakalım nereye gidiyorum? Berlin'e, Gisele'e (Cisel diye okunuyor) buluşmaya" dedim. O da "Seni bir erkeğe yollamazdım ama ona gidebilirsin, hatta beni de yanına alabilirsin!" dedi.

Böyle hoş bir başlangıç oldu. Seyahatin devamı da öyle geldi. Çünkü ekip şahaneydi. 3 erkek ve ben. Twigy'in Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel, her durum için Latince bir atasözü denk düşürüyor ve bir sürü dil biliyor, Doğanburda Reklam Grup Başkanı Cem Başar, Türk Tom Ford diyebiliriz, ünlü modacıya çok benziyor ve eski patronum Mehmet Yılmaz, o kimselere benzemez...

Uzun zamandır bu kadar eğlenmedim. Sürekli şampanya içtik, güldük, güzel yemekler yedik ve bir kulüpten diğerine gittik. Bol bol geyik ve dedikodu yaptık. İyi geldi. Hava da çok güzeldi. Ne diyeyim... Bundan iyisi can sağlığı...

BENİ EÄžLENDİRMEYEN ERKEÄžİN ŞANSI YOK/_np/1174/5501174.jpg

Nedir Brezilyalı kadınların sırrı? Neden bütün adamlar Brezilyalı kadınlar için çıldırırlar?

- Çıldırıyorlar mı? Aferin onlara. İyi yapıyorlar. Neden biliyor musunuz, çünkü biz melez bir ırkız. Hepimiz karışımız. Bana bak mesela, Alman köklerim var. Bir sürü Brezilyalı var benim konumumda. Bir de rahat insanlarız. Neden? İklim etkili bence. 10 ay güneşli bir ülke düşünsene. Sürekli dışarıdasın, güneşle haşır neşir. Haliyle, insanın ruh haline de yansıyor. Bir de küçük şeylerle mutlu olan insanlarız. Bize bir futbol topu ver, gerisine karışma, mutluluktan ölürüz. Sahaya bile gerek yok, kumda oynarız. Forma da istemeyiz, zaten giyinmeyi fazla sevmeyiz. Basitliğe, sadeliğe inanırız...

Siz, bu sadelik işine sardırmışsınız...

- Evet. Benim bütün hayatım bu felsefe üzerine kurulu. Herkese de tavsiye ederim. İnsan ne kadar çok şeye sahip oluyorsa, o kadar mutsuz oluyor...

Peki ruhunuzun Alman tarafı hiç yok mu sizin?

- Oooooo! Aslında benim ruhumun komple Alman olduğu söylenir. Çünkü çok disiplinliyim, hele işimse söz konusu olan, dakikim, profesyonelim. İnsanlar bana hep "Amma Almansın!" derler.

İçki içmiyorsunuz, sigara içmiyorsunuz, geceleri çıkmıyorsunuz, delirmiyorsunuz, sürekli makulsunuz, sıkıcı bir hayat değil mi? Kendinizi de kaybetmiyorsunuz...

- Kendimi kaybetmediğimi nereden biliyorsunuz. Ben de kendimi kaybediyorum. Ama kitap okurken ya da iyi bir film seyrederken. Kendi evimde yaptığım partilerde de kendimi kaybediyorum. Sıkıcı olduğumu da düşünmüyorum. Ama ben yengeçim. Evcimenim. Ev severim. Yemek yapmayı severim. Sevgilime yemek pişiririm. Gece sabahlara kadar ayakta kalıp, ertesi gün öğlene kadar uyumanın neresi eğlenceli, ben bilemiyorum. Öyle biri değilim.

Hep mi bu kadar mantıklıydınız?

- Hayır. 16 yaşında filan ben de deliler gibi içerdim, ertesi gün de müthiş bir baş ağrısıyla kalkardım. Şimdi "Deli miyim?" diyorum.

Peki niye "celebrity" gibi değilsiniz. Fazla alçakgönüllüsünüz, fazla normalsiniz. Sizin sorununuz ne!

- Çünkü kendimi kimseden fazla görmüyorum. Herkes gibiyim, sadece yaptığım işte başarılıyım. Ama bu beni, kimseden iyi ya da kötü yapmıyor. Kimseye de farklı davranmam çünkü farklı olduğumuza inanmıyorum.

6 kız kardeşsiniz... Siz, en güzel olan mısınız?

- Hepimiz güzeliz...

Hadi canım!

- Evet, bak işte kız kardeşim Patricia. O benim en yakın arkadaşım. Üstelik ikizim.

Dünyanın en güzel kadınlarından Gisele Bündchen'in ona benzemeyen ikizi olmanın zorlukları var mı?

Patricia: Yok kız kardeş olarak mükemmel. Ben aynı zamanda onun menajeriyim.

Haaa siz beyinsiniz, o vücut... Öyle mi?

Patricia: Yok hayır. Gisele hem beyin hem vücut. Kararları o verir, her şey onun kontrolündedir.

Hiç kıskanmadınız mı onu?

Patricia: Hayır asla. Onun yerinde olmak istemezdim. 14 yaşında evi terk etti. Ben bunu yapamazdım.

Gisele: Gördün mü bak, demek ki sıkıcı bir kadın değilmişim! 14 yaşından beri var olmaya çalışıyorum, ne kadar macera dolu bir hayatım olduğunu düşün. Uçaklardan atlarım, denizlere dalarım, raftinge bayılırım. Nerede ekstrem spor var, ben oradayım. Ama yine de erken yatarım!

Ama ben demin sizi basın toplantısında izlerken fark ettim ki, politikacı gibisiniz. Susuzluk, yağmur ormanları, küresel ısınma konularına dalınca, insan manken olduğunuzu unutuyor... Bunlar seksapelinizin önüne geçiyor...

- Benim için bir sakıncası yok. Şikayetçi de değilim. Ben bu işi sadece para kazanmak için yapmıyorum, yeteri kadar param var, ben bir "farkındalık" yaratmaya uğraşıyorum. Orada, o basın toplantısında benim için önemli bir şeyden söz ediyordum, insanlar için önemli bir şeyden. Hepimiz etrafımızda olan bitenin farkına varmalıyız. Gözlerimizi açmalıyız. Sinir uçlarımızla evreni hissetmeliyiz...

Akıllı manken pek rastlanabilir bir şey değilmiş gibi bir önyargım varmış...

- Normaldir, hepimizin önyargıları var. Ama zaten hayatta insanın ne yaptığı değildir önemli olan, değerleridir. Model de olabilirsin, doktor da, pizzacı çocuk da, gazeteci de... Yeter ki değerlerin sağlam olsun. Bazıları duyarlı, başkalarının hayatıyla acılarıyla yaşadıklarıyla ilgilidir. Bazıları ise değildir. Ben birinci gruba giriyorum.

Hep hırslı bir tip miydiniz? Dünyaca ünlü bir model olabilmek için çok çaba sarf ettiniz mi?

- Ben aslında voleybolcu olmak istiyordum. En büyük hayalim buydu. Atletik bir tiptim. Voleybolu da çok seviyordum. Ama olmadı. Modellik tesadüfen önüme çıkmış bir şey, 14 yaşında başka nasıl para kazanabilirdim ki?

Neden, fakir miydiniz?

- Hayır orta halli bir aileydik. Ama ben bağımsız olmak istedim. 6 kardeştik. Bir an önce kendi paramı kazanabilirsem, özgür ve bağımsız olabilecektim. Hepimiz için geçerli değil mi bu, herkesin amacı bu değil mi zaten, ekonomik bağımsızlığını kazanmak...

6 kız olmak nasıl bir şey? Sürekli çığlık çığlığa mıydınız?

- Evet. Çok da iyi anlaşırdık. Kocaman bir odada uyuyorduk ve hepimiz aynı banyoyu paylaşıyorduk. Kim önce koşarsa, duşu o kapıyordu. Çok çok eğlenceliydi. Birden fazla kardeşle, paylaşmayı öğreniyorsun, hayatı öğreniyorsun, rekabeti öğreniyorsun, bir de başkalarına saygı duymayı. Bir yerlerden eve doğru mu geliyoruz, pazarlık başlardı, "İlk ben duş alacağım, ikinci ben, üçüncü ben..."

Mutlu bir çocukluk...

- Hem de nasıl. Görüp görebileceğin en mutlu kızdım ben. Doğada geçti çocukluğum. Büyükbabamın bir çiftliği vardı. İneklerden süt sağardık. Bence bir çocuk için en önemli şey, doğayı hissetmesi, doğada yaşaması, doğal ve özgür olması...

Kız gibi bir kız çocuğu muydunuz, erkek Fatma gibi mi...

- Tam bir erkek Fatma. Çok kaza bela atlattım, ben sokaklarda büyüdüm. Suç oranının neredeyse sıfır olduğu bir kasaba düşün. Herkes herkese güveniyor. Müthişti. Bir de tabii, ben bardağın sürekli dolu tarafını gören bir kadınım. Pozitif, pozitif!

Çok çok güzel olduğunuzu ne zaman hissettiniz?

- Ben küçükken çirkin olduğumu düşünüyordum. Çirkin ördek yavrusu. Sonra bu tür şeylere kafa yormamayı öğrendim. Bence güzellik izafi. Bir sürü insan benim güzel ya da çirkin olduğumu düşünebilir. Bütün bunlar benimle ilgili değil. Onların düşüncesi, onların beyninden kaynaklanıyor. Neden onların ne dediğiyle ilgileneyim ki? Biraz zaman aldı ama ben kendimle mutlu olmayı öğrendim. Artık insanların ne dediğiyle çok ilgili değilim. Bir gün beni beğenecekler, ertesi gün beğenmeyecekler. Ben de kendimi onların beğenisine göre ayarlayacağım öyle mi? Hadi canım siz de.

Çok güçlü bir karaktersiniz...

- Evet öyleyim. Zaman içinde güçlü olmayı da öğrendim.

Erkekleri de perişan ediyor musunuz?

- İnşallah öyle yapmıyorumdur.

Nasıl erkeklerden hoşlanırsınız?

- Tabii ki beni eğlendiren erkeklerden... Eğlendirmiyorsa hiç şansı yok...

Tek kusuru fazla akıllı olması!

Peki ne oldu Gisele'le karşılaşınca?

Güzelliği ve sadeliği karşısında nutkum tutuldu önce...

Işıl ışıl bir surat. Olağanüstü güzel bir beden. İnce ama yuvarlak hatlar. Her kadının olmak istediği kadın yani. Öyle karnı midesine yapışmış anoreksik güzellerden değil. Brezilyalı poposu ve memeleri, maşallah yerinde.

Ama... Ama'sı var...

Konuşmaya başlayınca... Yanılıyorsunuz. "Güzel ol ve sus!"lardan değil, tam tersine gereğinden fazla akıllı. Çok akıllı çok. Rahatlıkla sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına başkanlık yapabilir, biraz zorlarsanız bakan bile olabilir. Kültür bakanı, çevre bakanı. Çevre bakanlığı özellikle yakışır. Çıktı oraya o güzelim endamıyla, yağmur ormanlarından, küresel ısınmadan ve susuzluktan söz etti. Bir Al Gore'dan ve Ömer Madra'dan bahsetmediği kaldı! İnanıyor da söylediklerine, eline metin verilip konuşturulan kadınlardan değil. O kadar aklı başında konuşuyor ki, bir süre sonra kalçasını, memesini, edasını, endamını göremez oluyorsun. Karşında, beyin halinde bir kadın oturuyor. Ne olacak bu dünyanın hali... Çocuklarımızın geleceği... Dünyayı bekleyen tehlikeler... Takdir edersiniz ki, bunlar da seksi, seksiliği perdeleyen, ikinci plana atan şeyler. Haliyle o basın toplantısında, Gisele Bündchen, o bilinen seksi imajının aksine benim gözümde Hillary Clinton'ın genci ve güzeli olarak şekillendi. Aklının, bedeninin önüne geçtiği, dünyanın en çok kazanan kadınlarından biri olmasından da belli. Bündchen'in mankenliği, modelliği ikinci planda, asıl hüneri iyi bir iş kadını olması. İnsanda birlikte çılgın maceralara atılmak yerine, oturup aklı başında mantıklı konuşmalar yapma isteği uyandıran bir kadın. İdeali bir Avrupa filmi üzerine saatlerce tartışmak. Geceleri çıkmıyor, erkenden yatıyor, güneşle birlikte uyanıyor, boks ve yoga yapıyor, içki sigara zinhar. Bedenini bir mabet olarak değerlendiriyor. Ağzına faydasız şeyler sokmuyor, hep sağlıklı besleniyor.

Ya işte böyle.

Dünyanın ikinci büyük ayakkabı üreticisi Brezilya. Grendene'de bir Brezilya firması. 2007'de 146 milyon çift terlik satmışlar. Gisele'le mark anlaşması yapmış durumdalar. Kadın akıllı ya, sadece reklam yüzü olmayı kabul etmemiş, satıştan komisyon almayı akıl etmiş. Son 2 yılda 100 milyonun üzerinde Gisele Bündchen markasıyla terlik satılmış. Anlayacağınız Gisele, Grendene sayesinde de her gün daha zengin oluyor. Twigy'nin sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel ise Grendene'nin Türkiye temsilcisi. Grendene'ciler ona bayılıyor, çünkü dünyada en çok Gisele Bündchen terliği satılan üç ülkeden biri Türkiye. Terlikler bence de güzel. En önemli özelliği çok yumuşak olması. Amazon reçineleri ile pvc özel bir formülle karıştırılıyor. Alya ile ben de bu terliklerden giyiyoruz. Sizin de bu yazı Gisele Bündchen terlikleriyle geçirmenizde bir mahzur yok...

Ayşe Arman/Hürriyet