Abone Ol

Ferhat ile Şirin konusu ne, Ferhat ile Şirin oyuncuları kimler? Karalı Köşk nerede?

FOX TV'nin yeni dizisini izleyenler Karalı Köşk nerede merak ediyor. Aşkın acısını, sevincini, nefretini, tutkusunu, ihaneti ve intikamı bir arada tattıran Ferhat ile Şirin dizisi oyuncuları kimler ve konusu ne?

Ferhat ile Şirin konusu ne, Ferhat ile Şirin oyuncuları kimler? Karalı Köşk

Ferhat ile Şirin dizisinin çekildiği yer izleyiciler tarafından araştırılıyor. Daha önce İstanbullu Gelin dizisinin çekildiği Boranlar Konağı olarak bilinen çekim yeri merak konusu oldu. Başrollerini Cansu Dere, Tolga Sarıtaş ve Leyla Tanlar’ın paylaştığı Ferhat ile Şirin büyülü, masalsı aşkı anlatılıyor.

FERHAT İLE ŞİRİN DİZİSİ NEREDE ÇEKİLİYOR?

Ferhat ile Şirin dizisi İstanbul’un farklı ilçelerinde ve mekanlarında çekiliyor. Ana çekim yerinin Beykoz Kundura Fabrikası ve Kapalıçarşı olacağı kaydedildi. İstanbul’un farklı ilçelerinde ve mekanlarında da çekim setleri kurulacak. Kapalıçarşı’da mücevher ve antika dükkanı ile yine İstanbul’da bir marangozhane dizi için kiralandı.

KARALI KÖŞK DİĞER ADIYLA KIRMIZI KÖŞK NEREDE?

Ferhat ile Şirin dizisinin ana mekanı olan Kırmızı boyalı Karalı Köşkü, Beykoz Kundura Fabrikası’nın içinde yer alıyor. Daha önce İstanbullu Gelin dizisinde kullanılan ve beyaz olan köşk, Ferhat ile Şirin dizisi için kırmızıya boyandı. Kırmızı Köşkün asıl adı Boranlar Konağı olarak geçiyor. Dizide Karalı Köşkü olarak yer alacak. Kısa sürede yeniden restore edilen mekan, İstanbul’un Beykoz ilçesinde bulunuyor.

FERHAT İLE ŞİRİN DİZİSİ OYUNCULARI

Banu (Cansu Dere)

Güçlü, akıllı, son derece çekici ve güzel bir kadın olan Banu, hayatı boyunca aşkı hiç tatmayan, erkeklerin dünyasında, silahların gölgesinde yaşayan bir kadındır. Ailesini kaybettikten sonra ömrünü kardeşi Şirin'e adamıştır. Kapalı Çarşı'nın en güçlü ailesi Karalı'ların mirası bugün Banu'nun elindedir. Babasının adına, ailesinin mirasına layık olmak için çalışan Banu için aile her şeyden önce gelir, en başta da kardeşi Şirin. Ama ilk defa önceliği değişecek, hayatına hesapta olmayan biri girecektir. Banu, hayatında ilk kez kendisi için bir şey isteyecektir: Ferhat'ı…

Ferhat (Tolga Sarıtaş)

Günümüzde zanaatı ile tanınan ve şehrin en iyi ahşap işlerini yapan Ferhat, babası ile bir atölye işletmektedir. Lafını esirgemeyen, aklına geleni hemen söyleyebilen, dobra ve dürüst bir gençtir. En belirgin özelliği cesaretidir. Yumruğu sert olan Ferhat, bugüne dek eline silah almamıştır. Ancak iyi dövüşür. Dövüşmeyi eski lisanslı boksör olan babası Salim'den öğrenmiştir. Kitap okumayı sever, başucundan babasının öğrettiği tasavvuf ilmi üzerine kitaplar ve şiir eksik olmaz. Ailesini trajik bir olay sonucu kaybetmiştir. Ferhat'ın geçmişine dair puslu anılarının arasında bir söz dün gibi aklındadır. “Bir insan ölürse çok insan ölür”. Ölüm onun hayatını henüz çocuk yaştayken alt üst etmiştir, kalbinde ki boşlukla büyür. Ferhat, içindeki o boşluğu aşkla dolduracaktır.

Şirin (Leyla Tanlar)

Karalı ailesinin prensesi… Takı tasarımcılığı okuyan Şirin aynı zamanda bir Mevlevihane'nin müzik grubunda ney üflemektedir. Çocuk yaşta geçirdiği hastalık yüzünden ablası Banu ona hep narin bir çiçek gibi davranmış bu yüzden hayatın sert yüzüyle hiç yüzleşememiştir. Kafeste bir kuş gibi yaşayan, hayatla tek başına savaşmayı bilmeyen, duygularını hiç ifade edemeyen Şirin, Ferhat ile aşkı dahası yaşamayı öğrenecektir. Şirin'in aşkının en büyük engeli ise canından çok sevdiği ablası Banu olacaktır.

Hüsrev (Yıldıray Şahinler)

Güçlü, iktidar için her şeyi göze alabilecek, hırslı bir adamdır. Yalnızlık en büyük korkusudur. Kaybetmeye tahammülü yoktur. Kendine çocukluğundan beri verdiği bir sözü tutmak için yaşar. İstediği her şeye ulaşmak için önüne gelen tüm engelleri, ne pahasına olursa olsun aşmaya yemin etmiştir, yapmıştır da…

Sadık (Ushan Çakır)

İsmiyle müsemma olan Sadık'ın hayattaki en büyük amacı Banu Karalı'yı korumaktır. Delikanlı, atak ve gözü pek bir adamdır. Ömer Kralı'nın ani ölümü sonrası Hayriye Hanım ona kol kanat germiştir. Banu'nun sağ kolu, Şirin'in ağabey yerine koyduğu isimdir. Banu'nun karanlık yüzünün en yakın tanığı odur, onun için canını bile vermeye hazırdır. Söz konusu Banu olunca gözünü budaktan esirgemez. Bedeli ne olursa olsun…

Hayriye (Işıl Yücesoy)

Karalı ailesinin başındaki isimdir. Torunları Şirin ve Banu'yu, ailesini korumak için gözünü karartabilir. Banu yetişene kadar aileyi koruyan, kollayan o olmuştur. Banu’yu bugünkü Banu yapan onun dik duruşudur. Dediğim dedik, otoriter bir kadındır.

Salim (Şehsuvar Aktaş)

Ferhat'a baba olan, onu yetiştiren, zanaat öğreten kişidir. Eski lisanslı boksördür, marangoz, oymacılık ustasıdır. İnançlı bir adam olan Salim kimseyi bir diğerinden ayırmadan, kimseyi incitmeden, iyi bir insan olmak için çabalayarak yaşamıştır. Salim'in en büyük hayali, oğlunun geçmişi unutup mutlu bir adam olduğunu, evlenip barklandığını, bir aile kurduğunu görmektir… En büyük korkusuysa Ferhat'ı kaybetmektir…

Şehnaz (Emel Çölgeçen)

Ferhat'ın annesidir. Dillere destan güzelliği ile tanınır. Kocasının ölümü ile hayatı darmadağın olmuştur. Oğlunu kaybettiği o geceyi hiç unutamaz. Tek hayali oğlunu bir kez olsun görebilmektir. Bu uğurda her şeyi yapmaya hazırdır, ancak içinde bulunduğu hayat onun oğluna ulaşmasını imkânsız hale getirir.

Yiğit (Alican Barlas)

Şirin'in nişanlısı, Hüsrev'in oğludur. Yiğit, hayatında her şeyi altın tepsi içinde almaya alışmıştır. Hüsrev, oğlunun bugünkü kaybetmeye tahammülü olmayan, saldırgan ve tatminsiz karakterinin sebebidir.

Sıla (Nihan Gür)

Güzelliği, zekâsı ve hırsıyla erkekleri kendine hayran bırakan oldukça çekici bir kadın olmasına rağmen gözü Yiğit'ten başkasını görmez. Yiğit'le yaşadığı gizli aşk aslında fırtınalı bir serüvenin ilk adımıdır.

FERHAT İLE ŞİRİN DİZİ KONUSU

Ahşap işleri yapan sıradan bir marangoz olan Ferhat’ın yolu, hiç ummadığı bir anda aşka, zengin ve karanlık bir dünyaya uzanır.

Küçük atölyesinden Kapalı Çarşı’nın tarihi dükkanlarına adım atan Ferhat’ın yolu Karalı Köşk’üne çıkar. Hayatın onu sürüklediği Karalı Köşk’ünün duvarları Ferhat’ın izini sürdüğü geçmişinin tanıklarıdır.

Ferhat, Şirin ve Banu… Aşkın mucizesini de felaketini de yaşayacakları bir girdaba sürüklendiklerinden habersizdir… Onlarınki efsanevi bir aşkın hikâyesi... Bu hikâyede herkesin mutlu olması imkânsız…

Bu aşkın, en büyük trajedisi, aslında yıllar önce nefretle, acı ve intikamla közlenen bir başka aşkın küllerinden alevlenmesi. Aslında her şey yıllar önce yine aşkla başlamıştır… Uğruna canların alındığı, hayatların karartıldığı, ailelerin dağıldığı kötücül bir aşk…