Abone Ol

Fatih Portakal'dan Cennet Koylarındaki Ranta Sert Tepki: Kalkınıyoruz Diyerek...

Gazeteci Fatih Portakal, ihaleyle ranta açılan cennet koyları hakkında dikkat çeken bir paylaşımda bulundu.

Fatih Portakal'dan Cennet Koylarındaki Ranta Sert Tepki: Kalkınıyoruz Diyerek...

Muğla’nın Fethiye ilçesi Göcek Mahallesi’ndeki dünyaca ünlü koylar tek tek ihaleye çıkarılıyor. Boynuzbükü, Osmanağa, Günlük ve İnceburun ihalelerinin ardından, Kille Bükü, Kille, Bedri Rahmi, Sıralıbük, Sarsala koyu, Hamam koyu, Binlik ve Martı koylarının ihalesinin de 24 Mart’ta yapılacağı duyuruldu.

Gazeteci Fatih Portakal, sosyal medya hesabından cennet koylarındaki soygunu açıkladı. Cennet koyların ihaleye açılmasına tepki gösteren Portakal, “Sıra Akdeniz’in koylarına geldi. Kalkınıyoruz diyerek Allah’ın koylarını satıyorlar. Göcek’in koylarını, desteğinizle yerel halk işletsin, siz kontrolünü yapın. Yapmazsınız, çünkü rant büyük. Alanlar yine AKP’ye yakın isimlerdir kesin! Amatör denizciliği bitiriyorsunuz.” ifadelerini kullandı.

Fatih Portakal'dan Cennet Koylarındaki Ranta Sert Tepki: Kalkınıyoruz Diyerek... - Resim: 1

MAPA VE ŞAMADIRA İHALESİ

Muğla ve Dalaman'da Mapa ve Şamandıra alanları için ihale açıldı. İlk Yıl İhale Muhammen Bedeli 1.135.000,00 TL+KDV (Birmilyonyüzotuzbeşbin TürkLirası) olarak belirlendi.

İşte o ihale:

Fatih Portakal'dan Cennet Koylarındaki Ranta Sert Tepki: Kalkınıyoruz Diyerek... - Resim: 2

MURAT AĞIREL KÖŞESİNE TAŞIDI

Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel dün kaleme aldığı yazısında koylardaki durumu şöyle açıkladı;

Fethiye, Dalaman ve Göcek'te doğa harikası koyları biliyorsunuz. Bu koylara özellikle özel yatlar ve tur tekneleri ilgi gösteriyor. Koylara yaz boyunca binlerce tekne giriyor, çıkıyor.

Teknelerin koylarda yarattığı bir doğa tahribatı var. "Mapa" denilen bağlantı noktaları yoksa ağaçlara zarar verecek şekilde tekneler bağlanıyor ve yoğunluk nedeniyle tekne atıkları koylardaki biyoçeşitliliği bozuyor.

Şöyle anlatayım…

Fethiye, Göcek ve Dalaman koylarında bulunan yat limanı, marina ve yat bağlama iskeleleri haricinde teknelerin parklanma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve teknelerin karaya sabitlenebilmesi amacıyla deniz kıyılarında birçok mapa alanı tanımlanmış ve bağlama noktaları oluşturulmuştu.

Bahsedilen mapaların oluşturulmasının temel amacı, koylarda demir atan teknelerin kıyılardaki ağaçlara bağlanmasının önüne geçilerek ağaçların devrilme ve tahribatlarının önlenmesi idi.

Özellikle Göcek koylarında yoğunlaşan tekne parklanmalarında oluşan sorunların çözümlenmesi amacıyla Göcek Koyları Yönetim Planı oluşturulmuş, plan uyarınca mapa noktalarında veya diğer noktalarda her teknenin en fazla üç gün demir atabileceği hükmü belirlenmişti.

Belirlenen mapa noktalarına tüm tekneler ücretsiz olarak bağlanabilmekte idi.

"İdi" diyorum artık "ücretsiz" olmayacak. Özel şirket işletecek.

Fethiye ve Göcek sakinleri de bu konuya dikkat çeken bir bildiri hazırlamış.

İddia şu: Yeni yapılacak mapa ve şamandıra ihalesi ile birlikte koylar, zenginlere verilecek ve tüm koylar deniz turizmine, deniz emekçilerine ve yöre çocuklarına kapatılacak. Devlet halkın malına el koyup, milyonlarca liraya buraları satacak.

Üstüne üstlük yıllar içerisinde oluşacak bir çevre felaketi de söz konusu…

Hazırlanan bildiride de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın buralardaki koylarda hazırladığı mapa ve bağlantı noktalarının sayısının, olması gerekenden çok fazla olduğuna dikkat çekiliyor. Üstelik inşaatlar imar planlarına da aykırı.

MERİÇ KÖYATASI YAPILAN İHALENİN BOYUTLARINI BÖYLE AÇIKLADI

Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve ekonomist Meriç Köyatası'nın Naviga Dergisi için yazdığı yazıda koylar için yapılan ihalenin deniz turizmi işletmeleri ve amatör denizciler tarafından sorunlarını gündeme getirdi.

Meriç Köyatası'nın yazısı şöyle;

Göcek Koylarına yeni düzen geliyor. Demir atmak yasaklanıyor. Tonoz atılması ve işletilmesi için yangından mal kaçırırcasına yapılan ihale deniz turizmi işletmeleri ve amatör denizciler tarafından endişe ile karşılandı. İhalede ortaya çıkan fiyatlar, Göcek’te sadece üst gelir gruplarının denizcilik yapabileceğini gösteriyor.

Denizlerimizi ve doğayı korumak başta denizciler olmak üzere, hepimizin görevi. Bana ve bizim kuşağa denizcilik sevgisini aşılayan, Türkiye’de amatör denizciliğin meşalesini yakan rahmetli Sadun Boro’nun bizlere bıraktığı en önemli vasiyet, denizlerin, ormanların korunmasıydı.

Ama maalesef her geçen yıl, kıyılarımız, bakir koylarımız gözünü rant bürümüş kişiler tarafından yağmalanıyor, ağaçlar kesiliyor, ormanlar yakılıyor, denizler kirletiliyor. Denizi temiz tutma adına geliştirilen önlemler ise bugüne kadar hiçbir zaman denizi ve çevreyi korumaya yaramadı, aksine deniz kirliliğini daha da artırdı, üstüne üstlük de başta amatörler olmak üzere denizcilerin üzerine ekstra yükler bindirdi. Örnek olarak Mavi Kart başlığı altında toplayacağımız atık yönetimi gibi.

Denizin, karadan denizin kirlenmesi göz ardı edildi, denize kıyısı olan yerleşim yerlerindeki sözüm ona derin deşarj dedikleri 300 metre açığa 20 -30 metre derinliğe kanalizasyon boşaltmalarına seyirci kalındı. Dört beş aylık sezon boyunca Göcek’te bir koyda demirli duran, günde 1 ton ile 4 ton arasında atık su üreten koca koca mega yatların 15 günde bir 1 ton atık vermesi ile çevreyi kirletmediğine inanan devlet bürokrasisi şimdi de deniz dibindeki posidonya çayırlarını korumak gibi kutsal bir gerekçe ile karşımıza çıktı.

Mavi Kart uygulaması ile birlikte gündeme gelen Göcek’te demir atılmasın, tekneler tonozlara bağlansın, tekneler kıyıda ağaçlara bağlanmasın, yerleştirilen mapalara bağlansın uygulaması, bu kez çok farklı bir rant projesi olarak karşımıza çıktı. Amaç çevreyi korumak olsa çok iyi ama maalesef öyle olmayacak.

Eksi günleri bilenler o tarihteki Naviga Dergisi’ndeki yazılarımızı okuyanlar hazırlayabilir. Özetleyelim. Mavi Kart uygulaması ile bundan 15 yıl kadar önce tonozlama sistemleri de yapılmıştı. O sisteme ilke olarak değil uygulama olarak karşı çıkmıştık. Çünkü O tarihlerde Özel Çevre Koruma Başkanlığı ÖÇK koylara tonoz atacak ve tekneler de bu tonozlara bağlanacaktı. Bizler o tarihlerde bu işin oldubittiye getirilemeyeceğini, tonozların bakım tutumu sağlanmazsa, üç yıla kadar teknelerin tonoz koparıp karaya vuracaklarını söylemiştik. “Bu işin sahibi olmalı, bu işin sahibi de yerel yönetimler ve o bölgedeki marinaların ve yat işletmecilerin ortak girişimi olmalıdır” demiştik. Dediklerimizin hepsi de gerçekleşti.

Son 20 yıldır tanık olduk ki, maalesef merkezi yönetim (Ankara), kendi partisinden olmayan belediye yönetimleri ile işbirliği yapmıyor. Ve yine son 20 yıldan beni tanık oluyoruz ki, yapılan ihalelerin büyük çoğunluğu ortaya çıkan ihtiyacı gidermekten çok birilerini kayırmayı amaçlıyor.

Gerekçe gerçekten haklı ve kutsal. Ama zarların hileli olduğunu herkes biliyor. Atılan demir deniz dibini tarıyor, posidonya çayırlarını yok ediyor. Dünyanın birçok bölgesinde çevreyi, deniz dibini korumak için benzer uygulamalar var. Bu uygulamaların Türkiye’de de yapılmasında fayda var. Bunu destekleriz ve bir itirazımız olamaz. Ama bu yerinde kararın arkasında böylesine bir çevre hassasiyeti olmadığı, birilerine rant yaratmak ve bölgede denizciliği sadece üst gelir gruplarına tahsis etmek gibi bir niyet olduğu da ortada.

Devletimiz eğer çevreci görünecekse, deniz çayırlarının, deniz dibi canlıların yaşamını sağlamak konusunda hassas ise teknelerin demir atmasından çok çok daha önce trolle balık avcılığını yasaklamalı. Trol avcılığının yanında teknelerin demir atması devede kulak bir değil.

İkincisi böyle bir uygulamaya gidilecekse, yerel yönetimler ve o bölgede deniz turizmi yapan şirketlerin ve yerel şirketlerin ortaklığı ile yürütülmeli. Ama ihalenin şartnamesine, ihalenin ilanına ve tarihi arasındaki süreye baktığımızda yapılan işin hiç de masum bir çevre koruma icraatı olmadığı, dünyanın en güzel yat turizmi bölgelerinden birinin yandaşlara altın tepsi içinde sunulduğunu görüyoruz. Bunca yıllık tecrübelerimiz ve gözlemlerimiz gösteriyor ki, koylara tonoz atılması ve tonozların işletilmesi ile başlar, kısa süre sonra koylardaki karasal alanların da işgali ile sonuçlanır.

İhalenin nasıl yapıldığı da aslında gerçek niyetin ne olduğunu gösteriyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 7 Mart 2022 tarihinde ihale duyurusu yapıldı. İhale duyurusundan sadece bir hafta sonra, 15 Mart 2022’de ihale pazarlık usulü ile gerçekleşti ve Süleyman Bölünmez’in sahibi olduğu şirket ihaleyi 12.500.000TL + KDV yıllık ücret ile aldı.

Diken İnternet Sitesinde Ayşegül Kasap’ın yazdığı habere göre, Eloş Madencilik’in sahibi Süleyman Bölünmez AKP’ye yakınlığıyla biliniyor. 2002’de Mardin’den bağımsız milletvekili seçilen Bölünmez 2007 seçimlerinde AKP’den Mardin milletvekili adayı gösterilmiş. Kızı Ceyda Bölünmez Çankırı, 2015’te Mardin’den, 2018’de ise İzmir’den AKP milletvekili seçildi.

Bir hafta içinde ihale yapılabilir mi? Kim bir hata içinde o koylardaki derinlikleri ve dip yapısını ölçecek, küçük tonajlı teknelerden büyük tonajlı teknelere kadar muhtemel büyüklükteki tonozların teknik özelliklerini ve maliyetlerini hesaplayacak da fiyat teklifi verecek. Söz konusu tonoz, mapa ve şamandıra çalışmaları ve bunların işletilmesine yönelik ihale şartnamesine göre ihaleye katılmak isteyen birinin bu sürede ihale dosyası hazırlamayı bırakın, fizibilite ve maliyet çalışmasını bile bitirmesi mümkün değil.

59 tonoz için verilen fiyat teklifi 12.5 milyon lira. Yani tonoz başına 212 bin lira. Tonozu üç ay işlettiğini varsaysan, tonoz başına günlük 2300 lira. Bunun işletmesi, personeli ve kârı var. Kim bilir tonoz başına teknelerden günlük kaç para isteyecekler?

Bu ihaleden ve fiyatlardan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğer protestolar karşılık bulmazsa ya da hukuk bu ihalelere dur demez ise küçük amatör tekneler, günübirlik tekneler, gulet charter tekneleri ile bearboat charter tekneleri Göcek’e veda edebilir. Göcek artık, Arap şeyhleri, yabancı oligarklar ile yerli ve yabancı süper zenginlerine ait bir bölge haline geliyor. Ardından Hisarönü ve Gökova da gelirse sakın şaşırmayın. Her yer satılırken, denizler mi kalacaktı?

Tabii şöyle bir soruyu sormadan da geçemiyorum? Diyelim ki hukuk, halkın ve kamunun çıkarlarına hak vermedi, diyelim ki teslim olduk. Küçük bir amatör tekne, ağır hava şartları nedeniyle Kurtoğlu burnunun oralarda zora girse ve sığınmak amacıyla rotasını Göcek’e çevirse ve bir tonoz için verecek binlerce lirası olmasa, o tekne Göcek’e sığınamayacak mı, sakin bir koya demir atamayacak mı? Zora girmiş böyle bir tekneyi geri çevirmek hangi evrensel denizcilik kuralına ve ahlakına sığar?

Bu birinci ihale. Altı etapta daha ihale yapılacak ve Göcek’teki tüm koylar yüzde 90’ı) bu yöntemle yandaş birilerine verilecek. (Bu yazı yayınlandığı sırada bir iki ihale daha yapılmış olabilir)

Bölgedeki tekne kooperatifleri birliği, yerel kullanıcılar adına konuyu yargıya taşıdı ve ihalenin yapılmaması yönündeki davanın açıldığına dair belgeyi ihaleden bir gün önce bakanlığa tebliğ etti. (Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü Evrak Kayıt Tarih: 14.03.2022, Evrak Kayıt No: 2934718)

Diken İnternet sitesinden Ayşegül Kasap’ın haberine göre: 19 meslek ve sivil toplum kuruluşundan oluşan Fethiye-Seydikemer Meslek Kuruluşları Güç Birliği Platformu da sürece eleştirel yaklaşıyor.

Platform adına Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası (FTSO) Başkanı Osman Çıralı şunları söyledi: “En başından beri ‘sürdürülebilir turizm’ sloganıyla çevre duyarlılığı öne çıkarılarak yapılan her çalışmayı destekliyoruz, ancak yapılacak bu ihale ve sonrasındaki işletme süreci kamu yararı taşımadığı için deniz turizmi kullanıcılarına ek maddi yük getireceği açık.”

İhalenin iptalini istediklerini belirten Çıralı şöyle devam etti: “Yapılacak çalışmanın özel sektör tarafından değil, kamu yararı gözetilerek gerekirse Meslek Kuruluşları Güç Birliği Platformu’nun da desteğiyle kamu kurumları eliyle yapılmasının, işletme sürecinde ise kullanıcılardan herhangi bir ücret alınmamasının uygun olacağı tarafımızca değerlendirilmekte.”

SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

Diğer taraftan, özel tekne veya ticari tekneler gibi bir ayrım da şartnamede bulunmuyor. Bu da, ticari tekne işletmecilerine büyük bir ek maliyet de yükleyecek. Şartnamede “Fethiye-Göcek ve Dalaman Koyları Koruma ve Kullanma Usul ve Esasları” başlıklı kuralların geçerli olduğu yazılmış. Bu kurallar bütününe göre tonoz ve şamandıra çalışması yapılmış yerlere, bu şamandıralar dışında bağlama yapılamaz, demir atılamaz. Yani bir koyda 10 adet şamandıra varsa ve hepsi doluysa, onbirinci tekne gelip o koyun herhangi bir yerine kendi demirini atıp yanaşamayacak.

Teknik şartnameye göre şamandıraların rezervasyonu mobil uygulama ve internet üzerinden online olarak yapılacak, önceden yer ayırtan tekne sahibi öncelikli olacak. Bu durum, lüks motoryat sahiplerinin belki bir yıl öncesinden istediği şamandırayı rezerve edip kapatması ve artık bu koyların bir nevi marina gibi işletilmesine sebep olacak. Doğal olarak, sadece ticari tekneler değil, amatör denizciler için de kendi tekneleriyle yanaşacak koy bulmak imkânsız hale gelecek.