Abone Ol

Eski sevgili Pelin Batu, Ahmet Hakan'ı fena bozdu!

Ahmet Hakan'ın 'usta'lık tavsiyeleri, Pelin Batu'dan sert karşılık gördü. Batu, zehir zemberek sözleriyle 'haddini bil' mesajını Hakan'a postalamış görünüyor.

Eski sevgili Pelin Batu, Ahmet Hakan'ı fena bozdu!

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Pazartesi günkü köşesinde yeni köşe yazarlarına tavsiyeler verdi. Ahmet Hakan yazısında isim kullanmadı ancak mesajlarının adresinin haberturk.com yazarı Pelin Batu olduğu belliydi. "Çaylak" yazar Pelin Batu da köşesinde Ahmet Hakan'ı fena benzetti. Ahmet Hakan'ın tüyo ve göndermerlerine yanıt veren Batu, kaleminin kıvraklığı ve mantığı ile "usta" yazarları aratmadı.


PELİN BATU'NUN YAZISI

Çaylak bir yazardan "Ustalara"

1) Bir insan her konuda mı "usta" olur? Maşallah bizim "ustalarımız"
siyaset olsun, tiyatro, futbol, müzik, ekonomi, sinema, edebiyat, şarap olsun her
konuya hakim olduklarını düşündükleri için her konuda aynı "eksperlik
edasıyla" ahkam keser.


Çaylak der ki: Bilmediğiniz konulara dalmayınız, kasım kasım
kasılmayınız, birçok insana yutturabilirsiniz ama bilenlerin nezdinde de
gülünç oluverirsiniz.

2) Yalakalarınız sizi pohpohlayacaktır, otel/cafe sahipleri size şampanyalar
akıtacaktır. Siz siz olun, çıplak kral konumuna düşmeyin.


Çaylak der ki: İllüzyon içinde yaşamak güzel olabilir, ama çevrenizde en
azından bir dürüst eleştirmen bulundurunuz. Unutmayın, kendinize aşık olmak
körleştirici olabilir.


3) Çakma konusuna gelince... Polemik sanatının zarif hatlarında yürüyenler,
bunun ne denli esprili, düşündürücü, tebessüm ettirici bir şey olduğunu
bilir. Ah ne zevklidir ince-polemikler...Heyhat, ülkemizde "polemik"
denilince, neden "bir küsüp bir barışan kaygan bir grup arasındaki
danışıklı dövüş ve çamur atma" akla geliyor dersiniz? Çirkef ve ucuz
polemik kolaydır, pembe dizi kıvamında pek de kolay tüketilir. Unutmayın ki bu
dizi-polemik silsilesi en çok sizi ve sizlerin küçük dünyasını
ilgilendiriyor.


Çaylak der ki: Herkes Nazım Hikmet ve Peyami Safa olmayabilir...Herkes arada
ayarı da kaçırabilir. Buyrunuz, birbirinizle didişmeye devam ediniz.
Ama bunu yaparken biraz daha zerafet, biraz daha kısa ve acısız olabilir
misiniz? Bir de, hepiniz aynı anda polemiğe girişmeseniz, malum, dizinin
başını kaçırınca, arkasından gelen yapıştırmaların hiç bir anlamı
kalmıyor.

4) Anlıyoruz, işinizi yapıyorsunuz. Sizden her gün dahiyane bir makale beklemek
haksızlık. Belki bu kadar sık, ve her gazetede çok yer kaplayarak kalem
sallamasaydınız, daha iyi şeyler yazardınız. Daha az yazamaz mısınız?


Çaylak der ki: Patronlarınızı ikna ediniz, sizi bu kadar çok
çalıştırmasınlar. Sizi biraz da özleyelim.

5) Eğer mahlas kullanıyorsanız, dikkatli yazınız, itina gösteriniz. Diğer
yazılarınızda sürekli kullandığınız dili, 007 kimliğinizdeki dilden
ayrınınız. Böylelikle nurtopu gibi bir yazarımız daha doğmuş olur, bilenler
için de hoş bir oyuna dönüşebilir.


Çaylak der ki: Boş zamanlarınızda daha az çetecilik oynayıp daha çok "Emile
Ajar/Romain Gary, Kemal Tahir/Bedri Eser, Aziz Nesin/Bahri Filefil arasındaki
farkı bulunuz" oyununu oynayınız.


6) Bütün ülkemizin sorunu "içine kapanma." Kendi açısından başka bir
açıya bakmaya  yeltenmeyen toplumlarda elbette ki devekuşları olacaktır. Bu
problemi ustalarımızın konu seçimleri ve yaklaşımlarında da görüyoruz.
Zahmet edip dünyada insanlar neler yapıyor diye bakarsanız bizleri de
aydınlatmış olursunuz.


Çaylak der ki: Lisan öğreneniniz ya da iyi çevirilerden yararlanınız.
Dünyada neler olup bitiyor diye takip ederseniz, hem konularınız zenginleşir ve
belki "formüllü" yazılarınızın tekdüzeliği kırılır. Ne olup, ne
olamadığımızı görmek için iyi örneklere bakmak öğretici olabilir.

7)Son olarak, lütfen lütfen lütfen "Aşk Doktoru" rolünü oynamaktan
vazgeçiniz. Kadın/Erkek konulu yazılarınız, duygusallıkla örülmüş
"aşk" "aldatma" "yalnızlık" temalı felsefelerinizi romanlarınıza,
şiirlerinize, sevgililerinize saklayınız.


Çaylak der ki: Pek tabii arada bir duygu akıtması, "paylaşan samimi
insan" taktiğini kullanılması lazım. Okuyucularınız bunu seviyor, öyle
değil mi? Siz sadece dozajınızı iyi ayarlayınız, bizleri şeker komasına
sokmayınız.

*

AHMET HAKAN'IN YAZISI ŞÖYLEYDİ:

Bir köşe yazarı adayına tüyolar

* "Önüme gelene bin tekme" dersen... "Çarşı karışsın, dikkat çekeyim" dersen... Sırf çakma olsun diye çakarsan... "Çakma polemikçi" olur çıkarsın... Polemiğin raconu şudur: Çakman gereken zamanda çakacak, susman gereken zamanda ise susacaksın... Bunun ayarını ve kıvamını ise izan ve irfanınla ancak sen belirleyebilirsin...

* İsimler üzerinden gitmekte yarar var... Bazen insan, anlatmak istediklerini, başkalarının üzerinden çok daha iyi anlatabilir...

* İmalı göndermelerle, arkadan dolanmalarla, karartmalar uygulayarak yazdığın yazılar sadece "şahsa gönderilmiş mektup" konumundadır. Açık ol...

* Kibar, anlamaya çalışan, iyi niyetli bir polemik yazısı, bin tane kuramsal yazıdan çok daha büyük etki yaratır. O etkinin peşinden koş.

* İyi bir köşe yazarı, kime yazdığını bilen kişidir. Öyle yazılar yazmalısın ki, bakkal da okuduğunda tat almalı, profesör de...

* Basit yazmak, anlaşılır olmak, kısa cümleler kurmak, senin entelektüel seviyene halel getirmez. Unutma: Karışık yazanın kafası karışıktır.

* Konuların rengarenk olsun... "Magazin" yaz ama magazinin diline teslim olma... "Politika" yaz ama sıkıcı olma... "Mekan" yaz ama mekan goygoyculuğu yapma... "İnsan hikayesi" yaz ama yazdığın hikayeye hepimizi meftun et... "Popüler kültür" yaz ama tepeden bakarak... Önemli olan ne yazdığın değil, nasıl yazdığındır.

* Özeleştiri yap, yanıldığını kabul et, burnundan kıl aldır, samimi ol, "ben" demekten korkma, nefretini haykır, sevgini belli et...

* Köşe yazarlığı sanatsal yaratıcılık işi değildir... Kutsal bir iş yapmıyorsun... Dolayısıyla dikkat çekmekten korkma... Unutma ki: Hepimiz hayvanat bahçesinde en fazla dikkat çekmeyi başaran maymunluğa talibiz... "Ben asla maymunluk yapmam" diyeceksen hemen uza buralardan...

* Köşe yazmak, bir çerçeveleme işidir... Binlerce konudan birini al ve sadece ona odaklan... Unutma: Bir sürü şey söylemek yerine tek bir şey söylersen daha iyi anlaşılırsın...

* Yazının bir mimarisi vardır, bir formatı vardır... Şöyle ilk bakıldığında güzel görünen, kolay okunan bir format, bir mimari yaratmalısın... Yani "benim içim güzel" dememelisin, dış görünüşe de önem vermelisin...