Abone Ol

Eski Müftüden Dikkat Çeken Deizm Açıklaması: Dindarlar Hayal Kırıklığı..

Eski İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, "Özellikle gençlerde görüldüğü söylenen bu deizm benzeri sapmaların en büyük sebebi, dindar çevrelerin onlarda oluşturduğu, travma derecesine varan hayal kırıklığıdır" dedi.

Eski Müftüden Dikkat Çeken Deizm Açıklaması: Dindarlar Hayal Kırıklığı..

Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, son zamanlarda artan deizmtartışmalarıyla ilgili olarak Karar gazetesinden Saliha Sultan'a değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Çağrıcı, "Sizce günümüz ilahiyat dünyası ya da din görevlileri gençlere ulaşabiliyor mu? Ya da ulaşabilir mi?" şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:

"Çok kısa söyleyeyim: Hiç kimse o yana bu yana saptırmasın. Özellikle gençlerde görüldüğü söylenen bu deizm benzeri sapmaların en büyük sebebi, dindar çevrelerin onlarda oluşturduğu, travma derecesine varanhayal kırıklığıdır. Buna itirazı olanlar, birkaç saatini sosyal medyaya ayırsınlar. Bu konuda orası iyi bir gözlem alanıdır."

'Bugün bu çatlağın içinde birbirimizle kavga ediyoruz'

Çağrıcı, "Türkiye’de 1950 sonrası yaşanan siyasal dönüşümde ortaya çıkan ‘İslamcılık’ hareketi, uhdesinde dürüstlük, adalet ve merhamet söylemini barındırıyordu. Bu hareketin 2000’ler sonrası yaşadığı siyasal deneyim sonrası vardığı noktayı nasıl yorumluyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine de şunları söyledi:

"Siyasal bakış yapmayacağım. Şuradan başlayayım: Kitabımda da değinmiştim; ben genel olarak Tanzimat sonrasındaki değişim ve yenileşme arayışlarının –elbette yanlışları olsa da- genel olarak gayet samimi ve olumlu sonuçlar vermeye başlamış fikir ve çabalar olduğunu düşünüyorum. O dönemin ‘İslamcılar’ını da böyle görüyor, saygıyla anıyorum.

Fakat –kısaca belirteyim ki- I. Dünya Savaşı ve 1920’ler sonrasındaki aşırı sekülerleşme çabaları o itidalli ve bereketli değişim ve yenileşmeyi yozlaştırmış, özellikle mütedeyyin okumuşlar ve halk kesiminde ciddi bir karşıtlık üretmiş, bu da toplumumuzu giderek ortadan ikiye çatlatmıştır. Bugün bu çatlağın içinde birbirimizle kavga ediyoruz. Böyle bir toplumsal psikolojide belirttiğiniz ‘dürüstlük, adalet, merhamet’ gibi erdemler anlamsız kalır."