Abone Ol

Erdoğan'dan flaş Babacan ve Davutoğlu açıklaması

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'na göndermede bulunarak, "Başbakanlığım döneminde bakan, bürokrat olarak görev verdiğim kimi isimlerin de bunlarla aynı teraneleri mırıldanıyor olmasını üzüntüyle takip ediyorum'' dedi.

Erdoğan'dan flaş Babacan ve Davutoğlu açıklaması

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP'den istifa eden ve yeni parti kuran DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu'na göndermede bulunarak, "Başbakanlığım döneminde bakan, bürokrat olarak görev verdiğim kimi isimlerin de bunlarla aynı teraneleri mırıldanıyor olmasını üzüntüyle takip ediyorum.

Siyasetin temelinde millete karşı dürüst olma vardır. Düşünün bakanım durumunda olanlar veyahutta daha görevler verdiğim kişiler şimdi farklı bir şekilde bize saldırı içindeler. Bir başbakan onay vermeyecek sen bakan olarak adım atacaksın, bunu kime yutturuyorsunuz." dedi.

Erdoğan AKP İl Başkanları toplantısında konuştu.

Erdoğan, "Koronavirüs salgınını hamdolsun büyük ölçüden kontrol altına aldık. Salgının gerilemesiyle birlikte normalleşme takvimimiz de işlemeye başladı.  Veriler olumlu yönde seyrettikçe bu adımlara yenilerini eklemeye devam edeceğiz. Henüz faaliyete geçmemiş iş yerleri ve sosyal alanlarla ilgili kararımızı gelişmelere göre bayram sonrası vereceğiz.

Tarihi başarılara imza attık

Türkiye bu süreçte sağlık konusunda dünyanın en iyi ülkelerinden biri olarak takdir toplamıştır. Genel sağlık sigortamızın kapsayıcılığı sayesinde hiçbir vatandaşımızı mağdur etmedik. Hastanelerimizin, sağlık personelimizin, ilaç ve araç ihtiyacımızın yeterliliği ile de en küçük bir eksikliğe, aksaklığa meydan vermedik." diye konuştu.

Erdoğan, "Dünyada birçok ülkede görülen üzücü görüntülerin hiçbiri Türkiye’de yaşanmadı, bakanlıklarımız ve tüm kurumlarımız salgın sürecinin yürütülmesinde büyük gayret gösterdi, tarihi başarılara imza attı.

Ülkemizde ve tüm dünyada alınan tedbirlerin yol açtığı ekonomik, sosyal, insani sıkıntıların giderilmesi konusunda da başarılı bir süreç yönetimi gösterdik.  Ekonominin çarklarının işlemesini, istihdamı sürdürmek için pek çok destek paketi geliştirdik." ifadesini kullandı.

Erdoğan, "Bugün geldiğimiz noktada her bakımdan diğerlerini bir kenara bırakıyorum, gelişmiş ülkelerin dahi ilerisinde bir yerde olduğumuzu görüyoruz. Ülkemizde ve dünyada bir müddet daha günlük hayat bir süre daha yeni kurallara göre devam edecek. Maske kullanımı, fiziki mesafe,  temizlik kurallarına dikkat olarak özetleyebileceğimiz yeni bir düzene geçiyoruz." düşüncesini dile getirdi.

Fedakârlıkların karşılığını alacağımıza inanıyorum

Erdoğan, "Türkiye olarak sadece bizim kendi sınırlarımız içinde bu salgını yenmemiz yetmiyor. Yakın çevremiz başta olmak üzere dünyanın tamamında salgın etkisiz hale gelecek ki hep birlikte rahat bir nefes alabilelim. O gün gelene kadar teyakkuz halinde olmayı sürdüreceğiz. En küçük bir ihmal salgının yeniden hortlamasına yol açabilir. Böyle bir durumu ne derece ağır ekonomik ve sosyal sonuçlara neden olabileceğini son 2 ayda yaşadıklarımız açıkça göstermiştir.

Bu güne kadar salgının önüne geçilmesi noktasında gösterdiğimiz hassasiyeti  bundan sonra da sürdürmekte kararlıyız. Siyasi ve ekonomik bakımdan yeniden şekillenecek dünyada hedeflediğimiz konuma gelerek, yaptığımız fedakârlıkların karşılığını alacağımıza inanıyorum." görüşünü savundu.

Erdoğan, "Yaşadığımız her büyük sıkıntı gibi salgın sürecinin de bir imtihan olduğunun bilinciyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu imtihandan yüzakıyla çıkabilmek için tüm imkanları seferber ediyor, var gücümüzle gayret gösteriyoruz.  Milletimizin her kesiminin ihtiyaçlarına yönelik ayrı çözümler üreterek yaşadığımız dönemin menfi etkilerini mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyoruz.

Bugüne kadar 5,5 milyon dar gelirli vatandaşlarımıza verdiğimiz biner lira karşılıksız nakit desteğimizle insanlarımıza sahipsiz olmadıklarını gösterdik." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, "Sanayicimize, esnafımıza, çiftçimize, çalışanlarımıza verdiğimiz destekler sayesinde herkesin yıl sonuna kadar önünü görebilmesini sağladık. Gönlü ve kafası kör düşmanlıkla kararmamış olan herkes ne yaptığımızı ve ne amaçladığımızı gayet iyi biliyor.  Görüyor, takdirini de her fırsatta ifade ediyor.

Buna karşılık ülkenin önüne takoz olmayı, milletin tarihine, kültürüne, değerlerine husumeti devleti yıpratmayı temel siyaseti haline getiren CHP yine o bildiğimiz p çirkin yüzünü sergilemekten geri durmuyor." yorumunu yaptı.

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ülke ve millet olarak birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, dayanışmaya, morale en çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde CHP’nin her aktörü başka bir cephede bozgunculuk, fitne, fesat peşinde koşuyor.

İzmir’de camilerin hoparlörlerine sızan alçaklar saygısızca yayınlar yaparken o iledeki CHP yöneticileri zevkten dört köşe sosyal medyada bu rezilliği aktarıyor. 15 Temmuz gecesi de sela okunan camilere saldırıp, imamları darp eden ezan, vatani bayrak düşmanı zihniyet aklınca rövanş alıyor.

Bunların hayallerinde cami minarelerinde ezan dışında başka bir ses duymak vardır. Onu biliyoruz. Şundan emin olsunlar ki bu milletin son ferdinin, son damla kanı da toprağı ıslatmadan o hayallerine kavuşamayacaklarıdır.

‘Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli: Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli; bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.’

Bu bir defa böyle devam edecek. Böyle geldi, bundan sonra da inşallah aynı şekilde devam edecek. Herkesin gıpta ile takip ettiği sağlık altyapımızı geliştiriyoruz, birileri yine çıkıyor hazımsızlığını ifşa ediyor.

Bu salgın dönemindeki muhtemel ihtiyaçları karşılamak hem de sağlık sistemimize kalıcı katkı sağlamak amacıyla yaptığımız hastanelere çamur atıyorlar.

Suriye’deki, Libya’daki harekâtlarımıza yöneltilen eleştirilerin gerisinde Türkiye’nin yükselişinden duyulan rahatsızlık olduğunu da biliyoruz.

Hiç kusura bakmasınlar, ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceği için bunların rahatsız etmeyi daha çok sürdüreceğiz. Yıllardır ağızlarından köpükler saçarak, kalemlerinden kan damlatarak bize saldıranların  hepsinin de fotoları birer birer ortaya dökülüyor. Meğer bunların hepsi de bize yönelttikleri ithamların çok daha beterini kendileri istiyorlarmış.

Bu ülkenin, bu halkın ortak değerlerini yaptıkları hırsızlıkları örtmek için bir kalkan gibi kullanarak istismar ettiklerini artık herkes görüyor. Tabii bunların hiçbiri bizi ilgilendirmiyor.Hukukun konusu olan işleri yargı; idarenin konusu olan işleri ilgili kurumlar takip edecek.  18 yılda Türkiye’ye çağ atlattık. İnşallah hep birlikte 2023 hedeflerine ulaştırdığımızı da göreceğiz.

CHP’nin başındaki zatın hezeyanlarına cevap vermek zorunda kalma hususundaki ızdırabımı çok iyi biliyorsunuz. Şu mübarek günde de aynı ızdıraba maruz kalma pahasına geçtiğimiz günlerde dile getirdiği ‘buhran’ ithamına kısaca değinmek istiyorum.  Türkiye için buhran yabancı bir kavram değildir.

Bu ülke geçmişte, CHP dönemlerinde, halkına verecek yeterli ekmek bulamadığı için ekmeği karne ile dağıtma buhranını yaşatmıştır. Yaşatan kimdir? CHP. Bu ülkeye geçmişte savunma sanayisinin temel kurumlarının kapılarının bilinçli bir şekilde kapatılması buhranını yaşamıştır, yaşatan kimdir?

CHP. Bu ülke geçmişte demokrasiye açık oy - gizli tasnif olarak gören faşist kafanın yol açtığı nice baskı ve zulüm buhranını yaşamıştır. Yaşatan CHP. Bu ülke geçmişte yağdan gaza, pirinçten benzine kadar tüm temel gıda maddelerinin yokluğundan kaynaklanan kuyruklar buhranı yaşamıştır.

Yaşatan CHP. Bu ülke geçmişte hastane kapılarında yığılan insanlarının muayene olacak doktor, tetkik yaptıracak cihaz, şifa için alacak ilaç bulamama buhranını yaşamıştır. Yaşatan başta Bay Kemal ve CHP. Bu ülke geçmişte yeterli yükseköğrenim kurumu bulamama, kız çocuklarının başörtüsünden dolayı içeri alınmama buhranını yaşamıştır. Yaşatan kim, CHP.

Bu ülke darbe, cunta, ara dönem özlemcilerinin yaşattığı birçok buhran yaşadı. Bunların arkasında hep CHP çıkmıştır.  Bu örnekleri saatlerce saymak mümkündür. Geçmişte böylesine buhran örnekleriyle dolu bir partinin yüzü hiç kızarmadan hükûmetimizi eleştirmeye kalkmasını herkes gibi biz de acı bir gülümsemeyle karşıladık. Küresel bir krizi sadece ülkemize mahsus gibi göstermeye çalışarak gerçeği karartma teşebbüsünde bulunmaları da ayrı bir idrak sapmasıdır.

Halbuki salgın döneminde 5 milyar insan evde kalırken, 2,7 milyar insan da çalışmaya ara vermiştir. Salgın başladığında ülkemizde belli bir kesimin, özellikle CHP kanadının garip bir heyecana kapıldığını herkes gibi sizler de fark etmişsinidir.

Bunların hesabına göre salgın ülkeyi kasıp kavuracak, tüm fabrikalar kapanacak, topraklar işlenmeyecek, ekonomi yerle yeksan olacak, millet isyan edecekti. Böylece hükûmet yıkılacak, meydan da kendilerine kalacaktı.

Ülkenin ve milletin felaketinden kendilerine iktidar çıkarma hevesi, krizi fırsata çevirme heyecanı bir kez daha tüm benliklerini kaplamıştı.Yine hüsrana uğradılar. Bu salgın krizini en az hasarla geride bırakıyoruz. Aslında biz ülkemiz için hayırlı olan ne teklif varsa açığız.

CHP Genel Başkanı’nın buhrandan çıkış diye dillendirdiği hususların hiçbiri de şifa olacak teşhis veya teklif içermiyor. Her zamanki gibi  yapıcı siyaset yerine yıkıcı muhalefeti tercih ettiler.  Türkiye’nin son 18 yıldaki kazanımlarının hepsini yerle bir edip, ülkeyi eskiye götürme niyeti dışında hiçbir yeni ve akıl ürünü tekliflerine rastlayamadık. Gerçi bunlara hep böyledi.

Biz Türk Lirası’nı6 sıfır atarak yeniden itibarlı hale getirdiğimizde bunlar ona da karşı çıkıyorlardı. Biz 2008 küresel krizinin ülkemizi teğet geçeceğini söylediğimizde felaket tellallığı yaparak bize saldırıyorlardı.

Biz enflasyonu yüzde 63'ten hamdolsun tek haneli rakamlara düşürdüğümüzde bunu takdir etmek yerine anlamsız bir karın ağrımasıyla eleştirmeyi sürdürdüler. Ülkemizde faiz çift haneli rakamdayken bunu da yine tek haneli rakama düşürdüğümüzde aynı şekilde zil takıp oynuyorlardı.

Ülkemizde 9 milyona yakın yeni istihdam oluşturduğumuz halde ısrarla ve inatla ‘Öldük, bittik’ türküsünü söylemeye devam ediyorlardı.Kamuoyuna sürekli kötümserlik havası pımpalamktan vazgeçmiyorlardı. Ülkemize gelen turist sayısını 16 milyondan 51 milyona, turizm gelirini 35 milyar dolara çıkarmış olmamız rağmen olumlu tek söz duyamadık.

Merkez Bankası rezervemiz görevi devraldığımızda 27,5 milyar dolardı Bu rakamı başbakanlığım döneminde 135 milyar dolara çıkardık.  Herhangi takdir ifadesi işitmedik.

Başbakanlığım döneminde bakan, bürokrat olarak görev verdiğim kimi isimlerin de bunlarla aynı teraneleri mırıldanıyor olmasını üzüntüyle takip ediyorum. Siyasetin temelinde millete karşı dürüst olma vardır. Düşünün bakanım durumunda olanlar veyahutta daha görevler verdiğim kişiler şimdi farklı bir şekilde bize saldırı içindeler.

Bir başbakan onay vermeyecek sen bakan olarak adım atacaksın, bunu kime yutturuyorsunuz. Böyle kalkıp Youtube’da belli adımlarla netice almanız mümkün değil. İyi olan her şeyi biz takdir edecek insan arıyoruz, kötü olan her şeyi bize yıkma hesabı içinde olanlara da zaten milletim hesabını sorar.

Bu milletin vicdanınında her şey döner. Biz bundan sonra da eksikliğiyle, fazlasıyla yürüttüğümüz görevlerdeki tüm sorumluluğu üstlenmeye de devam edeceğiz.  Kendi belediyelerinizdeki rezaletlere hiç dönüp bakmıyor musunuz?

Tüm dünya bizden kamu-özel ortaklığı modelini örnek alırken, Antalya G-20 toplantısında kamu-özel ortaklığını anlattım. Ama Bay Kemal ve avanesi hâlâ bu kamu-özel ortaklığını anlayamadılar, anlayamazlar.

Bu zat SSK’nın başında bulundu. SSK’nın başında bulunduğunda halimiz nasıldı hatırlayın. Ne araç -gereç, ilaç, cihaz bunların hiçbiri yoktu. Vatandaş kuyruklarda sersefil oluyordu. Sefalet kol geziyordu. Rahmetli Savaş Ay’ın programını hatırlayın. O programda bu beyefendi cevap vermekte acze düşüyordu.

O çekimin yapıldığı Okmeydanı SSK Hastanesi, Prof. Dr. Cemil Taşçı’nın adıyla orayı sıfırdan yaptık. Halkımıza dört dörtlük hizmet veriyor. Bay Kemal zahmet olmazsa bir git gör.

Merkez-yerel dengesi diyor. Kendi belediyeleri sorumluluklarını yerine getiremediği için  Onların görevlerini bakanlıklarımızın üstlendiğini söylemiyor. Aynı şey Van içi de geçerli- İzmir’in suyunu Devlet Su İşleri ile yapmıştık. Biz belediyelerin bütçeden aldıkları payları geçmişte olmadığı kadar yükselttik.

Bunların derdi şov yapmak. Makyajları da dökülmeye başladı.  Tek görevi yardım yapmak olan Vefa Sosyal Destek gruplarına bir PKK bir de CHP saldırıyor. Bunların birbirinden farkı yok.

'Liyakat’ diyor, AK Parti döneminde tüm alımların merkezi sınavla yapıldığını görmezden geliyor.  Aynı şeyi bunlar Adalet Bakanlığı’nda da yaptılar. O zamanki Adalet Bakanı’nın çok ilginç ifadeleri var, ‘Yani biz CHP’lileri almayacağız da MHP’lileri mi alacağız’ gibi dillere destan ifadesi var.

Sayıştay’ı etkinleştirmekten söz ederken daha önce denetime tabi olmayan kamu iktisadi kuruluşlarını, belediye şirketlerini, fonları ve daha pek çok kurumu AK Parti’nin Sayıştay denetimine aldığını hiç söylemiyor. Ne anlattığından haberi yok.  AK Parti döneminde en bağımsız dönemini yaşayan özerk kurumlarla ilgili tutarsız ifadeler kullanıyor.

Bu zatın yargı bağımsızlığından ne anladığını, tıpkı 28 Şubat döneminde olduğu gibi, hakim ve savcıların kendi zihniyetlerindeki cuntacılara selam durması olduğunu gayet iyi biliyoruz.  Siyasi ahlak konusundaki tespitine öncelikle devletin bir organı hüviyetinde olan ancak çok partili siyasi hayata geçişte başka bir konuma oturan CHP’nin uhdesindeki İş Bankası’nın hisselerinin üstüne yatıyor olmasından başlaması gerekir. CHP’nin IMF sevdasının gerisinde ise Türkiye,’nin geçmişteki siyasi ve ekonomik teslimiyet dönemine döndürme özlemi vardır. Biz iktidara geldiğimizde Türkiye’nin IMF’e olan borcu 23,5 milyar dolardı. Biz borcu 2013 yılının mayısına kadar ödedik ve o defteri kapattık.

Ben IMF’nin başkanına ‘Siz bize siyasi noktada rol biçemezsiniz’dedik.Bunu şu anda siyasi parti kurmuş zatta çok iyi bilir o da yanımdaydı.Bunu Davos’ta yaptık. ‘Siz sadece borç alacak ilişkilerimizi incelerseniz’ dedik.

Dürüstse, ahlaklıysa bunu itiraf etmesi gerekir ama onlar IMF’ye böyle bir ifade kullanamazlar. IMF’in yöneticilerine karşı böyle bir duruş sergileyemezler. ‘IMF ile irtibatımızı sürdürmemiz gerekir’ diyorlar. Kendisi çok iyi bilir.IMF’in bizden 5 milyar dolar borç istediğini çok iyi bilir.

Biz güçlü olmasaydık onlar bizden bu borcu istemezlerdi. Ben kendisine ‘Verin, bizden borç alan yarın da bizden talimat alır’ dedim. Yalan konuşmazlarsa bunu itiraf ederler ama edemezler.  Ülkemizde bir daha IMF defterini açmayacağımızı söylememe rağmen dışarından ve içeriden yapılan bunca tazyik, en önemli rolü CHP biçiyor, aldığımız kararın doğruluğunu gösteriyor.

Ülkemizi IMF’in boyunduruluğuna sokmak için beyhude çabaladıklarını CHP’lilere bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Önümüzde çok daha büyük hedeflerimiz var. Hep birlikte Türkiye olarak, Cumhur İttifakı olarak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur. İnşallah bu yılın 27 Mayıs'ı farklı olacak. Demokrasi ve Özgürlük Adası'nın açılışını yapacağız, TOBB bir süre işletmesini yapacak. Bu açılış çok ama çok önemli olacak."