Abone Ol

Erdoğan'dan Aydın Doğan'a mektup yanıtı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aydın Doğan tarafından kendisine gönderilen mektubu değerlendirerek, "Tayyip Erdoğan'a oradan mektup göndermene filan da gerek yok. Senin o gönderdiğin mektupların da kıymeti harbiyesi yok" dedi.

Ey Aydın Doğan, senin o gönderdiğin mektupları...

AYDIN DOĞAN'IN MEKTUBUNA CEVAP

Erdoğan Aydın Doğan tarafından kendisine gönderilen mektubu değerlendirerek, "Tayyip Erdoğan'a oradan mektup göndermene filan da gerek yok. Senin o gönderdiğin mektupların da kıymeti harbiyesi yok" dedi.

Erdoğan, "Ben bir Conrad meselesi anlatmıştım. Conrad'da bana söylediklerini anlatmıştım. Bunların hepsini inkar ediyor. Şimdi ne kadar hayırlı oldu. Bu inkar etti, bütün kirli çamaşırları şimdi her taraftan piyasaya dökülmeye başladı mı  Her şeyleri A'dan Z'ye... Bu ülkeyi, bu devleti nasıl soyup soğana çevirdiklerine dair her şey şimdi piyasaya dökülmeye başladı mı  Herkes açıklamaları yapıyor mu  Sen busun. Kimin bu ülkede dürüst, kimin dürüst olmadığına zaten bu millet şahittir. Tayyip Erdoğan yalandan en fazla kaçınan insandır. Ama siz bütün hayatınızı yalan üzerine inşa ettiniz. Şimdi de 'ben böyle demedim' diyorsunuz, işte eserleriniz ortada ve herkes çıkıp sizin nerede neler yaptığınızı, nasıl yaptığınızı ortaya koyuyorlar" ifadelerini kullandı.

İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

Sözlerimin hemen başında Mekke’de meydana gelen vinç kazasında ve izdihamda vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ülkemize dönmeye başlayan hacılarımızı tebrik ediyor, haclarının rabbimin katında kabul olmasını diliyorum. Bayramda trafik kazasında hayatını kaybeden tüm kardeşlerime cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.

“BU TERÖRİSTLERLE MÜCADELEYİ SONUNA KADAR SÜRDÜRMEKTE KARARLIYIZ”

Maalesef terör, bayram günlerinde de can yakmaya, almaya devam etti. Güvenlik güçlerimizden şehit olanlar ve yaralananlar oldu. Aralarında çocukların da bulunduğu sivil vatandaşlarımızdan hayatlarını kaybedenler, yaralananlar var. Hiçbir kutsalları olmayan, bu teröristlerle mücadeleyi sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız. Şehitlerimizin ve sivil kayıplarımızın acıları şüphesiz ki yüreklerimizi yakıyor. Ama aynı zamanda onların aziz hatıraları bize daha kararlı mücadele etmemiz için güç veriyor.

“BU GECE DE SINIR ÖTESİNDE OPERASYONLARIMIZ OLDU”

Şunu da çok açık söyleyeyim, ne yurt içi ne yurtdışında operasyonlar ara vermeksizin devam ediyor. Bu gece de sınır ötesinde operasyonlarımız oldu, 30’un üzerinde terörist öldü. Burada durmayacağız, hiç rehavet yok. Aynen devam edeceğiz. Bunların yurtiçindeki sözde şehitlik de varmış ya, buralara koydukları taziye evleri adı altında depoları var. O mühimmat depolarını filan da biz yer ile yeksan ediyoruz. Oralar bir taraftan bombalanıyor, bir taraf da oralardan temizleniyor. Esnafımızı oraya çağırıp, onları haraca bağlayan, onlardan tehditle paraların alındığı herhalde birçoğunuzun malumudur. Buna fırsat veremeyiz. Bunlar bir süre böyle devam edecekler, ama biliniz ki bunlar son çırpınışlardır, bunun da sonuna kadar giderek hesabını milletimiz adına sormaya devam edeceğiz, şehitlerimiz adına sormaya devam edeceğiz.

Umudunu terör örgütüne bağlamış olanların yavaş yavaş hayal kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Devletimiz güvenlik güçleri ve tüm kurumlarıyla kararlı şekilde terör örgütünün üzerine gidiyor, gitmeye devam edecek. Milletimiz devletinin yanında olduğunu duruşuyla sesiyle her geçen gün daha güçlü şekilde ortaya koyuyor. Demokrasi ve hak mücadelesiyle silahın bombanın tehdidin acının kanın yan yana olamayacağı bir kez daha görülmüştür. Türkiye kendisine uzanan her dost elini samimiyetle kavrayacak özgüvene sahiptir. Ama bu devletin kendisine silah doğrultanları, paralel devlet oluşturmaya çalışanları cüretlerine pişman edecek güce sahip olduğunu herkes çok iyi bilmelidir.

“12 YILDA TÜRKİYE’YE SINIF ATLATTIK”

Biz tarihimizden ilham alarak, ‘insan yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışını kendimize düstur edindik. Geçtiğimiz 12 yılda Türkiye’ye sınıf atlattık. Sadece 12 yılda neredeyse 79 yıllık cumhuriyet yapılan derslik kadar derslik yaptık. Artık üniversitesi olmayan vilayetimiz kalmadı. 76 üniversite varken, şu anda 193 tane üniversite var. Dedik ki Hakkâri’deki kardeşimiz, para harcayıp İstanbul’a Ankara’ya gelmesin, üniversite ayağında olsun.

Terör örgütü ayrımcılığın ta kendisini yapmak suretiyle, Türkü Kürde, Kürdü Türke düşürmenin derdinde. Ayrıma hiçbir zaman fırsat vermedik. Biz 78 milyonu kucakladık, farkımız buydu. Ama onların böyle bir derdi yok.

“O KAZDIĞINIZ HENDEKLER CİZRE’YE HİZMET Mİ GÖTÜRÜYOR?”

Onlar yatıyorlar kalkıyor, biz Kürtlerin temsilcisiyiz…  Yok yahu senin Kürt kardeşlerime getirdiğin bir şey yok. Bunlar sadece Kürt kardeşimin istismarını yapıyorlar. Bunlar istismarcı. Sorun değerli kardeşlerim, siz terör örgütünü arkasına alanlar, hendek kazmaktan başka ne yaptınız bu ülkede? O kazdığınız hendekler Cizre’ye hizmet mi götürüyor? Nusaybin’e hizmet mi götürüyor? Sadece hendek kazmak suretiyle halkın huzurunu nasıl kaçırırız… Benim Cizreli kardeşim, Cizre’den kaçıyor mu? Kaçıyor. Silopi’deki kaçıyor. Niye? Huzur yok. Kaçıran kim? İşte bunlar. Sizler atanmış memur değilsiniz. Ben nasıl seçilmiş insansam, sizler de seçilmiş birer muhtarsınız.

“BİZ İÇ VE DIŞ DESTEKLERİ, OYNANAN OYUNLARI GAYET İYİ BİLİYORUZ”

Terörü tamamen bitirmek için başlattığımız süreci gerçekten ümit verici bir noktaya kadar da getirdik. Ancak Suriye başta olmak üzere, bölgemizdeki olaylar ile bu sürecin siyasi muhataplarının gerekli iradeyi ortaya koyamamaları terörü hortlattı. Biz iç ve dış destekleri, oynanan oyunları gayet iyi biliyoruz.

“ŞİMDİ BUNUN BEDELİNİ BİZ BUNLARA ÖDETMEK DURUMUNDAYIZ”

Terör örgütü tehditler, sindirdiği bölge insanının mağduriyeti pahasına kendisine biçilen rolü oynuyor. Ancak uyguladığı tüm vahşete rağmen terör örgütü bölgedeki vatandaşlarımızdan umduğu desteği bulamadı. İnşallah bulamayacak da. İşte bunun için terör örgütü, güvenlik güçlerimize ve çocuk, kadın ihtiyar demeden alçakça saldırıyor. Dün gördünüz, zırhlı aracı roket sıyırıyor. Bir eve, 9 yaşındaki bir yavru maalesef şehit oluyor. Aile yaralanıyor. Şimdi bunun bedelini biz bunlara ödetmek durumundayız. Ambulansları, okulları, camileri, evleri kurşunlayan yakan bir örgütün o bölge için, mücadele edebiliyor olması mümkün müdür?

‘YERLİ VE MİLLİ MİLLETVEKİLİ’ TARTIŞMASI

Terör örgütü sadece ülkenin değil aynı zamanda milletimizin tüm fertleriyle birlikte Kürt kardeşlerimizin düşmanıdır. İstanbul’daki mitingimizde yerli olmanın, milli olmanın üzerine durmuştum. Bunun üzerine birileri yerli kimdir, millilik nedir gibi tartışmalar başlattı. İşte şimdi buraya söylüyorum. Benim bölgede ve ülkemizin dört bir yanında yaşayan her vatandaşım gibi, Kürt kardeşlerim de Zaza kardeşlerim de yerlidir, millidir, bu vatanın bu ülkenin öz evladıdır.

Tıpkı Türk, Türkmen kardeşlerim, Arap, Boşnak, Laz roman kardeşlerim gibi. Terör örgütüyle bir defa burada çok büyük farklılıklar var. Çünkü o vatandaşlarım benim, bu ülkenin değerleriyle hemhal oluyorlar. Diyorlar ki ben her ne kadar Kürtsem, ben vatanımı seviyorum, bayrağımı seviyorum, devletimi seviyorum. Ama terör örgütü kendilerini nasıl gösterirlerse göstersinler, yerli değildir, bu ülkenin bu milletin bir parçası asla değildir.

Ülkemizin kazanımlarına kast edenler, bu ülkeye ait değildir. İsterse parlamentonun içinde olsun.

“KİMİ ALDATIYORSUNUZ YA?”

Hamburg’da toplantı yapıyorlar, taaa Trinidad’ın bayrağı asılı ama orada Türk bayrağı yok. Hani sizin bayrakla sorununuz yoktu? Kimi aldatıyorsunuz ya? Sizin milletle de bayrakla da vatanla da devletle de sorununuz var. Kimi aldatıyorsunuz? Bunların hepsinin farkındayız. A’dan Z’ye biliyoruz. Canileri gizlemeye çalışanlar, taşıdıkları kimlik ne olursa olsun yerli de olamazlar, milli de olamazlar.

“HALEN ÜLKEMİZ DIŞINDA YAŞAYAN MİLYONLARCA KARDEŞİMİZ VAR Kİ ONLAR DA YERLİ VE MİLLİDİR”

Terör örgütüne dolaylı destek veren yayın organlarının sahipleri de bu tavırlarıyla yerli olmadıklarını gösteriyor. Holdinglerin sahip olmak yerli ve milli dairesinde olmanızı sağlamaz. Halen ülkemiz dışında yaşayan milyonlarca kardeşimiz var ki onlar da yerli ve millidir. Buna karşılık nerede doğmuş olursa olsun, tavrıyla, tutumuyla, imkanlarıyla en önemlisi de kalbiyle bu milletten kopmuş olanları yerli ve milli olarak göremeyiz. Onlar gönülleri nereye meylediyorsa, nereye hizmet ediyorlarsa işte oraya aittirler.

Küresel sistemi bilmek, tanımak anlamak elbette gereklidir önemlidir. Asıl önemli olan bu birikimi kendi ülkeniz, milletiniz için kullanabiliyor olmanızdır.

“ALLAH’A KİM DAHA YAKIN İSE EN ÜSTÜN ODUR”

Türküm diyebilirsin bu senin en tabii hakkındır. Ama Türkçüyüm dersen ayrımcısın. Kürdüm diyebilirsin bu senin en tabi hakkındır. Ama Kürtçüyüm dersen ayrımcılık yapmış olursun. Bizi yaradan Allah ‘biz sizi kavimler halinde yarattık’ diyor. Birbirinizle iyi anlaşasınız, tanışasınız diye böyle yarattık diyor. Üstünlük kavimle değil, ırkla değil, Allah’a kim daha yakın ise en üstün odur. Mesele bu.

“YERLİLİK VE MİLLİLİK KÖKEN ÖTESİ, MEŞREP ÖTESİ, SİYASİ SINIRLAR ÖTESİ BİR ANLAYIŞTIR”

Yerlilik ve millilik köken ötesi, meşrep ötesi, siyasi sınırlar ötesi bir anlayıştır. Bunu idrak edemeyenler, ihtiyaç duyduğumuz birlik beraberlik kardeşlik iklimini zehirliyorlar. Bir kez daha söylüyorum. Eğer mesele siyasi rekabetse siyasi mücadeleyse ben bundan asla kaçmadım, kaçmam. Ömrümün 40 yılı bu mücadeleyle geçti. Burada sözünü ettiğimiz konu ise, ülkenin ve milletin bekası mücadelesidir.

“BİZE BU ÜLKEYİ DAR EDERLER”

Memleket meselesinin söz konusu olduğu yerde 78 milyon hep birlikte diğer farklılıklarımızı bir kenara bırakıp, tek kalp olarak çarpabilmeli, tek yumruk halinde hareket edebilmeliyiz. Aksi takdirde inanın bana bize bu ülkeyi dar ederler. Halbuki bizim tarihimizden, medeniyetimizden, kültürümüzden miras olarak aldığımız çok geniş bir sorumluluk alanımız var. Bunun için bölgemizde ve dünyada sesimizi duyurmamız gerekiyor. Türkiye Balkanlar’dan Asya’ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyanın unutmayın ümididir. Işık kaynağıdır. Görüştüğümüz zaman hep bize şunu söylüyorlar ‘ümidimiz sizsiniz. Ne olur bizi terk etmeyin’ hep söylenen bu.

“YERLİ VE MİLLİ OLMAK İÇİMİZE KAPANMAK DEĞİL”

Kendi içimize kapanmak bizi güçlü kılmaz, zayıflatır. Her türlü tehlikeye açık hale getirir. Yerli ve milli olmak içimize kapanmak değil, tam tersine büyük fotoğraf içindeki yerimizi doğru olarak görmek demektir. Biz büyük düşünmek, büyük hayaller kurmak, büyük işler başarmak zorundayız. Varlığımızı koruyabilmemizin, hedeflerimize ulaşabilmemizin tek nedeni budur. Terör örgütü bizi bu vizyondan uzaklaştırma amacı taşıyor. Biz bu tuzağa Allah’ın izniyle düşmeyeceğiz.

Asla sorumluluklarımızı ve hedeflerimizi unutmayacağız. Bunun için yerliliğin ve milliliğin somut tezahürleri olarak kabul ettiğimiz Rabia’mıza sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Tek millet diyeceğiz, hangi kökenden olursa olsun. Bunun içinde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Boşnak, Arnavut hepsi var. İkincisi, tek bayrak. İkinci bir bayrak tanımıyoruz.

“SİZ BU MİLLETİ ALDATIRIZ DİYE BİRKAÇ TANE TÜRK BAYRAĞI SALLAMAKLA ALDATAMAZSINIZ”

Adamların affedersiniz o teröristlerin cesetlerine sardıkları paçavra belli. O işte özlem duydukları kendilerine ait bayraklarıdır. Bir de diyor ki utanmadan sıkılmadan, ‘bizim bayrakla sorunumuz yok.’ Peki yaptığınız bu ne? Hamburg’da yaptığınız ne? Siz bu milleti aldatırız diye birkaç tane Türk bayrağı sallamakla aldatamazsınız.  7 Haziran’da bunu başardınız. Ama 1 Kasım’da inanıyorum ki benim milletim buna prim vermeyecek.

“KIYAMETİN SON ANINA KADAR ŞEHİTLER DEVAM EDECEK”

Tabi ki her şehit bizim için bir hüzün kaynağı oluyor. Ama unutmayalım ki kıyametin son anına kadar şehitler devam edecek. Niye? O inanmayanlar bizi ilgilendirmez. Bizim yüce rabbimiz ne buyuruyor? “Allah yolunda öldürülenlere, ölüler demeyiniz. Onlar diridirler ama siz anlayamazsınız”

“ORALARDAKİ TAZİYE EVLERİ MÜHİMMAT DEPOSUDUR”

Yani kıyametin son anına kadar şehitler gelecek mi? Gelecek. Şehitlik sadece bizim dinimizde var, Zerdüştlerde değil. Veya onlarla beraber yürüyenlerde değil. Bizim dinimizde var. Öyle sözde şehitliklerle şehitlik olmuyor. Onlar da yine saf samimi Müslüman kardeşlerimizi kandırmak için kurulan sözde şehitliklerdir. Oralardaki taziye evleri mühimmat deposudur. Bunları bilelim, görelim ve adımlarımızı da ona göre atalım.

“DURMAK YOK, DURMADAN ÜZERLERİNE GİDECEĞİZ”

Onun için üç; tek vatan diyeceğiz. Hani onların şu anda belli yerleri ele geçirme gayretleri var ya… Oralar bedelini çok ağır ödeyecekleri operasyon merkezleridir bunu bilsinler. Üzerine üzerine gideceğiz. Durmak yok, durmadan üzerlerine gideceğiz. Bu vatan toprağında ameliyat yapılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.  Ve dört; tek devlet diyeceğiz. Devlet içinde devlet olmaz. Adı ne olursa olsun kesinlikle göz yummayacağız.

Görevimi hakkıyla yapmazsam, beni dünyaya getiren büyüten memlekete hizmet yoluna sevk eden babamın, annemin tüm ecdadımın üzerindeki haklarına halel getirmiş olurum. Görevimi hakkıyla yapmazsam, kendi evlatlarım başta olmak üzere, görevimi yerine getirmemiş olurum. Böyle bir vebali asla göze alamam. Ben ülkemizin birliği geleceği için doğru bildiğim yolda, kendi üslubumla ve elbette anayasal sınırlar içinde mücadele etmeyi sürdüreceğim. Bundan sonra da bu mücadeleyi sizlerin desteğiyle ve onun adına vermeye devam edeceğim.

“O ZAMANA KADAR HİÇ KİMSE KUSURA BAKMASIN, DURMAYACAĞIM…”

ne zaman ki milletim bana ‘tamam’ der, işte o zaman da milletimin takdir ettiği kişiye teslim eder, kenara çekilirim. O zamana kadar hiç kimse kusura bakmasın, durmayacağım, susmayacağım, çalışacağım, koşturacağım, mücadele edeceğim.

“Cumhurbaşkanı hiçbir şeye karışmasın” demek aslında cumhurbaşkanı görevini yapmasın demek. Herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı var. Bu hesabı görmek de Allah’a aittir, olay budur.

“YİNE MANŞETLERLE ÇARPIŞARAK YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Dün nasıl tüzüklerle çarpışarak büyüdük isek, bugün ise terörle terör örgütüyle mücadele ederek, yine manşetlerle çarpışarak yolumuza devam edeceğiz.

“ONLARIN ÜLKEDE DARBE HAZIRLIĞINDA OLDUKLARINI FARK EDER ETMEZ GEREKENLERİ YAPTIK”

Önemli olan kendi inancımız çerçevesinde mümkün olan en iyiyi yapabilmeye çalışmaktır. Gerektiğinde özeleştiri yapmaktan, eksiklerimizi ifade etmekten çekinmedik. Paralel devlet örgütünün gerçek yüzünü göremediğimizi açıkça ifade ettim. Onların ülkede darbe hazırlığında olduklarını fark eder etmez gerekenleri yaptık. Ne demiştik? İnlerine gireceğiz, girdik devam ediyoruz. Yine siyasette bürokraside birlikte hareket ettiğimiz çeşitli isimlerle daha sonra yollarımızı ayırmak durumunda kaldık. Bizim amacımız terör nedeniyle dökülen kanı ortadan kaldırmak ve ortak gelecek hedeflerine dayalı olarak huzuru hakim kılmaktı. Burada gerçekten samimiydik. Ülkemizin tamamında ortaya çıkan ümit tablosu bizi bu ihtimali sonuna kadar zorlamaya sevk etti.

“KAMU GÖREVLİLERİNİN GELİŞMELERİ EKSİK VEYA YANLIŞ DEĞERLENDİRMESİNİN, BU KONUDA ZAFİYETE YOL AÇTIĞI ANLAŞILIYOR”

Maalesef, demokrasi ve özgürlükler art niyetlilerin elinde istismara açık hale dönüşüyor. Bu süreçte terör örgütünün kötü niyetlerini hayata geçirmek için istismar ettiğini gördük. Kamu görevlilerinin gelişmeleri eksik veya yanlış değerlendirmesinin, bu konuda zafiyete yol açtığı anlaşılıyor. Terör meselesi ülkemizde yeni ortaya çıkmış bir mesele değildir. Bölgedeki sıkıntılar, cumhuriyet döneminde de sürekli nükseden sorunlardır. Biz bu meseleyi çözmek için gayret gösterdik. İlk fırsatta silaha sarıldılar. Bombalarla pusularla niyetlerini ortaya döktüler. Keşke çözüm süreci bizim istediğimiz şekilde sonuçlansaydı. Tek bir askerimizin vatandaşımızın canı yanmasaydı, kanı dökülmeseydi.

ÜLKEYE DOĞRULTULAN SİLAHLARA SESSİZ KALMADIK

Biz hala aynı yerdeyiz. Anneler, babalar, eşler çocuklar gözyaşı dökmesin istiyoruz. Ama ülkeye doğrultulan silahlara da sessiz kalamayız, kalmadık. Bakıyoruz birileri ısrarla çatışmaların başlamasını şahsıma ve hükümete fatura etmeye çalışıyor. Bizim gayretimizin şahidi milletimizdir. Bu tür ifadelerin ne ülkeye, ne millete, ne de sorunun çözümüne bir faydası yoktur. Yanlış teşhis, yanlış tepkiye, yanlış tepki yanlış sonuçlara yol açar.

2 BİNİN ÜZERİNDE TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ

Şu ana kadar 2 binin üzerinde teröristi içerde ve dışarda öldürmüş bulunuyoruz. Oralarda sivil halk olmadığı için harekat alanımız geniş.
Bugün ebediyete uğurladığımız Adana’daki polis kardeşlerime de Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Terör örgütünün buna benzer hassasiyeti yok. Çatışmalarda sivil kaybı oluşması için çaba gösteriyorlar.
Bayram günü bir aileyi, sırf kendileri gibi düşünmedikleri için evlerine saldıracak kadar gözleri dönmüş durumdalar.
Dağlara kaçırdıkları o Kürt yavrularımızın anneleri nasıl ağlıyor görüyorsunuz değil mi? Bunlar tehditle kaçırıldılar.

Gelin bu oyuna alet olmayın. Ey medya, bu oyuna alet olma. Erdoğan’a düşmanlığınız olabilir, ki bu düşmanlığınızı attığınız başlıklarda görüyorum. Ama bilesiniz ki siz ne kadar düşman olursanız olun, Rabbimin takdir ettiği ömrü hiçbir zaman azaltamayacaksınız. Ve bu mücadele azmimizi de hiçbir zaman yıldıramayacak, durduramayacaksınız. Ve bu oyunun kazananı asla siz olmayacaksınız. Bugün sizi kullananlar, tahrik edenler, öne sürenler yarın yüzünüze dahi bakmayacaklar.

Ve tabiİ ben bir Conrad meselesi anlatmıştım biliyorsunuz, bana söylediklerinizi anlatmıştım. Bunların hepsini inkar ediyor. O inkar etti, bütün kirli çamaşırları şimdi her taraftan piyasaya dökülmeye başladı mı? Her şeyleri. Bu ülkeyi, devleti nasıl soyup soğana çevirdiğine dair her şey dökülmeye başladı mı? Sen busun. Kimin bu ülkede dürüst, kimin dürüst olmadığına zaten bu millet şahittir. Tayyip Erdoğan yalandan en fazla kaçınan insandır, ama siz bütün hayatınızı yalan üzerine inşa ettiniz. Şimdi de 'ben böyle demedim' diyorsunuz. Şimdi herkes çıkıyor, nerede ne yaptınız ortada.

Teröristleri ekranlara çıkarmak suretiyle, cici kız diye gösteren sizsiniz. Onlar için her türlü yolu meşru kılan sizsiniz. Ve iftira atmakta üzerinize zaten yok. Tayyip Erdoğan’a oradan mektup göndermene gerek yok. Senin o gönderdiğin mektupların kıymeti harbiyesi yok. Kimin nerede, niçin çalıştığı bellidir. Vatanı için çalışanlar da bellidir, kendi saltanatı için çalışanlar için bellidir. Şimdi biz diyoruz ki, milletime sesleniyorum. Gelin hep birlikte 1915’te Çanakkale’de 1920’de Büyük Millet Meclisi'nin açılışındaki inançla azimle, birlik ve beraberlik umuduyla 2023 hedeflerimize hep birlikte yürümeye devam edelim.

Muhtarımızın dediği panzerlerin üzerine çıkan milletvekilleri, İstanbul’da Bezmialem Valide Camimizin içindeki bira şişelerini bırakanlardan bahsediyor, öbür tarafta Güneydoğu’da camilerimizi havan topuyla yıkmaya çalışanlar, okullarımızı yıkmaya çalışanlar, hastanelerimizi yıkmaya çalışanlar bunların kimler olduğunu artık herkes biliyor. Bu muhtarlarımızın sorumluluğunu da artırıyor.

Diyorum ki 1 Kasım’da inşallah gelin çok önemli bir adımı hep birlikte atalım ve yeni bir dönemi, değişim, dönüşümü sağlayalım.